Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Yüzeysel İnceleme)

Üzerine çok fazla yorum yapabileceğim bir kitap değildi. Çünkü kitaptaki öyküler daha önce basılan kitaplarda da vardı. Yalnızca ilk ve son öyküyü ilk kez okudum sanırım. Diğer öykülerin yanında 2 adet de şiir vardı.

Genel olarak Bradbury’nin Dinozorlar’a olan ilgisini resmediyor öyküler. Seride olmasa da olurmuş.

6/10

16 Beğeni

Çok dünya tarihi kitabı okudum ama bunun kadar akıcı, özlü, heyecanlı birine rastlamadım. Resmen insanlığın tarihini 500 sayfada kafama tam olarak oturttu. Herkese tavsiye ediyorum.

17 Beğeni

616P00o1CkL.SY46651MlKhkCtGL.SY466

Can Lacivert seride beğendiğim az sayıda öykünün yer aldığı kaynak kitapları toplayıp seriden toptan kurtulma planımı geçen sene hayata geçirmiştim. Şimdi sıra yavaş yavaş bu kitapları da okuyup diğer öyküleri eritmekte. İlk etabım okumanın en rahat olacağı kalem olduğunu düşündüğüm Jack London oldu.

“Çinago” vesilesiyle aldığım "Meksikalı"da o kitaptan iki öykü daha vardı (İstiridye Korsanlarına Baskın, Krala Bir Burun). Bu üçlünün evvelinde yer alan öyküleri Çinago kadar beğendim:

“Meksikalı”, devrim için para toplamak amacıyla boks maçlarına çıkan Rivera’nın şampiyon adayıyla maçını sinematik bir anlatımla önümüze seriyor. Bu öykü, yazarın diğer boks öyküleri “Olay” ve "Bir Dilim Biftek"ten olumlu yönde ayrılıyor. Şemsa Yeğin’in çevirisinin Cinemre’den aşağı kalır yanı olmadığını da söylemeliyim.

“Yalancı Nam-Bok” yine yerli geleneklerine yönelik güzel bir öykü, fakat onu takip eden “Lit-Lit’in Evlenmesi”, bir intikam hikayesine dönüşen "Bir Kuzey Macerası"nın ters yönünde, benzer bir başlangıçla yol alan dingin ve daha klas bir macera olmuş. “Dönek” sanıyorum London’un kendi yaşamından izler taşıyan bir öykü: Çok küçük yaşta çalışmaya başlayan oğul ve evde bakımlarını üstlendiği küçük kardeş ile anne, çalışma hayatının soğuk yüzünü tekrar gösteriyor bizlere. Vasat bulduğum iki öyküyü takiben kitabı kapatan “Çizgi’nin Güney Tarafı” ise, kentin yoksul (işçi sendikası) ve zengin (üniversite hocalığı) kısımlarında iki farklı hayat süren (maskeli) kahramanımızın iki farklı kadın ve iki farklı hayattan hangisini seçeceği sorusuyla ilerliyor. Peter Parker’a selam olsun.

İş Bankası’ndan çıkan “Bir Dilim Biftek” ise, tıpkı “İyi Köpekler, Kötü Köpekler” gibi tematik derlenmiş, içinde biri Meksikalı olan iki boks öyküsü yer alıyor. Kitaba ismini veren ikinci öykü, genç ve yaşlı iki boksörün karşılaşmasını hikayeliyor, son kısımlara kadar içine alamayışına rağmen güzel sonlanan öyküye tek başına basılan “Olay” da eklenip üç boks hikayesi tek kitaba sığdırılabilirmiş.

12 Beğeni

Prof. Dr. Harun Güngör - Türk Din Etnolojisi bitti.

Kitabın arka kapağında da belirtildiği gibi kitap ''Türk dini ile ilgili makale, bildiri ve çevirilerden oluşmaktadır. ‘’ Türklerin inandığı Gök Tengri, Şamanizm, Maniehizm gibi dinleri ve inanışlar ele alınmış ve bilgiler verilmiş. Yararlı bilgiler içeren okunası bir kitap. Konuyla ilgilenenler kütüphanelerine alsınlar.

:star: :star: :star:

13 Beğeni

Jose Mauro De Vasconcelos - Şeker Portakalı bitti.

Ününü hak eden hüzünlü, duygusal bir kitaptı.

:star: :star: :star:

11 Beğeni

Agatha kitapları arasında favorilerimden biri oldu Beklenmeyen Misadir. Tıpkı adı gibi beklenmedik bir sonla bitti her şey. Diğer kitaplarda olduğu gibi olaylar bir polis memuru ya da müfettiş sayesinde aydınlanmıyor. Bunun yerine katilimiz kendiliğinden ortaya çıkıyor. Okuması keyiyliydi.

8/10

16 Beğeni

Alfa’nın Bilim serisinden Tesadüfün Ötesi’ni okudum. Ön kapakta yazdığı gibi tesadüf ve şansa dayalı hikayelerin ardında yatan gizeme ve matematiksel istatistiğe değinen bir kitap. Kitabın ilk yarısı tesadüf ve şana kavramlarının insanın psikolojisi ve hayata karşı bakış açısı üzerindeki etkisine odaklanıyor. Kalan kısım ise çeşitli başlıklar altında sayısına bereket birçok tesadüfleri anlatan mini hikayelerden oluşuyor.

Bazı hikayeler tanıdıl film ve kişilerin başlarından geçtiği için okuması bayağı zevkliydi. Kitabında sonunda ise bu tarz tesadüflerin akla ne kadar yatkın olup olmadığını okurlara bırakıyor yazarlar.

Son olarak, ben de bugün yaşadığım çok çok daha olası bir tesadüfü paylaşmak istiyorum. Kardeşimin eğitim ödemesini atm (vakıfbank) üzerinden yatıracaktım ama atm sorun çıkardı. Ödemeyi de bugün kesin yapmam gerektiğinden işe geç kalmak pahasına daha uzak bir atm’ye gitmem gerekiyordu. Tabana kuvvet diyecekken aynı atm’den işlem yapmaya bir dolmuşçu geldi. Atm bozuk mu değil mi derken 30 saniyeden parasını çekti ve beni de en yakın atm’ye yakın bir yerde bıraktı. İkinci atm’de de işyerinden bir abiye denk geldim. O da para yatırmak için oradaymış. Parasının yarısını yatırdı yarısını yatıramadı. Ondan sonra da başkası hemen para çekme işini hallletti. Sıra bana gelince atm yine arıza verdi. Kısacası parayı yatıramadım ve işe doğru yol aldım. Dönüşte de beni atm’ye yakın yere bırakan abiyi yolda tekrar gördüm. :joy:

Kitaba puanım 7/10

13 Beğeni

41naIZpY5qL.SY445_SX342

Kitapta bahsettiği üzere, Hemingway’in çeşitli kitaplarda, mektuplarında kaleme aldığı bölümler birleştirilerek tematik halde başlıklara tasnif edilmiş. En sevdiğim bölüm elbette diğer yazarlar hakkındaki görüşleri idi, Nabokov’un öfkesinin aksine, onda saklamadığı egosu ön plandaydı, övgüsünden bir şey eksiltmiyordu. Diğer bölümlerde en çok göze çarpan fikirler, savaşın konu bakımından en zengin olgu olduğu, bu dönemi yaşamış kalemlerin daha şanslı oluşu, çokça kelime sildiği, bildiklerini "buzdağı"nın altında saklamasının metne engel teşkil etmediği, okurun bunu tamamlayacağını düşündüğü, bol bol seviştiği, hatta isim verdiği, Fitzgerald’a bir baba, ağabey gibi öğüt verdiği, günlük disiplini şart koştuğu vb. En sevdiğim birkaç söylemini de aşağıya bırakıyorum -ki en sevdiklerim diğer başka söylemlerle örtüşenler oldu:

Heybetli şeylerden kaçın. Destansı şeylerden uzak dur. Muhteşem büyük tablolar yapan herkes muhteşem küçük tablolar da yapabilir. Maxwell Perkins’e, 1932. (S.93)

Bu söylem, Hitchcock’un Ingrid Bergman için Truffaut’a söyledikleriyle birebir örtüşür. Arşivimden bulursam bir zaman eklerim.

İyi yazarların sıralaması olmaz. (S.109)

Hayatta olan çoğu yazar aslında yaşamıyor. Onların ünleri, her dönem bir yeteneğe, tamamıyla anladıkları ve överken kendilerini güvende hissettikleri birilerine ihtiyaç duyan eleştirmenlerin eseri; ne var ki, bu uydurulmuş yetenekler, öldüklerinde yaşamayacaklar. (S.153)

  • Üniversitede yazmayı bu şekilde öğretmiyorlar insana.
  • Onu bilemem. Ben hiç üniversiteye gitmedim. Eğer o aşağılık herif yazmayı becerebilseydi üniversitede yazma dersleri vermesine gerek kalmazdı. (S.154)

Eleştirmenlerin önce üzerinize birtakım etiketler yapıştırıp öyle olmadığınızı görünce de sizi olduğunuzdan farklı görünmekle itham etmek gibi bir alışkanlıkları var. (S.157)

Bu son söz de günümüz sosyal medyasını ve kendisinden sonra da devam eden kitle davranışını özetliyor.

13 Beğeni

Alexandre Dumas - Siyah Lale bitti.

Çok iyi bir hikayesi olan, heyecanlı ve akıcı bir kitaptı. Kısa zamanda kendisini okutturmayı başardı. Çok güzeldi.

:star: :star: :star: :star:

11 Beğeni

Bora Chung - Lanetli Tavşan bitti.

İçinde birbirinden karanlık/kasvetli/garip on öykü barındıran bir kitap. Öykülerin türleri değişiyor: Korku, gerilim, bilim kurgu, fantastik. Öyküler ortalama. Öykülerin konuları değil de işlenişleri ve belki de anlatmak istedikleri güzel diyebilirim.

:star: :star: :star:

11 Beğeni

Alexandr Sergeyeviç Puşkin - Maça Kızı - Mısır Geceleri bitti.

İki öyküden oluşuyor. İlki - Maça Kızı - güzel bir öykü. İkinci hikaye ise Puşkin abimizin terki diyar etmesi sebebiyle tamamlanamamış yarım kalmış. Tamamlanmış olsa muhtemelen o da güzel olacakmış gibi duruyordu.

:star: :star: :star:

5 Beğeni

Aradığımı bulamadım. Bilgi veriyor ama sonuca bağlamıyor. Cumhuriyet tarihi hakkında kitap önerisi olan varsa duymak isterim

4 Beğeni

Memduh Şevket Esendal - Ayaşlı ve Kiracıları bitti.

Kelimelerle resim çizilmiş olan bir roman. 1930’ ların Ankara’ sında bir apartmanda yaşayan insanları ve yaşayışlarını anlatmış. Karakterler çok iyi anlatılmış. Akıcı bir üslubu var. Romanın nasıl bittiğini anlamıyorsunuz. Gerçekçi bir roman da diyebiliriz. Pek fazla romantize edilmiş şeyler yok. Okurken istemsizce aklıma Bizimkiler dizisi geldi. Tabii daha karanlık versiyonu. Övgüyü hak ediyor.

:star: :star: :star: :star:

11 Beğeni

Klasik bir Dan Brown kitabı. Okurken sıkılmıyorsunuz. Din ve bilimin iç içe geçtiği bir hikaye ama daha çok dini semboller ve içerikler ön plana çıkıyor. Kahramanımız Langdon da bu karmaşanın içinde kayıp kelimeyi ya da sembolü açığa çıkarıyor istemeden de olsa.

Mal’akh karakterinin olduğu bölümler harikaydı. Ve tabii hikayenin sonlarına doğru ortaya çıkan sır beni çok etkiledi. Fakat sonrası biraz sündürülmüş gibi hissettirdi. Yine de okumanızı tavsiye ederim.

7/10

19 Beğeni

Daniel Defoe - Robinson Crusoe bitti.

Deniz tutkusu yüzünden baba sözü dinlemeyen Robinson abimiz denizlere açılır. Issız bir adaya düşer. Yaşam mücadelesi verir. Tamam yaşam mücadelesi veriyorsun anladık amma velakin sırf ilginç diye bazı zavallı hayvanları öldürmek de ne oluyor?

  • Aaa ne kadar ilginç bir hayvan. Tilkiye benziyor.
    BAMMM!
  • Mideme zararı olabilir. Yiyemem ben bunu.

Ayrıca bizim Robinsonla Cuma’ yı da anmadan geçmeyelim. :slight_smile:

:star: :star: :star:

11 Beğeni

Turgut Uyar - Göğe Bakma Durağı bitti.

‘‘Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar.’’

:star::star::star::star:

10 Beğeni

Bu ay okuduğum eserler hakkında düşüncelerimi birkaç cümle de olsa anlatayım dedim.

  • Cthulhu’ nun Çağrısı - H.P. Lovecraft

Howard Philips Lovecraft’ ı ilk kez Everest Yayınları’ nın Açıkhava dizisinden okudum. İnce bir kitap olmasına rağmen ağırdı ama bir o kadar da akıcıydı. Tabii burada “ağır” dan kastım korku edebiyatının bana biraz uzak gelmesi çünkü korkuyorum :slightly_smiling_face:. Eser aman aman korkutucu olmasa da bir ürpermedim değil.

Daha önce Dan Brown okumuş olduğumdan yazarın kalemini ona benzettim biraz. Kurgu dışında Lovecraft’ ı çok ama çok beğendim. Beni hikayeye devam ettiren de o çarpıcı anlatımıydı. Öyle ki Cthulhu adlı yaratığın gerçek olduğuna inananlar falan varmış ki bunun yazarın çok detaylı anlatımından kaynaklandığını düşünmekle beraber ben de bir sorgulamadım değil :grimacing:

Tüm bu övgülere rağmen belki ileride bir gün yolumuz yine kesişecek olsa da sanırım H.P. Lovecraft’ ı bir süre okumayacağım çünkü korkuyorum :slightly_smiling_face:.

  • Çıplak Ayaklıydı Gece - Ahmet Ümit

Uzun zaman önce yine ilk kitap okuduğum dönemde Ahmet Ümit’ in Patasana, Sultanı Öldürmek gibi birkaç kitabını okumuş hayran kalmıştım. O tadı bir daha alma ümidiyle polisiye türüne yine bir giriş yapayım ve kronolojik olarak Ahmet Ümit külliyatından zaman zaman okuma yapayım dedim. Nitekim tam olarak aradığımı bulamadım çünkü kitap kapağında dediği gibi “12 Eylül darbesine direnen insanların gerçek yaşamlarından çarpıcı öyküler” i anlatıyor. Polisiye türünde esintileri sezmiş olsam da önceki okuduklarımdan tamamen farklı bir eserdi. Bir Akdeniz Düşü, Ölümün Hükmü Yok!, Pezevenk, Gökyüzünden Yıldız Olmak öyküleri hoşuma gitti. Yine de siyaseti ve siyasetle ilintili şeyleri okumayı çok sevmiyorum.

  • Bir Ses Böler Geceyi - Ahmet Ümit

Diğer kitabıyla bir arada olduğu için okudum. Yine 12 Eylül ile ufak da olsa ilintili ama temel olarak Alevi inancına farklı bir bakış atan uzun bir öyküydü. Bu öykünün filmi de varmış, izlemeyi düşünmüyorum. Mistik öğelerle harmanlanmıştı ve ben fantastik, mistik şeylere ilgi duysam da pek benlik değildi. Kısacası yazarın ilk eseri olduğundan belki, beğenmedim. Bakalım Ahmet Ümit’ in diğer kitaplarında o eski tadı alabilecek miyim…

  • Yalnızca Çocuklar Uzaklara Bakar - Şükrü Erbaş

Şükrü Erbaş’ ın Kitap Günleri etkinliği kapsamında Maltepe’ ye geleceğini öğrenmemle beraber şairin daha önce adını duymuş olduğumu anımsadım ve gidip birkaç kitabını kısaca inceledikten sonra alıp kendisine imzalatabildim. Sağolsun kendisi tüm kitaplara güzel, farklı bir söz bırakarak imzasını attı :slightly_smiling_face:

Öncelikle şiir konusunda çok tecrübesiz olduğumu belirterek bu toyluğumla yorum yapmak istemediğimi ve arada şiir de okuyarak farklı bir bakış açısı geliştirmek istediğimi söyleyeyim. Şiirler kitabın adından da anlaşılacağı üzere çocuklar ve çocukluk üzerineydi. Şükrü Erbaş’ ın torunu Ciwan ile yaptığı konuşmalardan esinlenerek yazdığı şiirler de vardı kitapta. Ayrıca şairin kitabın sonuna yerleştirilmiş bir röportajdaki sorulara verdiği mütevazi cevapları okumak da oldukça hoştu. Çok beğendiğim birkaç şiiri: Tanrının Süt Kokan Fotoğrafı, Ben Sadece Ağlıyorum, Yenilik, Çocuk Bilir Bunu, İçimden Öyle Geliyor.

  • Öteki - Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

Dostoyevski’ den okuduğum üçüncü kitap oldukça zor geldi. Üzerine söyleyecek çok şeyim var ama tüm sözlerim eksik kalacak ve bu bir yüzeysel inceleme başlığı. Öncelikle bu kitapta henüz adı konulmamış, tanımı yapılmamış çeşitli psikiyatrik rahatsızlıkların hastanın gözünden tasvir edilmesini sağlayan muhteşem bir deha var karşımızda: Fyodor Mihayloviç Dostoyeski. 100. Sayfadan sonra uşak ile gelip giden mektuplarını olayını tam olarak anlayamadım ve beyin spazmı geçirdiğim için dönüp dönüp bir daha okudum o kısmı. Sonra Ulus Baker’ in “Anlamak zorunda değilsiniz!” sözleri kafamda yankılandı ve hikayeye devam ettim. Tam olarak memur Golyadkin’ in psikiyatrik hastalığını da anlayamadığımı belirtmem gerek. Şizofreni miydi, Disosyatif Kişisel Bozukluğu mu vardı yoksa hepsi miydi… Soru işaretleri oluşturdu.

İlber Ortaylı bir programda Tolstoy ve Dostoyeski hakkında konuşurken Dostoyevski için “insanlığın yazarı” demişti. Biraz hayatını ve eserlerini araştırınca ben de öyle düşünüyorum. Yine çok da acele etmeden Dostoyeski’ nin de külliyatını bitireceğim. Muhtemelen dört beş yılımı alacak ama yaşarsam otuzlu yaşlarımda bir daha dönüp külliyatını okumak gibi çılgınca bir fikrim de yok değil :ok_hand:

  • Martı Jonathan Livingston - Richard Bach

İkinci okuyuşum. Aradan yıllar geçti ama ilk okuduğumdaki o tadı yine aldım. Gerçekten çok güzel, anlamlı ve kısacık bir öykü. Herkese okumasını şiddetle tavsiye ederim.

7 Beğeni

41JlWmNG6RL.SY445_SX34231S4qAJu01L.SX342_SY445

Hemingway’in öneri listesinde yer alan Crane öyküleri için aldığım iki kitap; Zeplin’den çıkan Mavi Otel’de “tiyatral” haricinde göze çarpan bir hata göremedim ve bu öykü daha keyifliydi. Hemingway’in neden beğendiği belli: Atmosferi çok iyi geçiriyor okura Crane, olan bitenin etkisinden daha keskin “orada olmak” hissiyatını vermekteki başarı. Diğer kitabı basan Fihrist, indekste tökezlemiş: 7 bölümün ikisi dizinde atlanmış, birkaç da ufak hata var (Can ve İş’te olduğu kadar). Açıktaki Kayık, Crane’in kendi yaşadığı deniz kazasını öykülerken, belki de ilham verdiği İhtiyar Adam ve Deniz’in yazarı Hemingway ise, Marquez’in ilham kaynaklarından olacaktı ve o da bir başka gerçek hikayeyi Bir Kayıp Denizci ile bizlere aktaracaktı.

8 Beğeni

Öykü kitaplarıyla yüz güldüren Yüz Kitap’ın yüz aklarından Kuytu, kapağından işkillenen okurunu hemen ilk öyküde sıkıca kavrıyor. Zekice sonlanan öykünün bu en lezzetli son lokması, kitabın en büyük handikabı oluyor: Çünkü en iyiyi, geleneksel olanın aksine, en sona değil, başa koymuşlar. Takip eden öykülerde de beğendiklerim oldu ve genel olarak dengeli bir antolojiydi, sinemacı olmak hevesindeki Samanta Schweblin’in kendine örnek aldığı Haneke türünde rahatsız edicilikle kafayı bozmuş unsurlar yoktu -ki istense oraya varabilecek durumlar ziyadesiyle mevcuttu. Ucu açık öyküler mi yoksa sonuyla şaşırtmayı mı hedefliyor diye merak edenler için de, ikincisi, klasik olan diyelim.

En beğendiğim öyküler: Sessizlik, Yoldakiler.

Runner-up: Jübile, Efsane, Bone (Bronte), Precious, Bunny Clay’in Götürülüşü, Ormandaki Kulübede, Ceket, Galen Pike’ın Kefareti.

Kitapta 17 öykü var, son öyküleri görece daha zayıf bulduğumdan, dağılımdan yana dengesiz oldu kendi seçkim. Lakin Schweblin veya Yourcenar’ın aksine, Shirley Jackson gibi, kitaplığımda muhafaza etmeyi sürdüreceğim bir kitap. @periyodiknesriyat 'a tavsiye için tekrar teşekkür. Yayınevinden sırada William Trevorlar ve bulabilirsem Nevada var.

8 Beğeni

Aslında kitaptan haberim yoktu, filmini izlemek istiyordum ama kitabı olduğunu görünce önce kitabı okuyayım dedim. Henüz bitirmedim, aslında çok başlarda sayılırım. Ama kitap bana çocuklarla oturup bazı şeyleri konuşmanın ne kadar gerekli olduğunu tekrar gösterdi :joy: Gerçekten kafalarında fazlaca kurabiliyorlar ama aslında yapacağınız bir iki basit açıklama en azından endişelerini azaltabilir. Film ve kitap yorumlarında insanlar çocuğa sinir olmuş ama aslında bir hatası yok(çocukluk dönemindeyken tabi). Hata çocuğa doğru düzgün açıklama yapamayan yetişkinlerde gibi geldi bana.

14 Beğeni