Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

O zaman size Richard Dawkins kitapları için yol açılmış gibi görülüyor :grinning:

3 Beğeni

‘Gen Bencildir’ listemde zaten hocam ama bi aydır kitap alamıyorum maalesef, eldeki stokları eritiyorum

1 Beğeni

Size Instagram’a da koydugum fotografla geliyorum. Cunku Tattoosuz kitap fotografi olmaz. -_-

Sirf canim cektiginde Maxime Chattam okuyabileyim diye 24738 yildir okumadan kitapligimda tuttugum Zamanin Efendisi’ni on gun kadar once Maxime Chattam ozlemim deprestigi icin elime aldim. Ancak bitti… sanirim okudugum en kotu Chattam romaniydi. Adamin kitaplarinda aliskin oldugum surukleyicilikten eser yoktu. Daha ziyade bir donem kitabi gibiydi. Fransa’ya asinaysaniz, siyasal tarihini biliyorsaniz, sokaklarini arsinladiysaniz ve caniniz 1900 yilina gitmek istiyorsa okuyabileceginiz bir roman. Tam olarak Grange’da elestirdigim sey… Sanki baska dillere cevrilsin diye degil de yalnizca Fransa’da okunsun diye yazilmis bir kitap gibiydi. Ben okurken buyuk darlandim. Hele el yazisindan karakter tahlili yapilan bolumlerde gozlerimi devirmekten basim agridi.

Eger Grange seviyorsaniz Maxime’cigimin Kotu Ruh’unu, Kara Buyu’sunu, Karanlik Sirlar’ini, Gaia Teorisi’ni muhakkak okuyun ama Zamanin Efendisi’nden ve Zamanin Kani’ndan uzak durmakta fayda var gibi.

Cevirisi esasen temizdi lakin yazarin her cumleye bir anlam sokalayacagim diye zorladigi cumleler cevirinin dogasi geregince benzer sekilde zorlamaydi. O yuzden ne yazik ki kitabi okunakli da bulmadim.

Canim Gaia Teorisi ya… O nerede, bu nerede…

11 Beğeni

King’den okuduğum ilk kitap.

Normalde gerilim-korku sevmem diye düşünürdüm ama kitabı bayağı beğendim. Böylece bir önyargım ortadan kalkmış oldu.:blush: Giriş ve orta kısımlarda hikaye biraz ağır bir şekilde işliyor. Karakterler ve mekanlar zihninizde iyice olgunlaşıyor. Son kısımlara doğru aksiyon ve heyecan artıyor. Son 100 sayfayı bir solukta okudum.

Şimdi sırada bir başka üstat Stanley Kubrick’in The Shining’ini izlemek var. İşin içinde Jack Nicholson da olunca şöyle bir ellerimi ovuşturmadım değil.:grin: Gerçi Stephen King filmi beğenmediği söylemiş ama bakalım aynı fikirde olacak mıyız. Çünkü kitabı okurken bildiğin kafamın içinde kendi yarattığım filmi izledim. Son olarak kitabın isminin neden cinnet değil de medyum olarak çevrildiğini anlamadım ama çok da üstünde durulacak bir şey değil.

King’den okuyacağım bir sonraki kitap:

9 Beğeni

Medyum daha ilk cümleden (Bkz: Officious little prick=Eşşoğlunun teki) kötü bir şekilde çevrildiğini göstermişti bana. Favorilerimden biri şuydu: Otel müdürü Torrance’lara oteli gezdirirken “Mevsimde burada aşçı olur” diyor. Normalde orada “season” yazıyor, yani tatil sezonundan bahsediyor müdür. Ama Mehmet Harmancı bunu en ufak bir düşünce süzgecinden geçirmeden çevirmiş. Onun bu çevirisine rağmen, Medyum çok iyi bir kitap olduğu için kendini okutuyor.

Sadist de iyi bir seçim olmuş, ama maalesef onun çevirmeni de Gönül Suveren. Bu çeviride sanırım bazı başka kitap çevirilerindeki kadar büyük bir katliam yok, ama yine de dikkatli olmakta fayda var.

6 Beğeni

Latife Tekin’in ilk kitabı olan Sevgili Arsız Ölüm kitabını okudum. Yıllar önce Ormanda Ölüm Yokmuş kitabını almış ve ha bugün ha yarın derken okuyamamıştım. Can Yayınları yeni baskıları yapmaya başlayınca yeni çıkan 2 kitabıyla birlikte Can’ın bastığı 6 kitabı aldım.

Öncelikle şunu belirteyim uzun zamandır okurken bir kitaptan bu kadar büyülenmedim. Elimde olsaydı forumda kitap alıntıları başlığında herhalde tüm kitabın içeriğini yazardım. Kitap iki bölümden oluşuyor daha doğrusu iki coğrafya da geçiyor ilk bölüm köyde ikinci bölüm kentte. 12 Eylül darbesinin sonrasında yazılmış roman hem dönemin batıl inanışlarını hem de dönemin toplumsal durumunu, inanışlarını, insanların yaşamlarını masalsı bir dille anlatıyor.
Okurken cümlelerin altında yatanları keşfettikçe kitabı daha da çok sevdim. Çoğu yerde gülerken hüzünlendiğim veya tam tersini yaşadığım bir kitap oldu.
Okumayı düşünenlere tavsiye ederim…

  • Tulumba, tulumba bana gonca gülleri bildiren, ayı haftına indiren tulumba, kır atlı öğretmen nerede?
  • Kuyum gibi karanlık yerde, suyum gibi soğuk yerde.
12 Beğeni

Flanöz: Şehirde Yürüyen Kadınlar

Flanörden flanöze geçiş, sokaklarda yürümenin tarihi ve kadının bu konudaki konumlandırılışı gibi ilginç bilgilere sahip. Bazı şeyler bugün bile değişmemiş.

Kitaba gelecek olursam, çok merak ettiğim bir kitaptı. Henüz 50 sayfa okudum, ama biraz beklentimin altında seyrediyor.

Kaçan Ayna

Son 1 aydır haftasonları dahil çalışıyorum (bkz. şu an yine şirketteyim). O nedenle en kısa kitabı bile gıdım gıdım okuyorum.

Tahmin edileceği üzere KR Kitap Kulübü’nün 5. kitabı kapsamında okumaya başladım. Dost’un baskısını okuyorum. E-kitap olarak okuyorum bu arada. Çok uzun zaman sonra korsan kitap okuyorum. İnternetten PDF olarak indirdim.

Henüz üçüncü öyküdeyim. Papini’yi ilk kez okumakla birlikte şimdiye dek hikayelerin başından sonunu tahmin edebildim. Ancak bu anlatının güzelliğinin ve konuların insanın en içteki kapılarını açan yapısına gölge düşürmüyor.

Keyifle okuyorum. Çok geç kalmadan tartışmaya dahil olabilmeyi umuyorum :slight_smile:

7 Beğeni

Locke Lamora’nın Yalanları Kitabının 182.sayfasına geldim biraz daha keyif almaya başladım ama dayanamıyorum artık.Gerçekten berbat ve anlaşılması güç olan betimleler okumayı neredeyse imkansız kılıyor.İthakiden yeni çıkan Örümcek-Adam Düşmanca Devralma’yı yeni aldım acaba bunu sallayıp ona mı geçsem diye düşünüyorum ama çevirmen de aynı.Ne önerirsiniz? Forumdaki bazı arkadaşlar anca 3.kitapta açılıyor demişler.Bir diğeri de dayanamayıp bırakmış okumayı.

5 Beğeni

Hayır ilk 100 sayfadan sonra filan açılıyor ben de anlamakta zorluk çekmiştim başlarda. İlk kitap zaten yüzde 90’lık kesimin en sevdiği kitap. (seri içinde) İlkini sevmezseniz diğerlerini hiç okumayın. Ancak bence dayanın güzel devam edecek kitap. Yani ben çok bilinen seri kitapların çoğunu okumuş biri olarak en sevdiğim 5 seri içine sokuyorum Locke Lamora’yı ve komiklik anlamında hepsinden de önde. Yani kesinlikle şans verin. En azından ilk kitabı bitirin. Forumda da insanlar ikiye bölünmüş durumda. Ya çok seviyorlar ya da abartıldığını düşünüyorlar. Ancak herkes ilk 100-150 sayfanın okumasının zor olduğunu kabul ediyor.

3 Beğeni

2-3 yıldır çizgi roman okuyan birisiyim.Önceden pek fazla okumuyordum ancak 2018 yazından itibaren baya okumaya başladım.Genellikle dijital olarak ingilizce okuyorum ve aklıma takılan bir şey var.Şimdi küçükken Marvel,DC’nin yaptığı eventleri okumaya çalışırken (Final Crisis,Infinity Gauntlet vs) çok zorlanırdım ve bir halt anlamaz kapatırdım.Yakın bir tarihte Final Crisis’i türkçe olarak okumaya başladım ve 100.sayfaya geldiğimde yeter deyip bir kenara attım tableti.Sebebi türkçe olmasına rağmen hikayenin bu tür eventlerde olduğu gibi tam bir çorbaya dönüştürülüp içine edilmesinden ötürüydü.Özellikle Infinity Gauntlet hikayesini pek sevmeyen birisi olarak bu eventlerde bunları hisseden bir ben miyim.Mesela yakın zamanda Dark Nights Metal okudum.Asıl hikayeden önce Dark Nights Metal Rising TPB’sini okumuştum ve yeni gelen villianların origin story’lerini öğrenmeme rağmen sonlarında bağlanan yerlerden bir halt anlamamıştım.Mesela çok övülen başka bir örnek “Crisis on Infinite Earths” hikayesinin de diğerlerinin kaderini paylaştığını düşünürüm.Aslında hepsi 3-4 sayıda bitebilecek iken uzadıkça da uzuyor,yok monitor anti monitor,yok dark nights metalde bilmemne müzik ile oluşan evrenler arası portal,deniz yıldızından karakter,saçma sapan şeylere bağlanması(infinity war’u bir okuyun)…Anlıyorum belli bir mantığa oturtmaya çalışıyorlar hikayelerini fakat kafam basmıyor abicim.Ve ayrıca bir ton bilinmeyen karakter koyuyorlar ve iş daha da beter oluyor.Bu arada düzenli çizgi roman okur ve takip ederim yani Plastic Man,Swamp Thing,Adam Warlock gibi karakterleri saymıyorum.Bu karakter bolluğu ve hikayedeki saçma salak mantığa oturtma çabaları ve bilimsel bir altyapı varmış gibi bir şeye bağlama falan…

Dediklerim hakkında farklı düşünen arkadaşlar varsa Kingdom Come’ı da okuduğumu belirtiyorum.Kingdom Come hikayesinin o kadar da karmaşık ve çorba olmadığını düşünüyorum.Zaten 4 sayı ve okuyup bitirilince genel anlaşılıyor.

NOT:Dark Nights Metal (tie-in’leri kast etmeden söylüyorum) hakkında Kingdom Come gibi düşünüyorum.

1 Beğeni

Ben ilk kitabı çok beğenmesem de serinin ilk kitabıdır olur öyle deyip ikinci kitaba şans vermiştim ama bitmesine yaklaşık 200 sayfa kala bir daha dönmemek üzere bıraktım. Yarım bıraktığım ender kitaplardandır. Genelde ne kadar sıkılsam da sonuna kadar okurum.

1 Beğeni

Sizin okuduğunuz çizgi romanlar genellikle evrenin takibini gerektiren çizgi romanlar. Metal’in yazarı Scott Snyder çok uzun bir süredir Batman yazıyordu ve Metal’in geleceğini bir süre sonra belli etmişti. Esasında Metal ve öncesindeki iki sayı hazırlık aşaması için yeterliydi fakat yine de bazı şeyleri bilmek gerekiyordu.

Final Crisis ise başlı başına ayrı bir şey. Serinin yazarı Grant Morrison yıllarca Batman yazdı ve oradan süregelen olayları Final Crisis’da devam ettirdi. Yine evreni takip etmek gerekiyordu.

Bu tarz seriler genelde fazla okumayanlar için veya evrenleri sürekli olarak takip etmeyenler için kötü, sıkıcı ve anlaşılmaz gelebiliyor. Bu durumu anlayışla karşılıyorum ben. Fakat işin bir de diğer tarafı var. Yıllardır okuyan ben ve internet ortamındaki arkadaşlarım bu eventlardan büyük keyif aldık. Özellikle Metal DC Comics’in son yıllardaki en iyi işlerinden birisiydi. Okurken ne kadar keyif aldığımızı ve saatlerce üstüne konuştuğumuzu bir bilseniz.

Misal Metal eventındaki nihai düşman Barbatos, Grant Morrison dönemi Batman’inde de yer alıyor. Zaten Snyder, Morrison döneminden bir hayli beslendi. O olayları bilmeden haliyle Metal’i okuyunca insan öyle bakakalıyor. Morrison zaten çok değişik bir yazar. Yıllardır okurum ve en sevdiğim çizgi romanıdır ayrıca ama bazı eserleri var ki gerçekten anlaşılması çok zor. bkz: Flex Mentallo.

Size tavsiyem tüm evreni ilgilendiren adı üstünde “crisis” eventlardan veya o dönem yayınlanan güncel eventlardan, eğer ki güncel bir şekilde takip etmiyorsanız uzak durmanız. Bunlar yerine Kingdom Come gibi başı sonu belli olan çizgi romanlara, alternatif evren hikayelerine yönelebilirsiniz.

Bu arada “deniz yıldızından karakter” dediğiniz canlı Justice League’in en eski düşmanlarından birisi olan Starro. :sweat_smile:

2 Beğeni

Dostum biraz ara ver baska kitaba geç. Mesela ben 2. Kitaba 2 ay ara vermistim cunku cok sıkıcıydi. Birinci kitaba da cok zor alismistim. Beni kitap okumaktan sogutmustu.

1 Beğeni

Kitap: Kamların Gecesi
Yazar: Şenol Soydan
Yayınevi: Kutlu Yayınevi
Basım: 1. basım, Ocak 2019

Biraz tarihî, biraz da fantastik kurgu tarzında bir roman. Yapıtta, Türk mitolojisinden (kam, Aldacı, Erlik, kara nemeler, Kerey Kan, kamların biçim değiştirmesi vb) ve Eski Türk sanlarından (alpagut, han, apa, alp, sübaşı) çeşitli ögeler kullanılmış.

Kitabın başında yer alan haritada ikili devlet örgütüne sahip (Eski Türk devletlerinde görülen bir özellik) bir Türk devleti var. Komşuları ise batıda Sarı ve Kara Talmacı Yurtları ile Sugutya, güneyde Kerbere, doğu ve güneydoğuda Gurgutya, kuzeydoğuda Nirun Yurdu; kuzeyde ise Karanlık Topraklar denilen gizemli bir bölge var.

Kitabın yarısına kadar geldim. Özet olarak yer altındaki Kara Nemeler’in (kötü ruhlar) yeryüzüne çıkıp insanlara karşı saldırıya geçerek yeni bir dünya düzeni kurma çabaları ve başta Türk Devleti olmak üzere insanlığın karşı koyuşu anlatılıyor. Bu arada Kerbere’li cadı Tsungulu ile sevgilisi Zorak’ın kara nemelerle ilişkili eylemlerde bulunmaları işleri karmaşıklaştırıyor.

Olay örgüsünü genel olarak beğendim. Yazar Eski Türk mitolojisinden yararlanarak bir fantastik kurgu yaratmış. Yapıtta insanların yaşadığı bölgeye “Orta Dünya” adı veriliyor ama bu adın Tolkien’in dünyasından çalıntı olduğunu düşünmeyin; çünkü Altay mitolojisinde de insanların yaşadığı topraklara “Orta Dünya” denirdi.

Yalnız yapıtta, baskı hataları ve yazım yanlışları epeyce var. Kullanılan puntonun sayfaya oranı da rahatsız edici. Ayrıca yazar tarafından çizilmiş resimler baskı kalitesizliği yüzünden bulanık ve soluk kalıyor. Tek bir sayfanın yarısına sıkıştırılmış harita da incelemeyi çok zorlaştırıyor; buna ek olarak, cilt tarafında kalan bölümü okunamıyor.

Alınabilir bir kitap… Ben Eski Türk tarih ve mitolojisine meraklı olduğum için sevdim… Keşke basım işleminden önce redakte edilseymiş…

Not: Kitabı satın alma nedenlerimden biri, önsözünü Prof. Dr. Ahmet Taşağıl’ın yazmasıydı.

10 Beğeni

Dediğim gibi ben de Metal okurken pek çok yerde eğlensem de eksikleri olduğunu da düşünüyorum.Eventler hazırlanırken güncel okur da düşünülmeli bence.Yani çizgi romanların okumayanlar için ne kadar göz korkutucu olduğunu tahmin edebiliyorum.Mesela Dostoyevski,Tolstoy okurken bile belli bir sırası vardır veya ortadan dalsanız da konuyu anlayabilirsiniz.Bunun bir nedeni de çizgi romanların bir yazar değil pek çok yazar tarafından yazılması ve devam ettirilmesi.Bir film çekilirken veya kitap hazırlanırken belli bir vizyon olur,hikayenin her yerini yazar bildiği için bir tutarlılık olur *genelde.

Ben bu işi biraz çözdüm açıkçası.Mesela bir insan benim gibi her şeye hakim değilse ve Metal okumak istiyorsa önceki 2 hazırlık sayısını okuyup ardından Metal #1-6 'yı okursa az çok olan biteni anlayabiliyor.Tabii ki maksimum tüketime ulaşabilmek isteniyorsa referans yapılan diğer hikayeler de yalayıp yutulmalı.

Bir diğer sorum bu büyük eventleri okurken hangi sırayla okumamız gerektiği…Ben Metal’i bitirince şu an Final Crisis,Blackest Night okumayı düşünüyorum.Zamanında Crisis on Infinite Earths okumuştum ve kronolojik olarak devam etme niyetindeydim fakat hem çizgi romanların çok eski oluşu hem de tonla şeyin oluşu beni korkutmuştu.

1 Beğeni

Kitap tekil mi seri mi bir bilginiz var mı?

Seri değil… Yazarın (tam bilmiyorum ama) ilk yazım denemesi ya da denemelerinden biri…

2 Beğeni

2004-2005 gibi Zamanın Manzarası kitabıyla tanıştığım ve Mermer Köşk dışında tüm romanlarını okuduğum Mehmet Eroğlu yeni romanı İyi Adamın On Günü kitabını okudum. Kitap Mehmet Eroğlu’nun ilk polisiye romanı.

Kitabın ilk 20-30 sayfasında Celil Oker’in Remzi Ünal hikayelerinden birisini okuyormuşum gibi hissettim ama sayfalar ilerledikçe tanıdık Mehmet Eroğlu üslubu da kurgu içerisinde kendini gösterdi. Hikayenin başlangıcı, gelişmesi ve sonucuyla yine de sanki bir Celil Oker üslubu olmasa da hikayesi okuyor gibi hissettim.

Sürpriz bozmadan hikaye ile ilgili bir şey söylemek zor olacağı için kısacası olayların ve karakterlerin bir şekilde birbirleriyle bağlantılı olduğu, olayların akıbetinin ya da hikayenin gidişatının nereye olacağını merak ettiren güzel bir kurguydu.

Kurgunun baş karakteri Sadık’ın Dostoyevski romanlarındaki karakterlere göndermeleri de güzeldi.

Tanıtım Bülteninden

Dört kadın ve bir adam. Kadınlardan en alımlısı ona ihanet etti; en zengini ondan çetrefil bir bilmece çözmesini istedi; en kurnazı labirentten çıkışı gösterdi; en seveceni ise hayatını hiç olmadığı kadar güzelleştirdi…

On günde olup biten bir muamma… Kayıp bir meleğin peşine düşen herkesçe “iyi bir adam” olarak bilinen eski avukat Sadık’ın hafiyelik ve hayatındaki kadınlarla yüzleşme hikâyesi…

İyi Adamın On Günü, Mehmet Eroğlu’nun dünyasında ayrıksı duracak yeni ve kıymetli bir parça. Katman katman açılan; yalanlarla, hazlarla ve esrarengiz cinayetlerle örülü şaşırtıcı bir polisiye. “Adalet, adalet dedin mi, Alyoşa ya da Mişkin kalmak mümkün değil.”

“…Galiba cesaret sandığımız şey, korkunun yokluğundan ya da korkuya alışmaktan ibaret…” Cesaretimin sırrını vermek için daha da eğildim. İçimden gülmek geliyordu: “Hem risk almadan, yaşamını ortaya sürmeden adalet elde edilmiyor.”

8 Beğeni

Dr.Isaac Asimov’un Sonsuzluğun Sonu adlı eserini okuyorum.
Oldukça sürükleyici ve bir o kadar da kafa karıştırıcı buldum diyebilirim.
Kitabın sonuna erdiğimde yorumumu belirteceğim :slight_smile:

6 Beğeni

İş kültür Türk klasiklerinin 14. Kitabı olan Ahmet Mithat’ın Dolaptan Temaşa romanı yazarın önsöz de yazdığı gibi gerçek bir olayın roman olarak anlatılması mıdır bilmem ama dönemin İstanbul’unun sosyal hayatından bir kesit sunmakta.

Yaklaşık 60 sayfa olan kitapta anlatılan hikaye kadar dönemin sosyal hayatı da okuyanların ilgisini çekecektir. Bir olay neticesinde yolları kesişen dört insan etrafında gelişen olayların anlatılmakta olduğu roman aynı zamanda İstanbul’daki günlük hayattan da kesitler sunmakta.

İstanbul’da yaşayanların giyim kuşamlarından, eğlencelerine, mahalle kahvelerine ve çeşitli insan profilleriyle yeniçeriliğin olduğu zamanların İstanbul’u anlatılmakta.

17 Beğeni