Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Yüzeysel İnceleme)

Yeterince gelişmiş bir teknoloji, sihirden ayırt edilemez.
Arthur C. Clarke

8 Beğeni

12677639

5 Beğeni

Çok severim. Hatta yazarın magnum opusu olan Çakal kitabı da vardı bende, ama eskiden ödünç verdiğim birisi getirmedi. Sadece alttakiler kaldı. Dördüncü protokol kitabı da çok güzeldir.

8 Beğeni

7 Beğeni

Beklediğimden çok daha iyi bir kitaptı. Nükleer kıyametten sonra bütün Amerika teknolojiye ve şehirleşmeye düşman kesilmiş. Bir çocuk ise hala teknolojinin mübah olduğu bir yere varmak için kasabasından kaçıyor. Yazarı en çok takdir ettiğim nokta Arthur Clarke gibi yazarların yaptığı gibi teknolojinin insanlara ütopya gibi huzurlu bir yaşam vaadedeceği klişesine düşmeyip her iki yaşam tarzının da iyi ve kötü yönlerini göstermesi.

Çok orijinal bir konu bulmuşken siyasi entrikalarla fazla vakit kaybetmiş yazar. Her kabilenin farklı bir psikolojik hastalığa mensup Alfa M2 ayında paranoyaklar, şizofrenler, obsesif kompulsifler, depresifler ve daha niceleri bir çeşit düzen kurarak yaşamakta. PKD abimiz bu toplumlarin yaşamına odaklansaydı müthiş ilginç bir kitap olabilirdi ama olayların %75’i karısını öldürmeye çalışan bir adam hakkında. Bir sürü karakteri gerçekçi yansıtması güzel ama “vay!” dedirten bir sonu yoktu. Puanım 6/10

14 Beğeni

Mezarlık Kitabı’nda bebekken ailesi bilinmeyen bir sebepten öldürülen daha sonra mezarlıktaki hayaletler tarafından büyütülen Nobody Owens’ın maceralarını okuyoruz. Aslında kitap Bod’un hayatında dönem dönem yaşadığı olayların kısa hikayelerle anlatılması şeklindeydi. Son kısımda da ailesi ile ilgili olay çözüme kavuştu. Neil Gaiman’ın yazım dilini ve hikayelerini seviyorum. Favorim değil ama sevdiğim bir eseri oldu.

13 Beğeni

Beğenerek ve ilgiyle okuduğum bir kitap oldu. Zaman zaman sövdüm zaman zaman da şaşırdım. Ve en korkuncu da okuduğum her cümlede malum kişi ve türevlerinin nasıl yaşadıklarının daima zihnimde canlanması oldu.

Dolandırıcılık, hırsızlık, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ve daha birçok pislikten gelen paranın nasıl aklandığı, harcandığı ve korunduğunu gösteren çarpıcı bir eser. Yazarın araştırma sürecinde evinden ayrı kalmasını ve cesaretini tebrik ediyorum. Ayrıca kitabın sunuluş şekli de harikaydı.

Paravan şirketler varsa devlet niye bu işe el atmıyor diye merak ediyorsanız cevap çok basit; kitabı okuyun. :joy:

8/10

17 Beğeni

Çünkü hepsi birbirini besliyor…sen sırtımı kaşı ben de seninkini…2020
Bu arada dünyayı kimse geri alamaz…belki yapay zeka robotlar veya başka bir şeyler ama insanlar değil… :upside_down_face:

4 Beğeni

Yalnızız – Peyami Safa
Kitap uzun süre elimde madara oldu. Fakat aslında birkaç oturumda bitirdiğim kitabı okurken her sayfasından inanılmaz keyif aldım ve okumadığım zamanlarda da sık sık üzerine düşündüm. Öyle çok kitap okumuş biri değilim ama bu kitaptaki psikolojik tahlilin seviyesini Suç ve Ceza gibi bir eserinkiyle karşılaştırmak pek alakasız olmaz kanımca.

Peyami Safa’dan okuduğum tek kitap şimdilik. Olay kurgusu, işlenişi, karakterleri… Son 70 sayfada travma yaşatması dahil genel olarak çok etkilendiğim, beğendiğim bir eser oldu. Samim kendine has, duygusal zekası, tahlil yeteneği çok yüksek bir karakter. Kendi ütopyasını yaratacak kadar mükemmeliyetçi ama ahlak temasının çok yoğun işlendiği bu kitapta açık açık dile getirilmese de ahlak suçlularından biri.

Kitabın 20. yüzyılın ortalarında yazıldığını ve geçtiğini düşünürsek eğer, hatta Peyami Safa’nın muhafazakar değerlendirilen profilini de ekleyelim, Meral karakterinin işlenme biçimini çok sevdim; basbaya feminist bir alt metin geleneksel bir anlatımla sunulmuş.

Karakterler ve olay örgüsünün oldukça etkileyici olmasının ötesinde kitap dil olarak da “ben buradayım” diyor. Selmin, Meral veya Ferhat’ın bakış açısında olan sayfalar akıp gidiyor. Fakat Samim’in Besim’le, daha da fenası kendiyle konuşmalarının olduğu bir sayfayı sindirerek okumak standart bir kitapta 5-10 sayfaya tekabül edebilir. :smile: Samim karakteri o kadar derin yazılmış ki yüzme bilen adam bile boğulur. Bilhassa üçüncü bölümde Meral ve Necile’nin öldüğü sahnelerdeki tabiri caiz “kafa açmaları” beni delirtti. :face_with_spiral_eyes:

Kitap editöryel olarak “doğu-batı sentezinin Türklerde yarattığı kimlik karmaşası” şeklinde sunuluyor çoğunlukla. Bu 1950’ler için nispeten devrimsel bir temadır belki de ama günümüzde bu kimlik karmaşası artık değerlendirme ihtiyacı duyulmayacak kadar geri planda kalan, bir parçamız haline gelen bir durum ki ben okurken ana fikir bu, gibi bir hissiyata kapılmadım bile. Kitabın zamanının ötesinde olduğu ilk sayfalarda çok beğendiğim şu satırlardan da belli ediyor kendini:

Asırlar sonra, zamanımızda, şehirleri geceleyin nura boğan elektriğin ruhlarımızdaki karanlığı arttıracağını sezemeyen bir çağın emekleme yıllarında, bu çizgi, varış değil, kalkış noktasını buluyor.

Sonuç olarak çok beğendiğim ve gerçekten bana tesir eden bir kitap oldu. Pek sık olmuyor bu, iyi ki yolum kesişmiş de almış okumuşum. :slight_smile:


10/10
(Üçüncü bölüme kişisel garezim olduğu için 9 da olabilir.)

17 Beğeni

Orhan pamuk sessiz ev romanina basladım sadece birkac bolum okudum.
Forumdaki üyeler nasil bu kadar kitap okuyor cidden tebrik etmek lazim

3 Beğeni

Drizzt Efsanesi 8: Yıldızsız Gece bitti.

Drizzt Karanlıkaltı’ na geri dönüyor. Heyecanlı bir cilt daha.

:star: :star: :star: :star:

12 Beğeni

Savaş Meleği Alita, Cilt 8: Savaş Günlükleri bitti.

Sayborg Alita macerasının sonuna yaklaşıyor. Bakalım sonu nereye varacak?

:star: :star: :star:

8 Beğeni

İnce ve güzel bir kitap. John Gray, kedilerin hayatı ile nasıl mutlu ve dertsiz yaşanılır sorusuna yanıt arayan felsefi düşünceleri bir araya getirmiş. Okur olarak bu sorunun peşinde sürüklenirken birçok filozof ve yazarları da zihnimizde konuk ediyoruz. Ara ara bazı kedilerin hayatlarına dalıyoruz. Bazen hüzün bazen de sevinç ile bir duygu karmaşası içinde gidiyor geliyoruz.

Genel anlamda beğendiğim bir eser oldu. Fakat çok az bazı yerlerde bana ağır gelen paragraflar var. Yine de az olduğundan ve konunun çabuk değişmesiyle odağım kaybolmadan okumaya devam ettim.

John Gray son olarak 10 tüyo ile kitabı noktalıyor. Bu kısım da o noktaya kadar okuduğumuz bölümleri daha da pekiştirmemizi sağlıyor.

Peki bu tüyolar uygulanabilir mi? Zor ama imkansız değil. Sadece ucundan biraz denemekte fayda var. Sanırım özfarkındalığımız ve ölüme olan korkumuz nedeniyle kedilerin dostluğuna daha çok ihtiyaç duyacağız. Belki onlardan bir şey kapmamız dileğiyle.

7/10

Ve elbette şu kısmı okurken @sultiderler’i etiketlememek olmaz. Belki de ilk kez öğreniyordur bu bilgiyi.

Umarım bu o Proust’tur. :joy:

18 Beğeni

Ay çok teşekkür ederim haberdar ettiğin için. :slight_smile: Bu arada bahsedilen Proust, o Proust evet :joy: Çünkü kendisi sanata ve özellikle resim sanatına karşı çok ilgiliydi. Kayıp Zamanın İzinde’nin çoğu satırlarında bu ilgisini net bir şekilde de görebiliyoruz.

Şu tanıma da bayıldım:

“insanlar arasındaki sevginin en büyük çözümleyicisi”

Gerçekten de tam olarak Proust’u özetleyen bir cümle. :slight_smile:

Bahsedilen çizime de bakacağım mutlaka. Çok merak ettim. :slight_smile:

3 Beğeni

Hiçbir yerde görseli bulamadım, ChatGPT’ye sordum:

Patricia Highsmith, yalnızca gerilim romanlarıyla değil, aynı zamanda çizimleriyle de tanınır. Bu çizimlerden biri, “Marcel Proust Kendi Banyo Suyunu İnceliyor” başlığını taşır ve Highsmith’in karikatür yeteneğini sergiler.

Bu çizim, Proust’un kendi banyo suyunu incelediği mizahi bir sahneyi betimler. Highsmith’in bu tür çalışmaları, onun sadece yazarlık değil, aynı zamanda görsel sanatlar alanındaki yetkinliğini de gösterir.

Ne yazık ki, bu özel çizimin dijital bir görüntüsüne ulaşmak şu an için mümkün görünmüyor. Ancak, Highsmith’in sanatsal çalışmalarını daha yakından incelemek isterseniz, onun biyografileri veya sanat eserlerini içeren kitaplar faydalı olabilir.

1 Beğeni

Ben de şimdi biraz baktım. Çizimler adlı çalışmasında yer alıyormuş. Fakat hiç görsel yok Proust ile ilgili.

2 Beğeni

Üzdü… :face_holding_back_tears: Neyse, yeni bir şey öğrenmiş oldum. Benim gibi Proust hayranları var ve ne kadar fazlayız. :cherry_blossom:

Tam olarak bu :slight_smile:

2 Beğeni


“Eğer çocukların babalarıyla gurur duymaya ihtiyaçları varsa, belki babaların da, kendilerini rahatlatmak için, çocuklarının hayranlıklarına ihtiyaçları var.”

Bir baba olarak, okurken yer yer gözlerim doldu, bitirince de boğazıma kocaman bir yumru oturdu. “Diğerleri gibi olmayan” iki oğlu olan yazar, oğullarına olan sevgisini anlatmış, dünyaya öfkesini anlatmış. Herkesin, ama özellikle babaların okuması gereken bir eser.

18 Beğeni

9152084508722

Bu nasıl bir roman?! Roman diyemiyorum. Hatta kitap da diyemiyorum…, bu başka bir şey… Aslında meseleyi, kolonyal ülkelerde sefa süren sömürgeci halkların “joy of life” ı diye kategorize edip geçebileceğim bir hikaye olarak görüp önüme çıkan bu zorluğu atlatabilecekken, bir anda damağımda o hayatın tadını hissederek içinden çıkamadığım, büyülendiğim bir aleme sürüklendim sanki… Daha başında sayılırım kitabın, bundan sonrası için beklentim yok. Çünkü beklenti düzeyimi çoktan ezip geçti. Bu tadı anlamaya çalışıyorum çaresizce. Nedensiz yere Nerval’in Lübnan’ı düşüyor zihnime, oranın yaşam tatları… Ama anlamaya çalışmak mı yoksa bu tarifsiz lezzete teslim olup derinliklerine dalmak mı… şimdilik bu ikilem içinde sürdürüyorum okumayı. Öyle görünüyor ki birkaç defa okuduğum kitaplardan biri olacak. Bitirince bir inceleme yazmak mümkün olacak mı bilmiyorum. Ama üzerinde konuşmak için muazzam bir potansiyel istek hissediyorum şimdiden.

14 Beğeni

Neuromancer’ı yarım bırakmıştım. Bu kitabı öykü kitabı olunca sevinmiştim ama sevincim kursağımda kaldı desem abartmış olmam. Kablolar, diskler, neon ışıkları ve düğmeler her öyküde var. Yazar ne anlatıyor bilinmiyor. Olaylar ve anlatım yine çok karışık ve kopukluk hissi veriyor. Öykülerden sadece Kızıl Yıldız, Kış Yörüngesi’ni beğendim. Yazarın öngörüsüne ve punk’a olan katkısını bir kenara ayıracak olursak, anlatım ve aktarım konusunda çok zorlayıcı bir kitap.

5.5/10

17 Beğeni