M. D. - Yann Andréa (Çeviren: Sevim Akten)
“Sizi yanı başımda duyumsamak için, birbirimizden ayrı geçirdiğimiz anları en aza indirgemek için, sizi ölümlülükten kurtarmak için yazıyorum. Oysa siz uyuyorsunuz, ben, sizin hiçbir şey yapmazken yaptığınız şeyi yapıyorum: Yazıyorum.”
Gençtir Yann. Yann Lemée’dir öncesinde. Marguerite ile karşılaşmanın evvelinde. Felsefe okumaktadır Yann. Ve sonra bir gün, muhtemelen kül rengi bir havada Marguerite’in kelimeleriyle tanışır. Kelimeler kelimeleri, kitaplar kitapları takip eder. Yann, Marguerite’i çevreleyen o tanrısal tutkudan payına düşeni alır. Varsa yoksa Marguerite olacaktır artık, bilhassa yoksa. En çok da yoksa.
“Dünyanın yazla gelen doğuşu, bakışların birdenbire değişmesi, gecenin başkalaşmış sesi, ben size bağladım yazgımı, gideceğiniz yere dek izleyeceğim sizi.”
Marguerite’in Hindistan Şarkısı’nın galasında gözleri buluşur, yürekleri de. Yann önce mektuplar yazar ona, çoğu cevapsız kalır. Marguerite çekmecesinde saklar onu, her zamanki buyurgan tavrıyla uzaklara bakarak iç geçirmiştir belki de, sanıyorum ki. Sonra bir gün, “Gel,” der “ama bir şişe şarap getir yanında”. Buluşurlar, kapıyı açar Marguerite, kalplerinde çoktan başlayan ama ellerine yeni sirayet eden tutkunluğun ilk adımını atar Yann. Girer o eve, Marguerite’in kalbine.
“Sizinle benim aramdaki bu hayatta kalma savaşı, ölümün tam yanıbaşındaki bu yeniden kazanılmış zamanı öldürmek ve olanaklı olabilecek kadar sevmek tutkusu, tıpkı Tanrı’nın yazdığı bir kitapta olduğu gibi.”
Birbirlerinin yürek evlerinde nefes almaktan başka yol olmaz ardından. Yann ile Marguerite’in dakikaları birbirine bağlıdır artık. Marguerite’in kendinden geçişi ile kendinden geçer Yann. Marguerite hayatının vazgeçilmezini bulmuştur. Birlikte yaşarlar ve birlikte yazarlar. Ve en çok da birlikte içerler. Marguerite şaraba her yeni gün daha çaresizce sarılır. Dünyaya ancak böyle katlanabilir, kadehlerin üzerinde bıraktığı ruj izleri Yann’ın daktilo mürekkeplerine karışır.
“Siz ve ben aşamayacağımız bir çizginin önünde duruyoruz. Orada kalakalıyoruz, yaz günlerinin aldırmazlığında. Her zaman birbirimize yönelen ilk bakışta, bunca sevginin acımasızlığında.”
Marguerite kendini her geçen gün şarapla zehirlerken, Yann’ın başkalarına bakma ihtimaline de dayanamaz hale gelmiştir. Ya da baştan beri öyledir, belki sular durulduğu için derinlikler böylesine berraktır artık. Yann’a dikte eder Ölüm Hastalığı’nı. Ona açtığı bir savaştır bu kitap, Yann’a karşı Yann’ı koyar. “Seni yaratmak için yok edeceğim” deyişi belki de en çok o an gerçeğe dönüşür. Yok olan kadın, yıkmak demekten asla vazgeçmez.
“Gözlerinizdeki yaşlarla tıpkı ilk günkü gibisiniz, yapayalnız. Yalnız şunu algılayabiliyorsunuz: Sizinle benim aramda, sizinle geri kalan her şey arasında yalnızca yazı var. Tanrının karşısında bir başınıza, bıkıp usanmadan yinelenen kesin bir buyruğa uyup yazıyorsunuz.”
Yann’a Ölüm Hastalığı’nı yazdırırken Marguerite, her kelimeyle bir yandan da kendi kaçınılmaz kaderine yaklaşmaktadır. Siroza giden bir karaciğer, titreyen eller, bulanan bir zihin. Yann onu uzun sürecek bir tedavi sürecine götürür. El ele girdikleri hastaneden el ele çıkacakları, Marguerite’in parçalara ayrılıp kendini yeniden birleştireceği, Yann’ın ellerinde yeniden ve yeniden doğacağı bir bağımlılık tedavisi başlar ve biterken Yann, M. D.’ yi kaleme alır. Öyle bir kitaptır ki bu, duygular ezelden beri böyle akmamıştır okurun göz bebeklerine. Hep o sabah maviliğine karışmış külrengi gökyüzünde kaleme alınmış bir metindir yaratılan. Yann, heybesindeki aşkın bu en çetin sınavında çaresizliğini kaleme sarılmakla kovuşturur.
“Buradayız, Neuilly’den uzakta, herkesin arasında, ama kimse bizim farkımızda değil. Birbirimize ilk gülümsememizde olduğu gibi var olmaya çalışıyoruz.”
İşte böyle bir hayatın, böylesi bir kesitine açılan bir pencere yaratmıştır M. D.’ siyle Yann. Her zaman daha da büyüyen bir görme çabası içinde bir bakıştır bu. Hiçbir şeyi görmeden beyaz perdelerin ardına bakan bir kadına olan sonsuz bir sevginin hayat buluşu. Kendinden geçiş, kendini yitiriş ve bir kayboluşun meyvesi. Bir ihtimal, ya da kesinlikle, ağaç kavunu.
M. D., insani şeylere, en çok da aşka dair kelimelerden müteşekkil bir anıt. Denizin kıyısında tüm fırtınaların izleriyle yeniden ve yeniden yontulan bir aşkın yürek burkan heykeli. Çünkü bazen, hayır, her zaman, yapacak tek şey yazmaktır.
Sen Marguerite’e yazdın Yann, Marguerite de sana, hep sana. Ben de sizi okumaktan, sizi anlatmaktan çok mutluyum. Öyle bir hikâye ki hikâyeniz, seyretmek bile başımı döndürüyor.
Hep birlikteyiz artık. Sizi izliyorum, hayata katlanıyoruz.