Yokohama Kaidashi Kikou’ya devam ediyorum. Bir manga nasıl bu kadar huzur dolu olabilir anlamadım. Sürekli bir gülümsemeyle okuyorum. Böyle ilk defa Anne with an E izlerken hissetmiştim.
Anne with an E‘ye bayıldım eğer onun gibiyse ben de göz atayım
Eden: It’s an Endless World okuyorum. Dördüncü cildi henüz bitirdim. Manga kıyamet sonrası bir dünyada geçiyor. Nüfusun %15’ini ortadan kaldıran bir virüs, çıkarları için birbiriyle savaşan organizasyonlar, her şeyi kontrol altına almak isteyen Propater adlı bir sistem, sisteme karşı durmaya çalışan gerillalar ve gerillaların dehşetine maruz kalan sıradan, güçsüz insanlar, gelişmiş teknolojiyle neredeyse ölümsüz hale gelmiş robotlar, nanobotlar vs. yani aralara serpiştirilmiş siberpunk ögeler. Baktığınızda kıyamet sonrası bilimkurgu eserlerinden isteyebileceğiniz her şey varmış gibi duruyor. Fakat manga en amiyane tabirle “olmamış”.
İlk chapterın inanılmaz bir dinamikliği var, sizi içine çekiyor daha fazlası için heyecanlandırıyor. Okuduğum yere kadar temponun bir kez olsun bile düşmediğini söyleyebilirim fakat olmamış işte. Ulu orta birbirine giren grupların motivasyonları açıklanmıyor, mangaka yarattığı kaosu sırf iyi aksiyon sahneleri olsun diye kullanıyor gibi hissediyorsunuz. Karakterlerle bağ kurmak imkansız, kimin ne için hangi motivasyonla görevlere gittiği belli değil. Sürekli bir yerlerde savaş var, anlayamadığınız vahşet sahneleri var ve anlayamıyorsunuz çünkü birileri sırf kötülük olsun diye kötülük yapıyormuş gibi bir durum söz konusu.
Mangaka zamanında Neon Genesis ve Ghost in the Shell’den fazlaca etkilenmiş sanırım. Benzer bir düzen fakat daha gore, daha kaotik bir dünya yaratmış diğerlerine göre fakat dünyasının temeli yok. Onca vahşet, onca karmaşa neden oluyor ve siz okur olarak neden karakterin girdiği savaşı önemsemelisiniz buna bir cevap yok. Çok tat kaçırıyor.
Buna rağmen ilk chapterın muhteşem olduğunu belirtmeliyim. Keşke hikayede gelişim adına tek bir damla gördüğümüz iki karakteri, ikinci chapterda hikayede 20 sene atlayarak harcamasaymış. Enoah’ın hikayesi ve 20 yıl sonra bulunduğu konuma nasıl geldiği çok daha iyi bir hikaye olurdu.
Her neyse, henüz dördüncü ciltteyim fakat düşüncelerim bunlar, okumaya devam edeceğim çünkü duygusal eksiklik bir yana hikaye oldukça kolay okunuyor. Bakalım umarım işler değişir ve bir kırılma noktası bulurum.
Battle Royale okudum ve bitirdim. Hatta kitabıda (Ölüm Oyunu - Pegasus Yayınları) var bu muhteşem manganın. Şiddetle tavsiye ediyorum. Çizimleri gerçekten ama gerçekten çok etkileyici.
İlk sayfasından itibaren çizimleriyle zaten sizi eline geçiriyor. Hikaye benim için arka planda kaldı çünkü gerçekten çizimlerden ve o vahşetin gerçekçiliğinden kendimi alamadım. Bu kadar duygu katılabilir mi çizimlere?
Romanıyla birlikte okuduğum bir manga olduğu için daha net anlayabildim her şeyi. Romanı olduğu gibi aktarmışlar mangaya. Ne bir eksik ne bir fazla. Bu da büyük bir başarı. Sırada filmini izlemek var.
Her sayfası ayrı bir heyecan. Her sayfası ayrı bir vahşet. Sonunu kesinlikle tahmin edemiyorsunuz. Tabii kurtulacak olanları size gösteriyorlar ama ters köşeleri çok yerinde yaptıklarından dolayı ağzınız açık bir şekilde okuyorsunuz mangayı. Sonlara doğru ölür bu adam dediğim kim varsa patır patır döküldü. Çok şaşırmıştım.
Daha fazla anlatmak istemiyorum. Okuyun mutlaka
Şöyle bir söylenti de var. Açlık Oyunları serisinin Ölüm Oyunundan esinlenmiş olması.
Ama benim asıl favorim Gangsta. Bilmeyen yoktur diye tahmin ediyorum bu mangayı.
Worick Arcanlego ve Nicolas Brown’un maceralarının anlatıldığı Gangsta.'da aksiyon hiç bitmiyor.
Nicolas ve Worick ufak bir şehirde, dört büyük aile ve polisin arasında kalmış, onların bir isteğini ikiletmeden hayatlarını sürdüren kiralık katillerdir. Worick pek de masum görünmeyen işler de yapıyor tabii. Çok yakışıklı olduğundan dolayı kadınların dikkatinden kaçamıyor. O bir jigolo! Nicolas ise kendi dünyasında yaşamaya çalışan sert mizaçlı ama bir o kadar da yufka yürekli bir kahraman. Tam bir dövüş makinası. Ah o sahneler. Bir harika!
İyi okumalar dilerim
Eden: It’s an Endless World’ü bitirdim ve bu yorumuma bir güncelleme girmek istiyorum. Manganın neredeyse yarısına kadar bu düşüncelerimi sürdürdüm. Yarıdan sonra ise mangaka olayları toparlamak için ortaya attığı konuyu ilgi çekici bir şekilde sunmayı başardı. Hem olayları gerilla savaşlarından ve anlamsız operasyonlarda verilen anlamsız kayıplardan sıyırıp bilimkurgu seven bünyeme ilaç gibi gelecek bir meseleyle toparladı hem de tüm bu anlamsız olayların bir anlamı olabileceği ipucunu bıraktı. Tabi bunu yapmak için 60-70 chapter mı harcanmalıydı, bilemiyorum.
Ben pek eserin içerisine dahil olamadığım, karakterlerle bağ kuramadığım için böyle düşünüyorum fakat konusu ve dünyası siberpunk sevenleri kendine çekecektir, mangakanın aksiyon sahnelerini aktarımdaki başarısına da tekrar değinmek istiyorum.
Şimdi biraz kafam rahat olsun diye shounen eserlere yöneldim. D.Grayman’e başlamayı düşünüyorum.
Eskiden çok daha fazla okurdum, son zamanlarda bir tek One Piece kaldı okuduğum. Onu da Oda efendi 2 haftada 1 çıkartmaya başlayınca bıraktım ki biriksin.
Eskiden okuduklarım arasında Naruto, Bleach, Death Note, Gantz, Dragonball, Fairy Tail, Rurouni Kenshin, Slam Dunk, FMA gibi eserler var. Başlayıp da beğenmeyip ya da başka sebeplerle bıraktığım da oldu. Şimdilik One Piece ile devam.
Shingeki no kyojin izliyorum mangayı da okumak istiyorum animeden farklı mı ilerliyor yoksa tıpa tıp aynı mı ona göre okuyayım?
Hikaye birebir aynı ileriliyor ancak manga okumaya aşina birisi değilseniz çizimler sizi rahatsız edebilir. Çünkü animesinin çizimleri ne kadar iyiyse mangasının çizimleri de o kadar kötü.
Mangasını ikinci sezonunun sonuna kadar okudum aslında, animeyle hep aynıydı devam etmek istedim ama aynı ilerleyince sonra yaptığımdan zevk almamaya başladım o yüzden sordum aynı devam ediyor mu diye. Ve evet haklısınız gerçekten manganın çizimleri diğer olduklarıma oranla çok kötü bazen olayın kavganın ne olduğunu anlamıyorum, kimin öldüğünü anlamıyorum, yüzleri de ayırt edemiyorum karalama çok olunca geçen Hannes öldü ben onu Jean sandım
En son Slam Dunk ve Marry Grave’i bitirdim.
Bu mangayı da okuyalı oluyor biraz. Hwaja tam olarak manga değil aslında bir webcomic. Normalde bu tarz hikayeleri sevmem ama okurken çok keyif aldım. Başı bana çocukluğumu hatırlattı. Blki deondan sevdim ama okumanızı tavsiye ederim. Mangayı okumaya başlamamın tek sebebi bu kapak fotoğrafıdır.
Bu dönem sıkça karşıma çıkan bir manga. geçen hafta okumaya başladım ve 141. sayıya gelmişim.
Aslında Ghost in the Shel’e başlamıştım ama 90’lar bana yaramadı sanırım. Başını okuyup devam etmedim ama okuyacağım kesin onu da.
Kimetsu no Yaiba’ya gelecek olursam her şey klişe ama okutuyor kendini. 141. sayıdayım ve 205. sayıda bitiyor manga. Biraz da o yüzden başladım aslında. Üzerine konuşacak çok bir şey de bulamadım şimdi. Karakterleri çok keyifli öncelikle. Özellikle domuz kafasıyla gezen elemanın bölümlerini okumak bayağı keyifli. Baş yapıt diyemem ama okutuyor kendini.
Güncel olarak ise One Piece, Berserk, Vinland saga’yı takip ediyorum. Bir de bitecek diye Promised Neverland’de güncele gelmiştim ama ısrarla bitmiyor manga. Gereksiz dramalar vs devam ediyor ama inat ettim bitireceğim.
Okuma listemde ise Ghost in the Shell, Oyasumi punpun, Alita, Pluto, Blame, Lady Snowblood var. Ichigeki ve Sengoku Komachi Kuroutan: Noukou Giga diye iki mangayı da gözüme kestirdim ama planlarıma çok sadık kalabilen biri olmadığımı anladım manga konusunda.
Edit: 1/6/2020
An itibariyle Kimetsu no Yaiba’yı bitirdim. Yukarıda yazdığım gibi Klişe üstüne klişe ama bu klişeleri çok iyi kullanan bir manga. Finalini de beğendim diyebilirim ama sonlara doğru çok fazla ölen karakter var ve bu karakerlerin flashback sahneleri bir yerden sonra bayıyor gerçekten.Bir de mangada üst ay 1 ve Muzan dışında hiç gerçek kötü yok. Kötü olanlar sadece kaderin sillesini yemiş ve şeytan olmuş. İnosuke dışında da sevdiğim bir tane karakter yok. Öldüklerinde umurumda bile olmadı bazıları. Bunun sebebi de karakterleri tanımıyor olmam. Öldükten sonra flash back sahne ile karakteri sevdiremezsin ki bana. Bu işleniş tarzı yan karakterleri umursamamı engelledi açıkçası. Onun yerine ortam olsaydı da bak ben de böyle biriyim diye daha organik bir şekilde anlatılsaydı her şey keşke.
Kokushibo ve ikiz kardeşinin hikayesi keyifliydi ama onunla da Tanjiro’nun dövüşmesini göremedik. En azında 1 panel kılıç tokuştursalardı da Kokushibo ne demek alev tekniğini kullanan bir insan var deseydi. Ben daha beğenmediğim nokta sayarım ama gerek yok genel olarak beğendim aslında ben bu mangayı.
Bir de bu shounenlerde karakterlerin yaşlarının 13-15 arası olması biraz abes geliyor artık ama ona yapacak bir şey yok sanırım.
Bir de Blame’e başlayacaktım bugün ama Blame’in mangakasının eski asistanının bir mangasını keşfettim Dorohedoro. Konusunu geröekten anlatamam ama yarı siberpunk yarı fantastık bir evreni var ve beni tavladı. O sebeple ona başlamaya karar verdim. Bu resim biraz açıklıyor mangayı sanırım. İlk sayıdan bu absürtlük ve zıtlık çekiyor insanı. Animesi de çıkmış sanırım ama onu izlemedim. Muhtemelen mangayı bitirdikten sonra izlerim.
Bir de aynı mangakanın daha yeni Dai-Dark diye mangası çıkmış ve daha 11 sayısı var manganın. Onu da güncel takip edeceğim sanırım. Onun da çizimleri karanlık mı karanlık ama shounen manga ve komiklikler şakalar da yapılıyor. Bakalım ileride nereye varacak manga.
https://s2.mangadex.org/data/f37feb92db8db207785658f5651ad089/x1.png
Burada da Yakusoku no Neverland okurları bulmak güzel
Orijinal ismi Yakusoku no Neverland, İngilizcesi The Promised Neverland. Ama nedense bazı yayınevleri Vadedilmiş Yokyer diye çevirmiş! Yokyer nedir ya! Neyse sakinim. Devam edelim.
Yakusoku no Neverland
Bölüm Sayısı : 180 (Devam Ediyor)
Türü: Bilimkurgu, Psikolojik, Gizem, Korku, Shounen
Hikayemiz şöyle: Ana karakterlerimiz Emma, Ray ve Norman yetimhanede kalan en zeki 3 çocuktur. Yetimhanedeki çocuklar anne dedikleri bir bakıcı tarafından sevgi dolu bir ortamda yetiştirilmekte ve uygun aile bulunduğunda ise evlatlık olarak oradan gitmektedirler. Bir gün içlerinden birinin gönderilmesi sırasında Emma ve Norman dehşet verici gerçeği öğreniyor ve kaçış mücadelesi başlıyor.
Geri kalan yazıda bol bol resim olacak Manganın çizimleri çok iyiydi. Özellikle karakterlerin mimiklerini bayıldım.
Emma pozitif Ray karamsar takılıyor biraz. Animesi sadece 12 bölüm yaptı. Animenin bittiği yer mangada 37. bölüme denk geliyor. Bu animenin gizem dozu aşırı yüksek. Korku ve gerilim de olunca animeyi izlerken nefes almayı bile unuttum o derece yani. Mangada gerilimi hissedemiyoruz. Çünkü o animede o müzikler ile o ses tonları ile gerilimi hissediyorsunuz. Resmen insanın kanını donduruyor.
Emma her zaman komik :))
Animesini izleyenler size iki çift lafım var. İkinci sezon gelecek mi kesin bile değilken biz bekleyenler, animesini izleyenler daha animenin adının nereden geldiğini bile anlamamışız. O kadar çok ayrıntı var ki ilk sezon devede kulak kalır. Mangasını okuyun okutturun…
Beyin fırtınası evet. Bu manganın en güzel özelliklerinden biri buydu bence. Norman çok zeki. Manga daha en baştan bunu belli ediyor zaten.
Ebelemece deyip geçmeyin. Hiç aklınıza geldi mi bunlar Tabi bunlar ormanda oynayınca daha farklı oluyor :))
Böyle çok güzel, anlamlı replikler de var.
Şöyle bir yorum buldum.
Biraz yazar hakkında araştırma yapınca tahmin ettiğim gibi çok da yazarın istediği bir şey değilmiş bu. Kaiu Shirai(yazar) senaryosunu çizimlerini çok sevdiği Demizu Posuka’ya(çizer) okutuyor. Normalde senaryo okumaktan sıkılan Demizu, sonuna kadar heyecanla okuduğundan bahsediyor. Bunu mangaya dönüştürmek için anlaşıyorlar. Kendisinin de Shounen Jump ile bağlantısı olduğu için orada yayınlıyorlar(hem bir çok insana ulaşmak adına popüler bir mecra). Fakat hikaye shounen jump’a uygun olmadığı için biraz değiştiriliyor. Bu halini bile anladığım kadarıyla zar zor kabul ettirmişler. Gerçekten değiştirilmemiş halini görmeyi çok isterdim.
Tamamen seinen bir manga olsa mükemmel olurdu ama bu hali bile çok güzel.
İnsanın nerede doğduğu önemli değildir. Nasıl yaşadığı önemlidir. Sosyal sınıf farklılıkları ve ırkçılık meselerine de değinen bu mangayı herkese tavsiye ederim.
9/10
Bundan sonrası full spoiler.
Animesi ile mangası arasında farklar vardı: Ray’in ilk bölümde dışarı çıkarsak hayatta kalmam lazım demesi, ebelemece oynarken Norman’ın düşme rolü yapıp Emma’ya çok safsın demesi. Bunlar animede vardı ama mangada yoktu. Mangada da olup animede olmayan yerler var elbette. Bazıları küçük detaylar, bazıları ise daha gizemli olsun diye sonradan açıklanmış. Böyle olması daha iyi olmuş bence. Ayrıca mangada 6 sayfalık özel bölüm (bölüm 21.5) olarak geçen Norman’ın küçük yaşta iken hasta olması ve Emma’nın gizlice odaya gelmesi animede çok güzel çok tatlı anlatılmış. Mangasında bunu hissedemiyoruz.
Emma-Ray-Norman üçlüsünde bence hepsinin önemi vardı. En iyisi buydu demek yanlış olur bence. Ama sanırım bu üçlü arasında ben Norman’ı daha çok sevdim. Ama herkesin önemli rolleri vardı. Mesela Zarafet sarayı kaçışı için konuşursak Ray kaçış planını ayarladı, yangın fikri ondan çıktı. Kardeş Krone nihai koz dedikleri kalemi verdi. Küçük Phil baykuş işaretlerini fark etti. Ama hepsini birleştiren, Ray’in intihar etme fikrini de tahmin eden ve kaçış planını oluşturan Norman oldu. Emma ve diğerleri ise tamamen güvenerek ve asla umutsuzluğa düşmeden planı uyguladılar. Ray’in afallamış hali süperdi. Mangayı 120’ye kadar soluksuz okudum. Sonra Emma’nın saçmalaması yüzünden biraz sıkıldım ama sonradan toparladı yine.
B06.32 noktasına ulaştıklarında gördüğüm bu sahnede çok heyecanladım. Ama en büyük heyecanım Lewis’i gördüğüm zamandı. Adamla (ne adamı şeytan) aynı hisleri yaşadım resmen.[/spoiler] [spoiler]
Kesinlikle Lewis öyle heyecanlı gitti buralar. Mangayı okurken kendimden geçtim. 181 son bölüm olacak diyorlar. Vay be tam doğru zamanda başlamışım resmen. Güzeldi valla.
Chainsaw Man okuyorum. Aslında D. Gray-man’e başlayacaktım fakat hem bu daha kısa olduğundan hem de reddit’te çok fazla konuşulduğundan ilgimi çekti ve bir şans vereyim dedim.
Okumaya başlayınca elimden bırakamadan on chapter falan okuyordum, aşırı kapıldığımı söyleyebilirim. Mangakanın çok farklı bir kafası var, bu serinin nasıl shounen olarak sınıflandırıldığını anlamıyorum. Çoğu shounen eserinden daha cazip bir hikaye anlatımı var. Baş karakterin motivasyonu inanılmaz gevşek bir kere, ayrıca kendisi de gördüğüm en aptal baş karakterlerden. Fakat bu aptallık “saflık” düzeyinde değil, bildiğin cahillikten öte gelen bir aptallık. Mangaka bu aptallığı dövüşlerde öyle bir sergiletiyor ki karaktere, sırf saçmalıklarının sınırsızlığı sayesinde kimsenin beklemediği şeyleri yaparak kazandığı dövüşler var. Karakterler arası dinamik çok iyi. Etkileşimleri, diyalogları, uyumları çok iyi yansıtılmış. Bencilliğin vücut bulmuş hali olan Power’ın neredeyse her sahnesinde gülmekten kendimi alamıyorum.
Çok farklı bir manga. Animesi yapılabilir mi bilmiyorum, olsa bile bazı dövüş sahnelerini sansürlemek gerekirdi herhalde, mangaka vahşeti yansıtmayı çok iyi başarıyor. Tavsiye ederim herkese.
Shingeki no kyojin okuyordum mangayla animeyi birlikte götürüyordum. Ama animesini daha çok sevdim mangadan hemen sonra izlemek de çok tat vermedi o yüzden bırakmıştım. Şimdi üçüncü sezonu da izlediğime göre dördüncü sezonu bekleyeceğimden bir de final sezonunu hala bitmemiş olan mangayla aynı yapacaklarından emin olamadığımdan okumak istiyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz sizce animeyi beklemeli miyim? Karar veremedim
Orange
En son Orange adlı mangayı okudum. Shōjo gibi gözüken ama daha karanlık bir hikayesi var. Hem bilimkurgu hem de hayattan kesitler içeriyor. Bir grup arkadaşın, intihar ettiğini düşündükleri bir arkadaşlarını 10 yıl sonra kurtarmaya çalışmalarını anlatıyor. 10 yıl önce vefat etmiş biri nasıl kurtarılır? Orası da sürprizbozduğu için cevabı okurken bulmak gerek.
Az bölümden oluşan manga yer yer üzüyor yer yer umut veriyor. En küçük, düşünmeden yaptığımız hareketlerimizin bile bir kişinin hayatını nasıl değiştirdiğini okuyoruz. Gülümsemenin ya da her türlü desteğin insan mutluluğunda ne kadar önemli payı olduğunu görüyoruz.
10 yıl önceye ulaşabilseydin sen hayatında neleri değiştirmek isterdin?
Hangi kaynaktan okudunuz acaba? Bir iki kaynağa göz attığımda son bölümlere doğru çevrilmediğini gördüm.
Güzelim Mangarock artık kullanılmadığı için ben de başka kaynak arayışı içerisindeyim. Aradaki reklamlar arada sinir etse de düzgün bir kaynak bulana kadar bu şekilde devam edecek gibi gözüküyor.
Teşekkürler, göz atacağım.
Bu mangayı seven başka birini tanımak ne güzel. Benim de en sevdiğim karakter Norman. İdealist ve çalışkan karakterleri ve karakter gelişimlerini okumaya bayılıyorum.
Yalnız, animesini izlemedim ama mangayı okurken çok gerildiğim yerler oldu özellikle yangın sahnesi, duvardan atlayıp kaçmaları, Emma’nın bacağının kırıldığı an, kulaklarını kestikleri yer ve Isabella’nın başına gelecekleri öğrendiğim sahneler aklıma gelen bunlar, çok heyecanlıydı.
Mangadex’i öneririm ben oradan okuyorum reklam vs. çıkmıyor kullanımı da rahat.