Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Aslında bu çizgi romanı geçen hafta okumuştum ama bahsetmeyi unutmuşum. Frank Miller üstadın kaleminden çıkmış olan “Daredevil: Yeniden Doğuş” eğer ilginiz varsa mutlaka okunması gereken bir çizgi roman. Benim marvelda en beğendiğim karakterdir Daredevil çünkü hiç bir zaman büyük büyük evreni ilgilendiren konulara girişmez. Mahallesini korumaya çalışan sıradan biridir. Kahramanlık olgusunun İronman ya da Süpermen gibi devasa boyutlara ulaşmasını pek beğenmeyen, okuduğumda sıradan insanların da iyilik için bir şeyler yapabileceği ve kahraman olabileceği düşüncesiyle okur ve beğenirim Daredevil’ı. Aynı şey DC’nin Batman’i için de geçerli. Marvel sevin ya da sevmeyin ama çizgi roman seviyorsanız bir şans verin derim.

Bu haftanın başlangıç kitabı Richard Matheson’un “Ben, Efsane” kitabı oldu. Will Smith’in başrolünde olduğu filmi izlemiş, o zamanın şartlarına göre “eh işte” demiş, beğenme ile beğenmeme arasında bir yerde olduğuna karar vermiştim. Kitaptan beklentim bu sebeple bir hayli düşüktü. Filmdeki hikayeyi okuyacağımı sanıyordum ama filmle kitabın alakasının olmadığı okumaya başladığımda fark ettim. Kitabın kapağından da belli olduğu için spoiler olacağını düşünmüyorum: filmde insanları zombi tarzında bir şeye çeviren bir virüs söz konusuyken, kitapta ise insanlar vampire dönüşüyor. Kitap yalnızlık duygusunu, çaresizliği, çözüm arayışlarını iyi aktarıyor okuyucuya. Sonu ile de insanı farklı duygulara sokuyor.

Gelelim son kitabımıza. Dostoyevski’nin “İnsancıklar” kitabını bitirdim. Kitap karşılıklı mektuplaşmalar şeklinde yazılmış. Yaşça büyük bir sıradan memur ile küçük yaştaki kimsesi kalmamış bir kızın ağzında yazıldığı için okunması gayet rahat. Fakat genel olarak Dostoyevski seven biri olarak bu kitabını çok beğenmediğimi söylemek isterim. İki karakter birbirleriyle konuşuyorlar, “canım, birtanem, güvercinim” falan diyorlar ama sonra ise dostuz, arkadaşız, uzaktan akrabayız diyorlar. En çok eleştirmek istediğim şey de bu olabilir. Kitap boyunca o kadar mektuplaşma okuyup iki karakterinde aslında hangi duyguda olduklarını anlayamadım. Aradaki şey aşk mı, dostluk mu ya da başka şey mi anlayamıyorsunuz. Kitabın sonunda ise bu neydi böyle diye kalakalıyorsunuz benim gibi :joy:

24 Beğeni

Rupi Kaur - Güneş ve Çiçekleri

Yazarı neredeyse hiç duymamıştım ve sanırım duymuş olsam asla almazdım kitabını. Tumblr gibi mecralarda çizimleri ve şiirleri ile ünlü olmuş bir nevi internet celebritysi kendisi. Ancak ben bu kitabı alırken yazar hakkında bilgim neredeyse sıfırdı. Sevdiğim bir kitap yorumcusu birkaç kitapla beraber farklı hayat hikayelerini görebileceğiniz kitap şeklinde önermişti. Aynı listeden “Sonunda ikisi de ölür” isimli kitabı da almıştım. Ancak henüz okuma fırsatım olmadı.

Kitabın sonlarına doğru yazarın kim olduğunu araştırırken öğrendim yukarıda geçenleri. Normalde bu tarz popülaritesi olan kitaplar ya da yazarlar içi boş ve gereksiz şişirilmiş olduğu için muhtemelen başta da söylediğim gibi yazarı biliyor olsam kitaba göz bile atmazdım.

Kitapta hem Hindistan’dan Kanada’ya gelme hikayelerinden, hem çocukluğundan hem de şimdiki Rupi’den parçalar görüyoruz. Özellikle kadınların daha az gelişmiş ülkelerde yaşarken yaşadığı sorunları okurken ülkemizde de halen çözülmemiz bazı noktalara parmak bastığını dürüstçe söyleyebilirim.

Ve evet, kitabı okudum, bazı yerlerinde yazarın düşüncelerini hiç sevmesem, gereksiz yere feminizm yaptığını hissetsem bile özellikle dürüst olduğu duygularını okurken kendimi onun yerine koyabildim. Aşırı beğendiğimi söyleyemeyeceğim çünkü bazı noktalarda gerçekten hem yazılan şeyler hem de yazarın duyguları çok yapmacık geldi, bazı noktalarda ise gerçekten etkilendim.

Şiirleri genel olarak başka kitapları okurken aralara sıkıştıran biri olarak kitabı tek seferde okuyup bitirdiğimi söyleyebilirim. Çizimleri de ayrıca güzeldi.

Tavsiye eder miyim? Yukarıda yazdıklarım ilginizi çektiyse tavsiye ediyorum, içeriğinden birkaç sayfa da ekledim merak edenler için.

9 Beğeni

Tam bunu dinleyeyim derken yukarıdaki yorumu okuyup kararsız kaldım.

Tanpınar sever değilim (sevmez de değilim), en iyisi dinleyip kendim karar vereyim, zaten kısa bir kitap.

1 Beğeni

Sonunu cidden merak ettiğim bir eser. Yazar yazarken çok dallandırıp budaklandırdığı için ana konudan sapıp bir türlü toparlayamadığı için yarım bırakmış. Hem kitabın başında hem de Huzur kitabında bu kitabın sonuyla ilgili ufak bilgiler yer alıyor. Bu yüzden tahmin etmek zor değil.

Bu arada Mahur Beste, Sahnenin Dışındakiler ve Huzur bir çeşit seri oluşturuyor aralarında ama doğrudan devamları değiller. Bağımsız okunabiliyorlar ama birbirlerine atıf yapıyorlar.

1 Beğeni

Low fantasty sevmeyene low fantasty sevdiren ey büyük kitap, büyük yazar…

Daha önce söyledim yine söyleyeyim ben low fantasty türünden nefret ederim. Dünyaları ilginç değil, doğru düzgün kurgulanmış bir evren, olaylar hep entrika üzerine bu yüzden hiç aksiyon yok vs bu tarz şeyler yüzünden hiç hazzetmem türden ana bu kitap resmen beni tokatlayıp ikiye böldü. Bu kadar iyi bir kitap beklemiyordum. Bir kere karakterler, özellikle Logen ve Glokta görmüş olduğum en iyi fantastik kitap karakterleri. Her 2 karakteri okurkende çok keyif aldım. Bundan önce ilahi kentler serisi için karakterleri ne kadar iyi hiç diğer seriler gibi değil diyordum bu seri resmen onu da geçti. Olay örgüsü ise keyifle okunsa da öyle çok ayılıp bayılmadım. Tahmin edebileceğiniz gibi beni asıl karakterler etkiledi ama tüm karakterler değil. Toplamda 5 karakterden ikisi çok iyi yazılırken geriye kalan 3 karakter sadece iyi yazılmış diyebiliyorum. Ve bu kadar karakterleri övmek için gelmiştim ve şimdide gidiyorum…

Not: kitaptaki uluslar gerçek ülkelerden esinlenilmiş. Bu doğrultu da Gurkhul imparatorluğu Osmanlıyı temsil ediyor. Diğerleri Angland(ingiltere), Nord(vikingler)

21 Beğeni


Antik Yunan felsefesini bitirdikten sonra, filozofların eserlerini okumaya başladım nihayet ve Metafizik’e gelmiş bulundum. Aristoteles, kendi isimlendirmesiyle, ilk felsefenin kurucusu olarak adlandırıldığından, felsefe kaynaklarının mihenk taşlarından birisidir Metafizik. Aristoteles, epistemolojik çalışmalarının ürünü olarak ortaya mantığı atmış, mantığın üç temel ilkesini ortaya koymuştur. Bu ilkelerle birlikte; varlık, düşünce, dil ve mantık ilişkisini de kitap boyunca ele alır. Özellikle ‘‘tözler’’ ve ‘‘ilinekler’’ ilişkisini inceler kitabın başlangıcından itibaren. ‘‘İlkeler’’ önemli yer tutar Aristoteles için ve felsefenin en önemli faaliyetlerinden birinin kitapta üstü kapalı ‘‘apriori’’ olarak bahsettiği ilkelerden hareketle doğru bilgiye ulaşmak olduğuna işaret eder. Özellikle modern felsefe için Aristo’yu ve onun ‘‘metafiziğini’’ anlamak oldukça önemlidir. Metafizik demişken, o dönem elbette bu kavram ortada olmadığından Aristo’nun ölümünün ardından öğrencileri bu kitabı yayınlarken ‘‘Fizik ötesi’’ anlamına geldiği için Metafizik adını koymuşlardır. Yani bizim bugün kullandığımız metafizik kavramından bağımsız konulmuş bir isim anlayacağınız. Tabi kitabı okumaya geçmeden Antik Yunan felsefesi için kapsamlı ve sistemli bir araştırma yapılması da gerekir. Bunun için Ahmet Arslan’ın felsefe tarihi serisi çok değerli ve faydalı olacaktır. Yine Arslan’ın çevirisine ne kadar hayran kaldığımı da söylememiş olmayayım.

10 Beğeni

Okumak için yeni baskısını bekliyorum bende. Yayınevi 1-2 hafta önce matbaada demişti.

1 Beğeni

CHUANG TZU’NUN KİTABI

Chuang Tzu’nun Kitabı, MÖ 4. yüzyılda yaşamış Chuang Tzu’nun öğreti, hikaye, alegori, diyalog ve hicivlerinden oluşuyor. Lao Tzu’nun Tao Te Ching’i ile birlikte Taoizm’in iki temel kitabından biri sayılıyor.

Normalde felsefe okuyan biri değilim ama kitap hoşuma gitti. Taoizm oldukça ilginç bir felsefe ve bu kitapta da yeterince derin bir şekilde işleniyor. Tao ve Yin-Yang’ın yanında Çin kültürü, mitolojisi ve geleneksel dinini de merak ediyorsanız okumanızı öneririm.

11 Beğeni

images

Vakıf’ın Sınırı

İşte gerçek Vakıf bu demek istiyorum. :slight_smile: İlk üç kitap özelinde, her ne kadar kitapları çok beğenmiş de olsam, eleştirilen pek çok noktaya katılmıştım. İşte o kitaplarda eleştirdiğimiz çoğu nokta bu kitapta gayet başarılı bir şekilde giderilmiş ve de neredeyse her olay bir şekilde, bir noktaya bağlanabilmiş. İlk kitaptaki gibi karakterlerin hızlı geçişi, ikinci kitaptaki süpriz için fazla tüyo, üçüncü kitaptaki ters köşe için fazla çaba… Bunların hiçbiri bu kitapta karşımıza çıkmıyor. Çok daha sağlam bir kurgu ve ayağı daha sağlam yere basan bir kitapla karşılaşıyoruz. Seriyi başka bir noktaya ulaştırmış gerçekten. Biraz da külliyat olması için o noktalara bağlanmış ama eğreti değil, gayet başarılı bir şekilde. Evet ters köşelerin ve süprizlerin bir kısmını tahmin edebilmek mümkün ama bir bölümü de sizin beklediğinizden daha farklı yerlere çıkıyor. Ayrıca başından sonuna merak duygumuzu canlı tutmayı başarıyor. Diğer okuduğum Asimov kitaplarına nazaran da çok daha akıcı bir kitap Vakıf’ın Sınırı. Yani kendinizi kaptırıp sonuna kadar gidiyorsunuz. Sonunda bağlandığı noktayı da beğendim ve şu ana kadar seride okuduklarım içerisinde en sevdiğim kitap oldu.

Külliyata devam edeceğim ve aldığım okuma tavsiyesine göre sırada Robot Serisi var. Takip ettiğim liste şu şekilde;

Herkese keyifli okumalar dilerim.

23 Beğeni

Bir kedi, bir adam, iki kadın

Kitabımız adı üstünde bir kedi, bir adam ve iki kadın arasında geçiyor. Ama baş karakterimiz bir kedi. Aslında tanıdık olan bir hikayeyi anlatıyor bize ama bu kadar sıradan bir konuyu böyle güzel işlemesi kitaba ısınmanızı sağlıyor.Ben kitabın birden başlamasını çok sevdim çünkü genelde kitapların ilk 10 sayfasında bağlanma sorunu yaşıyorum ama bu kitap öyle değildi birden başladı ama birden de bitti… Bu yönü de sevmediğim kısmı çünkü bitişi havada kalmış gibi hissettirdi bana. Benim yorumum bu şekilde, bence her kedi sahibinin okuması gereken bir kitap.

11 Beğeni

Prelude to Foundation’a (Vakıf Kurulurken) daha çok varmış, beklentiyi artırmak istemem, bana göre serinin en değerli kitabı, total bir Asimov sanki :relaxed: Kitabı okuduktan sonra karşılaştığım pekçok nick’in buradan referans alındığını farketmiştim

Ayrıca seriden sıkılıp bırakan yada yazardan tek kitap okumak isteyen arkadaşlara da Vakıf Kurulurken’e bir şans vermelerini tavsiye ederim, Asimov’un düz mantık ilerleyen yüzeysel hikaye akışı okurken yanlışlık yada eksiklik hissi yaratıp zamanla sıkıcı gelebiliyor, tüm külliyat okunmayacaksa bu kitap tek başına okunabilir, hepsini okuyacaklar sırasını beklesin ama

7 Beğeni


Selçuk Baran - Türkân Hanım’ın Ölümü

İlk defa bir Selçuk Baran kitabı okudum. İsmini kısa bir zaman önce öğrendim. İlk olarak hangi kitabını okusam diye araştırma yaparken kendisinin fazla tanınmadığını fark ettim. Hem kendisi hakkında hem de kitapları hakkında fazla yorum yoktu nedense. Bu kadar başarılı bir yazarın bu kadar az konuşulması garibime gitti.

Kitapta yer alan öykü normalde yazarın Kış Yolculuğu kitabında yayımlanmaktadır. Yazarın ölümünden sonra aynı adla kaleme aldığı oyunu Devlet Tiyatroları arşivlerinde bulununca, oyun ve öykünün birlikte yer aldığı özel bir baskı yapılmasına karar verilmiş.

Öyküde Türkân Hanım’ın ölümünden sonra onu tanıyanlar, onun hakkındaki düşünce ve duygularını dile getiriyorlar. Yazar önce konuşacak karakterle ilgili açıklamalar yapıyor, daha sonra da karakterin Türkân Hanımla ilgili anlatacaklarına yer veriyor. Öykünün bu şekilde yazılması çok hoşuma gitti. Bir insan hakkında ne kadar da az şey bilebileceğimiz ve onu ne kadar az tanıyabileceğimiz hakkında güzel bir öykü.

Oyun ise Türkân Hanım’ın ölümünden önce başından geçenleri anlatıyor. Öykünün öncesini anlatmasına rağmen iki metnin birbiriyle uyuşmayan tarafları var, yani doğrudan devam metni değiller. Oyunu sahnede izlemek istemezdim, ama okumak için güzel bir oyun.

Oyunu genel olarak beğenmeme rağmen, öykü kadar başarılı bulamadım. Bunda ilk olarak öyküyü okumamın yanında, öyküyü teknik olarak mükemmel bulmamda da etkili oldu. Size tavsiyem eğer bu kitabı okuyacaksanız önce öyküyü, daha sonra da oyunu okumanız yönünde olacaktır.

Selçuk Baran şimdiden favori yazarlarım arasına girdi. Başka bir kitabına başlasam bitirmeden bırakamayacağım için şimdilik diğer kitaplarını okumayı erteliyorum.

13 Beğeni

Tabularınız varsa ve onları yıkmaktan korkuyorsanız bu romanı okumayın!
İnsan cenininin mastürbasyona doğumdan bir ay önce ana rahminde başladığı gerçeğiyle yüzleşmek size ağır gelecekse bu romanı okumayın!
Ya da elektrikli vibratörün hayatımıza elektrikli süpürge ve ütüden önce girmiş olmasını kabul edilemez buluyorsanız bu romanı okumayın! Kısacası, düşüncesinden bile ürktüğünüz insani hallerle yüzleşmek istemiyorsanız Palahniuk sizin yazarınız değil! Bizden söylemesi!(Arka Kapaktan)

Porno kraliçesi olan Cassie Wright’ın 600 erkekle ilişkiye girerek kıracağı rekoru anlatan Chuck Palahniuk kitabı.

Olayı ilişkiye girmek isteyen Bay 72, Bay 137, Bay 600 ve çekimin koordinatörü olan Sheila’nın gözünden okuyoruz.

Kurgusunu sevdim. Kitap ters köşeleri ve karakterlerin derinliğiyle şaşırttı beni. Hollywood’un geçmişinde yaşamış oyuncuların kötü hayatlarını kurguya güzelce yedirerek anlatmıştı. Porno sektörünün pisliğini de anlattığı ilginç bir kitaptı.

Kitabı genel olarak sevdim mi? Bilmiyorum. Sektörün arka planı ve oyuncuların hayatları etkileyiciydi ama bir şeyler eksikti. Daha “karanlık” yazsaydı çok daha etkileyici olabilirdi.

17 Beğeni

Kesinlikle muazzam bir kitap. Doğru zaman, uygun algı seviyesinde ve doğru motivasyonla okuyan birinin hayatında ciddi etki yapmamasını imkansız olarak görüyorum.
Zaten ilgimi çeken stoacılık felsefesine ciddi olarak bu kitapla giriş yaptım ve beklediğimden de fazlasını bularak yoluma Epictetus ve Seneca ile devam edeceğim.
10/10 verdiğim kitap sayısı 2 veya 3’tür ve yıllar sonra bir kitaba 10/10 verdim.
Okumayan çok şey kaçırır…

14 Beğeni

517Id9cKG3L.AC_SY780

Steven Erikson - Midnight Tides
Malazan Book of the Fallen 5

Serinin önceki kitaplarından farklı bir zamanda geçmesi, önceki kitaplardan sadece 1 karakter içermesi (o karakteri de sadece 4. kitapta görüyoruz), kitabın başlarında aksiyonun önceki kitaplara göre düşük kalması, bazı karakterlerin hikayesinin ana hikayeyle bağını kuramamam gibi sebeplerle başlarda kitabın hikayesinin içerisine pek giremedim. Sanki serinin bir kitabını değil de serinin geçtiği evrendeki bir yan kitabı okuyormuş gibi hissettim. Benden kaynaklı sebepler de var, bu aralar yoğun bir dönem geçirdiğim için odaklanmakta zorlandım, kitabı da zaten neredeyse 1,5 ayda bitirebildim.

Kitabın ortalarından itibaren hikayeye ve karakterlere alıştıktan sonra bu sorunlar kalmadı. Ondan sonrası bildiğimiz tarzda gidip oldukça hareketli bir bölümle sonlandı. Ben de böylece yolu yarılamış oldum.

11 Beğeni

Hocam 5 kitaplık serüvenin boyunca seri hakkında genel olarak ne düşünüyorsun? Bana sırf underrated sevici elitistler tarafından abartılmış hissiyatı verdiği zamanlar oluyor. Redditte de ara ara olumlu ve olumsuz argüman sunanların yorumlarını takip ediyorum. Ama Kadim Kanunlar için de aynısını düşünmüştüm ve güzelce dumura uğramıştım. Umarım bu seride de aynısını yaşarım.

2 Beğeni

Severek takip ettiğim bir seri. Daha önce okuduğum hiçbir seriye benzemiyor. Evren inanılmaz geniş, büyü sistemi çok gelişmiş ve bir o kadar da karmaşık, karakterler çok güçlü ve çok çok fazla karakter var :slightly_smiling_face:.

Bununla birlikte herkese hitap edecek bir seri değil. Hikayenin bazı kısımları ve bazı karakterler çok karanlık. Ayrıca çerezlik bir okuma değil kesinlikle, anlayabilmek için dikkati vererek okumak gerekiyor. Ne kadar dikkatinizi verseniz de, özellikle büyü sistemi çok karışık olduğundan bazı kısımları fazla sorgulamadan okuyup kabullenmek gerekebiliyor. Ben daha seriyi bile bitirmedim ama okuyanların yorumlarından gördüğüm kadarıyla seriyi bitirdikten sonra tekrar okumalarla daha da iyi anlaşılan bir seri.

Karanlık hikayelerden rahatsız olmayan, high fantasy/epic fantasy, geniş fantazi dünyası ve güçlü karakterleri seven kişilerin bu seriye gerçekten hayran olacağını düşünüyorum ve gördüğüm de böyle. Yani hitap ettiği kitleyi gerçekten kendisine hayran bırakan bir seri.

8 Beğeni

image
Jean-Paul Sartre - Bulantı

Bulantı’yı okudum, artık ne kadar okudum denebilirse. Okurken çok yoruldum, çoğu yer bana anlaşılmaz geldi. Bu yüzden sadece Roquentin’in Otodidakt’la yaptığı konuşmalara ve onun hakkındaki düşüncelerine odaklanabildim. İleride farklı bir çevirisi yapılırsa tekrar okumayı denerim. Şimdilik Sartre’dan uzak durmayı düşünüyorum.

6 Beğeni

Katsuhiro Otomo’ nun Akira’ sının birinci cildi bitti.

‘‘Bir dakika kadar önce bomboş olan yolun üzerinde aniden beyaz bir figür belirir. Çetenin en önünde süren Tetsuo, hızla frenlerine asılır. Fardan vuran ışığın içinde parıldayan figür gitgide yaklaşmaktadır. Avcunun içine 26 sayısı yazan bu figür, çocuk gibi bir vücuda ve kırış kırış bir surata sahiptir…! Bir saniye sonrasında, Tetsuo yere yapışmış ve motosikleti patlamıştır. Gizemli figür ise çetenin lideri Kaneda’nın gözleri önünde karanlığa karışarak ortadan kaybolur. Tokyo Körfezi üzerinde kurulan megapolis Neo-Tokyo ile Üçüncü Dünya Savaşı’nın başlamasına sebep olan yeni türdeki bombanın patlama noktasını birbirine bağlayan otoyolda gerçekleşen bu "Kaza” muhteşem AKIRA serüveninin başlangıcıdır.’’

Hikayesi hoşuma gitti. Aksiyonu ve gerilimi yüksek. 80’ lerin mangası olsa da çizimleri hoşuma gitti. GerekliŞeyler umarım ikinci cildini de basar. :slight_smile:

6 Beğeni

image

Skysworn - Will Wight

Üçüncü kitapta bıraktığımız yerden başladı Skysworn. Lindon ile Jai Long’un karşılaşmalarını heyecanla bekliyordum, Wight da çok bekletmeden bu müsabakayı gösterdi. Aslında bu kadar çabuk okumayı beklemiyordum ama Cradle sanırım okuduğum en hızlı pace’e sahip seri olabilir. Bir an bile durmuyor, sürekli bir ilerleme var. Karşılaşma da beklendiği gibi bitti ama yine de heyecan dozu yüksekti.

Bu kitapta Lindon ekseninden biraz kayarak, genel plot hakkında daha fazla şey öğrenebildik. Biz gold’lar filan derken lord’lar, monarch’lar ve hatta dreadgod’ları gördük. Ayrıca Eithan’ın master plan da ortaya çıktı. Ek olarak Lindon sadece gelişimi ve büyü sistemini okuyucuya aktarmak için kullanılan bir vessel’dan, kendi karakterine büründü. O açıdan da seride bir gelişim söz konusu. Şu paso özür dileme huyundan vaz geçerse de süper olacak. Ayrıca yeni tanıştırılan karakterlere de ısındım ancak henüz potansiyellerini göremedik. Şu an Eithan ve Orthos favori karakterlerim, hatta Eithan benim fantastik karakter top 10’ime girebilir.

Son olarak Eithan’ın planlarını artık biliyoruz. Abidan ile karşılaşmasına da tanık olduk. Bakalım başarılı olabilecek mi? Biraz ara verecektim ama sanırım heyecana dayanamayıp 5. kitap ile devam edeceğim. Bu arada Abidan demişken, acaba hiç Abidan işine girmeseydi Wight, her şey Cradle’da olup bitseydi daha mı iyi olurdu diye düşünmedim değil. Hele şu Fate’in değişmesi ve Suriel’in vision’ı Spoiler gibi bir şeydi. :slight_smile:

Kitaba notum 8.5/10. Naruto severlere bu seriyi şiddetle tavsiye ederim.

15 Beğeni