Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Kurgu dışı kitapların yanında klasiklere başlayıp başlayıp -gurur ve önyargı, goriot baba gibi- yarım bıraktığım şu zamanlarda ilaç gibi gelen bir kitap oldu. Karakterin motivasyonunun, içinde bulunduğu durumun okuyucuyu sürekli soru sormaya, tahmin yürütmeye ittiği, ilginç bir konuya sahip, kurgusu oldukça başarılı, dili ne sade ne kasıntı olan bu eseri oldukça beğendim.
Böyle kenarıda köşede kalmış kitapları uygun fiyat ve iyi bir kaliteyle bizlere sunduğu için iş bankası yayınlarına teşekkür ediyorum, yazarın diğer kitaplarını da en kısa zamanda okuyacağım.
Bunun gibi underrated kalmış, türü çok farketmezsizin kitap önerileriniz varsa mutlu olurum.
İyi okumalar…

17 Beğeni

Dizisi hoşuma gitmişti. Hemen ikinci kitaptan devam etmek istedim. Büyü seçkisi olarak elementleri ve/veya belli konularda büyü özelliği olanları konu alan ( ateş bükücü, hava hakimi vs. gibi) fantastik yapımlar herzaman hoşuma gitmiştir.

@keltmuzoso yada ayrıca teşekkürler :slight_smile:

10 Beğeni

Yardımcı olabildiysem ne mutlu :star_struck:. Keyifli okumalar diliyorum :relaxed:.

2 Beğeni

Yazarın Şeytan Tozu kitabı da çok iyidir, tavsiye ederim.

1 Beğeni

Yabancı’da tam hatırlamasam da 70 80 sayfa kadar bilgi mevcut…

1 Beğeni

Hakan Günday’ın ilk kitabı. Kendisine hayranlığım “Şahsiyet” dizisi ile başlamıştı. Bu kitap ile de devam etti.

Bedenlerinin değil, zihinlerinin ölmesini isteyen Kinyas ve Kayra’nın hikâyesi.

Bu hayata ait olmadıklarını düşündükleri için ailelerinden ayrılıp başka ülkelere gitmelerini, bu ülkelerde yaşadıkları etkileyici ve iğrenç hikayeleri okuyoruz. Okurken kendimi Ne Kinyas, ne de Kayra yerine koyabildim. Çünkü ikisi de çok kötü insanlar. Silah kaçakçılığı, uyuşturucu satma, soygun ve hırsızlık yaparak para kazanıyorlar.

Kayra; tecavüz eden, kadınlarla seviştikten sonra öldüresiye döven, düşündüğü tek şey zihninin ölümü olan, içinde insanlığın zerre kırıntısı olmayan bir varlık.

Kinyas; çok kötü biri olsa da içindeki toplu iğne ucu kadar olan insanlığını görebiliyoruz. Her ne kadar durup dururken masada birini öldürsede, kendisinin Kayra’dan farklı olduğunu hissedebiliyoruz.

Kitabın başlarında sıkılabilirsiniz. Okursanız tavsiyem bırakmamanız yönünde. Hakan Günday bu kitapta sayfalar geçtikçe kendini geliştirmiş. Başlardaki sıkıcılık sayfalar geçtikçe bitiyor. Özellikle kitabın ilk bölümünden sonra kitabı daha üst seviyelere taşıyor yazar.

Güzel kitaptı. Depresif hâle girmemi kolayca başardı kitap.

Okurken katılmadığınız düşünceler bolca olabilir.

Genel olarak sevdim. Yeni bir yazar kazandığım için mutluyum :slightly_smiling_face:

13 Beğeni

Okuyorum diye paylaştığınızda merak etmiştim yorumunuzu, beğenmenize çok sevindim. Ben “Az” ile başlamıştım ve daha o kitaptan hayran olmuştum Günday’a (bu kitabı en sona saklıyorum). Belli ki harika bir dünyanın kapıları açıldı size de. :slight_smile:

1 Beğeni

Ben de mutluyum. Gerçekten güzel bir yazar kazandım.

Bir sorum olacak size. Siz aylar önce yanlış hatırlamıyorsam Hakan Günday’ın kitabından alıntı paylaşmıştınız. Katil ile ilgili. Katil de benim kurbanda benim gibi bir şeydi sanırım. O hangi kitaptı😁

1 Beğeni

Piç kitabındandı o.

2 Beğeni

Bayağıdır cebelleşiyorum bu kitapla, bir türlü akmıyor. Aslında ilginç bir konusu var ama nedense her başladığımda 5 10 sayfa sonra uykum geliyor. :sweat_smile: Hayır kısa da değil, yüzde 30’a anca gelebildim. Neyse bakalım, umarım kalanı daha iyidir.

11 Beğeni

İlk kitabı dizi ile öğrendikten sonra ikinci kitabı okumaya mı başladınız?

1 Beğeni

DOKTOR OX’UN DENEYİ - JULES VERNE

Kitabı bitirdim. Yer yer tebessüm ettiren, komik diyalogları olan kısacık eğlenceli bir kitap. Konusu; Quiqendone kasabası sessiz, sakin, kendi halinde bir kasabayken bir gün Doktor Ox oraya gelir ve kasabaya sözde yeni teknoloji bir gaz ile aydınlatma yapacağını söyler ve belediyeden izin alır ama aslında bu sessiz sakin kendi halindeki kasabadaki insanları denek yapma, onların içindeki kötülükleri ortaya çıkartma gibi gizli bir planı vardır.

Bu arada kapaktaki adamı maskeden dolayı sanırım sineğe benzetiyorum :joy:

13 Beğeni

Evet. Zaten dizisi ilgimi çektiği için forumda ilgili konuda @keltmuzoso yardımcı oldu konu ile ilgili sağolsun o yüzden direk ikinci kitabi sipariş edip başladim. Dizinin bittiği yer itibari ile aynen devam ediyor.

70 sayfa okudum sıkıntı yok :blush:

1 Beğeni


Karin Boye - Kallokain

Konusu
Ülkesine daha fazla fayda sağlamak isteyen silah arkadaşı Leo Kall, maruz kalındığında kişinin gerçekleri söylemesine sebep olan bir ilaç buluyor. Bu sayede "Dünyadevlet"teki hainlerin tespit edilip ortadan kaldırılacağını düşünüyor.

Deneyim ve Düşüncelerim
Vize haftamda okuduğum için olsa gerek, kolay bir okuma olmadı benim için. Kitabın son derece durağan ilerlemesi de buna bir etken olabilir.

Kitap klasik bir distopya anlatısı. Distopyalara dair daha önce aklıma gelmeyen bir şey katmadı bana. İlgi çekici karakterleri de bulunmuyordu. Her distopyada olan, ana karakterimize ilham veren marjinal insan bu kitapta da vardı tabii :smiley: .

Sonlarına doğru beni içine çekse de tüm kitap boyunca kitabın nerede ilginçleşeceğini bekleyerek okudum. Distopya kitaplarına karşı hep bi hayranlığım olmuştur lakin bu kitap, okuduğum tüm distopyalar arasında en az beğendiğim olmuştur.

“Bu kadar salladın kitaba peki pişman mısın okuduğuna?” diye sorarsanız, hayır değilim. Kitaba başlarken tek beklentim 1. şahıs bakış açısından bir distopya kitabı okumaktı. Kitap bana bunu verdi. Distopya hayranı iseniz ve kitabın konusunu merak ediyorsanız alıp okuyun derim size de.

19 Beğeni

Bende seriye başlamak istiyorum ama geç kaldım. Direkt ikinci kitaptan başlayacağım o zaman bende.

1 Beğeni

90’lı yılların fenomen dizisi Sıdıka’nın kitabını okuyorum. Diziyi daha izlemedim ama kitabını o kadar sevdim ki diziyi de bir an önce izlemek istiyorum :smile:

3 Beğeni

THE SCIENCE FICTION HALL OF FAME, VOLUME ONE, 1929-1964

1965’de kurulan SFWA(Amerikan Fantazi ve Bilim Kurgu Yazarları) üyelerinin oylarıyla seçilen o güne kadarki en iyi öyküler derlemesi.

Hikayelerin hepsi şarap gibi yıllanmış diyemesem de, bilim kurgu tarihi için önemli oldukları bir gerçek. Geneline bakacak olursak kesinlikle kıymetli bir derleme.

Daha önce okuduğum dört öykü haricinde dikkatimi çekenler:

Microcosmic God, Theodore Sturgeon: Dahiyane bir bilim adamı kendi sınırlarının farkına varır ve kendi araştırmalarına devam edecek bir canlı türü yaratmak ister.

Nightfall, Isaac Asimov: Altı güneşin çevrelediği ve daima ışık altında olan bir gezegenin gökbilimcileri, nadir yaşanan bir tutulma sonucu kısa süreliğine de olsa tüm gezegenin karanlıkta kalacağını keşfeder. Kutsal kitaplara göre iki bin yılda bir tekrarlanan bu olay medeniyetleri yıkmıştır, çünkü her nasılsa herkesin delirmesine neden olmuştur.

First Contact, Murray Leinster: Biri insan biri uzaylı iki gemi uzayın derinliklerinde karşılaşır. İki taraf da savaşmaktan çekinir, ama aynı zamanda da önce ayrılanın takip edileceğinden korkarlar. İki geminin de savaşmadan eve dönebileceği bir yol aranmaya başlanır. Evet, First Contact terimini kullanan ilk öykü bu.

Scanners Live in Vain, Cordwainer Smith: İnsanların uzun uzay yolculuklarına katlanamadığı keşfedilince, çare olarak duyu organları köreltilen yarı makine Habermanlar yaratılır. Bu Habermanlar içinde Scanner denilen seçilmişler tüm uzay faaliyetlerini yönetmekle görevlendirilmiştir. Günün birinde bir bilim adamı Uzay Acısı’nın çaresini bulduğunu ve artık insanların duygusuz makinelere dönüşmesine gerek olmadığını açıklar. Scannerlar insanlıkları ve otoriteleri arasında seçim yapmak zorunda kalacaktır.

The Little Black Bag, Cyril M. Kornbluth: Şarlatanlık yaptığı için lisansı iptal edilen bir doktor, gelecekten gelen ve her türlü hastalığı iyileştiren bir cerrahi set bulur.

Surface Tension, James Blish: Bir uzay gemisi gezegene çakılır ve mürettebat burada hayatta kalamayacağını anlar. Ortama uygun bir canlı tasarlayıp, hikayelerini bir metal tablette onlara bırakmaya karar verirler. Yıllar sonra ise tekerlekli hayvan benzeri mikroskobik su insanları, yaratıcılarının onlara bıraktığı sırları çözmeye çalışır.

It’s a Good Life, Jerome Bixby: Anthony zihin okuyabilen ve her dileği gerçekleştirme gücü olan bir çocuktur. Fakat gücünü orantısız kullanır, ve bu yüzden de yaşadığı kasabadaki herkes hayatından memnun olmayı öğrenmek zorunda kalmıştır.

Fondly Fahrenheit, Alfred Bester: Milyoner James Vandaleur’ün androidi bir kız çocuğunu öldürmüştür. Vandaleur kanundan kaçarken aynı zamanda da cinayetin sebebini bulmaya çalışacaktır. Kişi zamirlerinin kullanımı açısından okuduğum en ilginç öyküydü. Başlangıçta kafa karıştırıcıydı, ancak finalini okuyunca ne yaptığını anladım.

Country of the Kind, Damon Knight: Şiddet eyleminin insan geninden silindiği bir gelecekte, atalarının bu kusuruna sahip olarak doğan bir çocuk keşfedilir. Hapis veya daha ağır bir ceza uygulayamayacak kadar nazik olan bu toplum, çözüm olarak diğer tüm insanların onunla etkileşim kurmasını yasaklar. Bu yalnızlığının tek artısı ise kimsenin onu durdurma izninin olmayışıdır.

18 Beğeni

Yedi Deli Adam - Roberto Arlt (Çeviri: Saliha Nilüfer)

Bolaño’nun deyimiyle “Arjantinli İsa”; Latin Amerika Boom edebiyatının dört atlısı Cortázar, Fuentes, Llosa ve Marquez’in en büyük ilhâmı; Borges ve Ocampo’nun çağdaşı; göçmen, fakir, derbeder; babadan yana kanadı kırık, eğitimi yarım kalmış, zorlukların kalınlaştırdığı derisi altında meşale gibi taşınan bir kalp. Durduğumuz yerden sisler içinde kalmış, ülkemiz yayıncılığının (ve dolayısıyla okurunun) sıklıkla es geçtiği “sonradan yetim” bir yazar Arlt. Ve gazetecilikle hayatını kazanan genç Arlt’ın başyapıtı, 1929 yılında kaleme aldığı, askeri darbeler ve çürümüş düzenin şafağında peydahlanan kendine has delilik nöbeti: Yedi Deli Adam.

Yedi Deli Adam, mistik bir sayıklama, yolunu şaşırmış bir pusula, sokağın kanı damarlarında bir “serseri roman”. Arlt’ın kurgusal yansıması Remo Erdosain, Kafkaesk açılışların adamı, başarısız bir aşk ve iş hayatından yaralı, olması gerektiği kişiyi ararken kaybolmuş bir adam. Ve yaralandığı yollarda avarelik edip zihnindeki hapisten kurtulmaya çalışırken karşısına çıkan Astrolog: Yarı İsa, yarı Lenin, çokça Deli Şapkacı. Gündelik önemsiz yalanların yerini dokunaklı, muazzam ve aşkın yalanların aldığı yeni bir demagoji krallığı yaratmaya çalışan Astrolog’la kesişen hayat çizgisinde, iyice raydan çıkan Erdosain’in kakafonik bir bestenin porteleri arasına sıkışan seyrüseferi. Yedi Deli Adam, birisi de Arlt. Kendisi, perde arkası, yorumcu-anlatıcı. İnsan denen hazin mahluğun ancak mucizelerle galeyana geleceğinin farkında metafizik yalanlar üzerinde bir evren, Arlt’ın paralel Latin Amerika’sı, aslına gülümseyen muzip bir kopya.

Yedi Deli Adam, motivasyonları belirsiz ancak yapabilme yetisi kuvvetli insanların bir vesikası. Arlt, bir yol hikâyesi yaratıyor, başı ve sonu ateşler içinde bir göçebelik. Romanın tek kusuru Latin Amerikan mizojinisine kayan noktaları. Ancak bazı noktalarda Arlt’ın mizojiniyi sunuş biçimini absürd bir modernist tepki olarak okuyabileceğimiz noktalar var ki insan gerçekten hayret edebilir. Arlt’ın alametifarikası da bu olsa gerek: Büyüsü bozulmuş gerçekliğe fantastik bir okuma.

6 Beğeni

Ne kadar muhteşem bir öyküdür. Özlediğim için zaman zaman açar, okurum.

Türkçe olarak Öteki Yayınevi’nden çıkan Alacakaranlık Kuşağı isimli derlemede “Daha Güzel Yaşamak” adıyla yayınlandı.

11 Beğeni

Gizli Oturum, Sartre’ın “Cehennem başkalarıdır.” felsefesini açıklayan bir oyun. Üç ölü kişi, Garcin, Inès ve Estelle, cehennem diye bir odaya getiriliyorlar vale eşliğinde. Tabii cehennem deyince işkence aletleri, cehennem zebanisi, cellat vs. bekleyen bu kişiler neden üç kanepe, bir şömine ve bir bronz heykelden başka bir şey olmayan bu odaya beraber kapatıldıklarına anlam veremiyorlar. Fakat yakında olayı çözüyorlar : Çünkü cellat kendileri ve herkes birbirine cehennem azabını çektirecek.

Odada ne ayna ne de cam var, çünkü kendilerini birbirlerinin gözlerinden görmek zorundalar. Bütün kirli sırlarını ortaya döküp birbirlerini yargılamaya mecburlar, hem de sonsuza dek. Birbirlerinin varlığının en üst seviyede farkında olmaları için her şey sağlanmış, göz kapakları yok. Gözünüzü kırptığınız ve karanlığa gömüldüğünüz bir salisecik rahatlama bile ellerinden alınmış.

Henüz ölmedik ama biz de sürekli bizi yargılayan diğer insanlarla bu dünyaya hapsolmuş durumdayız. Cehennemde mi yaşıyoruz, diye düşündürten bir kitap yani…

13 Beğeni