Savaşkıran bugün biter. Kralların Yolu’ndan daha fazla sevdim kitabı.
Gazap öncesi açlığımızı giderelim sıradaki kitabımızda.
Sevil Atasoy - Cinayet Kokusu
Foruma uğramadığım zamanlarda, değerli dostumuz üstat @Everfever in editörlüğünü yaptığı kitabı okumuştum.
Editörlük yönünden güzel olsa da, Sevil Atasoy’un yeni kitapları artık eski kitapların lezzetini vermiyor bana. Eski kitapları daha detaylı ve üzerinde çalışılmış oluyordu.
Mesela 2022 çıkışlı Cinayet Kokusu internetten bulabileceğiniz, yüzeysel bilgilerin olduğu, Sevil Hanım’ım uzmanlığını hissetmediğiniz bir kitap.
Pek tavsiye etmiyorum. Eski kitapları daha iyi.
Puanım 6/10
R.A. Salvatore - Drizzt Efsanesi 9: Karanlığın Kuşatması bitti.
Kitabı ortalayana kadar rölantide giden hikaye ikinci yarısında epik bir şölene dönüşüyor. Kıran kırana bir ölüm kalım savaşının içine düşüyorsunuz. Aksiyon hiç bitmiyor sonuna kadar. Neredeyse kendimi Pelennor Çayırları’ nda veya Miğfer Dibinde gibi hissettim. Tek kötü yan olarak başka bir yerde okuduğum yorumu aktarabilirim: Çok fazla karaktere odaklanılmış. Üçüncü üçlememizi de bitirdiğimize göre başka fantastik eserlere bir göz atalım bence. Aklımda Elric var. İkinci kitabı.
İki trenin yanyana gelmesiyle yaşlı bir kadın diğer trende gerçekleşen bir cinayeti görür. Ama diğer tren hemen harekete geçince olayın aydınlanması için dedektife ve tabii ki Miss Marple’a ihtiyaç vardır.
Şimdiye kadar okuduklarıma göre daha uzun bir eserdi. Son 5 sayfaya kadar katil kim ortaya çıkmıyor. Fakat bu kitapta nokta atışı yaptım tahminimde. Ya Agathe okuyarak daha iyi tahmin etmeye başladım ya da bu eseri daha kolaydı.
8/10
Eğer izlemediyseniz mini dizi uyarlaması çok güzeldir.
Her bölüm farklı kitabı mı işliyor yoksa tek olay için 4 bölüm tarzı mı yaptılar?
Farklı kitabı işliyor diye hatırlıyorum ama 11 sene önce izlemiştim.
Teşekkür ederim. Müsait bir zamanda mutlaka bakacağım.
Genç bir şaire mektuplar, Rainer Maria Rilke
Diğerlerinden sıkılıp yakın zamanda okuduğum, bilinen bir kitap. Yalnızca 30 sayfa olduğu için bir-iki saat (benim gibi yavaşsanız) içerisinde bir kitaptan hayatınız boyunca alabileceğiniz en büyük verimi bu kitaptan alabilirsiniz (reklamını yapıyorum). Özellikle de gençseniz, Kappus, Rainer’den tavsiye almak için ona yazdığında 19 yaşındaydı. Bu mektuplaşmalar uzun yıllar sürdü, Rainer’in yıllar geçtikçe biraz artık “bıktığını”, mektuplara çok fazla zaman ayırmadığını ve aralıkları uzattığını görüyoruz. Toplamda 10 mektup var, ve kitapta Kappus’un mektuplarına yer verilmemiş, onları da okumak isterdim. İçeride sadece şiirden değil, genel olarak sanat anlayışından, sevdiği ve önerdiği kitaplardan, dinden vb. hayata dair tüm konulardan bahsediliyor.
Joe Abercrombie - Bıçağın Kendisi %50 de yarım kaldı.
Kısaca karakter isim tercihlerinden midir yoksa çeviriden midir nedir kitap akmadı bende. Yarıya kadar geldim konu nereye bağlanacak bir ibare de göstermedi. Yer yer ufak kıvılcımlar olsa da, "abi “2.sezondan sonra dizi açılıyor” misali kitabın yarısına gelipte halen girizgah ile uğraşılan kitapları çok sevmiyorum.
Belki ilerde kalan yarıyı bitiririm…
The Tainted Cup (Shadow of Leviathan #1)
Robert Jackson Bennett’in yazdığı yeni serisinin ilk kitabı The Tainted Cup kitabını okudum. Kitap 2025 Hugo ödülü finalistlerinden biri, ödülü kazanma olasılığı da var. 2024’ün de en beğenilen fantastik kitaplarında biriydi. The Tainted Cup bir fantastik gizem hikayesi, bir cinayet romanı. Ana karakterlerimiz dahi detektifimiz Anagosa Dolabra ve asistanı Dinios Kol. Kitap Dinios Kol’un gözünden birincil şahıs bakış açısıyla anlatılıyor. Bu yönüyle Sherlock serisine benzese de ki çoğu tanıtımda da böyle bir benzetme yapılmış, ana karakterimizin olayların içine dahli, Watson gibi genelde sadece gözlemciden öteye gitmeyen bir karaktere göre çok daha fazla. Zaten seri yazar Rick Stout’un Nero Wolfe serilerinden esinlenilmiş. Nero Wolfe şişman bir koltuk detektifi olarak, asistanını olaylara gönderip detayları öğrenerek olayları oturduğu yerden çözen bir karaktermiş. Kitapta da aynı dinamik işliyor.
Harita size bir seriyi hatırlatıyor gibi değil mi? O yönden benziyorlar. Yazarının kendisinden alıntılayalım
The Tainted Cup, a fantasy murder mystery set in a byzantine, sprawling empire. In shorthand, I would say it’s like Knives Out meets Attack on Titan meets Dune. Magic, swords, monsters, murders, and really, really big walls.
Leviathan diye isimlendirilmiş kocaman devasa yaratıklar yağmur sezonunda denizden çıkıp geliyorlar ve gittikleri yerlere ölüm, dehşet ve vahşet getiriyorlar. Ta ki Leviathan kanlarının sırlarının çözülmesiyle insanların kendilerini geliştirmelerine, vücutlarını değiştirmelerine kadar. Böylelikle leviathanlar def edilmiş ve İmparatorluk kurulmuş ve gelişmiş. Ancak her yağmur sezonunda Leviathanlar kıyılara tekrar tekrae geliyor İmparatorluk her sezon leviathanları surlar dışında tutmak için mücadele veriyor.
Dünya yaratımı yukarıda bahsettiğim geliştirmeler üzerine kurulmuş. Bu mutasyonların, insanlar ve bitkiler üzerindeki etkileri, bunların birbirleri ile etkileşimi üzerinden işleniyor. Kalıcı mutasyonlar ile insanlar hafıza, kuvvet, matematiksel hesap, mekansal algı gibi özellikleri arttıracak şekilde dönüşümler geçirebiliyorlar. Kitabın ana karakteri Dinios Kol da hafıza yönünden mutasyon geçirmiş, hiçbir şeyi unutmayan bir “engraver”.
Biraz basit bir anlatım oldu, ikinci kitabın önsözünden de birazcık alarak çok basit anlattım.
Kitabın dünya yaratımı ve gizemleri bayağı uyuşmuş, temposu da gayet iyi ayarlanmış. Olayların çözüm şekli de gayet tatmin edici. Şahsen benim bayağı keyif aldığım bir okuma tecrübesi oldu. Tam bu tarz bir fantastik gizem hikayesi de okumak istiyordum, gayet güzel yazılmış bir tanesi de denk gelmiş oldu. Serinin bir devam kitabı da çıktı, onu da okuyacağım. Yazar da seriye olabildiğince devam etmek istiyor, 6 da olabilir 9 da diye yorum yapmıştı yakın zamanda sorulan sorulara cevaben. Bir fantastik cinayet hikayesi okumak isteyip İngilizcesi olanlar bir deneyebilirler.
Seri derken olaylar her kitapta kendi içinde bitiyor mu yoksa bağımlılar mı?
Gayet detaylı bir inceleme olmuş, eline sağlık . Son bir yıl içinde çok konuşulan bir kitaptı, merakımı uyandırıyordu benim de.
İlk kitapta olay bitti, ikinci kitap çok farklı bir şehirde geçiyor. Devam kitaplarında seri boyu ilerleyen genel bir hikaye işlenir mi bilemiyorum, büyük ihtimalle olur ama şu anlık seri tekil kitaplardan oluşacak gibi.
İlhan Arsel’den okuduğum ikinci kitap olan Aydın ve ‘‘Aydın’’ bir nevi Din Adamları kitabının devamı niteliğinde. Yazar bu eserinde İslam dünyasında yer alan ve ‘Aydın’ olarak görülen onlarca tarihi kişiliği Batılı Aydın’larla karşılaştırıyor. Her iki Aydın arasındaki farkı insanlara bakış açılarıyla ve yazdıkları somut delil sayabileceğimiz eserleriyle ölçerken şeriatın ülkemize ve Müslümanlara verdiği zararı tekrar tekrar önümüze sunuyor.
Şeriat denen öcünün oldukça naif düşüncelere yönelen Mevlana, İbni Sina, İbni Rüşd, Namık Kemal, Yunus Emre ve daha nicelerini aldatarak ve korkutarak kendine çektiğini okumak üzücüydü. Aristo ve Eflatun gibi eski Yunan düşünürleri Batılılara tanıtan bu Müslüman insanlar aklın ve düşünmenin gücünü şeriata yamayarak feci bir hata yapıyorlar. Ama bu kişiliklerden Aristo ve Eflatun’u okuyan gâvurlar! ise elde ettikleri bilgileri insanların iyiliği için kullanıyorlar.
Din Adamları’nda yer alan birçok ayet ve daha fazlası yine bu kitapta mevcut. Tekrarlamalar yine var ama konuları daha iyi anlamak adına göze batmıyor.
10/10
Edgedancer / Hudutaşar
Parlayan Sözler’de çok kısa bir ara bölüm ile tanıdığımız küçük Parlayan Lift’e özel bir kısa hikaye yazmış Sanderson. Lift’in eğlenceli ve hareketli yapısı ile nevi şahsına münhasır kişiliği birleşince su gibi akan bir yüz küsür sayfa oldu. Spren’i Wyndle’ın sakin ve ihtiyatlı karakteri ile tam zıt ve dengeleyici bir ekip oluşturmuşlar. Ben keyifle okudum, ancak Fırtınaışığı Arşivi için bu kadar gerekli bir hikaye miydi emin olamadım. Belki Oathbringer’ı okuyup bitirdiğimde biraz daha mantığıma oturur.
Yine de Cosmere’e ve Roshar’a eklediği bazı yeni bilgiler açısından okunması gerektiğini düşünüyorum. Önerildiği gibi 2. ve 3. kitap arasında okumak en mantıklı zaman. Roshar’ın farklı ülkelerinden Tashikk ve Azir ile ilgili daha fazla tecrübe yaşarken Parlayan Sözlerin sonlarında kim olduğunu tam anlayamadığım Adalet Elçisi gibi bir karakterin de detayına eriştik.
Sınırsız Arcanum’un en sonunda bulunan Hudutaşar/Edgedancer’a boş bir akşamüstü ayırıp keyifle okumayı öneririm.
Honor tarafından seçilmiş 10 Herald’tan (Elçi) birisi. İlk kitabın ön sözünde kılıçlarını bırakıp yemin artık geçersiz diyenlerden.
Hocam o seri 4leme yalnız, Şafağa Geçit var daha okumanız gereken, Drizzt’ten o kadar kolay kurtulamazsınız.
Dostum bu şimdi mi söylenir?
Neyse en azından bir sonraki siparişin ilk kitabının ne olduğunu biliyoruz artık.
Teşekkürler.