Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Yüzeysel İnceleme)


1984 Grafik Roman’ı okudum.

1984’teki atmosfer bire bir çizime yansıtılmış. Duygular başarıyla aktarılmış. Kitabın içindeki Goldstein’in kitabı nedeniyle kitap okuma alışkanlığı olmayanlar için kitap bitirmesi zor bir kitap haline geliyordu bu yüzden herkese öneremiyordum. Bu kişilere artık grafik romanını önerebilirim.

Kitaptaki sevmediğim tek kısım kitabın bazı sayfalarında siyah arka plan üzerine siyah renkle yazı yazılmasıydı. Bu kısımları okumak sıkıntı vericiydi.

9 Beğeni

Böylece Robot Serisi’ni bitirmiş oluyorum. Finalde tüylerim diken diken oldu ve hala etkisindeyim. Isaac Asimov seriyi bir yerden alıp başka bir yere getirmiş. Genel yorumumu en kısa zamanda bilimkurgu kulübünde paylaşacağım.

Son iki kitapta bana yoldaşlık eden @yates232’ye teşekkür ederim. Gayet iyi bir okuma dostluğu kurduğumuzu düşünüyorum. :slight_smile: Galaktik İmparatorluk serisinde görüşmek üzere. Sen Vakıf’a ben başka başka kitaplara. :joy:

Kitaba puanım 10/10

Genel seriye puanım 9.5/10

Vakıf öncesi okunursa çok daha iyi olur ama Vakıf’tan sonra okumak da gayet keyifli bilginize sunarım.

17 Beğeni

Ben teşekkurederim. Gayet keyifli bir yolculuktu. Aynı hisleri paylaşıyorum seninle :blush: Vakıftan sonra görüşmek üzere çok kaptirma kendini diğer kitaplara hemen geliyorum :grinning:

3 Beğeni

buyuk-defter-220x342

Agota Kristof - Büyük Defter – Kanıt – Üçüncü Yalan

Kitabı okumaya bugünün sabah saatlerinde başladım, az önce de son sayfasını çevirdim. Benim için akıcı, sürükleyici ve hüzünlü bir okuma deneyimi oldu.

Yazarın hikaye kurgusunu kurma, sonra bozup tekrar kurma, bir kez daha bozup farklı şekilde kurabilmesine ve her seferinde okuyucuyu farklı bir şekilde ağına düşürebilmesine hayran kaldım.

Kitabın konusu hakkında ne yazsam sürprizbozan olabileceği için bir şey yazmıyorum. Kitabın arka kapak yazısını okusanız yeter, ben okumadım bile.

Kitabı okuma bilen herkese tavsiye ediyorum.

14 Beğeni

Harnâme’yi sonunda okuyabildim. Lisede edebiyat dersinde gördüğümden beri okumak istiyordum, bugüne kısmetmiş. Okuması keyifli bir mesneviydi, okunmasını tavsiye ederim.

Kitapın sol kısmında Latin harfleriyle mesnevinin orijinali yer alırken sağ tarafında da çevirisi yer alıyor. Ayrıca kitabın sonunda sözlük ve Arap alfabesiyle mesnevinim tıpkıbasımı da yer alıyor. Bu özellikleriyle güzel bir edisyon olmuş.

8 Beğeni

Çok merak ettiğim bir kitap. Storytel’e gelsin diye bekliyorum ama gelemedi bir türlü.

2 Beğeni

Ben olsam özellikle bu kitapla kendim arasına başka bir şeyin girmesini istemezdim.

Yazar birinci şahıs anlatımı ve şimdiki zaman kipini tercih etmiş, dolayısıyla okuyucu kitabı okurken doğrudan karakterlerin yerine geçmiş gibi oluyor. Bu da okuyucuyu doğrudan hikayenin içine atıyor ve yazarın edebi oyunlarından doğrudan etkilenmesini sağlıyor.

Örnek: Kitabın ilk sayfasının bir kısmı

3 Beğeni

Bu aralar okuyamadığım için dedim aslında.

Bir de tabii mesela Murat Eken veya Erdem Akakçe gibilerinin harika seslendirmeleri de ayrı bir tat katıyor. Bazen çok daha keyifli bir hale gelebiliyor.

2 Beğeni

Bi’ okuyasım geldi valla. Teşekkürler fikirleriniz için.

1 Beğeni

Hem eğlendiren hem de öretebilen kısa ve güzel bir kitaptı. Uzaylılar var mı sorusuna birçok bilim insanının kısa makaleler diyebileceğimiz düşünceleriyle yanıtlar aranmış. Kimisi olabilir derken kimisi de çok düşük bir ihtimal vermiş. Ama olamayacağı konusunda karamsar olsa da tam tersi bir bilimsel kanıt sunulursa çok sevineceğini de belirtmişler. :slight_smile:

Çoğu yeri bilimsel olsa da aşırıya kaçılmamış. Sinemada uzaylılar temasını anlatan bölümleri çok sevdim. Bilimkurguda uzaylı konulu filmlere artık daha dikkatli bakacağım.

7.5/10

@Blackheart

16 Beğeni

Hafta sonundan bugüne (düne) (dune gibim oldu) yetmiş-seksen kadar fumetti okudum. 10-12 tane dahasını almak üzere listeme ekledim. Tarihi kişilikler, efsaneler, mitler konuk edilmişse ve güzel işlenmişse radarıma giriyor. Martin Mystere ve Dylan Doglar dışında bir tane de yayınlanmamış (sanıyorum sadece çizgidiyarı için çevrilmiş) Dampyr Dante’s Inferno macerası vardı. Kimileri de başka macerada devam ettiği için eledim.

Elimde olanlar harici alım listeme eklediklerim:

Köyün Sırrı bölümünde Kung-Fu’lu bir macera var, TAY’ın içinde de hatalı. Olması gereken kareler şunlar:

Sildiklerimden silmeyi unuttuğum Viyana Vampiri yarın elime geçecek. Güneş Kral ve Maske ve Yüz birbirini takip eden sayılar. Demir Maskeli Adam temalı. Nazka Yolları da tek sayı olsa güzel olurdu, o da devam eden bir macera halkası. Lilliput, Frankenstein akabinde seyrediyor. Stonehenge ve Noel Baba’nın Esrarı Arthurian mitolojiye bağlanıyor. Rapa Nui de güzeldi fakat bunlar bu mevzularla önceden haşır neşir olmuş kimseler için üzerine bir heyecan, bir macera katacak öyküler değiller. 13-14 yaşlarımda olsaydım hepsini biriktirirdim herhalde. Şu halde hikayesiyle de doyurucu bulduklarımı almakla yetiniyorum. Fazlasını da araştırmak istemiyorum. Zaten tükenmiş sayılar için karaborsa yarışına girilmiş, çoğu da kötü kondisyondayken, çizgi roman deryasına geri dalmanın anlamı -en azından benim için- yok. Ha, fumetti için şunu da söylemek lazım:

50’lerde sword and sandal,
60’larda spaghetti western,
70’lerde giallo ve arada Bond esinli Eurospy filmleri furyası etkisinde yazılmıştır çoğu. Yani fantastik, korku, bilimkurgu, western, casusluk temaları sinemadan çizgi romana geçmiştir. Chaplin ve City Lights’ta aşık olduğu kör çiçekçi kız vardı hikayenin birinde mesela. Neyse. Konuyu dağıtmayalım. Orman Cinleri’nde polislerin “şirinler” olmasından Groucho’nun çoğu sağlam yazılmış punch line’larına, Dylan Dog başta olmak üzere, hepsinden keyif aldım.

groucho

Umarım bir zaman Avrupa çizgi romanlarının da kaliteli uyarlamalarını görme şansı ediniriz.

6 Beğeni

Ataol Behramoğlu’nun yazılarının derlendiği bu denemeyi, Rus Edebiyatı Antolojisi İş Bankası kitabı için bir eskiz niteliğinde gözden geçirdim.

Kısa kısa görüşlerim:

Puşkin ve Gogol isimlerinin hakkı teslim edildikten sonra, Tolstoy, takipçisi Şolohov, Turgenyev övgüye mazhar kılınıyor.

Çehov maalesef sadece oyunlarıyla anılıyor. Öykülerine dair bir söylem yok.

Gorki yine yazarın özgün bulduğu isimlerden. Öykücülüğüne ve Hasan Ali Ediz’in çevirilerine defaten övgü var.

Dostoyevski’de Nabokovcu bir yaklaşımla, fakat onun kadar açık olmaksızın, çiğlikten dem vuran bir eleştiri mevcut. Karamazov bunun dışında kalmış, “çok sesli roman” nitelemesi paylaşılırken, finalini tasvip etmediği Suç ve Ceza’nın baş kahramanını da etimolojik açılıma tâbi tutuyor.

Lermontov var, Bulgakov yok, Pasternak var, Rus şiiri var, bolca şair var; düz yazıdan ziyade şiire yoğunlaşmasından ötürü ben yeni kitabı doyurucu bir kaynak olarak göremedim. Gorki’nin Rus Edebiyatı Tarihi de keşke bizde basılsaymış. Beliy’in Petersburg’u ve daha niceleri yine burada (ve sanıyorum yeni kitabın indeksinde) yok.

Anna Karenina için güzel tahliller, pasajlar eşliğinde veriliyor. Bir kez daha görüyoruz ki, Nabokov’dan Hemingway’e, Tolstoy’un dehasına ve yazınına saygı duruşunda bulunmayan tek bir yazar yok. Dostoyevski’ye dönersek, Freud’un kendisine dair görüşlerinin “indirgenmiş” olması söylemi de güzeldi. Yerli kalemlerin daha cesur olabilmesini, Behramoğlu’nun kendi deyişiyle “eleştirilerini saklamasına rağmen herkese önermek” yerine çatır çatır düşündüklerini söyleyebilmesini isterdim. George Carlin’in kariyerinin ikinci döneminde geçirdiği radikal değişim gibi. Belki de bu yüzden "özgür dünya"nın kalemlerini bizimkilere tercih ediyoruz. Özgürlük kavramı ne kadar çarpıtılmış olsa da, dünya nereye biz nereye diyor, Tarkan’a sevgilerimi gönderiyorum.

Not: Ana’yı unutmuşum. Ataol Bey romanı sevmediğini paylaşmış. Diğer yandan Gorki’nin öykülerine hayranlık duyuyor. Bize bunlarla gelmelerini talep ediyor ve istiyoruz.

5 Beğeni