Columbo davalarını anımsatan bir çözümleme sürecinden teşekkül bu kısa polisiye kitap. Kütüphane için olmasa da, hızlı bir okuma için tercih edilebilir. “Kim yaptı” türünden bir cinayetin günümüz okuruna sürpriz olmayan bir şekilde sonuçlanması kitabın akıcılığının yanında talihsiz bir durum ve bunun için yapacak bir şey yok. Agatha Christie’ler raflarınızı süslüyorken buna yer açmaya gerek var mı? Orası size kalmış.
Rudyard Kipling - Kral Olacak Adam
Kitaba adını veren öykü sanıyorum ki dilimize ilk defa çevrildi - keşke ona eşlik eden diğer üç öykü dahil edilmeden sunulsaymış: Reddedemeyeceğiniz bir eser olarak kütüphanenizde yer almayı beklermiş. John Huston’un 1975’te 130 dakikalık bir serüvene dönüştürdüğü bu kısa öyküde, iki asker kaçağının Kafiristan denen bilinmez bir çöl diyarında kendi krallıklarını kurma çabası kara mizahın etkili olduğu bir dille anlatılırken, perdede Sean Connery ve Michael Caine’in hayat vermesiyle türünün nadide örneklerinden birini izliyorduk. Tek başına kitabı aldırır mı, orası muamma. Onu takip eden diğer üç öyküyü ben vasat buldum. Tıpkı Claude Gueux gibi bu kitap da 59 sayfada kesilip tek eser olarak basılabilirdi. Keşke bu yolu tercih etseydi Can Yayınları. Başka edisyonu da bulunmadığı için elden çıkarmaya muhtemelen kıyamayacağım. Alacağın olsun Taçsız Kral.
Osmanlı Devleti’ ndeki bozuluş ve kargaşa dönemini -17. yüzyılı- anlatıyor. padişahın otoritesi zayıflamaya ve yok olmaya başlıyor. Sonrası malum: İktidarı kapma çabaları, isyanlar; durumu düzeltme çabaları vb. Benim adamım gelsin, çıkarıma dokundular bu vezirin kellesünü isterük. Yeniçeriye maaş ödenecek, kasada para yok. Rüşvet, adam kayırmaca vesaire…
Tarih olduğuna bakmayın. Hiç sıkıcı bir anlatımı yok. Kısa kısa bölümlerle, gerektiği kadar detayla anlatmış usta. Hatta kendinizi entrikalara kaptırabilirsiniz bile.
Yeryüzü Müzesi’ni severek okumuştum. "İlk"i de sevdim, güzel öyküler vardı. En beğendiğim öykü İsmail Yamanol’dan İlk Görev oldu. Onun dışında Hibrit Aşk, Esatirül Evvelin, Sonun İlki, Tanrı Yemi, Koltuk ve Racon öyküleri de güzeldi.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Korku ve/veya Korku komedi tarzında diyebileceğimiz ikinci kitabıydı Cadı. Korku diyorum çünkü yazıldığı döneme bakınca (17 Haziran 1912 – Emirgan) o zamanın insanlarını kolaylıkla etkileyebilecek bir kitap. Korku Komedi diyorum aradan 111 yıl geçmiş. Okuduklarımız bize hafif geliyor. Ama bu Cadı adlı kitabı kötü bir kitap yapmıyor. Rahat okunan güzel bir kitap (Okuduğum örnek İş bankası k.y. kitabıdır ve toplam 128 sayfadan ibarettir). Bu konuda günümüz Türkçesine düzgün çevrilmesinin de etkisi büyük. (İsmail Kayapınar beye bir selam olsun. Ve bir önce okuduğum Gulyabani’nin sadeleştiren Hacer Er hanımı da anmamak haksızlık olur) Dip notlar okumayı hafiften bölse de açıklamalar yerinde olduğu için gerekli diye düşünüyorum. Özellikle benimde okuma nedenlerimden biri olan o zamanki insanların neler düşündüğü, neler hissettiği gibi konularda bir hayli yardımcı oluyor.
Fikrîye hanım kocasını yeni kaybetmiş, tek çocuğu ile birlikte dayısının yanında yaşamaya başlamış bir kadındır. Yenge bu durumdan oldukça rahatsızdır. Bir an önce Fikrîye hanımı evlendirmek ister. Her ne kadar kendi kendine yetebileceğini söylese de sofrada iki tabak daha olması yenge hanımı düşündürür. Düşünün yıl 1912. Araya çöpçatan katarlar –romanda kılavuz deniliyor- ve bir talip çıkar ama ne talip. Necip Nefi Efendi adında 40 yaşlarında bir bey bulurlar. Necip Nefi Efendi ilk karısını yıllar önce kaybetmiştir. Sonra birkaç evlilik daha yapmıştır ama ilk karısının hayaleti yeni eşlere fırsat vermez. Ama bu durumu gelin adayından yani Fikrîye hanımdan gizlerler. İş tam oldu bittiye gelirken annesinin kadim arkadaşlarından biri gelir ve Fikrîye hanıma arka çıkar. Konuyu aydınlatmak için Necip Nefi efendinin ilk eşine gidip konuyu anlamaya karar verirler. İşte romanın bundan sonrası Necip Efendinin ilk eşi olan ve zamanına göre bilgili ve aydın biri olan Şevkiye hanımdan dinleriz.
Gerçek dünya ve gerçek üstü dünya arasındaki çatışmayı kah Şevkiye hanımdan kah babasından dinleriz. Garibim koca ise tam anlamıyla çaresizdir. Özellikle 21 ve 22. Bölümlerde olaya dahil olan ispirtizma cemiyeti reisiyle Şevkiye hanımın babası arasında geçen konuşmalar ilgi çekici.
Kısa rahat okunan bir kitap. Fazla vaktinizi almaz.
Notum: 7/10
Goodreads notu : 4,01/5
Gece rüyanıza girsin diye de şöyle bir resim bırakayım
A Haunting in Venice filmi çıkıyorken bende uyarlanan romanını okumak istedim. Uzun zamandır kitap okumamıştım bu vesileyle iyi bahane oldu. Kitap bir Agatha Christie kitabından bekleyeceğiniz her şeyi veriyor. 174 sayfalık bu kitap akıcı,sürükleyici ve bir çırpıda okunabilir. Okuması keyifli ve güzeldi.
Dinah Abla iyi bir cukka yolu bulmuş, adına Harry Potter yazınca direk scamlemiş bizi Üşenmedim inceledim, abla tutunca Narnia’sını falan da yazmış Türk Lokumu tarifi veriyor
Uzun zamandır elime bu kadar çöp bir kitap almamıştım. Hanımefendi Harry Potter evreninde geçen yemeklerin tarifini vermiş, ama evrende geçen normal yemeklerin tarifi bu. Yani biri okurken çilekli fıstık ezmeli dondurma nasıl yaparım diye merak etse herhalde her yerden ulaşır be ablacım, dondurma satanlar da öldüğü için nasıl bunu tadarım diye delirmiştik biz de.
Arada iyice aklımızla alay eder bir moda giriyor, çay demleme tarifi ya da kızarmış domates yapma tarifi falan da veriyor Harry Potter da içilen çayı canım çok çekti bak böyle demliyorlarmış babacım falan desem, baba evinden de kovuluruz maazallah .
Yazar hanım bazı sihirli ve muggle dünyasında karşılığı olmayan; lezzetini hayal gücümüz ile canlandırdığımız özel yemeklere kendini katarak bir tarif oluşturmuş olsa diyeceğim ki bir emek var, helal olsun. Ama düz yemek tariflerine sırf HP evreninde diye kitap yazmak falan… Neyse aşırı Potterhead ve evde yemek yapmaya aşık biri değilseniz gereksiz bir kitaptır, almayınız. Yalnız baskısı falan güzelmiş, kitaplıkta dekor olsun diye almak isteyen Potterhead leri de yargılayamayız, onlar da alabilir . Ben zamanında saçma sapan bir indirim kombosuyla 20 lira civarı bir fiyattan almışım ama kitabı elime aldıktan sonra o paraya bile acıdım .
Ya sormayın o kurbanlardan biride benim eşim dolayısı ile. Kendisi Harry Potter hayranı. Üstünde Harry Potter deseni olan poşet görse alıyor malesef ve evet bu kitaptan bizde de var tabiki
Bu kitaba long pozisyon almış gibi düşünerek kendimizi avutalım hocam. Baskısı illa ki biteceek, ama potterhead ler bitmeyecek 10 sene sonra falan kara sahaf borsasına düştü mü gelsin paralar .
İlk kitabı bir süre önce okumaya başlayıp daha sonra ara vermiştim. Aslında çok beğenmiştim ama kişisel sebeplerle devam edememiştim. Geçen gün elime alıp şöyle birkaç sayfa okuyayım derken 2-3 günde kitabı bitirdim. Kitap inanılmaz sürükleyici. Ayrıca bazı kısımları o kadar iyi ki nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Sosyoloji, tarih ve temel bilimlerle o kadar güzel harmanlanmış kısımlar vardı ki, 3 ayrı hikaye okur gibi katman katman açılan bölümler vardı. Yazar bunun ayarını çok güzel yapmış ve normalde bilimkurgularda bölümler arası geçişler lineer olmadığı zaman anlatımda aksama riski doğmasına rağmen yazar çok iyi bir anlatım gücüyle bunu iyi dengelemiş. Tek sıkıntım, bazı yerlerde özellikle günümüzde geçen olayların çok hızlı ve özet olacak düzeyde anlatılması oldu. Kitabın ilk yarısında bazı yerler çok iyiyken bazı yerler de anlatım açısından biraz zayıftı ama ikinci yarı itibariyle yazarın sanki yazdığı kitapları kronolojik olarak okurken yaşadığı gelişimi okurcasına anlatımda bir gelişim olduğunu fark ettim. İlk yarıda karakterlere dair çok fazla bir şey göremez, bazı yerlede çok iyi diyaloglar okurken bazı yerlerde vasat diyaloglar okudum ama ikinci yarı itibariyle çok tıkırında gitti anlatım. Ufak tefek buna dair ritim problemleri olduğunu hissetsem de belki de bir 100 sayfa daha detaylı okusam bu kitaba benden tam puan giderdi, diye düşündüm. Çok çok rahat okunan ve sürükleyici bir kitap olmasının yanında oldukça da zengin bir hikayeye sahip. O kadar ki çok uzun zamandır bir bilimkurgu okurken bu kadar heyecanlanmamıştım. Güne okuduğum kitaptaki hikayenin devamında ne olacak acaba diye başladığım çok az olmuştur. Bu, öyle bir kitaptı.
Her zamanki gibi ezilen, fakirlikten beli kırılan, ağaların veya güçlülerin zulmüyle inleyen Anadolu insanının bir öyküsü. Özellikle ağa zulmüne isyan edip dağa çıkan Memed’ in hikayesi. Çukurova ve yöresindeki insanların yaşamına ışık tutuyor. Güzel bir hikaye anlatıyor. Ancak okuduğum ilk Yaşar Kemal hikayesi olan Yılanı Öldürseler’ de de söylediğim durum bu kitap için de geçerli oldu benim için: Yazım, anlatım tarzı beni sarmadı. Yılanı Öldürseler’ de olduğu gibi bunda da bir türlü hikayenin içine dahil olamadım hikayesi hüzünlü, dramatik ve epik olmasına rağmen. Yine de ikinci ciltten devam edeceğim.
PAŞA’NIN ROTASI
Epeydir kitap yorumu yapmıyordum, bu kitaba kısmetmiş Kitabı kısa sürede okuyup bitirdim, büyük bir keyifle okudum. Her sayfasında güzel bilgiler ve resimler vardı. Sanırım tek bir resimsiz sayfa yoktu. Kesinlikle alıp okumanızı tavsiye ederim. Fiyatı da bu baskı kalitesine ve içerik kalitesine göre oldukça makul.
Okuduğum ilk Bukowski kitabı oldu. Yazar hakkındaki bilgim oldukça sınırlı ve yüzeyseldi. Sadece kadınlar ve cinsellik üzerinde çok durduğunu biliyordum diyebilirim. Kitaba sıfır beklenti ile başladığım ancak fazlasıyla şaşırdığımı belirtmeliyim.
Ahmet Rasim’in eseridir. İlk olarak 1924 yılında yayınlanmıştır. Okuduğum örnek 1980 baskısı. Öncelikle dilinin çok ağır. Türk Edebiyatının Tanzimat sonrası dönemini birinci ağızdan anlatıyor. O dönemin yazar şairlerini kendi anılarından yola çıkarak bize aktarıyor. Kitabın sonuna ekledikleri indekse bakarsanız yüzlerce kişiden ve onlarca dönem şairi, yazarından bahsedildiğini görürsünüz. Kendi türünde yani anı kitaplarında önemli olduğunu düşünüyorum. Okumanızı tavsiye eder miyim? Edebiyata özellikle Cumhuriyet öncesi edebiyata meraklıysanız okumalısınız diyorum.
Zaman Çarkı’na verdiğim ‘kısa’ ara uzadıkça uzadı. Tekil fantastik bir şeyler okuyayım diye bakınırken neden Cosmer’e giriş yapmayayım dedim.
Kendimi denemek amacıyla İngilizce başladım gayet rahat gidiyor. Sözlük ihtiyacı duymuyorum ancak kaçırdığım bir entrika olmaması için bazı paragrafları Türkçe’si ile karşılaştırıyorum. Ooo süper doğru anlamışım aferin bana deyip devam ediyorum. Bu şekilde 9. bölüme kadar geldim.
Henüz tam ısınamadım karakterlere birbirimizi tanıma aşamasındayız.
‘Elantris şöyle görkemliydi böyle muazzamdı’dan başka bir şey okumadık şimdiye kadar. Tamam çok güzeldi anladık diye göz deviresim geliyor. Kitabın daha çok başlarında olduğum için bu bir problem değil şimdilik. Aslında 3 ana karakter birer kere ‘Elantris bir zamanlar çok güzeldi’ diye düşününce biz üç kere okumuş oluyoruz. Herneyse çok önemli bir nokta değil.
Brandon Sanderson’dan daha önce Ritmatist ve Steelheart’ı okumuştum. İkisini de beğenmedim Bakalım bu yolculuk bizi nereye götürecek.
Üşenmedim inceledim, abla tutunca Narnia’sını falan da yazmış Türk Lokumu tarifi veriyor 
ve evet bu kitaptan bizde de var tabiki 
Bakalım bu yolculuk bizi nereye götürecek.