Okuduğum Tarih: 21-22 Akman 2023
[Okuduğum 379.betik]
2023 (Tavşan) yılında okuduğum 9.betik
[Akman ayının 4. betiği]
Annesini kaybeden bir gencin, babası sandığı adamın üvey babası olduğunu öğrenmesi üzerine gerçek babasını arama serüveni anlatan uzun öyküyü okurken özüme dair izleri de bulmaya çalışırken de toplumdaki üvey baba ve öz baba izlenimlerine de bir kez daha tanık oldum.
Önceleri üvey babası Necdet’in yanında yaşayan Orhan, üvey babasının öz babası olmadığını öğrendiğinde bu evden ayrılır. Baba mutlak otoritenin bir simgesi olduğundan, mekân olarak ev ile özdeşleşmiş durumdadır. Ev, geleneklerin muhafaza edildiği mekândır. Çocukların sahip oldukları bir evlerinin olması, o evde babanın varlığıyla mümkündür. Babanın üvey olduğunun öğrenilmesi ve Orhan’ın evi terk etmesi evin babayla olan bağıyla ilintilidir. ‘Baba’ onun için artık bir yabancıdır, ailenin sıcaklığının ve yuva oluşunun temsili olan ev de babanın kaybıyla yitirilen mekânlar arasındaki yerini alır.
Yoksulluğun mekânı olan bir evden zenginliğin sembolü olan öz babanın mekânına, yani bir yalıya doğru yol alan Orhan nelerle karşılaşacağının farkında değildir. Romanlarındaki çocukların bu yalı yaşantıları, Küçük Bey’ diye saygı görmeleri belki de Tuğcu’nun Çengelköy’deki köşkünden görünen o yalı bahçelerine doğru hayalini kurduğu hayatın bir özlemi olarak okunabilir. Orhan’ın öz babası Vedat Bey, ona bir baba sıcaklığını göstermez. Onunla tanışma gereği duymaz ve yalıdaki odasından çıkmaz. Babanın bu garip davranışları Orhan’ın dikkatini çeker. Mekân değiştirmiş ve öz babanın yuvasına gelmiş olduğu hålde yine baba sevgisinden mahrum kalır. Vedat Bey, üvey babasının zıttı özelliklere sahiptir.
Vedat Bey, Orhan’ın annesinden bir yanlış anlaşılma sonucu ayrılır. Üvey baba Necdet, gençliğinde Orhan’ın annesine âşıktır. Bu yüzden annesine, Orhan’ın öz babası olan Vedat Bey’den ayrılmasını, kambur ve sakat olduğu için onu terk etmesi gerektiğini anlatan bir mektup yazar. Vedat Bey mektubu okuduktan sonra, eşinin kendisiyle parası için evlendiğini düşünür ve onu evden kovar. Vedat Bey’in sakatlığı yüzünden insan içerisine çıkmaması, eşinin kendisini beğenmediği için aldatıldığını düşünmesi, fizyolojik anlamda engeli bulunan insanların ruh halini ortaya koyması açısından mühimdir. Bu anlamda romanda otobiyografik unsurlara yer verildği görülür. Kemalettin Tuğcu da aynı rahatsızlıktan muzdarip olduğu için romanlarında yarattığı kahramanların hâl diliyle bu durumu okura sunar.
Sakat bir insanın ruhsal anlamda yaşadığı yıkım, Vedat Bey’in davranışlarında ifade bulur. Kemalettin Tuğcu da küçük yaşta sakat kaldığı için Vedat Bey’in psikolojik durumunu gerçekçi bir şekilde aktarır. Vedat Bey, oğlunun ısrarları sonucu hayata döner ve onunla aynı evde kalmayı kabul eder. Üvey babanın yabancı bir insan olarak babalık vasfından mahrum olması, öz babanın sakatlığından dolayı dışladığı oğluna kucak açmasıyla roman sonlanır. Benim hayatımda ise babam, hayallerimin önüne sürekli sakatlığımı koyarak hayallerimden vazgeçmemi sağlamaktı. Evet bedenen sakat olabilirim ama kalbim ve ruhum sağlıklı olduğu için babama inat hayallerime sımsıkı sarıldım çünkü benim rızkımı Tanrı veriyor. Ne zaman öleceğimi sadece Tanrı bilir. Okumanızı tavsiye ediyorum ki babam gibi babalara ders niteliğinde uzun öyküdür.
*SEKMAN, Ayşegül (2021), Kemalettin Tuğcu Romanlarında Baba Metaforu, Uluslararası Eğitim ve Dil Dergisi, 2021/1 25-35.