@MelihAntepli ve @birisi43 benim yorumumu çok dikkate almayın lütfen. Belki siz beğeneceksiniz. Beğenmezseniz o zaman dikkate alabilir forumdaki arkadaşlar.
Kitabı ben de okudum. Maalesef haklısınız.
Aynı fikirdeyim ama Kent çok hoşuma gitmişti.
Okumak isteyen arkadaşlar Cliford Simak’a Kent ile başlarlarsa daha çok zevk alırlar.
Kent’i ben de çok sevmiştim. Belki simak da tıpkı PKD gibi kısa öykülerde çok iyidir. Ara İstasyon da çok daha iyi olabilirdi.
Olmaz. Sen eleştirdiysen doğrudur, beni ilgilendirmez almam
Ben Ara İstasyonu da sevmiştim ama Kent’in yanından geçemez.
Alfa’nın bu kitabı basacağı yok. En iyisi ufaktan başlamak dedim ve Midnight Meat Train isimli öykü ile başladım kitaba ( ilk öykü Books of Blood aslında). Bu öykü aynı zamanda filme de uyarlanmış öyküyü okurken yıllar önce izlediğim filmi tekrar izlemiş gibi oldum. Toplamda 6 kitaba yayılı 30 öykü var. Her güne bir öykü diyerek bu ay bitiririm umarım.
Okuduğum bir diğer öykü kitabı Clarke’ın toplu öyküleri kitabında çok enteresan şeyler oluyor şu an. White Hart isimli bir barda takılıyorum iki gündür ve Callahan’ın Yeri’nin nereden geldiği belli oldu. Harry Purvis palavra sıkma konusunda işi başka bir boyuta taşıdın reis. Her öyküye inceleme yazsam yeridir ama spoiler vermeden yazmak çok zor oluyor benim için. Aldığım ufak notlarla bir şeyler çıkarıp bu işi başarabilirim umarım. Ay sonunda göreceğiz. Bu güzel kitabı bas lütfen @ithakiyayinlari bir gün mutlaka.
Bertrand Russell’dan okuduğum ilk kitaptı. Kitap, yazarın din, ahlak, ve cinsellik üzerine kaleme aldığı yazılarından oluşuyor. Bunun yanında bir de New York Üniversitesi tarafından kendine verilen bir koltuğa geçmesinin karşıt görüşlere sahip kişilerce nasıl engellendiğini anlatan güzel bir bölüm de var.
Kişisel olarak kitabı yorumlayacak olursam; genel olarak evet beğendim ama argümanlar hakkında daha çok okumam gerektiğini anladım. Bazı yerleri ciddi anlamda kavrayamadım. Ama çoğu yerde yazar açıklayıcı davranmış. Özellikle cinsellik ve çıplaklık hakkındaki görüşleri çok fazla tepki çekmiş. Bu yüzden daha fazla B. Russell okumalıyım diyorum kendi kendime. Çünkü anlaşılması zor bir kalem Russell.
7/10
Gökcan Şahin’den okuduğum ilk kitaptı ama son kitap olmayacak. Yazarın sade anlatımı ve sonlara doğru hikayeyi başka noktalara taşımasını oldukça yerinde buldum. Özellikle kitabın ilk yarısında biraz korktum ama kalan kısımlar bu korkumu yersiz bıraktı. Ufak bir gezegenler arası yolculuğa çıkmak istiyorsanız Enceladus Kıyameti tam size göre. Ayrıca kitapta yer alan bazı noktaların günümüz Türkiye’siyle olan benzeşimi dikkatlerden kaçmayacak kadar belirgin.
Neden 7 puan verdiğime gelirsek; böylesine bir konu ve karakter bolluğu bence daha uzun bir kitapta yer almayı hak ediyordu. Kısacası tadı damağımda kaldı. Elbette final serinin devam edeceğini işaret ediyor ama ilk kitap da olsa daha detaylı bir evren bekliyordum.
7/10
Steelhearth :
Kitap klasik Sanderson eseri gibi çok hızlı başlayıp sonra vitesi bosa alıp devam ediyor. Yarattığı evren bildiğimiz kahraman evrenlerinin tersine anti kahraman sistemi mevcut. Kahramanların güç sistemleri fena değildi. Sadece şunu söylemek istiyorum kitap ile ilgili;
Kitap the Boys dizisi ile genel konseptte aynı. Yani hangisi ötekine telif atar bilemedim
David Coperfield :
Çok tek düzeydi. Merak unsuru olmadan duz bir ilerleyişi olduğu için çok okuma isteği olmadan elimde süründü diyebilirim.
Herkese iyi okumalar.
Sürükleyicilik açısından bitmeyen savaş’ın gerisindeydi ancak anlatımı, karakterleri, söyledikleri çok güçlüydü.
Hele sonu… O nasıl bir bitirişti ya, tüylerim diken diken oldu.
Kapak kitaba uymamış…iyi bayramlar.
Adrian Tchaikovsky - One Day All This Will Be Yours
Tamamen benden kaynaklı olarak çok uzun sürdü. Adrian abi yine güzel iş çıkarmış. Anlatımına bayılıyorum adamın. Ne yazarsa yazsın biraz karanlık, karakterlerin içinde ortaya çıkmaya hazır bir kötülük var ve bunu okumak çok keyifli. Novellayı okumayı düşünenler spoilerı açmasın lütfen.
Hikaye zaman yolculuğu ve sonuçları üzerine. Her savaşı bitirecek son savaş çıkar ve zaman gezgini savaşçılar işleri öyle bir hale sürükler ki uzay-zaman dokusu parçalanır. Kalan son stabil zaman diliminde ise ana karakterimiz yaşamakta ve oraya gelen diğer zaman gezginlerini öldürerek onların geldiği yere gidip zaman makinesini asla icat edememelerini sağlamaktadır. Ta ki bir gün gelecekten gelen ziyaretçileri olana kadar.
Kısa ama lezzetli, bilim kurgu yönü pek güçlü olmasa da okuması keyifli bir hikaye anlatıyor Adrian abi. BK severlere gönül rahatlığıyla tavsiyemdir.
8/10
Yukarıdaki görseldeki olay Arthur Clarke’ın toplu öyküleri kitabındaki Critical Mass adlı öyküsünde geçiyor. Güzel zamanlarmış olayın olduğu zamanlar. Bu arada kitaptaki hikayeyi anlatan kurgusal karakter Harry Purvis’i dinleyenler arasında John Wyndham da var. Güzel bir ayrıntı.
İlgili bölüm.
“This is perfectly ridiculous!” said French.
“Before we know where we are, those fools will have started a panic and there’ll be hell to pay.”
‘I knew what he meant. Someone would tell the police: cars would be diverted away from Clobham; the telephone lines would be blocked with calls —it would be like the Orson Welles “War of the Worlds” scare back in 1938.
Perhaps you think I’m exaggerating, but you can never underestimate the power of panic. And people were scared, remember, of our place, and were half expecting something like this to happen.
Bir de şöyle küçük bir kıssa var öykünün içinde aşağıya bırakayım.
‘I remembered an incident that’s always struck me as one of history’s most ironic jokes, and began to wonder if something of the same sort might not be happening now. There was once a volcanic island in the Far East, with a population of about fifty thousand. No one worried about the volcano, which had been quiet for a hundred years. Then one day, eruptions started. At first they were minor, but they grew more intense hour by hour. The people started to panic, and tried to crowd aboard the few boats in harbour so that they could reach the mainland.’
‘But the island was ruled by a military commandant who was determined to keep order at all costs. He sent out proclamations saying that there was no danger, and he got his troops to occupy the ships so that there would be no loss of life as people attempted to leave in overloaded boats. Such was the force of his personality, and the example of his courage, that he calmed the multitude, and those who had been trying to get away crept shamefaced back to their homes, where they sat waiting for conditions to return to normal.’
‘So when the volcano blew up a couple of hours later, taking the whole island with it, there weren’t any survivors at all…
Steven Erikson - Malazan Yitikler Kitabı 1: Ay Bahçeleri bitti.
Kanlı, bıçaklı, entrikalı, büyücülü, efsunlu, ejderhalı, suikastlı, epik, fantastik bir maceraydı.
Kapıların Dışında-Wolfgang Borchert
Etkileyici bir eserdi. Kitabı -daha doğrusu oyunu- pek objektif değerlendiremeyeceğimi düşündüğümden puan vermekten kaçınıyorum ama verecek olsaydım o puan 8+/10 olurdu. (“+” etkileyici olduğu için.)
Oyunun konusu savaştan sonra evine dönen bir askerin sefaleti ve umutsuzluğu etrafında şekilleniyor. Yazar bu konuyu iğnelemeleriyle (daha çok bıçaklamalarıyla), cehennem kuyusundan kara mizahıyla ve kendi deneyimleriyle öyle bir yoğuruyor ki artık okuyucunun okuduğu şey bir oyun metni olmaktan çıkıp en berbat gerçekliğe dönüşüyor. Bu gerçeklik de yazarın çaresizliğinin somut bir belgesi olarak okuyucuyla buluşuyor.
Önemli Not: Oyun, yazarın hayat hikayesiyle gerçekten anlam kazanıyor.
Tavsiye eder miyim? Kesinlikle ederim. Kime? Herkese.
Teşekkür: Kapıların Dışında’yı kitaplığımın unutulmuş köşelerini karıştırırken şans eseri buldum. Kitabı @sultiderler 'in bu yazısından görüp sonra okumak üzere kenara ayırmışım. Kendisine -bu kitapla tanışmama vesile olduğu için- teşekkür ederim.
Rica ederim ne demek Yazımı okuyup beğendiğiniz için de ben teşekkür ederim asıl
Kapıların Dışında’yı okuyup etkilenmenize pek sevindim, zaten beğeni kaygısıyla kaleme alınan bir kitap değil. Çünkü asıl niyeti okurları derinden sarsmak. Ayrıca kısa incelemeniz için de teşekkürler, bu kitabı gündeme taşımanız birçok kişinin okumasına vesile olabilir.
Bana ilk kitap ağır geldi ve devam etmedim. Bazen diyorum bir kez daha mı şans versem ama gözümde büyüyor. Buraya yazıyorum belki birileri beni gaza getirir diye
İşler iyice karmaşıklaşıncaya kadar sabredebilirsen sonrasında meraktan okumaya devam ediyorsun. Evet ağır denebilir çünkü başlar başlamaz üstümüze çuval dolusu şey atıyor yazar. O yüzden sıkılmak da olasılık dahilinde.
İlk kitap yazarın acemilik kitabı; yazar “Acaba okuyucu bunu sindirebilir mi?” demeden birikmiş tüm hayal gücünü sayfalara boca etmiş. Haliyle insan ilk başta okuyunca "Bu Ne?!’ oluyor. Devamı güzel ama, hem de çok güzel. Sadece yazara biraz alışmak gerekiyor.
Alışma evresinde kendinizi evreni anlamaya çok zorlamayın, yazar soru işaretlerini yaklaşık 97529847298457298475 sayfa olan devam kitaplarında açıklıyor.
Not: İlk dört kitabı okudum.