Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Aslında ilk dört kitapta bir yere bağlanıyor seri. Dördüncü kitap zaten üçüncü kitaptaki olayların bir karakterin gözünden tekrarı gibiymiş, henüz okumadım onu. Ama dediğim gibi ilk dört kitap bir sonuca bağlanıyor en azından. Son iki kitap da çıksa tabii mükemmel olur. Bir de primer bir konu akışı var evet, ama @isos81’in de dediği durum her kitap özelinde mevcut. Yani her kitap kendi hikayesinde sona eriyor. Ama tabii ana hikaye ve evrenin bağlantıları akmaya devam ediyor.

4 Beğeni

Üç Cisim Problemi serisini bitirdim. Genel anlamda inanılmaz sevdiğim bir seri oldu ve bilim-kurgu seven herkese okumasını öneririm. Kitaplar hakkında kısaca fikirlerimi söylemek istiyorum.

1.Kitap - Üç Cisim Problemi

Her şeyi başlatan kitap. Bilimsel yönünü yazar olabildiğince açıklamaya çalışmış ve okuyucuyu yormayacak şekilde olayları anlatmış. İlginç fikirler ile desteklenmiş bir olay örgüsü var bu başlangıç kitabında. Çin kültürü ve estetiğini yazar gayet güzel kullanmış. O dönemin yaşanan siyasi olaylarına eleştiriler getirmiş. Kesinlikle serinin içeriği hakkında bir bilginiz olmadan kitaplara başlayın. (Kapak arkasında sürprizbozanlar var.) Eksileri olarak ise, karakterlerin belli kalıplar içinde kalması, bazen olayların ışık hızıyla anlatılarak o anki duruma uyum sağlayamamız ve yazarın anlatımının çok basit kalmasını söylebilirim. Çeviride de kitabın sonlarına doğru hatalar artmaya başlıyordu. Kitaba puanım 8/10

2.Kitap - Karanlık Orman

Güzel fikirler anlatımın basitliği ve çeviri katliami ile birlikte çarpışıp ortaya malesef okurken hiç zevk alamadığım bir kitap çıktı. Kitapta betimleme neredeyse yok ya da okurken ben farketmedim. Olayların içine hiç giremedim.(Birkaç yer hariç, bir kısım çok çok iyiydi o kısmı okuyan tahmin edebilir zaten.) Yazar güzel fikirler bulmuş bu kitapta ama bunların aktarılış şekli çok basitti, ilk kitaptaki sıkıntı vardı ve daha kötüsüydü. Bunun en büyük sebeplerinden biri ise çeviri. İmla hataları, anlamsız cümleler, yanlış yazılan, başıboş gezen kelimeler vs. Her türlü hatadan bolca vardı. Okurken zevk almak yerine işkence oldu. Kitaba puanım 4/10

3.Kitap - Ölümün Sonu

Evren güzeldi, merak unsuru tavandaydı ve serinin taşıdığı potansiyel hayli fazlaydı. Son kitaba geçtim ve ilk bölümünden diğer iki kitaptan farklı olacağını belli etti kitap. Yazar artık betimleme yapıyor, anlatmak istediklerini daha ayakları yere basacak şekilde aktarabiliyordu.(İlginç bir yerde başlıyor hikaye bu kitapta.) Önceki iki kitaptaki hızlı anlatımın olmaması bazıları için negatif olabilir tabiki ama benim için çok daha iyi oldu. Bu yüzden, yazarın düzelen anlatımı ve hayal gücü birleşince ortaya da muazzam bir kitap çıkmış. İçinde yok yok bu kitabın. Baya duygulandığım birkaç yer de oldu. Tahmin etmesi zor bir kitaptı. Karakterler üzerinde diğer iki kitaba göre daha fazla durulması da güzeldi. Sonuç olarak Ölümün Sonu en sevdiğim kitaplardan biri oldu. Yazarın vermek istediği mesaj çok net ve bunu da gayet hoş bir şekilde vererek seriyi sonlandırmış. Kitaba puanım 10/10

3>1>2 olarak sıralayabilirim kısaca kitapların benim için sıralamasını. Puanlara göre 2.kitap çok düşük kaldı ama bunun en büyük sebebi dediğim gibi çeviriydi yoksa anlattığım kadar kötü bir kitap kesinlikle değil.

Son olarak serinin bütününe yayılan ‘‘melankolik’’ hava çok güzeldi. Seriyi özetleyen alıntı “Time is the cruelest force of all.” denilebilir.

25 Beğeni

Hayat Yayınları Macera ve Dedektiflik dizisinin 21. kitabı olan 1964 basımı Gümüş Katır’ı okudum. 1000kitap sitesine eklediğim kısa yorumu buraya da ekleyeceğim.

Kitaba ismini veren Gümüş Katır, bir gümüş madenidir. Bu maden için mücadele eden akrabalara, kahramanlarımız olan dedektifler Joe ve Otis de katılır. Kovalamacaların, cinayetlerin olduğu olay, Nevada Virginia City’deki Gümüş Katır madeninde son bulur. Zevkle okunan bir dedektiflik ve macera kitabıdır. Yalnız olayların ortaya çıktığı son sayfalar biraz daha detaylı olsaydı güzel olurdu. Ayrıca eserde karakterlere uygun olmayan laflar ve kelimeler kullanılmıştı. Ama son derece merakla okuyorsunuz. Puanım 9.5/10.

7 Beğeni

Sonunda başladım. Orhan Pamuk’un yeri çok ayrı. İnanılmaz seviyorum.

9 Beğeni

9786254491252

Uzun bir aradan sonra tekrar PKD’nin bir kitabını okumak istediğimden herkesçe bilinen ve önerilen “Yüksek Şato’daki Adam” kitabını okudum. PKD benim favori yazarlarımdandır fakat nedense bu kitabını o kadar da beğenemedim. Herkesin önerdiği ve üstelik dizisi de çekilmiş olan bu kitaptan beklentim çok farklıydı. Konusu çok farklı ve ilginç ama bunu ele alışını birazcık yetersiz buldum. Şöyle ki: “2. Dünya Savaşını Almanya kazansaydı ne olurdu?” fikri güzel olsa da bir kurgu eserden çok toplum yapısını eleştiri ve devletlerin kişiler üzerindeki etkisi gibi konulara odaklandığından ardındaki farklı fikre odaklanamamış bir kitap olmuş bence. Japon kültürü içe batmış bir Amerika’dan çok Almanya etkisindeki Dünya’nın nasıl olacağını daha derinden anlatılabilirdi. Bana kızılmasın ama her kitabını ayrı sevdiğim PKD’nin bu kitabı benim için son sıralarda yer alacak.

25 Beğeni

Çok güzel hisler bırakmıştır. :pleading_face:

1 Beğeni

İçSavaşDiyarı Feci Düşüşte - George Saunders (çeviren: Niran Elçi)

Acılar, yalnızlıklar ve hayal kırıklıklarından ibaret kurgusal bir cenazenin orta yerinde patlayan bir kahkaha bombası ve etrafa saçılan grotesk şarapneller: Postapokaliptik bir dünyada Western soslu hayaletli bir temapark, yoldan çıkmış rahibeler için bir rekreasyon merkezi, ismi DertBabaları olan bir psikiyatri kliniği, içi görülebilen inekler, köleliğin yeni bir formda geri döndüğü yakın gelecekte “gerçeklik sonrası ırkçılığı” batağında can çekişen insanlar. Altı hikâye ve bir novelladan oluşan İçSavaşDiyarı Feci Düşüşte’de, tüm bunları ve daha fazlasını sunan bir Saunders karşılıyor bizi. Kendi deyimiyle; Hemingway, Carver ve Babel gibi "edebi dağlar"a öykünerek üslubunu kaybettikten sonra bir dağ olmak derdinden vazgeçip otantik ve mutlu bir tezek yığını olmaya karar veren bir proto-Saunders bu. Yazarlığının ilk durağında, ileryen yıllarda kaleme alacağı Pastoralya’sında gururlu bir meyveye dönüşecek, o kendine has gözyaşlarından can suyunu alan mizahının ilk çiçeklerine şahit oluyoruz. Toplumun uçurumun kıyısına mahkum ettiği, içleri yaşayamadıkları sayısız hayatın pişmanlıklarıyla gölgelenen karakterlerin bu karanlık hikâyelerinde dinin orta yerinde müstehcenlik, otoritenin kalbinde küçük isyanlar ateşliyor Saunders. Kapitalist düzende ucubeleşen modern insanı, fiziksel engelleriyle tarih boyu ucubuleştirenlerleri Starbucks harabelerinde bir meydan muharebesinde seyrediyoruz biz de. Mutlulukla mutsuzluğun Ouroboros’ı bu, sanatçının bir matruşka yazar olarak portresi.

5 Beğeni


3 kitabı da vıcık vıcık aşktı ki bu kitapta en azından bir süre o vıcıklığı göreceğimi sanmıyorum ki bu iyi bir şey.Fantastik serilerde aşkın ilk kitaptan hikayeyi ele geçirmesini sevmiyorum.Kitaplar Avatar’ın kitaplaşmış hali diye anılıyor ama bazı yerler Aşk Gemisi.

5 Beğeni

Sizin bu analizlerinizi beğeniyorum, kitap seçimimde etkili oluyor… Enver Paşa alacağım kitaplar listesinde

1 Beğeni

Yazarı tarafından iptal edildi. Silinmesini istemiyor, böyle kalsın. Kapladığı yer için özür diliyorum.

11 Beğeni

Isaac Asimov’ un Uzay Akımları bitti.

Gök adada Florina adlı nadide bir gezegen var ve sadece burada kirt adlı bir bitki yetiştiriliyor. Selülozdan hallice. Bu gezegenin ‘‘efendileri’’ bu bitki sayesinde efendiler ve impratorluğa kafa tutuyorlar. Bir gün bir uzay-analisti arkadaşımız bu gezegenin başının ciddi anlamda belada olduğunu tespit ediyor. Ancak bilinmeyen bir el tarafından psişik sondaya maruz bırakılarak hafızası siliniyor. İşte olaylar bundan sonra başlıyor. Kim, kiminle, nerede, nasıl, ne yapıyor okumaya başlıyoruz.

‘‘Katil kim acaba?’’ mecazında çetrefilli sayılabilecek hikayeler hoşunuza gidiyorsa son sayfalara kadar heyecanla okuyabilirsiniz. O kim, bu bunu neden yaptı, onun başına şimdi ne gelecek vb. soruları soracaksınız. Kendini okutan normal bir üslupla sıkılmadan sonuna kadar okuyabilirsiniz. Şahsen kitabı okurken aklımdan tek bir son geçmişti(diğerleri daha fantastik sonlardı) fakat yine kabul edilebilir, hoşuma gitmeyen bir sonla bitti. Neticede ilk kitabın(Toz Gibi Yıldızlar) sonunda ikinci kitaba dair merakım üçüncü kitap için azaldı. Olsun yine de okuyun! Ve kitabı bitirdikten sonra ne diyoruz: ‘‘KAHROLSUN EMPERYALİZM!’’ :slight_smile:

16 Beğeni

Kral Lear ve Ölü Canlar’a yeni başladım, Kral Lear epey akıcı. Ölü Canlar yavaştan açılmaya başladı ikisi de hoşuma gitti.

14 gün içinde bitirip görüşlerimi yazmayı planlıyorum.

2 Beğeni

Genelde tarih okumaları yapan biri olarak bende bir kaç kelime eklemek istedim. Şevket Süreyya Aydemir’in kalemi sert. 2.Abdülhamit’e bazen çok ağır hakaretler ediyor. Doğrusu vardır yanlışı vardır ancak bu kadar hakaret tarih kitabında hoş olmuyor. Bazıları da 2.Abdülhamit’i çok kutsallaştırıyor. Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim gibi ve daha niceleri dururken ulu hakan sıfatını hak ettiğini düşünmüyorum. Dönemi anlamak için en konsantre eser diyebilirim. Ancak doğru ve objektif bir tarih okuması yapmak isterseniz döneme ait başka eserler de okumanızı tavsiye ederim. Çünkü Enver kitabında tarih anlatımları yaparken birden yazar yorumlarını, duygularını ortaya çıkarıyor ve yönlendirme yapıyor.

1 Beğeni

Martın Eden kitabına başladım.

İlk kez Jack London okuyorum ve umduğumu bulamamış gibiyim. Betimleme ve kişi analizleri çok yoruyor. Çok durağan ve ağır ilerliyor. Daha 5.bölümdeyim ama bırakmak da istemiyorum .

Hocam ilk kitap için bence yanlış bir tercih yapmışsınız?

1 Beğeni

Mort

Kitabımız Diskdünya serisinin dördüncü kitabı, Ölüm serisinin ise ilk kitabı. Tıpkı diğer kitaplarında olduğu gibi, yine çok keyifli bir okuma süreci sundu. İlk üç kitabı okurken en fazla ilgimi çeken karakter Ölüm’dü. Ölüm’le vakit geçirmek, onu tanımak ve onun evine misafir olmak çok güzel oldu. :slight_smile: Mort, Ysabell, Keli, Albert, Cutwell; kısaca bütün karakterleri ayrı ayrı sevdim. Konu gayet güzel işlenmiş. Diğer üç kitaba göre daha farklı bir hikaye akışı var (doğal olarak, çünkü ana olaylar Ölüm ekseninde gerçekleşiyor). Spoiler değil ama hiçbir şey okumak istemeyenler için gizleyeyim; Bu arada bir yerde Rincewind’le de karşılaşıyoruz ki, çok güzel oluyor, eski bir arkadaşı görmek gibi. Çok keyifliydi gerçekten. Zaten kitap seri içerisinde genellikle en sevilenler arasında gösteriliyor. Ben de gayet sevdim ve keyif aldım ama hala benim favorim ilk kitap, onu da söyleyeyim. :slight_smile:

Bu serideki mizah bildiğiniz gibi İngiliz mizahı. Yani herkes çok sever ya da çok güler diyemem ama bana fazlasıyla hitap ediyor (Otostopçu hayranı birisi olarak). Siz de ilk kitabı okuyarak bir şans verebilirsiniz, eğer sararsa zaten devamı mutlaka gelecektir. Ya da Otostopçunun Galaksi Rehberi’ni okumuş ve sevmişseniz, fantastik edebiyata da ön yargınız yoksa, bence mutlaka okumanız gerekir.

Herkese keyifli okumalar dilerim.

21 Beğeni


Jack London - Martin Eden

Martin Eden’ı sonunda okudum. London’dan böylece 9 kitap okumuş oldum, inşallah tüm kitaplarını okuyacağım.

Kitabı okurken kimi yerde güldüm, kimi yerde hüzünlendim, kimi yerde de Martin Eden’a kızdım. Kitabı çok sevdim, ama Martin Eden yazarın en sevdiğim kitabı olmayı başaramadı, 2. en sevdiğim kitabı oldu. Benim en sevdiğim kitabı Demir Ökçe’dir. Demir Ökçe’yi daha fazla sevmemin nedeni Ernest Everhard’ı Martin Eden’dan daha fazla benimsemiş olmamdan kaynaklanmaktadır.

Yazar bu kitapta Martin Eden karakterine kendi anılarının bir kısmını, aşk hayatını, fiziksel özelliklerini ve yazarlık serüveninde başından geçenleri dahil etmiştir. Ama karakteri ve düşünce dünyası birbirlerinden taban tabana zıttır. Jack London toplumcu ve sosyalist iken, Martin Eden bireyci ve burjuva yanlısı bir karakterdir.

Yazarla karakterinin bu zıtlıklarını anlamak ve okurken keyif almak için daha önce London’dan başka eserler okunmalı ve hayatını detaylıca araştırmak gerekmektedir. Yazara direkt bu kitapla başlamak eseri sıkıcı ve anlamsız bulmanıza neden olur, eseri yine de bitirip sevebilirsiniz ama sizin için bir başyapıt niteliğinde bir eser olmaz. Ayrıca kitabın Levent Cinemre çevirisiyle okunmasını tavsiye ederim. Çevirmenin son notları olmasa, yazarın felsefi konuşmalarını anlamazdım ve hangi olayın yazarın hayatında neye karşılık geldiğini öğrenmemiş olurdum.

16 Beğeni

Bence haklısınız. Çünkü gerçekten zorlanarak okuyorum. Ayrıca sürekli betimleme ve analizlere alışkın değilim. Genellikle olay örgüsü olan kitaplara alışkınım. Sırf bu yüzden Franz Kafka’ yı bile hep yarıda bıraktım.
Bu kitaba da kaldığım yerden devam edemeyeceğim.

Ekleme: Fedailerin Kalesi Alamut kitabına başlayacağım.

1 Beğeni

Poseidon Varisi - Anna Banks

Kitapta insanlar ve ‘balık’ olarak genelleme yapılan, aslında deniz kızları ve deniz erkekleri var. Bu türe aynı zamanda Syrenalı da diyorlar. Emma adındaki genç kız, Galen adındaki Syrenalıyla tanışıyor ve aralarında bir çekim gerçekleşiyor. Türleri dolayısıyla Galen, suda yaşıyor, Emma ise karada. Galen, Syrena prensi ve görevi, yeteneklerinden habersiz yaşayan Emma’nın gücünün farkına varmasını sağlamak. Galen, her ne kadar görevine sadık kalmak istese de kısa sürede Emma’ya karşı duygular hissetmeye başlar. Emma’nın hayatının tamamen değişmesine ve bazı sırların açığa çıkmasına sebep olur. Bu su altındaki dünyada Poseidon, Triton gibi krallıklar ve halklar mevcut. Aynı şekilde bu krallıkların hükümdarları, elçileri de var. Konuya bakınca çok yüzeysel görünüyor ama aslında tam olarak öyle değil, özellikle de üç kitaptan oluşan bir seri olduğu göz önünde bulundurulduğu zaman. İlk sayfalarda karşılaştığınız aşırı ergen diyaloglar sebebiyle kitabı okumayı bırakmazsanız çok kısa süre içinde size kendini sevdirmeyi başarıyor. Fantastik ve mitolojik ögeler de kitabı ekstra keyifli hale getiriyor. :upside_down_face:

12 Beğeni

Jeff Lemire - Sualtı Kaynakçısı

Uzun zamandır almayı düşündüğüm ama bir türlü bulamadığım bir çizgiromandı. Çizgi roman dediğime bakmayın oldukça trajik ve etkileyici bir baba-oğul ilişkisini ve bunun her ikisinin de hayatını nasıl etkilediğini gördüğümüz bir öykü bu.

Özellikle seri kitapların aralarına çizgiromanlar yerleştirerek hem arada kitaplardan bir miktar uzaklaşığ farklı bir hayal gücüne yönelmek hem de gerçekten sevdiğim çizimsel (böyle bir kelime olmayabilir bu arada) anlatımın tadını çıkarmak istiyorum.

Çizimleri çok başarılı buldum. Özellikle radyoda çalan müziklerin ya da ambient (çevre) seslerin çizimlere oturtulmasına bayıldım diyebilirim.

Bunlar dışında aslında çok da fazla bir şey söyleyemiyorum.

“Kendimizden kaçmaktan hiç yorulmuyoruz. Bahaneler bulmaktan hiç yorulmuyoruz.”

“İnsan hemen her şeye inanmak üzere kendini kandırabilir.”

İçerisinden çok fazla alıntı da çıkarılabilecek, oldukça başarılı bir çizgiromandı.

Herhangi bir sahafta falan denk gelirseniz mutlaka alın. (:

22 Beğeni