Her Yeni Güne Bir Yeni Kelime

Kargış (Türkçe): Kargıma işi veya bu maksatla söylenen sözler, lanet, telin, beddua, ilenç, alkış karşıtı.

Ardılmak (Türkçe): 1. Birisinin sırtına asılmak. / 2. Sataşmak, çatmak. / 3. Musallat olmak, asılmak, takılmak.

Onat (Türkçe): 1. Özenli, düzgün, uygun. / 2. Yararlı. / 3. Dürüst, iyi ahlaklı.

Ulam (?): 1. Aralarında herhangi bir bakımdan ilgi veya benzerlik bulunan şeylerin tümü, makule, kategori. / 2. Nesnel gerçekliğin ve bilginin en genel ve temel özelliklerini, ilişkilerini yansıtan temel kavramların her biri, nicelik, nitelik, bağıntı, makule, kategori (felsefe).
Ulam ulam: Sıra sıra.

İlinek (Türkçe): Bir şeye zorunluluk sonucu bağlı olmayan, onun özünde bulunmayan, rastlantı ile olan nitelik, araz (felsefe).

8 Beğeni

Hilkat (Arapça): Yaradılış, fıtrat.

Araz (Arapça): Belirti (tıp).

Tereke (Arapça): Miras (hukuk):

Kalburüstü (Arapça): 1. Seçkin, sivrilmiş, önde gelen. / 2. Değerli, güzel. / 3. Başarılı.

4 Beğeni

Sağtöre (Türkçe): Ahlak.

Turfanda (Farsça): 1. Mevsimin başında ilk yetişen (meyve, sebze). / 2. Yeni, ilk kez ortaya çıkan.

Turfa (Arapça): 1. Az bulunur, eski, nadir. / 2. Değeri düşük, işe yaramaz. / 3. Acayip, tuhaf.

Munis (Arapça): 1. Alışılan, alışılmış, yabancı olmayan. / 2. Cana yakın, uysal, sevimli. / 3. Uygun.

Mücrim (Arapça): Suçlu.

6 Beğeni

Sakınım (Türkçe): Herhangi bir tehlikeye karşı alınan önlem, ihtiyat, tedbir.

Ağı (Türkçe): Zehir.
Ağı gibi: 1. Acı veren, çok etkileyen. / 2. Çok sert, keskin.

7 Beğeni

Müstehzi: Alaycı (istihza : gizli ve kinayeli biçimde alay)

İçtimai: Toplumsal.

İnsiyak: İçgüdü.

Zillet: Aşağılanma.

Mefhum: Kavram , mazi : geçmiş , akıbet : sonuç.

İltica: Sığınma.

7 Beğeni

Nevale (Arapça): Azık.

Nebat (Arapça): Bitki.

Dağdağa (Arapça): Gürültü, patırtı, telaş, karmakarışık durum, sıkıntı.

Mebzul (Arapça): Bol, çok.

Nezahet (Arapça): Temizlik, ahlak temizliği.

Gani (Arapça): 1. Zengin, varlıklı. / 2. Bol, çok.

Zürriyet (Arapça): 1. Döl, soy sop, sulp. / 2. Çocuk.

5 Beğeni

Irlamak (Türkçe): Türkü, şarkı söylemek, yırlamak.

Domur (Türkçe): 1. Kabarcık. / 2. Tomurcuk.
Domur domur: 1. Boncuk gibi iri taneler durumunda. / 2. Kabarık kabarık.

Bencileyin (Türkçe): Benim gibi.

Müteakip (Arapça): 1. Arkadan gelen, ardı sıra gelen, ardı sıra. / 2. -den sonra.

Yekûn (Arapça): Toplam.
Yekûn çekmek: Konuşmaya son vermek.

Sine (Farsça): 1. Göğüs. / 2. Gönül, yürek./ 3. Bağır, iç.

6 Beğeni

Çalık (Türkçe): 1. Çarpık. / 2. Verev kesilmiş. / 3. Doğal olmaktan uzaklaşmış, kendi renginden olmayan. / 4. Yüzünde çıban veya yara yeri olan. / 5. Yan yan giden. / 6. Çalgın.

Çalgın (Türkçe): 1. Sıcak veya soğuktan gelişemeyerek cılız kalan ekin. / 2. Uzun zaman bakır kapta kalan tadı bozulmuş yemek, çalık. / 3. Kötürüm, inmeli, sakat.

Yekinmek (Türkçe): 1. Davranmak, olduğu yerden fırlamak, ayağa kalkmak, kalkmak için hareket etmek, kımıldamak. / 2. Gereğinden fazla gayret sarf etmek.

Gönenmek (Türkçe): Mutlu, mesut olmak, rahat bir hayat sürmek, sevinç duymak, sevinmek, abat olmak.

Kavil (Arapça): 1. Söz. / 2. Sözleşme, anlaşma.
Kavil kesmek/kavletmek: Sözleşmek.
Kavlükarar: Söz, sözleşme.

Meneviş (Farsça): Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, hare, dalgır.

5 Beğeni

Kallavi

(kalla:vi:, l ince okunur), Arapça ḳallāvī

1. (isim, tarih) Vezir ve sadrazamların giydikleri bir tür kavuk.

2. (sıfat, mecaz) Çok iri, kocaman.

3 Beğeni

Bakışımlı

(sıfat, matematik)

Bakışımı olan, simetrili, simetrik.

2 Beğeni

Metafor

(isim, edebiyat, Fransızca métaphore)

Mecaz. Anlatımı güçlendirmek için benzeşim yapılarak başka bir şeyden ödünç alınan isimlere metafor denir. Türkçe’ye istiare olarak geçen kelime, eğretileme ve mecaz şeklinde de karşılık bulmaktadır.

Metonimi

Türkçe’de ad aktarması, mecaz-ı mürsel ya da düz değişmece türünde adlar ile bilinen metonimi kavramı ise aralarında nitelik açısından bağ olan iki şeyin birbirinin yerine kullanılmasıdır.

4 Beğeni

Pavkırmak (Türkçe): 1. Tilki veya çakal ulumak. / 2. Ateş, alev alev yanmak. / 3. Alev, bir yere doğru yönelmek. / 4. Çok öfkelenmek.

Sota (İtalyanca): Uygun, elverişli (yer).
Sotaya düşürmek: Birini aldatarak olumsuz bir durumla karşı karşıya bırakmak.
Sotaya yatmak: Uygun bir yerde kendini gizlemek.

Namzet (Farsça): Aday.

Haslet (Arapça): İnsanın yaradılışından gelen özellik, huy.

Maaile (Arapça): Ailece, ev halkıyla birlikte.

Lalettayin (Arapça): 1. Herhangi bir. / 2. Sıradan.

6 Beğeni

Fodul

(sıfat, eskimiş, Arapça fuḍūl)

Üstünlük taslayan, kibirlenen.

4 Beğeni

Delişmen (Türkçe): 1. Zıpır. / 2. Güçlü, hareketli, sağlam yapılı. / 3. Çılgın, hercai.

Kayrak (Türkçe): 1. Ekime elverişli olmayan, taşlı, kumlu toprak. / 2. Yassı, düz taş.

Vaveyla (Arapça): Çığlık.

Kırat (Arapça): Nitelik, değer, düzey, seviye.

Minval (Arapça): Biçim, yol, tarz.

Faş etmek (Farsça): Gizli olanı açığa vurmak, duyurmak, ortaya dökmek, dile vermek.
Faş olmak: Belli olmak, açıklanmak, ortaya çıkmak.

3 Beğeni

Sepya

(se’pya), Fransızca sépia

1. (isim) Mürekkep balığından alınan koyu siyah boya.

2. (sıfat) Bu boya ile yapılan (resim).

1 Beğeni

Iskarmoz: Teknelerin iskeletini oluşturan eğri tahtalar.

2 Beğeni

Ilgım (Türkçe): Serap.
Ilgım salgım: Belli belirsiz bir biçimde.

Yedmek (Türkçe): 1. Çekerek peşinden götürmek, yedeğinde götürmek. / 2. Yanında, beraberinde götürmek.

Revnak (Arapça): Parlaklık, göz alıcılık.
Revnak vermek: Hoşluk, güzellik, renklilik katmak.

Harcıâlem (Arapça): 1. Herkesin alabileceği, herkesin kullanabileceği, herkesin işine yarayan, her keseye uygun. / 2. Hiçbir özelliği olmayan, yeniliği olmayan, basmakalıp.
Harcıâlem olmak: Çok tanınmak, yaygın olarak bilinmek.

İndi (Arapça): Herkesçe kabul edilebilecek bir temele bağlanamayıp yalnız bir kişinin kendi kanısına dayanan.

Şerefyap (Arapça + Farsça): Şeref kazanan (kimse).
Şerefyap olmak: Onur kazanmak.

4 Beğeni

İnfial (Arapça): 1. Birine içerleme, gücenme, kızgınlık duyma. / 2. Herhangi bir şeyden etkilenme.

Eprimek (Türkçe): 1. Bozulmak, ekşiyip çürümek. / 2. Yemiş dura dura olgunlaşmak, yumuşamak. / 3. Erimek.

Egale etmek (Fransızca): Bir rekoru yinelemek.

Partisyon (Fransızca): Bir orkestra eserinde bölümlerin bütününü içine alan nota defteri.

Rekolte (İtalyanca): Tarımda bir yılda derlenen ürünlerin bütünü.

5 Beğeni

Aksiyon

(Fransızca action)

1. (isim) Bir kuvvetin, maddi bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması.

2. (isim) İnsan etkinliğinin veya iradesinin açığa çıkması.

3. (isim) Hareket, iş.

4. (isim, ticaret) Sermayenin belirli bir bölümü.

5. (isim, ticaret) Hisse senedi.

6. (isim, tiyatro) Bir oyuncunun sahne üzerindeki hareketi.

7. (isim, tiyatro) Oyunun temasını geliştiren başlıca olay, hikâye, gelişim.

2 Beğeni

Değme (Türkçe): 1. Her, herhangi bir, gelişigüzel, rastgele. / 2. Seçkin, seçme.

Bahriye (Arapça): Bir devletin deniz güçlerinin ve kuruluşlarının bütünü.

İlmühaber (Arapça): 1. Birinin yer, hâl, medeni durum vb.ni gösteren resmî belge. / 2. Bir şeyin teslim alındığını gösteren belge, alındı kâğıdı.

Medar (Arapça): 1. Dönence, cezir karşıtı (coğrafya). / 2. Dayanak, yardımcı.
Medar olmak: Yardımı, yararı dokunmak.
Medarımaişet: Geçimi sağlayacak koşul, iş.
Medarıiftihar: Övünülen, onur duyulan, iftihar edilen şey veya kimse.

Güfte (Farsça): Müzik eserlerinin yazılı metni, söz.

5 Beğeni