Her Yeni Güne Bir Yeni Kelime

Teamül (Arapça): 1. Bir yerde öteden beri olagelen davranış. / 2. Tepkime (kimya). / 3. İş, davranış.

Atıl (Arapça): 1. Tembel. / 2. İşsiz, aylak. / 3. Etkisiz, işe yaramaz. / 4. Süreduran (fizik).

İlam (Arapça): 1. Bildirme, anlatma. / 2. Bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmî belge (hukuk).

Pelesenk (Farsça): Konuşurken gereksiz tekrarlanan söz, persenk.

Kaşarlanmak (Türkçe): 1. Bir işte, bir hareketle çok deneyim kazanmak. / 2. Hoşa gitmeyen bir harekete veya bir işe alışarak artık ondan üzüntü duymaz olmak.

Demagoji (Fransızca): Laf cambazlığı.

Dispanser (Fransızca): Sağlık ocağı.

3 Beğeni

Bandıra (İtalyanca): 1. Bir geminin hangi devlete ait olduğunu gösteren bayrak. / 2. Yabancı devlet bayrağı.

Nedamet (Arapça): Pişmanlık.

3 Beğeni

Peylemek (Farsça): 1. Bir şeyi önceden kendine ayırtmak. / 2. Temin etmek, sağlamak. / 3. Ismarlamak.

Hevenk (Farsça): Bir ipe, bir çubuğa geçirilmiş, dizilmiş veya birbirine bağlanmış yaş meyve ve sebze bağı.

Tahvil (Arapça): 1. Devletin veya özel bir kuruluşun ödünç para almak için çıkardığı, değişik dönemlerde belirli oranlarda faiz getiren yazılı senet. / 2. Değiştirme, çevirme, döndürme, dönüştürme.

Revak (Arapça): Üstü örtülü, önü açık yer, sundurma.

Fayrap (İngilizce - fire up): 1. Bir istim kazanının, istim oluşturacak biçimdeki yanar durumu. / 2. Herhangi bir şeyi veya işi hızlandırma. / 3. Kapı, pencere, giysi vb.ni açma, çıkarma. / 4. Gemilerde ateşçiye ateşi harlandırmak için verilen komut.

4 Beğeni

Aksiyom

(isim, mantık, Fransızca axiome)

Belit:
" Bizim yalnız sanat ve edebiyatta bu aksiyomu fazla ihtiyat kaydı ile ve mahdut manasıyla almamız lazımdır." - Asaf Halet Çelebi

Belit

(isim, mantık)

Kendiliğinden apaçık ve bundan dolayı öteki önermelerin ön dayanağı sayılan temel önerme, mütearife, aksiyom:
Tüm, parçaların her birinden büyüktür sözü bir belittir.

1 Beğeni

Şeytanarabası: Bazı bitkilerin (Örn. Karahindiba) havada uçuşan uzun ve ince tüylü tohumu.

Partal (Farsça): 1. Çok kullanılmaktan yıpranmış. / 2. Abartılmış söz, yalan.
Partal atmak: Yalan söylemek.

Mesnet (Arapça): 1. Dayanak. / 2. Mevki, makam.

Vehim (Arapça): Kuruntu.

3 Beğeni

Karambol, -lü

(Fransızca carambole)

1. (isim) Bilardo oyununda isteka ile vurulan bilyenin öbürlerine dokunması.

2. (isim, mecaz) Çarpışma, birbirine çarpma.

3. (isim, mecaz) Karışıklık, karmaşa.

Piyata (İtalyanca): 1. Yassı ve büyük yemek tabağı. / 2. Yassı.

Hadde (Arapça): Madenleri tel durumuna getirmek için kullanılan ve türlü çapta delikleri olan çelik araç.
Haddeden geçirmek: 1. Madenleri tel durumuna getirmek için haddeyi kullanmak. / 2. En küçük ayrıntısına kadar incelemek, dikkatle araştırmak (mecaz).

Yonga (Türkçe): Kesilen, yontulan veya rendelenen bir şeyden çıkan parça, kamga.

2 Beğeni

Sepken (Türkçe): Kısa süreli ve az yağan yağmur, kar.
Sulu sepken: Yağmurla karışık bir biçimde yağan (kar)

Kav (I) (Türkçe): 1. Ağaçların gövdesinde veya dallarında yetişen bir tür mantardan elde edilen ve çabuk tutuşan, süngerimsi madde. / 2. Yılanın deri değiştirirken attığı deri.
Kav gibi: 1. Kolaylıkla tutuşacak durumda olan. / 2. Kuru ve gevrek.

Kav (II) (Fransızca): İçki mahzeni.

1 Beğeni

Literatür

(Fransızca littérature)

1. (isim) Edebiyat:
" Bu olgu, tiyatro literatürümüze bir fıkra olarak geçmiştir." - Adalet Ağaoğlu

2. (isim) Kaynak:
" Alman subaylarıyla ilerlettiği Almancası ile askerî literatürü günü gününe takip eder." - Haldun Taner

Katakulli (Fransızca): Yalan dolan, oyun, tuzak, düzen.

Hamhalat (Farsça): 1. Kaba saba, görgüsüz. / 2. Verimsiz, çorak, kuru.

Süfli (Arapça): 1. Aşağı, aşağılık, bayağı, adi. / 2. Kılıksız, pis kılıklı, hırpani.

Kumkuma (Arapça): 1. Küçük testi, çömlek. / 2. Kötü, olumsuz bir özelliği kendinde fazlasıyla toplayan kimse, olay, olgu veya yer.

Kaknem (?): 1. Çirkin, huysuz. / 2. Kuru, sıska.

3 Beğeni

Daniska

sıfat, teklifsiz konuşmada, (dani’ska), (Danzig şehrinin adından)

Âlâ:
" Fransa’da bu kabîl gazetelerin daniskası mevcuttur." - Nazım Hikmet

2 Beğeni

Sağmal (Moğolca): 1. Süt veren, sağılan, sağımlı. / 2. Bol süt veren inek. / 3. Sömürülen, kendisinden çıkar sağlanılan (kimse, ülke vb.).

Tekerlenmek (Türkçe): 1. Yuvarlanmak, dönmek. / 2. Durumu bozulmak, kötüye gitmek. / 3. Uğraşmak, peşinde koşmak, yuvarlanıp gitmek:

Mandepsi (Rumca): Tuzak, oyun.

Tornistan (İtalyanca): 1. Geminin pervanesini ters yönde çevirme. / 2. Ters yüz etme.

4 Beğeni

Ahkâm (Arapça) : Çekinmeden kesin yargılarda bulunmak, bilir bilmez konuşmak

Daha çok ahkam kesmek olarak kullanılır. Dilimize Arapça’dan geçmiştir.

Örnek: “Her konuda ahkâm kesmesi hiç hoş değil.”

1 Beğeni

Avangart, -dı

(isim, Fransızca avant-garde)

Öncü.

Defakto

(sıfat, Latince)

Uygulamada olan.

1 Beğeni

Mafsal (Arapça): 1. Eklem (anatomi). / 2. Birbirine bağlanmış parçaların her yönden dönmesini sağlayan bağlantı ögesi.

Yampiri (Türkçe): Eğri büğrü, yan yan ve çarpık giden.

Şavalak (Türkçe): Aptal, alık, sersem, budala.
Şaşkın şavalak: Şaşkın şaşkın.

Hımbıl (Türkçe): Uyuşuk, tembel.

4 Beğeni

Alicenap

(a:li:cenap), Arapça ʿālī + cenāb

1. sıfat, eskimiş Cömert.

2. sıfat, eskimiş Onurlu, şerefli:
" Senin annen mert, doğru ve alicenap bir kadındır." - Halide Edip Adıvar

3. zarf, eskimiş Onurlu, şerefli bir biçimde:
" Başkalarını tesir altında bırakması, zamanında alicenap davranması onun hakikaten kuvvetli bir kadın olduğunu ispat etmektedir." - Asaf Halet Çelebi

2 Beğeni

Antrparantez

(Fransızca entre parenthèses)

1. (zarf) Söz arasında, sırası gelmişken:
" Antrparantez, pek az hoşlandıklarım muharrirler, ediplerdir." - Falih Rıfkı Atay

2. (zarf) Ayrıca.

3 Beğeni

İlga (Arapça): Bir şeyin varlığını ortadan kaldırma (hukuk).
İlga etmek: Bir şeyin varlığını ortadan kaldırmak.

3 Beğeni

Sığa (Türkçe): Kapasite.

Balkı (Türkçe): 1. Ağrı, sancı. / 2. Güzel, süslü, parlak.
Balkımak: 1. Parlamak, parıldamak. / 2. Şimşek çakmak. / 3. Su halkalanmak, dalgalanmak. / 4. Organ, kesik kesik ağrımak, sancımak.

Ağman (Türkçe): Bedensel noksanlık, kusur, eksiklik.

Yeğni (Türkçe): 1. Ağır olmayan, hafif. / 2. Ciddi olmayan.

Eğin (Türkçe): 1. Arka, sırt. / 2. Beden, vücut. / 3. Boy bos, endam.

Anlak (Türkçe): Zekâ.

5 Beğeni