Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)


Tanrı’nın Gözündeki Zerre
Kazadan dolayı bir iki gün gecikmeli bitirebildim. Konumuz ilk temas, türümüz biraz space opera, biraz askeri/politik bilim kurgu, biraz da hard sci-fi diyebiliriz. Hikayemiz uzak gelecekte (3017) geçiyor. İnsanlığın ilk imparatorluğu yıkılmış, ikinci imparatorluk kurulmuş ve o da yeni bir iç karışıklıktan, ayaklanmadan çıkmış durumda. İmparatorluk Donanma Güçleri’ne ait bir uzay aracı genel olarak konumuzun merkezi. Bunun dışında siyasi, askeri ve tüccar karakterlerimiz işin içerisinde. Konusu hakkında çok fazla detay vermeyeceğim, zaten ilk temas olduğunu söylememiz yeterli sanırım.

Genel olarak akıcı bir okuma sunuyor kitap. Yer yer merak duygusu baya yükselse de, genel olarak size tarafların birbirinden sakladıklarını söylüyor, siz de onların doğru ya da yanlış çıkarımda bulunmalarını takip ediyorsunuz. Arada kitaba girip “hayır abi öyle değil böyle” deme ihtiyacı hissettiriyor kitap (ki bence bu kadar kalın bir kitap için, okumayı canlı tutmada önemli bir durum). Kitabı kabaca üçe bölersek, ilk kısmı biraz karakter tanımakla ve ne olacak acaba diye sormakla geçiyor. İkinci kısım bol hareketli ve keşifleri de içeren, keyifli olan kısım, son kısım içinse olayların sonuca bağlandığı ve nispeten daha yavaş olan kısım diyebiliriz. Kitapla ve Üç Cisim Problemi ile alakalı az da olsa spoiler sayılabilecek bir yorum yazacağım, ona göre açınız bluru: Zerreciklerin yaşadıkları döngüler, çok detayına girilmese de genel yapı ve hayata bakışları Üç Cisim Problemi’ni hatırlattı bana. Uygarlıkların yıkılıp kurulması vs.

Kitap açıkçası kendi içerisinde başlayıp bitse de, devam kitaplarını merak ettiriyor. Yani en azından bir sonraki kitabı da çevirecek olsaydı İthaki daha mutlu olurdum. Bir adet de 0.5’inci kitap mevcutmuş, o da ilk imparatorluk dönemini anlatıyor sanırım ki kitap boyunca ben de en çok o zamanları merak ettim. Kısacık da olsa tarihi biraz bilmek isterdim. 4. Kitap ise Jennifer Pournelle tarafından 2010 yılında yazılmış, konuyla tam alakalı değil, çok daha ileride geçiyormuş ve çok da beğenilmemiş sanırım.

Eleştiri olarak da söylemek istediklerim var,spoiler diyebilir miyiz, bence diyemeyiz ama kitapla ilgili hiçbir şey duymak istemeyenler açmasın: Öncelikle dünya dışı canlılar çok çabuk adapte oluyorlar, fazla hızlı kavrıyorlar ve kültürlerine dair bir emare sunmuyorlar, sanki kendilerine ait çok bir şey yokmuş gibi (deli edi hariç). Örneğin kendilerine ait bir şey sunmak yerine katır örneğini, yahut poker örneğini veriyorlar. Bence bu biraz eksik hissettiriyor. Yani güzel düşünülmüş yararıklar ama derinlemesine oluşturulamamış. Tarihleri hakkında da yetersiz bilgi veriliyor. Bir de çabuk adaptasyon olarak göze çarpan, anında dil öğrenmeleri; açıkçası bu da biraz gözüme battı. Karşısındakilere uyum sağlamaları da biraz fazla hızlı gibiydi. Bunun dışında olaylara yaklaşımları insanlarla çok benzerdi. Daha yabancı olmalarını beklerdim. Bir diğer eleştirim de insan karakterlerle alakalı. Çok parçalı verildiği için, hangi karakter nasıl düşünüyor, kitap ortalarına kadar adapte olamıyorsunuz. Duygu ve düşüncelerine de bazen çok yüzeysel yer veriliyor (ama çok iyi yansıtıldığı yerler de var.) Son olarak da evet yerine he’nin bu kadar fazla kullanılması bir tuhaf hissettirdi. Tamam iskoçlarda şive olarak kullanıyorsunuz da, Rod bile ikide bir “he” deyince, noluyor dedim.

Kitabın anlatımını ise sevdim. Bir karakterin konuşması sonrasında düşüncelerini de okuyabiliyoruz, arada birinci şahıs bakış açısıyla olaylar verilirken bir anda üçüncü şahıs bakış açısına geçiyoruz ve bunun dengesi güzel tutturulmuş. Bu sayede ilgi çekici bir anlatım yakalamış yazarlarımız. Ayrıca yazım hatası, harf hatası falan kalınlığına çok fazla değildi. Genel olarak beğendiğim bir kitap oldu. Askeri bilim kurgu ve uzay operası sevenlere öneririm. Keyifli ve ilginç bir yolculuk olacak. Konu çok bilinmeyen bir konu olmasa da, ilgi çekici bir kitap. Herkese keyifli okumalar dilerim. :slight_smile:

31 Beğeni