Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Çeviride net bir sorun olduğu belli zaten. Ama okuduğuma pişman değilim. Daha iyi bir çeviriyle gelirse kesinlikle yine okurum. Merak edenlere de alabilirler diyorum halâ. :slight_smile: Tabii benim gibi çeviri konusunda çok takıntılı değillerse.

4 Beğeni

Çeviri Mehmet Harmancı’ymış :grinning:. Şimdi siz yazınca baktım, iyi ki yazmışsınız. Ben Mehmet Harmancı’dan uzak durayım. Teşekkürler.

4 Beğeni

Chambers’a bakalım o zaman. Novella sonrası Küçük Öfkeli Gezegen’deki dostlarla hasbihal ederim neymiş dertleri bakalım.

Valla belli olmaz Kings of the Wyld’ da işe yaradı bu :smiling_imp: tavsiye belki Manifold’da da işe yarar.

April dönsün piyasaya yeter ki ben ne basarsa alırım bilim kurgu adına. Mekanik’in devamı da gelir mi dersin?

2 Beğeni

Bu kitaptan uyarlanan filmde çok iyidir. Bir ayna sahnesi vardır, her defasında beni mest eder.
Tavsiye ederim.

2 Beğeni

Evet, ben çok büyük hevesle almıştım, okumayı çok istemiştim. Keşke düzgün bir çeviriyle gelse de okusam diyorum. :smiley:

2 Beğeni

Küçük Öfkeli Bir Gezegene Yolculuk çok güzeldi, bahaneyle bir ara devamını da okumam lazım. :heart:

Totem diyosun yani, hadi bakalım, bassın biri çekiliş yaparım forumda valla.

Anlayabildiğim kadarıyla satış yapacak bir bkya karar vermeye çalışıyorlar, Mekanik zor gibi. Instagramdan falan da yazıyım bk istiyoruz diye, kalabalık sansınlar. :face_with_hand_over_mouth:

Sen de İthaki’ye pres yapıyorsun görüyorum, cevap da vermiyor keratalar “yhaa çok güzel bu seri, bayıldımmmm kalp kalp kalp canım ithakim” yazmayınca.

Becky ablaya başlıyorum o zaman, konuyu da açarım, belki @M3rett0 da katılır.

4 Beğeni

Çinli bir yapay zekâ botuysan eğlencesine bir şeyler yapar mısın? Ne bileyim mesela Çin’de bir şehrin trafiğini komple kilitle, öylece kalsınlar. :stuck_out_tongue:

1 Beğeni

:slight_smile:
Ben bu diziyi izledim, Person of Interest .

@20250817abc kendine dikkat et bizim KÜBRA var. Finc’in Machine benzemez, KÜBRA tanrısal işlere soyunuyor.

2 Beğeni

John Reis’e buradan selamlarımızı iletelim. Ne efsane bir adamdın sen Reese.

2 Beğeni

XIII serisini bitirdim. Marmara Çizgi, XIII’ün ilk 8 hikayesini barındıran 3 cilt yayınlamış. Orijinal hikayenin devamı var fakat devam hikayelerinin konularına baktığım kadarıyla okunması çokta elzem değil. Zaten Jean Van Hamme ilk olarak hikayeyi 5 bölüm olarak tasarlamış. Çizgi roman çok popüler olunca devam etmiş. Dolayısı ile ana hikaye 5. bölüm ile tamamen bir son buluyor. Marmara Çizgi den çıkan XIII 3. cildin içindeki 3 hikaye ise kısmen aradaki boşlukları dolduruyor diyebilirim.

XIII’ün, son dönemde Jason Bourne filmlerinden aşina olduğumuz hafızasını kaybeden eğitimli bir suikastçinin hem kendi kimliğini aradığı hem de içine düştüğü politik komplodan kurtulma hikayesinin anlatıldığı bayağı sürükleyici, okuyucu sürekli meraklandıran bir hikayesi var. Çizgi romandaki gencinden yaşlısına tüm kadın karakterlerin XIII ile yatmak için kuyruğa girmesi haricinde gözüme batan bir problemi yoktu. Çizimleri de gayet güzel.

Bu tür aksiyon, gerilim, casusluk, politik komplo hikayelerini seviyorsanız mutlaka bir bakın. İki adet mini dizi uyarlaması bir adet oyunu var.

11 Beğeni

İkinci kitap için yazdığım şu yorum aklıma düşmüştü, bir açıp okuyayım dedim. İkinci kitap zihnimde öyle bir canlandı, bana dokunan yerleri öyle bir hatırlattı ki 3. kitaba (başlayıp devam edememiştim) tekrar başlama zamanım geldiğini anladım. Hazırım artık. :slight_smile:

O müthiş müziği tekrar bırakayım şuraya:

4 Beğeni

Korku Burnu - John D. MacDonald

Polisiye klasikleri dizisinin ikinci kitabı ‘’Korku Burnu’’ 1957’de John D. MacDonald tarafından kaleme alınan bir eser. 50’ler, 60’lar Amerika’sını yansıtan ve polisiye edebiyatında ses getiren yazarlardan biri. Neredeyse yazdığı her kitabı çoksatan olmuş bir yazar ayrıca. Gerilim ustası Stephen King’in şu cümlesi yazarı ve eserlerini tanımlar nitelikte:

‘’John D. MacDonald 20. Yüzyılın en büyük polisiye yazarlarından biri. Her eseri heyecan dolu.’’

‘’Heyecan,’’ bu kelimenin altını çizelim çünkü Korku Burnu oldukça heyecan verici satırlarla dolu bir kitap. Konusu bakımından oldukça basit olmasına rağmen nasıl bu kadar heyecan yaşatabiliyor?

Hayatında her şey yolunda, düzgün bir aile babası olan bir avukatın başı bir gün belaya giriyor maalesef. Bizim masum aile babasının ve tabii ki doğal olarak diğer aile üyelerinin de başına gelen akıl almaz olayın nedeni ise geçmiş yıllardan kalan bir şey.

İkinci Dünya Savaşı’nın çalkantılı yıllarında Sam Bowden henüz avukat olmadan önce bir subaydı. Hukuk mezunu bir subay. Bir gece ansızın yolda yürürken tanık olduğu bir olay yüzünden sessiz kalmayarak ‘’tecavüz’’ davasında şahit olarak bulunur. Bir askerin hapiste son bulduğu bu olaydan sonra yıllar geçmiştir ve o asker bir gün Sam Bowden’in karşısına dikilir. Üstelik iğrenç tehditleriyle beraber.

Hukukun üstünlüğüne her zaman güvenen Bay Bowden bu kez de kendini adaletin kollarına mağdur durumunda emanet ederken hakkı olan o adalet sağlanabilecek midir? Kitap boyunca okuduğumuz şey bu aslında; bir güvenceye tutunabilme çabası. O güvenin zaman daraldıkça kırılmaya, kırgınlaşmaya ve sonunda yok olmaya yüz tutması da diyebilirim.

“Dünya kendini bir halt sanan, bir zavallı gibi otoriteye sarılmış aşağılık adamlarla dolu. Burada ne bir gram hayal gücüne yer var ne de iyiliğe.” /s. 176

Bu dönem Amerika’sının herkes için rüya olduğu zamanlar bunlar, aslında bazı şeylerin hiç göründüğü gibi olmadığını gösteriyor. Arka sokaklarda işler her zaman farklı sonuçta. Aynı zamanda bütün ailenin yaşadığı çaresizliği de derinden hissettim.

Korku Burnu’nun alt metininde ‘’kadına şiddet’’ hakkında da göndermeler var. 14 yaşında ki bir genç kıza tecavüz edebilme hakkını kendine tanıyan bir askerin, bu suçu işleyebilmesinin rahatlık seviyesini çözemedim? Hem haksız hem de güçlü. Kaba güçle her şeyi halledebileceğini düşünen bir zavallı.

Ayrıca bu olayı yaşayan kadının hakkını aramasına yardım eden Sam Bowden’in başına gelenler de oldukça korkutucu. Siz adaletin yerini bulması için yardım ediyorsunuz ve bir gün mağdur oluyorsunuz. Bu sefer sizin yardıma ihtiyacınız var, ama gittiğiniz kapılar yüzünüze kapanıyor tek tek. Hangi hakka sığar bu?

Hepimizin son yıllarda tanık olduğu haberlerde de bu durumu yaşamadık mı? Yolun ortasında bile şiddete uğrayan kadınlara yardım edenlerin başına gelmedik şey kalmıyor… Artık insanlar giderek sessiz tepkisizlik içinde bir yanıt veriyorlar: Sadece izliyorlar.

Demek ki bu durum çok eskilerde de böyleymiş, belki ülkemizin insanları daha yardımsever olduğu için bizde bu kadar değildi, ama artık bizim insanlarımız da tepkisiz kalmayı tercih ediyor. Çünkü insanlar başının derde girmesini istemiyor. Bu gerçekten de çok üzücü. ‘’Kadınlar olarak kendimizi bir tık daha fazla korumaya muhtacız böyle bir toplumda’’ demek oluyor bu. Kitaptan birazcık uzaklaştım ama okuduğum sıralarda aklıma hep böyle şeyler geldi, sizlerle de paylaşmak istedim.

Korku Burnu’nu çok sevdim. En son sayfaya kadar heyecan duygumun artarak devam etmesi ise en güzel histi. Bu tür kitaplardan hoşlanıyorsanız bayılarak okuyabilirsiniz. Bu arada kitabın konusunun başlığıyla uyumsuz olduğunu düşünüyorum. Detay vermeyeceğim ama okurları bir konuda yanıltmak için de bu başlığı koymuş olabilir belki. 1991 yapımı bir filmi de mevcut. İzlemedim ama ilgilenenler için bu bilgiyi de içeriğe iliştirmiş olayım.

Polisiye klasikleri dizisinin diğer kitaplarında görüşmek üzere :slight_smile:

İncelememi yayımladığım platform: WANNART

22 Beğeni

Sanki daha eski bir versiyonu vardı öyle hatırlıyorum

1 Beğeni

1962 yılında da varmış evet.

3 Beğeni

İlginç Zamanlar - Diskdünya 17

Rincewind’i özlemişim! Üstelik bu sefer Karşıağırlık Kıtası’nda, İkiçiçek’in memleketi Agatea’da maceralarına devam ediyor.

Hem Çin hem Japon öğelerden bolca barındıran Agatea, Uzakdoğu kültürlerinin karışımı gibi bir ülke. Etrafını çeviren Çin Seddivari duvarların içinde kalan tüm Diskdünya’dan izole bir hayat yaşarlarken “Büyük Sihirbazz’ın” önemli bir rol oynamaktan kaçamayacağı devrim hareketleri ile çalkalanacaklar. İmparatorları ölmeye yaklaşmışken 5 büyük ailenin yeni bir iktidar mücadelesi içine katılan bu halk devrimi ile ciddi bir alt metini yine eğlenceli şekilde işlemiş Pratchett.

Her kitabında tamamlayıcı yan karakterleri kullanmayı seven Pratchett, İlginç Zamanlarda bu tercihini Cohen ve onun barbar dedelerden oluşan küçük grubu Gümüş Ordu ile yapmış. Kitabın en komik ve ince diyalogları da genelde bu ekipten çıkmış :slight_smile: İflah olmaz barbar yoldaşlarını medeniyet ile tanıştırmaya çalışan öğretmen emeklisi barbarımız Bay Sosis benden özel bir sempati kazandı hatta.

İlginç Zamanlar dolu dolu bir macera sunmuş, hatta Sihirbazlar ve Kahramanlar alt serisinde şu ana kadarki en iyi kitap olmuş diyebilirim. Bazı diskdünya kitaplarında biraz fazla gönderme ve alt metin olabiliyor, çoğu kaçırılabiliyor hatta. Bu kitapta göndermeler daha az ama öz gibiydi, çoğunu yakaladığımı hissettiğim için de ayrıca keyif verdi. Sıradaki roman Maskeli Balo :slight_smile: .

22 Beğeni

Dune: Atreides Hanedanı

Atreides Hanedanı’na başlamadan önce herhangi bir yorum ya da inceleme okumadım, kitabın konusuna bile bakmamıştım. Kemikleşmiş Dune fan kitlesinin genel kanısının negatif olduğunu biliyordum sadece. Benim de görüşüm pek pozitif olmadı maalesef.

Kitabın ismi Atreides Hanedanı, bağlı olduğu seri de Hanedanlar üçlemesi diye geçince bende bu hanedanların kuruluşu veya büyüyüp güçlenmelerine dair bir hikaye beklentisi oluşmuştu biraz. Alakası yokmuş. Kitap ana serinin başlangıcından 30-40 yıl öncesi bir dönemde, ana seride yaratılan karakterlerin gençliklerinin başından geçenleri anlatan gereksiz bir hikayeler bütünü.

Çocukluktan bireyliğe adımını atan Leto Atreides ana karakter diyebiliriz. Ama kitabın ismi Atreides diye sadece bu hanede kalınmamış. Yeri geldiğinde Baron Harkonnen’in hamlelerini ve yeğeni genç Rabban’ı da okuyoruz, veliaht prens Şaddam’ın imparatorluğa yolunu da…

İşin özeti küçük Herbert ve yazar arkadaşı Anderson bir prequel yani öncül kitap hazırlamışlar. Peki bir prequel kitaptan ne beklemeliyiz? Mesela ana seriyi okumadan önce seriye başlamayı, seriyi tanıtmayı başarmış mı? Cevap maalesef hayır, ana seriyi okumadan tarihsel olarak bu kitabı okuyan birinin Dune evrenini ne kadar anlayacağı kocaman bir soru işareti.

O zaman bir öncül kitap evrene ve karakterlere derinlik vermeli değil mi? Atreides Hanedanında maalesef o da olmadığı gibi; baba Herbert’ın Dune evreni ile vermeye çalıştığı felsefe, ekonomi, din, politika hiçbir ana alt metin de yok. Baba Herbert tarafından yaratılan karakterlere bir cv oluşturup doldurma haricinde evrene bir katkısı yok bu kitabın.

Buraya kadar epey negatif bir yorum oldu ama kitaba 5 üzerinden 3 puan verdim. Çünkü Dune sever gözlüğünü çıkarıp, nötr bir bakış açısı ile bakmaya çalıştığımda aslında kendi halinde çok da kötü bir kitap değil. Sıkıcı değil, okuması kolay. Basit ve anlaşılır. Bitirmek için biraz yüklendim ama 3-4 günde okudum.

Bu kitabın sorunu tartıldığı terazinin karşı kefesinde her okurca Frank Herbert’ın Dune serisinin konacak olması. Bu seviyeye yaklaşamayacak, hatta yakınından bile geçilemeyecekse o zaman bu kitapların hiç yazılmaması daha iyi olurmuş. Ancak yazıldığı döneme dönüp baktığımda 90 lardaki yayınevlerinin açgözlülüğünü, verilen çılgın paraları falan düşününce bu kitabın yazdırılmasına da şaşıramıyorum.

Bende bu yan serilerin Kabalcı baskıları mevcut, sahaflara düşmeden önce çok ucuz fiyatlarda alıp kenara koymuştum hep. Elimde bulunduğu ve seriye de başladığım için bir şekil devam ederim diye düşünüyorum. Ancak görüşlerimin değişeceğini düşünmediğimden sonraki kitaplarda böyle detaylı bir yorum yapmam muhtemelen. Aynı sığlıkta ve ortalamalıkta devam ederler. Yeni baskıları alıp okuyacak olanlar için pek de öneremiyorum bu fiyatlar ile, gerçekten evreni çok seviyorsanız belki ama beklentiyi düşük tutarak bile vereceği keyif bir yere kadar olur.

17 Beğeni

Edgar Allan Poe - Bütün Öyküleri / cilt I

Edgar Allan Poe’nun tüm öykülerini henüz okumasam da kendisi çok sevdiğim yazarlardan biri oldu. Biraz araştırınca öğrendim ki Lovecraft tarafından “Kurgunun Tanrısı” olarak adlandırılmış, ayrıca Lovecraft erken dönem öykülerinde ondan esinlenmiş…

Poe, sadece gotik tarzda yazmamış. Hiciv, mizah öyküleri var. Edebiyat eleştirmenliği yapmış. Ve dedektiflik öykülerinin öncülüğünü akıl yürütmeyle olayları çözümleyen, zeki ve egzantrik August Dupin ile yapmış. Sherlock Holmes, Poirot gibi ünlü dedektif karakterlerin temeli Dupin ile atılmış…

Yazarın en sevdiğim yönü insan ruhunu detaylı bir şekilde betimlemesidir. Korku, dehşet öykülerinde anlatıcıların ruhsal çöküntülerini, suçluluklarını, doğaüstü tarzda veya yorumlara göre bir tür sanrıların sonucu olarak gösteriyor. Yazarın öykülerine bakınca ölüme fazlasıyla takıntılığını olduğunu düşünüyorum. Yazılarındaki trajediler bir yana kendi hayatı da pek mutlu geçmemiş. Hem annesi hem eşi çok genç yaşta ölmüşler. Eşinin ölümü onu çok etkilemiş. Yazar 40 yaşında, bilinmeyen bir nedenden ölmüş.

23 Beğeni

Poe’da şanssız insanlardan. Öldükten sonra eserleri maalesef değer kazanıyor. Kendisi bildiğim kadarıyla çok yoksul yaşıyor.

2 Beğeni

Evet, trajik bir hayatı olmuş. Okuduğum bu kitapta ününe rağmen yoksulluk içinde yaşadığından bahsediliyordu. Ayrıca çok genç yaşta vefat etmiş. Kırk yaşında. Kimilerine göre intihardan ölmüş, kimilerine göre uyuşturucudan, hastalıktan veya alkolden… Yani bilinmiyor. Garip. :confused:

4 Beğeni

Bence açlığa bağlı sağlık sorunları olabilir ama evet kesin bir bilgi yok.

2 Beğeni