Benim de merak ettiğim ve ilgimi çok çeken bir kitaptı Butleryan Cihadı. Okuyanların çoğu kitabın zayıf olduğunu belirtiyor, baba Herbert’in yanına bile yaklaşamıyormuş.
Şu anda yeni çıkan bir şiir kitabını okuyorum “Aykut Güngör - Kiremit Tepeler” 110 sayfalık kitabı keyfini çıkararak 3 gün içerisinde bitirdim. Kitapta kullanılan dil, kendine has tarzı olması özellikle hoşuma gitti özgünlüğü seviyorum. Yazar sadece duygu ve düşüncelerine yer vermemiş birçok toplumsal konuya da şiirlerinde yer vermiş. Memleketimizin insanı, onların sahip oldukları duygular, yaşanılan acılar ince ince işlenilmiş. Eser çekilen özlemleri, geç kalınmış adaleti, yeni doğmuş bebeğin parmak boğumlarını, güneşte kızaran portakalları, masumiyeti, acıyı ve nicelerini okuyucuya tanıklık ettiriyor… Oldukça mutluluk verici yer yer hüzünlü olsa da keyifli bir okuma deneyimini kesinlikle karşılamakta okuduğum için çok mutlu olduğum bir eser. Tüm şiir sevenlere tavsiye ediyorum.
Bu kadar kötülenmişse daha da merak ettim Seriyi tamamladıktan sonra göz atacağım sanırım.
Frank Herbert gibi bir performans zaten beklemiyorum, o adamın kafasına yaklaşmak çok zor.
Jack London - Kızıl Veba bitti.
Jack abimizden kıyamet sonrası bir hikaye. Bu türün öncülerinden bir kitap. Dünyada bir salgın başlar ve neredeyse insanlığın sonu gelir. Bir abimiz de bize olayların nasıl geliştiğini anlatır.
Depresyon hakkında mükemmel bir kitaptı. Hikayeleştirilerek depresyonun sebepleri ve çözüm yollarını çok Güzel açıklamış. Birçok sebep ve birçok vakayı detaylı incelemiş. Benim gibi bundan mustariplerin okumasını tavsiye ederim.
Iron Prince - Stormweaver #1
Iron Prince bitti. Okuduğuma bir miktar pişman oldum çünkü 3. kitap henüz çıkmadı ve devam etmek istiyorum!
Hikayemiz klasik bir “güçsüz kahramanın azim ve çabayla güçlenmesi” hikayesi. Ama ufak bilgi kırıntıları sayesinde serinin 3 kitaptan muhtemelen fazla olacağını, çünkü Ender’s Game tadında bir dövüş/savaş okulu etrafında dönen hikayenin yanısıra aslında tüm insanlığı etkileyen büyük bir savaş yaşanmakta olduğunu da öğreniyoruz.
Archon denen bu uzaylı ırktan “esinlenilen” bir teknoloji sayesinde CAD (Combat Assistant Device) denen gelişime açık silahlar yapmış insanoğlu ve kaybetmek üzere olduğu savaşa yeniden ortak olmayı başarmış. Ordunun en büyük gelir kaynağı ise CAD kullanıcılarının arena ortamında yaptığı dövüş turnuvalarının izlenme gelirleri. Ordu SCT’ler (Simulated Combat Tournament) sayesinde hem para hem de reklam ve özendirme yoluyla dolaylı insan gücü kazanmanın yolunu bulmuş.
Astra sisteminde yaşayan Reidon Ward’un (Ward:Gözetim/Koruma, bir şeyler çağrıştırıyordur diye düşünüyorum. ) en büyük hayali bir SCT dövüşçüsü olmak ama önünde ufak bir engel var; kendisi maalesef fibrodisplazi hastası ve yaşıtlarına göre oldukça çelimsiz ve ufak tefek. CAD seçmelerine yine de katılıyor ve nasılını açıklamayacağım bir şekilde testleri geçerek CAD’ine kavuşuyor. Ardından Astra sistemindeki en prestijli savaş enstitüsü olan Galens’e yine spoiler içeren sebeplerle seçiliyor ve maceramızın girizgahı yapılmış oluyor.
Elit bir okulda hemcinslerinden fazlasıyla güçsüz ve elinde sadece ve sadece sarsılmaz bir azmi olan bir gencin çabalarını okuyoruz sonrasında. Arkadaşlık ilişkileri ve hafif bir romantizm soslu hikayemiz ilk üçte birlik kısımdan sonra ivme kazanmaya ve ilginçleşmeye başlıyor. Tempo bir yerden sonra neredeyse hiç düşmüyor ve ait olduğu progression türüne yaraşır bir hızla ilerliyor.
Çerezlik bir seri olduğunu ve sadece keyifli zaman geçirtmeyi vaat ettiğini unutmayarak çok beğendiğimi belirteceğim. Sanırım YA olarak da değerlendirilebilir ama romantizm geri planda ve kesinlikle çok az yer kaplıyor. Bu türe ilginiz varsa mutlaka şans vermelisiniz.
Puanım 9/10
Cradle vs. Iron Prince?
Tabiki de Cradle. Ama bu seri de oldukça hoşuma gitti. Senin de seveceğine eminim diyebilirim.
Osamu Dazai - İnsanlığımı Yitirirken bitti.
Osamu abimizin otobiyografik kitabı. Kendini toplum dışı gören, topluma giremeyen, kendini başarısız gören, intihar etmeye çalışan vb. ruhsal sorunlarla boğuşan Osamu’ nun hayatı. Hüzünlüydü.
Daisy Miller’i İletişim’den okuyup beğenmiştim. Son Derece Tuhaf Bir Durum ve Aspern’in Mektupları sonrası bu kitaptaki 3 hikâyeyi okuyup kitabın raf durumunu tespit etmek istedim. Biri meta olmasına karşın, beni sarmadılar. Başka James kitaplarıyla devam etmek üzere, kendisiyle vedalaşıyorum.
Raf Ömrü: Yerini muadiline bırakıyor.
Öncesinde rıhtımda okuyan var mı diye bilgi almak için sormuştum ancak burada okuyan kimse olmadığı için sanırsam, cevap alamadım. Kontrol ettiğimde 1000Kitap uygulamasında da yalnızca üç okurunun olduğunu gördüm
Kitaba geçecek olursam bu kitabı okuma amacım, farklı bir amaç doğrultusunda, Saint Germain Bulvarı ve Paris hakkında bilgi edinmek istemem. Nitekim istediğim türden bilgileri fazlasıyla çok çok çok güzel bir şekilde elde ediyorum.
Deneme türündeki bu eserde Boris Vian bizleri Paris’ e, Saint Germain - des - Pres’ in “varoluşçu” larını, dönemin kayda değer olaylarını ve Sartre, Picasso gibi önemli isimlerin ve daha fazlasının yaşadığı bazı olaylar ile bölgedeki mekanları bizlere anlatıyor. Bolca gazetelerden, köşe yazılarından alıntı okuyoruz ve o zamanın gazetelerinin Sartre’ ye saldırmasını, Sartre’ nin gençleri iyi ya da kötü nasıl etkilediği, yeraltı kulüpleri, kafeleri, lokantalar ve çeşitli müzikleri, dansları vs. ile çok yönlü bir anlatım sunuyor bizlere Boris Vian. Henüz 80 küsür sayfada olsam da biraz internetten de destek alarak kitapta bahsi geçen kişiler hakkında araştırma yapıyorum ve çeşitli bilgiler öğreniyorum. Çok heyecanlı gidiyor açıkçası. Bu arada başlangıçta biraz alışamasam da Boris Vian’ ın mizahi dili sonradan çok hoşuma gitti. Belki ben biraz dönemin Fransa’ sına, özellikle Saint Germain des Pres’ e ilgi duyduğum içindir, bilemiyorum ama bu kitabın yalnızca “3” okunmayı da haketmediğini düşünerek farklı bir bakış açısı katması açısından sizlere de önerebilirim.
Şunu da eklemek istiyorum, çok fazla kurgu dışı deneyimim olduğunu söyleyemem ancak bundan sonra kurgu dışı kitaplara da açık olacağımı söyleyebilirim.
Carl Sagan’ın yazdığı son kitap. Nükleer silahlar, Küresel Isınma, Kürtaj ve zararlı gazlar dahil birkaç konu hakkındaki uyarıcı yazılarından oluşuyor kitap. Ben hepsini büyük bir merakla okudum. Diğer kitaplarında değindiği bazı konulara değinmiş olsa da içinde beni aydınlatan çokça bilgi mevcut.
8/10
Agatha Christie - Doğu Ekspresinde Cinayet bitti.
Okuduğum ilk polisiye roman. En ünlülerinden bir tanesi. Beğendiğimi söyleyebilirim. Ününü hak ediyor. Kitabın en güzel tarafı tabii ki sonda her şeyin bir çözüme ulaştırılması. Tahminim tutmadı, katili(!) tahmin edemedim.
Dan Brown’dan yine akıcı, meraklandırıcı ve şifrelerle dolu iyi bir kitap. Her türlü şifreyi çözen bir makineniz var ve bir gün çözülemeyen bir şifre ortaya çıkar. Fakat kitabın konusu arka kapak yazısından çok daha derinlere iniyor. Bazı yerlerinde sizi ters köşe yapmayı da biliyor.
Kitabın son sayfasındaki şifreyi de İngilizcesinden okumuş olsaydım 1 dakika içinde çözmüş olacaktım ama Altın Kitaplar yine bir işin içine etmiş. Bari şifreyi çözmek için orijinal metne göre hareket etmelisiniz uyarısı konulsaydı.
8/10
Jane Austen - Emma bitti.
Kitap on dokuzuncu yüzyıl İngilteresi’ ndeki evlilik ve sosyal statüyü hicvediyor.
Emma adındaki arkadaşımızın yaşadığı çevredeki çöpçatanlık işlerini konu ediniyor. Emma uygun gördüğü insanları birbirleriyle evlendirmeye çalışıyor. Ancak bunu beş yüz sayfa boyunca yapıyor ve beni sıkıyor. Belki yüz yüz elli sayfa olsa eğlenceli olabilirdi ama beş yüz sayfa? Söylemiyorlar ama beş yüz sayfa sonunda bence olan zavallı Harriet’ e oluyor.
Yukito Kishiro - Savaş Meleği Alita - Cilt 6 bitti.
Alita’ nın yolculuğu kaldığı yerden devam ediyor. Aksiyon dozu yüksek bir cilt. Ayrıca şu manganın boyutları biraz büyük olsa ve daha detay görsek tadından yenmezdi.
Öncelikle Hüseyin Rahmi’den okuyacağım son kitap bu olmayacak demek istiyorum. Sıradan bir polisiye okuyacağımı sanmıştım ama Gürpınar beni çok şaşırttı. Cinayetin, aşkın ve gizemin felsefesini çok güzel işlemiş yazar.
Kitabın dili günümüze çok yakın olsa da hikayenin geçtiği dönemdeki dil de okuma hızımı zerre etkilemedi. Hatta birkaç kelimenin nereden geldiğini de öğrenmek ayrı bir tat kattı okumama. Fakat İthaki bazı kelimeleri açıklama zahmetine girerken bazılarına hiç dokunmamış. Muhtemelen dipnot kısmını kalabalık istemeyip onu da okura bırakmış. Pek dert değil.
Herkese tavsiye ederim.
8/10
ZÜLFİKAR’IN HÜKMÜ - SAYGIN ERSİN
Serinin ilk kitabını bitirdim. Oldukça akıcı, kendisini okutan bir kitap.
Konusu; Lokman Hekim dünyadaki kötülüklerle savaşmak için 7 kişiden oluşan Yedi Kartal diye bir ekip kurar. Bu ekip vampirlerle, kötü büyülerle, kötülüklerle çok uzun zamandır savaşır. Lokman Hekim’in bu ekibi ölümsüzdür. 50 yılda bir bir araya gelerek her birinde ölümsüzlük formülünün bir kısmı saklı olan parçaları çıkararak bir iksir yaparlar. Bu şekilde eğer 50 yıl geçip iksiri yapamazlarsa öleceklerdir. Tabi ölümsüzden kasıt zamansal, yoksa mermi gelir, bıçak darbesi yer vs ölüyorlar. Neyse çok teferruata girmiyim. Zülfikar kılıcı çalınıyor ve yine ekipten yani 7 Kartal’dan birisi kayboluyor, bununla da kalmıyor iksir zamanına çok az kala kimi kartalın emanetleri çalınıyor ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya geliyorlar.
Kitap oldukça güzel, bence bir şans verin.
9/10