Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Raven Stratagem

Makinelerin İmparatorluğu ikinci kitabı da bitirmiş bulunuyorum. Gerçekten beklediğimden fazla sevdim ben bu seriyi ama malesef üçüncü kitap hala çevirilmedi. Umarım kitap basılana kadar unutmam olayları. Bu arada orjinal ismi The Machineries Of Empire, ki Makinelerin İmparatorluğu deyince kurguda bambaşka şeyler bekliyorsunuz ama bir yerinden yakalasa da öyle makinelerin kurduğu bir imparatorlukla alakalı falan değil olay (yani sanki makine insan savaşı bekliyor okur ister istemez bu ismi görünce). Aslında İmparatorluğun Makineleri olarak çevrilse daha fazla anlam ifade ederdi kurgu olarak.

İlk kitapta da söylediğim gibi yazarın anlatımı çok kapalı. Yani çoğu zaman tam olarak ne olduğunu anlamakta zorlanabilirsiniz ama ilk kitapta artık aşina olduğumuz için bu kitapta o kadar zorlanmıyoruz. Zaten anlatımı bu şekilde olmasa aynı derecede başarılı olmazdı seri. Bu kitap ilkine nazaran çok daha hareketliydi diyebilirim. İlk kitaptaki karakterlere yeni karakterler ekleniyor ve macera katlanarak devam ediyor. Matematiksel taktikler ve de takvimsel bir dini temele oturtan, ilginç bir kurgusu var. Askeri bilim kurguda cidden farklı bir yere oturuyor kitap. Fantastik öğeler bu kitapta daha da hissedilir boyutta. Kitabın ve genel olarak serinin en başarılı yönü dünya kurulumu. Gerçekten harika bir dünya tasarlamış yazar ama bize oldukça küçük bir bölümünü anlatıyor. Çok daha detaylandırılabilir bu dünya (gerçi Altıçarlık’ta geçen hikayelerin olduğu bir kitabı daha varmış ama onu basar mı Salon Yayınları bilmiyorum, umarım basılır, çünkü bu dünya anlatılandan çok daha geniş). Bir diğer beğendiğim yönü de karakterleri. Yani bize detaylı karakter tasviri vermiyor yazar ama biz bir şekilde dolduruyoruz o boşluğu. Çok da başarılı bu konuda yazar. Bize yüzeysel anlatıyor ama kurgu ilerledikçe sanki çok detaylı anlatmış gibi hakim olmaya başlıyoruz.

İlk kitapta hiziplerin özelliklerine çok girmemişti yazar, bu kitapta bu eksikliği gideriyor diyebilirim. Artik Shuoslar kim Kheller kim, Andanların özellikleri nedir iyi kötü biliyoruz. Ters köşelerde biraz anlaşılır kalıyor ama bu sürprizleri olmadığı anlamına gelmiyor tabii. Savaşları ve de kullanılan formasyonları kafada canlandırmak biraz zor, yine de keyifle okunduğunu söyleyebilirim o bölümlerin de. Kitap güzel bir noktada bitti ama önemli olayların da başlangıcı oldu kaldığı yer. Yani üçüncü kitap ciddi bir aksiyon vaad ediyor.

Seri genel olarak ikiye bölünülecek bir seri; bir kısım okur çok sever, bir kısım okur da “bu ne böyle” deyip bir kenara atabilir (tabii bilim kurgu okurları için konuşuyorum). Ama yine de şans verilmesi gereken bir seri olduğunu söylemem lazım. Yalnız editörlük konusu biraz zayıf, ilk kitaba göre anlatım bozukluğu durumu daha iyi ama harf hatası da oldukça fazla. Yine de okumayı çok zorlaştırmıyor (yazarın anlatımı sağ olsun zaten okumak biraz zahmetli ama akıcı da aynı zamanda). Genel olarak beğendim ben, bilim kurgu fantastik karışık kurgulardan hoşlanan okurlara tavsiye ediyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim.

24 Beğeni

THE REDISCOVERY OF MAN

Kitaptaki öykülerin hepsi aynı evrende geçiyor. Çok uzak bir gelecekte, psişik güçlülerin ve binbir farklı şekilde evrimleşmiş insan toplumlarının The Instrumentality of Man isimli biraz ütopik biraz da distopik bir yönetim altında yaşadığı bir evren.

Benim için biraz dengesiz bir derleme oldu. Beğendiğim birkaç öyküyü çok beğendim, ama geri kalanlarını da hiç beğenmedim. Yazar, ilginç konular bulmuş olsa da çoğunu sıkıcı ve gereksiz uzun işlemiş. Beğendiklerim:

Scanners Live in Vain: İnsanların uzun uzay yolculuklarına katlanamadığı keşfedilince, çare olarak duyu organları köreltilen yarı makine Habermanlar yaratılır. Bu Habermanlar içinde Scanner denilen seçilmişler tüm uzay faaliyetlerini yönetmekle görevlendirilmiştir. Günün birinde bir bilim adamı Uzay Acısı’nın çaresini bulduğunu ve artık insanların duygusuz makinelere dönüşmesine gerek olmadığını açıklar. Scannerlar insanlıkları ve otoriteleri arasında seçim yapmak zorunda kalacaktır.

The Crime and Glory of Commander Suzdal: Tüm kadınları hastalıktan ölmüş bir koloniye rastlayan uzay kaşifinin yaşadıklarını anlatıyor.

Mother Hitton’s Littul Kittons: Evrenin en zengin gezegenini soymaya çalışan bir hırsızı ve bu gezegenin tuhaf savunma sistemini anlatıyor.

A Planet Named Shayol: En tehlikeli suçluların sürgün edildiği Shayol gezegenini, orada yaşayan yardımsever(?) uzaylıları ve bu suçluları bekleyen hayatı anlatıyor.

21 Beğeni

Beş kitaplık Ramses serisinin üçüncü kitabı bu ve ben ilk iki kitabı okumadığımı söylemeliyim.

Kitabın esas konusunu, isminden de belli olduğu gibi Hititlerle yapılan Kadeş Savaşı oluşturuyor. Bununla birlikte içteki ve dıştaki düşmanların entrikalarına yer verilmiş. Firavun’u güçten düşürmek adına, en sevdiği karısı olan Kraliçesi Nefertari’ye zarar vermek için hareket dahi ediyorlar. Büyü yoluyla tabi.

Kurgunun ilerlediği bir noktada Ramses’in sihirsel, daha doğrusu ilahi yönü gözler önüne seriliyor. Bu kısım bana göre fantastik ve çarpıcıydı. Güzeldi.

Başlarda kitabı okurken biraz sinir olduğumu belirtmeliyim. Yazar önemli bir olaydan bahsedip hemen sonrasında, gereksiz yere betimlemelere başvurmuş gibi gelmişti. Bunlar önceki olayların heyecanını bastırıyordu. Haliyle bana saçma geliyordu.

Hititlerin gereğinden fazla kötü gösterildiğini de düşünüyorum. Ramses ve bir avuç insan dışında herkes kötücül varlıklar gibiydi. Ama ilerledikçe kitaba gerçekten alıştım. Genel olarak kurgusunu sevdiğimi belirtmem gerekir.

Kitaba puanım: 7

21 Beğeni

Falih Rıfkı Atay - Zeytindağı bitti.

zeytindağı-falih-rıfkı-atay

Çöken bir imparatorluğun çöken sütunlarından bir kesit okuyorsunuz kitapta. Yemen’ de, Kanal’ da, Gazze’ de çarpışan Türk askerlerinin felaket hallerini, içinde bulundukları durumları; yöre halklarının durumlarını, bir zamanlar bizim olan yerlerin bizim olmaktan çıkışlarını bizzat Falih Rıfkı Atay’ ın tanıklıklarından ve askerlerin günlüklerinden okuyorsunuz. Bir çeşit hatırat. Onca kaybedilen topraktan sonra elimizde kalan son vatan toprağına neden daha fazla sahip çıkmalıyız sorusunun cevaplarından sadece bir tanesi. Herkesin mutlaka okuması gereken kitaplardan.

Kitabın dili sizi sıkmıyor. Çok sade ve yalın bir Türkçesi var. Çok da uzun bir kitap olmadığı için bir iki günde rahatça okuyabilirsiniz. Ne diyor Nurullah Ataç kitabın arkasında: ‘’ Zeytindağı, bugünkü Türkçe ile ne kadar kuvvetli anlatım yapılabileceğine sağlam bir delildir.’’

13 Beğeni

R. A. Salvatore - Maestro ( Homecoming 2 )

İkinci kitap olan Maestro da bitti. İlk kitaba nazaran temposu daha iyiydi, ama Drizzt’in yaşadıkları biraz içimi baydı bu sefer. Kitap üç daldan ilerliyor.
Dikkat! Önceki kitaba kadar uzanan spoiler!

Maestromuz olan Jarlaxle, Entreri ve Drizzt’i alıp Dahlia’yı kurtarmak için Menzoberranzan’a gidiyor. Cattie-Brie Archmage Gromph ile cebelleşerek Luskan’daki Büyünün Sahipkulesi’ni yeniden inşa etmeye çalışıyor. Baenre evini ele geçiren Yvonnel the Eternal Drizzt üzerinden tüm Menzoberranzan’ı hakimiyeti altına almaya çalışıyor.

Eski düşmanların arasındaki buzları eriten, Cattie-Brie’yi biraz daha öven (bu sefer az da olsa övgüyü haketti ama :slight_smile: ) ve geleceğini haber aldığımız “drowlar aslında o kadar da kötü değiller yahu” teranesi için inceden inceden yol hazırlayan kitaba notum 7/10.
Drizzt sevmeyenler için Homecoming’in aksine bu kitap çok da sevilecek bir eser değil, sevenlerin (@narpal @isos81 @Abraxas ) ise dikenine katlanmasına değeceğini söyleyebilirim.

10 Beğeni

18 adet gönderi şu konuya taşındı: Rıhtım Kamarası

Bir köşe yazısında okumuştum ancak kimin yazısı tam hatırlamıyorum. Turizmle ilgili bir köşe yazısıydı. Bu seri, Mısır devleti tarafından sipariş verilmiş bir seriymiş. 90’lı yıllarda Mısır devleti turist çekme amaçlı batı ülkelerinde reklamların dışında kendi ülkelerini anlatacak, ilgi ve merak uyandıracak çalışmalar için ajanslarla anlaşmışlar. Bu kitap serisi de Fransız bir ajansın yazarı fonlaması ve kitapları parlatmalarıyla çok satanlar listesine girmiş bir seriymiş.

5 Beğeni

Osamu Dazai - İnsanlığımı Yitirirken

8 Beğeni

EUCLID’S WINDOW

Öklid’in Penceresi, geometri tarihi üzerine bir kitap. Thales’den başlayıp günümüz fizikçilerine kadar geometrinin gelişimini, uzayı anlayışımızı, geometri-fizik ilişkisini ve önemli düşünürlerin hayatlarını anlatıyor. Yazar, geometri tarihini 5 bölüme ayırmış:

  1. Bölüm - Üçgen, postulat ve kanıt: Thales, Pisagor, Öklid, Eratosthenes, Arşimet, Hipparchus, Ptolemy ve Hypatia.

  2. Bölüm - Grafik ve Kartezyen Düzlem: Skolastik filozoflar, Oresme ve Descartes.

  3. Bölüm - Uzay eğrileri, hiperbolik ve eliptik uzay ve diferansiyel geometri: John Wallis, Gauss, Poincare, Riemann, David Hilbert ve Kurt Godel.

  4. Bölüm - Uzayzaman ve İzafiyet Teorisi: William Clifford, Maxwell, Albert Michelson, Lorentz, Einstein ve Max Planck.

  5. Bölüm - Kuantum, Sicim Teorisi ve M Teorisi: Schrödinger, Heisenberg, Venaziano, Gell-mann, Henry Schwarz ve Edward Witten.

Dördüncü bölüme kadar kolay anlaşılabilen bir kitap, sonrasını biraz daha sindire sindire okumanız lazım. Başından sonuna kadar bilgi doluydu, ilgililere öneririm. Say Yayınları tarafından Türkçe’ye kazandırılmış.

16 Beğeni

50 Sorude Evren - Çağlar Sunay

Storytel’de dinledim ancak sonradan yorumlarına baktığımda, içinde grafik ve çizimlerin olduğunu öğrendim. Salt bilgi olduğu için dinlemek yerine okumanızı tavsiye ederim. Bu sayede çizimlerden de mahrum kalmazsınız benim gibi.

2011’de yazıldığı için bazı bilgilerin eski kalması normal. 10 yılda birçok yeni buluş oldu.

Kitabın küçük ölçekten başlayıp evrenin kalanına genişleyen bir yelpazesi var. Okuduktan sonra aklınızda birçok şey kalmayacaktır belki ama okurken keyif alıp “vay be” diyeceğiniz başlıklar olduğunu düşünüyorum (her başlık aynı etkiyi yapmayabilir). Genel olarak “50 Soruda” serisini teknik yönü kuvvetli, hiç bilmeyenlerin sıkılma ihtimalinin olduğu, anlattığı konu hakkında genel kültüre katkısı olabilecek bir seri olarak tanımlamak mümkün olacaktır sanırım.

İçindeki sorulara da göz attıktan sonra ilginizi çekerse okumanızı tavsiye ederim. Daha önce Yapay Zeka’yı dinlemiştim, boş bir vakitte Evrim’i de dinlemeyi planlıyorum.

14 Beğeni

Sophie Mackintosh’un Mavi Bilet kitabını okudum.

(Başlığı genelde okuyor olduğumuz değil okuyup bitirdiğimiz kitaplar için kullanıyoruz. Ben de öyle kullanıyorum.)

‘Mavi Bilet’, teknoloji ve coğrafya itibari ile günümüzden çok farklı olmayan bir ülkeye, bize göre farklı adetleri olup da büyük çoğunluğunun bu kültürel öğeleri benimsediği bir sınır komşumuza götürüyor okuru.

Hayatın her kademesini düzenlemeye çalışan dışa tamamen kapalı, baskıcı bir tek adam/tek fikir rejimi değil, güç ve şiddetin var olmakla birlikte ana öğe olmadığı farklı bir distopya var karşımızda.

Feminist distopya olarak yorumlanmış ama bence öyle de kabul edilemez.

Özellikle kadınların, çocukluktan itibaren baskı, kontrol ve doktor gözetimi altında tutulduğu kurallı bir toplumda kız çocukları, fizyolojik ve psikolojik olarak bir dizi teste tabi tutularak biletlerini alacakları günü heyecanla bekliyorlar.

Ergenlik ile birlikte tüm çocuklar ailelerinden ayrılarak bambaşka bir hayata, şehre doğru yolculuklarına başlıyorlar. (Bu yolculuk mecazi değil, kitapta detayları anlatılmasa da zorlu bir yolculuk.)

Ve şehir ile birlikte kadınlar, biletlerinin onlara çizdiği düzenli hayatlarına kavuşuyorlar.

Beyaz bilet sahipleri aile kurup anne olmak zorundayken, mavi bilet sahiplerinin özgür iradeleri ile bu seçimi yapma hakkı ellerinden alınıyor. Erkekler ise baba olmayı seçebiliyorlar.

Hangi bilete sahip olursa olsun, bir dizi propagandaya maruz kalan çoğunluk sistemin kendileri için yaptığı seçimin doğruluğuna inanıyor.

Mavi biletli Calla’nın iç sesi ile kendi, kaderi, beyaz biletli olmayı neden hak edemediği, özgür iradesinin kısıtlanmasının gerekçesinin kendisinde ki hangi eksiklikten kaynaklandığı sorgulamasını, aşk, dostluk, aile ve devlet üzerine düşünceleri ile birlikte tüm kurgu boyunca dinliyorsunuz.

Yazarın dili, karakter gelişimi, kurgu iyi. Kitabı distopya severlere tavsiye ediyorum.

Ancak belirtmeliyim ki bir distopyada olması gereken birkaç temel öğe bu eserde eksik.

Özgür iradenin sistem tarafından neden kısıtlandığına dair hiçbir açıklama yok.

Güvenlik, ırk islahı, nüfus kontrolü ve benzeri hiç bir görünür gerekçe/bahane belirtilmiyor. Birgün kura çekelim demiş sanki birisi.

Egemen olana ve/veya egemen duruma duyulan korku ve çekinme öğesi de bu eserde hissedilmiyor.
Eğer bu yazarın ‘özgür irademizin kısıtlanması için güç ve şiddetin görünürlüğü zorunlu değildir; varlıkları ve konformist tutumlarımız bile irademizi teslim etmemizi sağlamaya yeter.’ benzeri bir alt metin içeriyorsa hepimiz modern bir distopyanın içinde yaşıyoruz.

11 Beğeni

Sevdiğim stoik karakterleri içeren romanlar:

Harper Lee - Bülbülü Öldürmek
Sartre - Akıl Çağı (Özgürlük Yolları 1)
Bulgakov - Genç Bir Köy Hekimi
Matheson - Ben, Efsane

2 Beğeni

images (25)
Yazarı redditte keşfettiğimden beri merakla bir yayınevi çevirsin diye bekliyordum. (Bu yazarla beraber beklediğim iki yazar Laird Barron ve John Langan) İthaki sağolsun birçok korku yazarına el attığı gibi buna da el attı. Kitabı genel olarak sevdiğimi söyleyebilirim. Kitaptaki öykülere korkudan ziyade karanlık fantastik demek daha uygun olur bence. İçinde korku ögeleri bolca olmasına rağmen öyküler fantastiğe daha yakındı. Kitaptaki Cehennem Atlası, Görünür Pislik ve Kasap Masası öyküleri en sevdiklerim oldu. Özellikle Görünür Pislik dört dörtlük bir öyküydü. Kasap Masası ise içeriğindeki korku ögeleri ve konunun işlenişi ile tadı damakta kalan karanlık bir fantezi novellasıydı. Kalan öyküleri ne beğendim ne beğenmedim. Bana pek hitap etmediler diyebilirim. Ayrıca yazarın dili edebi korku arayanlara oldukça hoş gelecek bir tada sahip. Benzetmeleri ustaca, ilgi çekici. Genellikle korku yazınında üst düzey bir dil olmaz. Ballingrud’un dili kullanımı bu açıdan şahane. Korku severler için büyük bir şans bu.

Zambra özel bir yazar. Dili naif, ironik ve gerçekçi olan bu yazar özellikle büyülü gerçekçiliğin hüküm sürdüğü bir kıtada sade gerçekçilikle yazmasıyla dikkat çekiyor. Notos bu yazarı yayımladığından beri okumak istiyordum ve ancak şimdi okuyabildim. Geç olsun güç olmasın. Bu kitap 90 sayfalık kısa bir roman. Başkarakterin çoğu zihninden geçen ve eşinin eve dönmemesiyle başlayan geçmişi sorgulama, anılarını hatırlamasını okuyoruz kitap boyunca. Kitap kurgu ve konu olarak bir şey vaat etmiyor. Ancak yazarın üslubu öyle güzel ki bazı cümlelerde durup kendi hayatınızı düşünüyor, geçmişinize dalıyorsunuz. Yazarın diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum.

17 Beğeni

Adsız6

BALONLA BEŞ HAFTA - JULES VERNE

Kitabı bitirdim. Konusu; Bilim insanı Fergusson büyük bir balon yapmaya ve Afrika’da daha önce hiç kimsenin ulaşamadığı yerlere yolculuk yapmaya karar verir. Afrika tehlikeli olduğu için bunu balonla yapmanın daha güvenli olacağını düşünür. Bunun için gerekli her şeyi hesaplar ve bu geziye karamsar olan arkadaşı Dick’i ikna edip, yardımcısı Joe’yu da alarak bu seyahate başlarlar ama yine de oldukça tehlikeli ve maceralı bir yolculuk yapacaklardır. Çeviri konusuna özgün metni bilmediğim için pek değinmeyeceğim. Sadece kolay anlaşılır ve akıcı bir çeviri olduğunu söyleyeceğim. Kitabı okumanızı tavsiye ederim.

Adsız7

NOEL DOMUÇU İLE JACK’İN MÜTHİŞ MACERALARI - J.K. ROWLING

Bu kitabı da an itibariyle bitirmiş bulunmaktayım. Rowling’in Boş Koltuk kitabındaki faciadan sonra bu kitap çok güzel geldi. Bu kitapta bir Harry Potter değil elbette ama yine de çok güzeldi. Oyuncak bir domuz ile küçük bir çocuğun birbirlerine duydukları sevgi. Hikayede pek çok eşyayı, oyuncakları, kötü alışkanlıkları ve duyguları yaşayan bir şeymiş gibi göstermiş Rowling. Ben bayağı sevdim kitabı :slight_smile: Konusu; Jack isminde bir çocukla Noel Domuçu’nun Noel arifesi yaşadıkları büyüleyici maceraları. Eğer sizde içinizdeki çocuğu kaybetmediyseniz bu maceraya katılmanızı tavsiye ederim :slight_smile:

Herkese keyifli akşamlar ve keyifli okumalar dilerim :coffee:

16 Beğeni

Aslan Asker Şvayk’ı okuyorumda, kitabı almadan önce heryerde “Şvayk’ın 2. dünya savaşında başından geçenler” diyor. Ancak kitap 1. dünya savaşında geçiyor. :thinking::thinking: Biryerler de bir yanlışlık var.

4 Beğeni

Başlangıç WW1 ile başlamıştır ancak kitabın geneli WW2’yi anlatıyordur belki.

200.Sayfadayım.Şvayk daha önce askerliğini yapmış, evine dönmüş. Yıllar sonra 1.Dünya savaşı patlak veriyor ve tekrar askere alıyorlar ve olaylar başlıyor. . Eğer burdan ileriki sayfalarda ikinci dünya savaşına aylıyorsa Şvayk artık dede olmuş olur ve askerlikle alakasının kalmıcağını düşünüyorum.

1 Beğeni

Nerede yazmışlar, okur yorumu ise dalgınlıkla yazmış olabilirler.

Bu Amazon;

Bu Kitapyurdu;

1 Beğeni

Kitabın tanıtım yazısını hatalı girmişler. Okur yorumu mu acaba dedim.

Ben okudum kitabın hikayesi birinci dünya savaşında geçiyor.

İkinci dünya savaşını yazar görmedi zaten ölmüştü.

4 Beğeni