Her Yeni Güne Bir Yeni Kelime

Muhteviyat (Arapça): İçerikler.

Almaç (Türkçe): Bir elektrik akımını alıp başka bir kuvvete çeviren cihaz, alıcı, reseptör (fizik).

2 Beğeni

Titr (Fransızca): Unvan.

Sefir (Arapça): Elçi.
Sefirikebir (Arapça): Büyükelçi.

Takriz (Arapça): Övme, övüş, bir eserin başına konulan yetkili bir kimsenin yazdığı, övücü tanıtma yazısı, beğence (edebiyat).

Seniye (Arapça): Parıltılı, muhteşem, hükümdarlar için kullanılan bir sıfat.

3 Beğeni

Enstantane

(Fransızca instantané)

1. (isim) Işıklama süresi saniyenin 1/25’i veya daha kısa olan hızlı bir hareketi çekme yöntemi.

2. (isim) Bu yöntemle çekilen fotoğraf:
" Bir iki enstantane denemesi yapmak istiyorum." - Çetin Altan

3. (sıfat) Anlık:
" Yazmanın çok enstantane bir düşünce olduğunu biliyorum." - Sait Faik Abasıyanık

2 Beğeni

Absürt

(sıfat, Fransızca absurde)

Saçma:
" Şam’daki caminin Ayasofya ile boy ölçüşebileceğini düşünmek bile absürt olur." - Aydın Boysan

2 Beğeni

Kalafat (Rumca): 1. Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi (denizcilik). / 2. Aşağısı dar, yukarısı geniş bir tür yeniçeri başlığı (tarih). / 3. Osmanlı Devleti’nde vezir veya yüksek mevkide devlet adamlarının giydikleri bir başlık (tarih). / 4. Onarma, tamir etme.
Kalafata çekmek: 1. Gemiyi onarmak için karaya çekmek. / 2. Azarlamak, paylamak.

Palamar (Rumca): Gemileri iskele, rıhtım veya şamandıraya bağlamaya yarayan kalın halat (denizcilik).
Palamarı koparmak (veya çözmek): Kaçmak, sıvışmak.

Kenef (Arapça): 1. Tuvalet. / 2. Pis, berbat.

2 Beğeni

Müfteri (Arapça): Karalamacı.

Neşide (Arapça): 1. Bir toplulukta okunmaya değer şiir. / 2. Atasözü gibi kullanılan beyit veya dize.

3 Beğeni

Nedamet : Pişmanlık.

2 Beğeni

Hazır Mars rover’ı Perseverance da Mars’a varmışken kelimenin Türkçe karşılığı.
Sebat : Zorluklar karşısında yılmadan, kendini adayarak bir işte devam etmek.

2 Beğeni

Heteroklit (Fransızca): Alakasız şeyler arasında kurulan bağ.

Tikel (Türkçe): 1. Kısmi. / 2. Bir türün bütün bireylerine değil de bir veya birkaç bireyine ilişkin olan, cüzi, tümel karşıtı (felsefe).

Sarih (Arapça): Açık, kolay anlaşılır, belli, belirgin, belgin.

Tilmiz (Arapça): Öğrenci.

İlanihaye (Arapça): 1. Sonsuza kadar. / 2. Sonsuz.

Akamet (Arapça): 1. Kısırlık, verimsizlik. / 2. Başarısızlık, sonuçsuzluk.
Akamete uğramak: Başarısız olmak, sonuçsuz kalmak.

3 Beğeni

Kateşizm (Eski Yunanca): Hristiyanlıkta vaftiz olup dine girmeden önce alınan din eğitimi.

Apokatastaz (Eski Yunanca): Tüm ruhların nihayetinde kurtuluşa ulaşarak cennete gittiği inancı.

Eskatoloji (Yunanca): İnsanlığın nihai kaderi, dünya tarihini sonuçlandıran olaylar ve dünyanın sonu ile ilgilenen teoloji alanı.

Asetizm (Yunanca): Çilecilik

Amentü (Arapça): Bir oluş, düşünce veya ideolojinin temelini oluşturan değer yargıları.

3 Beğeni

Anakronik (Fransızca): 1. Çağı geçmiş, çağa uymaz, eskimiş. / 2. Tarihlendirmede yanılgı içinde bulunan.

Vecibe (Arapça): Ödev, boyun borcu.

Melun (Arapça): 1. Tanrı tarafından lanetlenmiş olan, lanetli. / 2. Nefretle karşılanan, kötü.

Nakıs (Arapça): 1. Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan. / 2. Özrü, kusuru olan. / 3. Eksi (matematik).

Sehven (Arapça): Dalgınlık veya unutkanlık sonucunda oluşan yanlışlıkla.

Ahkab (Arapça): Uzun zamanlar.

4 Beğeni

Keskelalaka (Ferhan Şensoy tarafından uydurulmuştur) Tamamen alakasız manasında. Yarım yamalak Fransızca bilgimle bunun Qu’est ce que l’alaka olarak açılabileceğini tahmin ediyorum.

3 Beğeni

Triptik (Yunanca): Yan yana ve birbiriyle ilişkili üç resmin oluşturduğu pano şeklindeki hareketli grup resimler (sanat).

Endüljans (Fransızca): Orta Çağ Avrupası’nda bir tür günah çıkarma, ölümden sonra cennete gitmek için papanın sattığı af belgesi.

Kolokyum (Latince): 1. Bilimsel bir sorunu incelemek veya siyasi, ekonomik, diplomatik sorunları tartışmak için yapılan akademik toplantı, konuşu. / 2. Doçentlik sözlü sınavı.

Litürji ( Yunanca): Halka açık dinî ibadetlerin nasıl yapılacağını belirleyen formlar bütünü.

Belit (Türkçe): Kendiliğinden apaçık ve bundan dolayı öteki önermelerin ön dayanağı sayılan temel önerme, mütearife, aksiyom (mantık).

4 Beğeni

Cıvadra: Yelkenlilerin baş tarafından ileri doğru uzanan ve yelken bağlamaya yarayan uzantı.
Mantarlamak (argo): Taklaya gelmek.

3 Beğeni

Bukağı

1. (isim, eskimiş) Ağır cezalıların ayaklarına takılıp ucuna pranga bağlanan demir halka:
" Bukağılı Baba’nın başı ucunda düşman zindanında taşıdığı bukağılar vardı." - Yahya Kemal Beyatlı

2. (isim, eskimiş) Kaçmaması için hayvanların ayağına takılan zincir, demir köstek.

2 Beğeni

Çövmen: Meyve ve yemişleri ağacın üst dallarından toplamaya yarayan, ucunda kıskaç olan, çubuk gibi uzun bir alet.

4 Beğeni

Kodes

(isim, argo, Rumca)

Cezaevi.

Mahbes, kümes [ Ahmed Vefik Paşa, Lehce-ı Osmani, 1876].

3 Beğeni

Halt

Arapça ḫalṭ

1. isim, eskimiş Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma.

2. isim, eskimiş, teklifsiz konuşmada Uygunsuz söz söyleme, uygunsuz iş yapma.

3. isim, eskimiş, teklifsiz konuşmada Uygun olmayan, beğenilmeyen şey:
" Zehri şurupla, daha bilmem ne haltla karıştırıp yudum yudum içmek, pis şey, iğrenç şey." - Reşat Nuri Güntekin

karışım” [ Hızır Paşa, Müntehab-ı Şifa, <1400]
ġalīz χıltlar … issi χıltlar … balġamī χıltlar … sevdāvī χıltlar"… laf karıştırma, hezeyan" [ Selanikli Mustafa Ef., Tarih-i Selanikî, 1600]
ağlayup χalṭ-ı kelām eylemişler

~ Ar χalṭ/χilṭ خَلْط [ #χlṭ faˁl msd.] 1. karışım, karıştırma, 2. eski tıpta insan bünyesini belirleyen dört maddenin her biri < Ar χalaṭa خَلَطَ kardı

3 Beğeni

Emprovizasyon (Fransızca): Doğaçlama.

Markaj (Fransızca): Tutma.
Markaja almak: 1. Spor tutmak, perdelemek. / 2. Birinin hareketlerini engelleyici bir biçimde yakından izlemek, ne yaptığını gözlemek (mecaz).

Suare (Fransızca): 1. Gece gösterimi. / 2. Akşam yemeğinden sonra yapılan eğlence, toplantı.

Bilumum (Arapça): Bütün, hep, kamu, … -in hepsi:

Bis (Fransızca): İkinci kez.
Bis yapmak: Seyirci, beğenilen bir konserin sonunda tempolu bir biçimde alkışlayarak sanatçıyı veya sanatçıları bir eser seslendirmesi için yeniden sahneye çağırmak.

4 Beğeni

Eklektizm (Fransızca): Kurulmuş olan dizgelerden değişik düşünceleri seçip alma ve kendi öğretisinde birleştirme yöntemi ve bu yöntemle çalışan filozofların öğretisi, seçmecilik, eklektiklik (felsefe).

Kalantor (İtalyanca): Gösterişi seven, varlıklı kimse.

4 Beğeni