Hiçbir Zaman Burada Değildin - Jonathan Ames (Çeviren: Mert Çalışkan)
İyinin ve kötünün sınırlarının silikleştiği, merkez karakterlerin ciddi sorunlarla cebelleştiği bir alt tür olan noir kurguyu, şiddet ve cinselliğin başat unsurlar olarak kullanıldığı bir anlatı biçimi olarak tanımlamakla başlamak gerek. Jonathan Ames’in Hiçbir Zaman Burada Değildin’inin de içinde bulunduğu, bu günümüz hikâye anlatım sanatının oldukça ilgi duyulan alt türünde, okuru organize suç-çürümüş adalet sistemi-adaleti sağlayacak ama kendisi de çoktan çürümüş ve halihazırda çürümeye devam eden “kahraman” üçgeni adeta bir Ouroboros olarak beklemektedir. Ames’in türün tipik özelliklerini modern bir dokunuşla parlattığı Hiçbir Zaman Burada Değildin’de de, eski asker-yeni soğukkanlı katil “çekiçli” Joe’nun, sorunlu bir politikacının kaçırılan kızını kurtarması için tutulma anı öncesi ve sonrasında yaşadıklarını zamanda keskin sıçramalarla anlattığı bir hikâyeye şahitlik ederiz. Ames’in bizi "yok olan bir adam"ın zihin kamerasından izlettirdiği bu “koltukta bir nefeslik” novellasının en başarılı yanı kurgusal evrene ve karaktere ait ruhsal atmosfer yaratımıdır. Benliği bir totem gibi oyan, ölse bile her an geri geleceğinden şüphe edilen bir babanın istismarıyla büyüyen gölgeli zihniyle Joe, alabildiğine vahşi cinayetler işlerken, şehrin gece ışıkları altında yağan yağmurda yapayalnız ve çaresiz bir portre çizmektedir. Ezilmiş küçük solucanlara benzeyen izmaritlerle dolu konuşmalar arasında hayatına son vermeyi düşünüp durmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyen bir karakter yaratan Ames, iki kapak arası simsiyah ve klostrofobik bir sonlu sonsuzluk sunmaktadır.
Bu fazlasıyla maskülen potansiyelli hikâyenin, Ames’in birkaç yerde Joe’yu seks tanrısı gibi anlatma çabalarını bir kenara bırakırsak, kendi derdiyle meşguliyeti içinde ilerlemekte ve “travmatize çocukluğunun yükünü eril vahşetle kusan kurtarıcı erkek anlatısı” olma uçurumunun kıyısında ölümden kıl payı kurtulduğunu da söylemek gerek. Tabii bunda hikâyenin 2017 tarihli Lynne Ramsay uyarlaması Joaquin Phoenix’li filmin etkisi de yadsınamaz. Son tahlilde karşımızda vadettiğini hakkıyla veren bir novella duruyor.