Yaza Yolculuk - Tomris Uyar
Biliyor musun Tomris, aynı öyküyü görüyoruz biz seninle. Aynı güneşe bakıyor, aynı ortak sanrıyı yaşıyoruz. Aynı yazın yolcusuyuz. Satırlarında mahmurluk, saçımızda gün ışığı. Bundandır sana adınla hitabım, bundandır Yaza Yolculuk’a yakıştırdığım iki satırım. Sözlerimi cam şişe içinde maviliklere saldığım bir aşk mektubu farz et.
Gülümsemeyi unutma dedin ya, unutmadım. Buruk bir yaz gülümsemesi. Bazen çiğ bir nostalji lazım bize. Saksılı pencere kenarları, ılımış kalmış bir bardak bira, saatsiz Temmuz’lar. Öykülerin arası yollar yaptın ya Tomris, şehirlerin-şehirlerimiz arası da o yollarla dolu. İpekten ve basmadan, biraz ondan biraz bundan dolanık kumaşlar ile bağladım onları. Akdeniz ve İstanbul. Her yer deniz. Yer gök yaz. Biz bir sarkaç, bir yanımız eve dönmek istemez, diğer yanımız yağmura hasret. Boğazın kokusunu aldılar ya Tomris, Ege’den imbikledim ama, ortak sanrımızın şerefine bavulumda. İçimi dirilten bir esinti esti şimdi, senin o kendinden emin gülümsemenle aynı notada. Sabaha direnen şehir insanlarına bir doz Vivaldi. Reçetelerin emin ellerde.
Hangi yıl olduğunun ne önemi var, mevsimlerden yaz dedin ya Tomris, o an ben de senin bir karakterindim. Kaleminden aktım, işyeri uğultusundan uzağa, tertemiz bir akşama. Bari birileri bilsin o satırların kıymetini diye. Bugünü bir başkası yaşasa diye yalvardığımız nice günlerin hatrına. Bir kadeh sana, bir kadeh bana.
Bana bir öykü armağan ettin Tomris, beni de koydun içine. Çatı katında kahvaltı, bir dilim tulum peyniri, taze ekmek, sıcak bir çay. Üstüne kahve, elbette. Güneş, tuz ve rüya. Bana bir yaz armağan ettin Tomris, ucu İstanbul’a çıkan bir rüya. Tertemiz akşamların hatrına derin bir nefes. İyi ki uğradım bu yaz sana. Elimde dokuz öykün, direnmek gerek sabahlara.
Teşekkür ederim Tomris. Tuz kokan mevsimin en güzel düşü bu. Bu papatyalar senin. Yaz rüyamızın hatrına, tak saçlarına.