Bilge Karasu - Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı
İlginç ama bir o kadar da güzel bir kitap. İnternette nasıl başlarım yahu ben bu Karasu’ya diye düşünürken ilk olarak Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı’nın okunmasının tavsiye edildiği gördüm. Doğru bir tavsiye bence. Ama okuması hiç kolay değil. Üç öyküden oluşuyor. Hepsi birbiriyle bağlantılı. Spoiler vermeme gibi bir endişem yok çünkü kitap hakkında spoiler verme şansız yok. İlki olan “Ada” okuması en keyifli olandı bence. Bizans’ta “resim-kırıcılık” olarak adlandırılan bir baskı döneminde keşiş olan Andronikos, yıllarca inandığı ve kutsal kabul ettiği resimleri reddetmesi gerektiği ona dayatılınca bir kaçış haline giriyor. Yıllarca kutsal kabul ettiği meseleleri sırf siyasi sebeplerden reddetmek istemiyor ve derin bir felsefi sorgulama düşüyor. İnanç nedir, neden inanıyorum, dini semboller neden kutsaldır gibi soruları bir ada yolculuğunda kendine tekrar tekrar soruyor. Oldukça özgün bir filozofun öyküsü onunki.
Andronikos’un manastırdan ona haber vermeden kaçıp gittiği arkadaşı Ioakim’in öyküsünü ise “Tepe” isimli öyküde okuyoruz. “Resim-kırıcılık” dönemi bitmiş, resimler yeniden kutsal sayılmıştır. Andronikos ölmüştür ve Ioakim bu sefer bir tepe mitine sarılır. Birbiriyle doğrudan bağlantılı bu iki dışındaki “Dutlar” öyküsü ise Bilge Karasu’nun bu öyküleri yazdığı süreçte aynı meseleyi bir kere daha sorguluyor. Birbiriyle bağlantılı bu üç öykü oldukça sağlam. Hiç kolay bir okuma serüveni değil ama dil ince ince işlenmiş ve çok dolu. Mutlaka denemeniz gereken bir yazar. Ben devam edeceğim. Sıradaki eser konusunda tavsiye verebilirsiniz. Bir tavsiyem daha olsun, mutlaka 1000Kitap’ta alıntılar kısmına bakın, çok güzel cümleler var.
9/10
Nihad Siris - Sessizlik Ve Gürültü
Tek oturuşta, bir otobüs yolculuğunda okuduğum muhteşem bir kitap. Niğde-Ankara otoyolunun ıssızlığında okuduğum, AŞTİ’ye inmeme 10 dakika kala bitirdiğimde birkaç farklı duygu hissetmiştim. Bir, bu kadar yoğun bir konu nasıl bu kadar akıcı anlatılabiliyor; iki, nasıl bir distopya bu kadar gerçeğe yakın olabiliyor; üç, temel distopik öğeler nasıl bu kadar iç içe geçebiliyor?
Üç duyguyu da anlamlandırabiliyorum. Daha önce akıcı kitap okumamış değilim, distopyalar da zaten gerçekliklerle ilişkilidir, ögeler meselesine gelirsek de herhalde bu da iyi bir teknik ile halledilebilir. Edebiyat onlarca yetenekli yazarla dolu sonuçta. Fakat ikinci sebebin en önemlisi olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de yaşayan biri için en vurucu olanın o olduğuna inanıyorum. Kitabın konusuna değinmesem olmaz değil mi?
Yazar Fethi Şiyn bilinmeyen bir Arap ülkesinde eskiden ünlü olan bir yazardır. Eskiden kelimesi önemli çünkü Şiyn bazı şeyleri reddeder ve bunun sonucu olarak ününü olmasa da gördüğü ilgiyi kaybeder. Yazması yasaktır, Lider’e biat etmeyen tüm kalemler gibi. Şiyn’in sıcak bir yaz sabahı uyandığı gün, Lider’in iktidarı ele geçirişinin yirminci yıl dönümüdür. Bir hafta süren kutlamalar onlarca insanın ölümüne sebep olur. Yaşanan izdihamlar ve hastanelerde yaşanan doluluklardan sebepli müdahale eksikliğidir bunun sebebi. Fakat bu sorun değildir çünkü Lider uğruna yapılan bir şeyde ölmek bir onurdur. İşte Şiyn böyle bir toplumda, bize çok uzak olmayan bir toplumda yazmayı reddeder. Çünkü ya Lider’in borazanı olacaktır ya da kabirin tadına bakacaktır. Şiyn’in içinde bırakıldığı bu ikileme evleneceği kadın olan annesi ve evleneceği kadın olan Lema’nın da dahil edilmesiyle iyice çıkmaza düşer. Ya onurundan vazgeçecek ya da yaşamından.
Lider’in kurduğu o sistemin bizim de dahil olduğumuz Orta Doğu coğrafyasının değişmez bir parçası olması ilginç geldi belki bana. Kutsal hale getirilen, varlığı Tanrı’nın bir lütfu olan liderler bu coğrafyanın her yanında. İzdiham yoluyla değil de pandemi ortasında salonları akın akın dolduran kalabalıklar gördük biz. Aynı Lider’de olduğu gibi onun da fotoğrafları her yerde. Aynı Lider’de olduğu gibi onun da şahsına yönelik konuşmak bile tehlikeli ve onun aleyhinde olan her şey teröristçe, dış güçlerle beslenmiştir.
Lider’in borazanlarının yarattığı bir gürültü yığını içinde, aydınlık, aşk ve ceza gibi kavramlara değinen başaralı bir yazar. Jaguar kalitesiyle bir kitabı daha bitirdim. Yazarın başka kitapları çevrimiş olsa onları da okumak isterdim.
9/10