Kurt Vonnegut… Türkçeye çevrilmiş ne kadar kitabı varsa gözüm kapalı aldığım yazardır kendisi. Kendisine hayranlığım Otomatik Piyano ile başladı ancak Mezbaha 5 kitabıyla bambaşka bir seviyeye çıktı. Kitaplarını anlamak için Kurt Vonnegut hayatını bilmek ve anlamak çok önemli. Hayatının kitaplarına yansıyan (hatta bütün kitaplarında izini görebileceğiniz) en önemli kısmı; 2. Dünya Savaşında fiilen görev alması, esir düşmesi ve Almanya’nın aktif olarak savaşa bulaşmayan kendi halinde olan ancak ‘sözde barışçıl’ müttefik devletlerinden İngiltere ve ABD’nin sırf intikam almak için suçsuz halkı bombalarıyla yaktıkları Dresden kentinde bulunmasıdır.
Gece Ana’nın konusu 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya da casusluk yapan bir Amerikalı yazarın kendi iç hesaplaşması diyebiliriz. Kitapta özellikle kara mizahı ağır basmakta. Kara mizah Kurt Vonnegut bana göre en önemli silahı. Bunu öyle güzel kullanıyor ki sizi gülümsetirken yada durumun garipliğini hissettirirken düşündürüyor, üzüyor veya sinirlendiriyor. Okuduğum iki kitapta da (Mezbaha 5 ve Gece Ana) 2. Dünya Savaşını mizahi, gri bir şekilde yansıtması çok hoşuma gitti. Ne Nazileri şeytan olarak yansıtıyor ne de Müttefikleri iyilik meleği.
Kurt Vonnegut hakkında konuşulacak şeyler çok fazla ama bu başka bir konu. Özetle kara mizahı ağır basan, insan piskolojisini farklı bir üslupla (karakterlerdeki kabullenme durumları harika ) anlatan, hızlı ve kısa bölümlerden oluşan bir kitap okumak istiyorsanız tavsiye ederim.
Son olarak
“We are what we pretend to be, so we must be careful about what we pretend to be.”