Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

BUZULLAR ARASINDA BİR KIŞ - JULES VERNE

Kitabı bitirdim. Kısa ama güzel bir kitaptı. Aslında böyle yaz aylarında değil de kış aylarında okumalık bir kitap. O soğuk hissini ruhumuza kadar hissedebilmeliyiz :slight_smile: Konusu; emekli bir gemi kaptanı olan Jean Cornbutte kendisi gibi gemi kaptanı olmuş olan oğlunun gemisinin Dunkerque rıhtımına geldiğini haber alır ama oğlu gemide yoktur. Yaşıyor mudur yoksa ölmüş müdür tayfa bilmemektedir. Bunun üzerine Jean Cornbutte, oğlanın nişanlısı ve tayfası oğlanı bulabilmek için buzullara doğru zorlu bir maceraya atılırlar. Hem soğuğa karşı hem doğaya karşı hem de kendi içlerindeki hainlere karşı savaşmak zorundadırlar.

Herkese keyifli akşamlar ve keyifli okumalar dilerim :coffee:

19 Beğeni

William Morris - Dünyanın Ötesindeki Orman bitti.

Aşık olduğu kadınla evlenmesine rağmen evliliği mutsuzluğa dönüşen(!) Walter abimiz oralardan kaçmak için kendisini denizlere vurur. O liman senin bu liman benim gezer. Sonra bir limandayken memleketten kara haberler alır ve geri dönmeye karar verir. Dönüş yolunda bir fırtına yüzünden garip bir kara parçasında ve ormanda bulur kendisini mürettebatla beraber. İşte olaylar da bundan sonra başlar. Fantastik bir ormanda fantastik, masalsı bir macera…

180 sayfalık kitap sizi neredeyse hiç sıkmıyor. Tüm macera en fazla 10 sayfalık bölümlerle(36 bölüm) anlatılıyor. Aşırı betimlemelere, açıklamalara girilmeden karşınıza birisi oturmuş da tüm hikayeyi gereksiz şeylerden arındırıp size anlatmıyormuş gibi bir hali var kitabın. Bazı şeyleri içinden çıkardığınızda sade bir çocuk masalı gibi fantastik bir hikaye.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine. :smiley:

18 Beğeni

Hocam nerden okuyorsunuz bu kitabı?

İngilizce epub olarak buluyorum.

2 Beğeni

Nerden buluyorsunuz hocam sorması ayıptır. Torrentten mi indiriyorsunuz yoksa güvenilir ve iyi bir forum sitesinden mi indiriyorsunuz. Eğer forum’dan indiriyorsanız mesaj olarak atabilir misiniz siteyi.


İlk defa Paul Auster okuyorum. Okumaya da devam edeceğim.

Romana gelirsek, akıcı olduğun itiraf edeyim. Auster kendini okutmayı biliyor. Ama kitap hem konu, hem de final olarak çok hoşuma gitmedi. Sonu tahmin edilebilir bir kitaptı ve yazar çoğu kısmı gereksiz uzatmıştı. Normalde tahlil ve betimlemeleri çok severim ama bu romanda betimlemeler tatsızdı. Daha güzel olabilecekken, Milles gibi çok güzel bir karaktere sahip bir kitap olabilecekken biraz zayıf kaldı benim için.

6/10

11 Beğeni

Bende “Bir Yudum Kitap Alıntılar” eklentisi var ve her yeni sekmede bir alıntı açılıyor. Az evvel sizin kitaba dair yorumunuzu okudum ve chrome’da yeni bir sekme açtım:


Hepimiz, mucizelerin var olduğunu kanıtlamak için imkansız şeylere inanmak isteriz.

Sanki Paul Auster benimle dalga geçti, garipti. :joy:

3 Beğeni

OZ BÜYÜCÜSÜ - L. FRANK BAUM

Kitabı bitirdim. Çocuk kitabı ama çok güzel. Bence yetişkinlerde okuyabilir. Konusu; bir kasırga sonucunda Dorothy adındaki küçük bir kızın köpeği Toto ile birlikte evle beraber fantastik bir diyara uçmasıyla başlıyor. Burada Dorothy; Teneke Adam, Korkuluk ve Aslan ile karşılaşıp hepsi birlikte hem güzel bir dostluğa hem de güzel bir maceraya adım atıyorlar.

15 Beğeni

images (1) (6)

Ve Sonra Hiç Kalmadı

Daha önce Asker Kaçağı kitabında Eric Frank Russell’ın bir öyküsünü okumuş ve kitaptaki en başarılı öykü olduğunu düşünmüştüm. O zamandan beridir kitabı elime geçse de okusam diye düşünüyordum. Şans eseri geçenlerde bir arkadaşımda gördüm ve okudum. Bu hikaye, aslında Asker Kaçağı kitabındaki hikayenin detaylandırılmış ve genişletilmiş hali. Kurgusu çok başarılı, anlatım dili hafif ironik, biraz karikatürize ama olabildiğince de inandırıcı olmayı başarıyor. Yer yer gülümseten, çoğu zaman da düşündüren bir akışı var. Dünya çeşitli gezegenlere yayılmış ve bir imparatorluk halini almış. Bu imparatorluğa ait elçi gemisi imparatorluk bünyesinde bulunan bir gezegene (sakinleri Gand diyorlar) temaslarda bulunmak, orada bir yönetim oluşturmak için geliyor. Askeri bürokrasinin hakim olduğu gemi personelimiz bu gezegende hiç ummadığı durumlarla karşılaşıyor ve olaylar şekillenmeye başlıyor. Konusu ve hikayesi çok başarılı bir kitap. Kitaba dair en büyük eleştirilecek nokta ise çok kısa olması. Gerçekten biraz daha olsa keyifle okunurmuş. Piyasada baskısı yok malesef ve uçuk fiyatlara satılıyor (çok iyi bir kitap ama o paralara almamak lazım, o kadar da değil). Umarım bir şekilde yeni baskısı olur. Çok severek okudum bu güzel eseri.

Yıldızlardan Dönüş

Stanislaw Lem okumayı seviyorum. Her kitabı birbirinden farklı oluyor gerçekten. Yani Yıldız Güncesi, Yenilmez ya da Aden’i yazanla mesela Dönüşüm Hastanesi’ni, Solaris’i yazan yazarın aynı olması çok ilginç bence. O sebeple bir kitabını sevmediyseniz başka kitaplarına da şans vermelisiniz. Evet, kitapları zor okunabiliyor ama hayal gücü ve somutluk olarak çok iyi bir seviyede Lem. Ayrıca her kitabına felsefi soruşturmalar eklemeyi de ihmal etmiyor. Yıldızlardan Dönüş kitabına gelirsek, okuduğum en yavaş ilerleyen Lem kitabıydı. Bunun nedeni kurgunun olay üzerine değil de, tasvir ve analiz üzerine kurulu olmasıydı. Yıldızlara bir görev için giden ve 10 yıl uzayda görevde olan araştırma ekibimizin Dünya’ya dönüşünü işliyor. Tabii Dünya zamanıyla 127 yıl geçmiş onlar ayrıldığından bu yana. Kahramanımız bu yeni dünyaya ayak uydurmaya, onu tanımaya çalıştıkça biz de beraber öğreniyoruz her şeyi. Kurgu bir şekilde sizi bağlamayı başarıyor ama dediğim gibi akıcı dersem baya hata yapmış olurum. Kitap tasvirler üzerine kurulu demiştik, özellikle de ilk bölüm, kafada canlandırması çok zor ve uzun süreli tasvirlerle fazlaca yorabiliyor okuru. Devamında hareketleniyor biraz kurgu ve son bölümlere doğru karakterin psikolojisine indikçe iyice kompleks bir hal alıyor. Ben bir Lem sever olarak sevdim tabii ki ama herkese tavsiye eder miyim, sanmıyorum. Daha akıcı ve keyifli kitapları var Lem’in. Onlara şans vermelisiniz eğer yazardan okuma yapmak istiyorsanız.

Herkese keyifli okumalar dilerim.

23 Beğeni

Muhteşem hocam. :upside_down_face: Şansa bakın, hem de şans üzerine bir alıntı. Kitapta da güzel cümleler var hakkını yemeyeyim, 1000Kitap’ta baya alıntı paylaştım aslında.

2 Beğeni

Auster’ın en başarısız eseri bence. Bende yazarla bu kitabıyla tanışmıştım, ardından çoğu kitabını okudum. Büyük bir Auster hayranıyımdır. Mutlaka yazarı okumaya devam edin, diğer kitapları birer hazine, özellikle New York üçlemesi, Leviathan, Yalnızlığın Keşfi.

4 Beğeni

Auster benim de favorilerden. Keep reading. :slight_smile:

2 Beğeni

Kesinlikle devam etmeyi düşünüyorum, tavsiyeler için teşekürler.

@isos81 :upside_down_face:

1 Beğeni

Bu haftanın ilk kitabı Isaac Asimov’un Vakıf serisinden “Vakıf’ın Sınırı” adlı kitabı oldu. Okumaya başlamadan önce bir önceki kitabı okuyalı baya bir müddet geçtiği için hatırlayamadığım şeyler olduğunu düşünüyordum ama okudukça eski olaylar, karakterler bir bir aklıma geldi. Vakıf serisi uzun bir zaman aralığını anlattığı için tüm karakterleri tamamen hatırlamanıza gerek olmayan bir seri. Bu kitapla beraber yaşanılan olaylar bilimkurgudan çok, sizi siyasi bir çekişmenin ortasına bırakıyor. Katır’ın ardından Birinci Vakıf’ın durumu, İkinci Vakıf’ın gizliliği gibi çeşitli durumlara ek başka sorunlarla da karşılaşıyoruz. Asimov bize uzayda geçen siyasi bir hikaye sunuyor. Yapılan akıl oyunları, çekişmeler, planlar güzel bir olay örgüsüyle okuyucuya sunulmuş. Her zaman kalitesini konuşturan yazarımız bu kitapta da yine nasıl usta bir yazar olduğunu bizlere gösteriyor.

10410505142322

İkinci kitap ise Stephen King ve Richard Ghizar’ın beraber yazdığı “Gwendy’nin Düğme Kutusu” adlı kitaptı. Yazım tarzı tam olarak bir King eseri okuyormuşsunuz hissiyatı oluşturmasa da hikayenin çıkış noktasının King tarafından olduğu belli oluyor. 12 yaşındaki Gwendy’e emanet edilen bir kutu ve bu kutunun getirdiği sorumlulukla hayatının çeşitli şekillerde değişmesi ele alınıyor. Tek oturuşta bitirilebilecek kısa bir kitap. Ben bu sabah başladım ve bitti hemen. Akıcı ve sürükleyici.

22 Beğeni

image

Patasana - Ahmet Ümit

Ahmet Ümit’in ünlendiği roman diye kalmış aklımda. Daha önce de yazmıştım, ben saf polisiye kitapları dinlemeyi pek sevmiyorum ama polisiye soslu olup da tarih ve karakterlerin geçmişlerinin anlatıldığı kitapları çok seviyorum. Özellikle de karakter geçmişleri beni çok etkiliyor. Bu kitapta da örneğin Yüzbaşı’nın dağdaki yaşamını anlattığı bölüm beni en etkileyen yer olurken, kitaba ismini veren Patasana bölümlerini dinlerken hızlandırdım.

Kitap arkeolojik bir kazı sırasında işlenen cinayetleri anlatıyor. Yine bu kazı sırasında bulunan ve Patasana tarafından yazılan tabletler de geçmişe ışık tutmaya çalışıyor. Katilin kim olduğunu bilemediğimi itiraf edeyim ama zaten ben Ümit kitaplarını katil için değil, arka planda anlattığı hikayeler için okuyor / dinliyorum. Yine de kurgusunun başarılı olduğunu itiraf edeyim.

Arka arkaya çokça Ümit kitabı dinleyince bazı tekrarlar fark ettim. Mesela hem Yüzbaşı hem de Ali Komser “acı patlıcanı kırağı çalmaz” diyor, halbuki birisi pekala “kötüye bir şey olmaz” diyebilirdi. Ümit çok sevmiş sanırım bu ata sözünü. :slight_smile: Bununla birlikte habis ve mavra kelimeleri de dikkatimi çekti. Her kitabın olmazsa olmazları ise birisi sıkışmış iken telefonun çalarak yardımına koşması, Ermeni techiri ve tabii ki Örgüt. Ayrıca olayların kurguları da birbirine benziyor ama spoiler olacağı için bu kısmı es geçiyorum.

Sonuç olarak yine severek dinlediğim bir kitap oldu Patasana. Favorilerimden olamasa da sıkılmadan dinledim, seslendirme de gayet iyiydi. Kitaba notum 8/10. Polisiye soslu tarih (umarım doğru bir tabir olmuştur) sevenlere tavsiye ederim.

11 Beğeni

The Priory Of The Orange Tree - Samantha Shannon

Çok beklentim yoktu başlarken ama konusu ilgimi çekmişti çünkü hem büyü hem de ejderhalar vardı içinde. Birkaç inceleme de okuduktan sonra okumaya karar verdim.

Konusu kısaca şöyle: Nameless One (ne kadar yaratıcı bir isim) diye bir ejderha var ve zamanında yenilmiş ve uykuya dalmış. Batıda Berethnet sülalesinden bir kraliçe olduğu sürece bu ejderhanın uyanmayacağına inanılıyor. Ayrıca ejderhalardan nefretle bahsediliyor. Doğuda ise tam tersi bir durum var, ejderhalar ile halk uyum içinde yaşıyor ve halk ejderhalara büyük saygı duyuyor. Ejderhalar da bu saygı karşılığında bazı insanlara binicilik (rider) hakkı veriyor. Bu iki halk birbirine tamamen düşman ve hiçbir şekilde birbirleriyle iletişime geçmiyorlar. Güneyde ise kitaba ismini veren Priory ile birlikte Nameless One’a tapan “dönekler” var. Bunlar sürpriz olarak kalsın. Nameless One uykusunda kıpırdanırken Berethnet’in geçmişine, doğudaki binicilerin vermesi gereken zor kararlara ve Priory’nin gizli ajandasına şahit oluyoruz.

Aslında güzel bir konusu olmasına rağmen o kadar ağır ilerliyordu ki kitap, ne zaman okumaya başlasam 10-20 sayfa sonra uykum geliyordu. Böyle böyle yüzde 30’a zor geldim. Sonra kendi hızlı okuma tekniğim ile yüzde 60’a geldim ama hala sıkılmaya devam ediyordum. Harika olabilecek bir kitabın bu kadar sıkıcı olması beni gerçekten üzdü. Bir süre sonra vakit kaybı diyerek son 20 sayfaya atladım ve fark ettim ki hiçbir şey kaçırmamışım. Uzun lafın kısası, güzel başlayıp çok şey vaat edip hayal kırıklığı ile biten bir kitap oldu benim için.

Sevmediğim şeyler olarak daha spesifik olmak gerekirse zayıf diyaloglar, koca koca insanların saçma sapan hareketleri, aşırı yavaş pace, action yerine zayıf romantizm (en sevmediğim şey kötü yazılmış ve klişe romantizmdir sanırım) ve isim seçimlerini saymak mümkün.

Yine de okuyup çok seven arkadaşlarım da var, o yüzden en azından siz de yüzde 30’lara kadar deneyebilirsiniz. O bölüme gelince zaten size göre olup olmadığını anlamış olursunuz.

19 Beğeni

88 Sayfalık, bir çırpıda okunabilecek bir bilimkurgu öyküsü.

Güneşkuşu gemisi ile Dünyadan uzaklarda, Güneş’in yakınlarında araştırmalarını sürdüren 3 erkekten oluşan ekibimiz bir süre sonra merkeze ulaşmaya çalışırlar fakat merkezden yanıt gelmez. Bir şeylerin arızalı olduğunu düşündükleri sırada başka bir mürettebatın kendilerine ulaşmasıyla öykü ilginç bir hal almaya başlar. Çünkü bu yeni mürettebat kadınlardan oluşan bir ekiptir.

James Tiptree, JR, feminizm temalı bu öykümüzü çok güzel işlemiş açıkçası. Çok fazla uzatmamış olayları. Bu da kısa olan kitabın sıkıcı olmamasını sağlamış. Fakat yazarın anlatım tarzı sizi başlarda biraz zorlayabilir.

Kısa, içerik bakımından zengin ve feminizmi zaman yolculuğu temasıyla birleştiren güzel bir kitaptı. Ama çok da iyi değildi. Bu nedenle kitap ortalamanın bir tık üstünde.

Puanım 6/10

22 Beğeni

Şurada bir anlam kayması oluyor gibi. :slight_smile: Gelecekten gelmiyorlar tam tersi oluyor.

Şu kısmı gizleyeyim spoiler olabilir.

Feminist bilimkurgu diyerek kitabı biraz kısıtlıyorlar. Yazar daha çok Erkek= Kaos / Kadın= Düzen ekseninde olayları kurgulamış ve "erkeksiz dünya " sınırsız ve sınıfsız bir toplum idealine de ulaşmış.

Ataterkil toplum ve sınıflı toplum birbiri ile içe içe geçen bir toplum olduğu için ataerkil olmayan bir toplum sınıfsız ve sınırsız bir toplum da olabilir. İnsanlığın geçmişinde bunun örneği var.

İlkel toplum tam da böyle bir toplumdu.

Aterkil toplum aynı zamanda sınıfların doğuşu ile başladı. Sınıflı toplumlar toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü dayatıyor. Kitapta kadınlar bunu değiştirmişler. Sınıflı toplumların kadını üretimden uzak tutan “karılık” yapmak ve bir erkeğin mülkiyeti olmak üzere kurdukları düzeni değiştirmişler vs vs…

Ataerkil toplum öncesi sınıfsız ve artı değerin üretilmediği dünyada toplum da kan bağı vardı. Yazar bunu kitapta klon / kız kardeşler ile yapıyor…

Neyse uzatmayayım. :slight_smile: Benim hem kurgusuyla hem de tartışmaya açtığı (insanlığın geçmişinden sınıfsız toplumdan referanslarla) cinsiyetler arası “savaş” fikirleriyle ve ideal toplum kurgusuyla çok beğendiğim bir hikaye oldu.

5 Beğeni

Nedense bana öyle hissettirdi. Demek ki yanlış algılamışım.

Kitaptaki kadın ve erkek çatışması elbette en önemli kısımlar. Fakat benim gibi bilimkurgunun o zevkli kısımlarından hoşlananları çok fazla etkilemeyecektir.

2 Beğeni

Hayatımdaki ilk çapraz okuma denemesini yapıyorum. Normalde elindeki kitabı hızla bitirerek yenisini hedefleyen bir okuyucu olarak bu okuma tekniğinin beni yorduğunu ve içeriği sindirmemi engellediğini fark ettim “Herhangi bir zamanda okuma hevesine kapılıp günde ortalama 600 sayfa okuyup en fazla 2 hafta içinde alışkanlığını kaybeden biriyim.” Şu an ise sabahları fantastik veya bilimkurgu bir eserden 150-200 sayfa akşamları ise tarih veya sosyoloji konusunda elli sayfalık okumalar yapıyorum ve kendime belirlediğim günlük en az 100 sayfa kotasını ise hiç bozmamaya çalışacağım. Mevcutta çapraz olarak okuduğum kitaplar:
-Dune Mesihi-Frank Herbert
-Bir Osmanlı Kurmayının Gözünden Rus Japon Harbi-Doruk Akyüz

11 Beğeni