Foya
(isim, (fo’ya), İtalyanca foglia)
Parıltısını artırmak için elmas taşlarının altlarına konan ince metal yaprak.
Foya
(isim, (fo’ya), İtalyanca foglia)
Parıltısını artırmak için elmas taşlarının altlarına konan ince metal yaprak.
Antares: Bizden yaklaşık 550-600 ışık yılı uzakta yer alan Antares, gökyüzünde gördüğünüz çoğu parlak yıldız gibi, dev bir yıldızdır.
İsminin kökeni Antik Yunan’dan gelir. Gökyüzünde sarımsı ışıltısı nedeniyle Mars’a benzetildiği için “ Anti Ares ” olarak adlandırılmıştır.
Getto
(Fransızca ghetto)
1. (isim, eskimiş, toplum bilimi) Avrupa ülkelerinde Yahudilerin gönüllü olarak veya zorlanarak yerleştirildikleri ve her türlü gereksinimini başka yere gitmeden karşılayabildikleri mahalle, Yahudi mahallesi.
2. (isim, eskimiş) Bir yerleşim bölgesinin, aynı şehirden gelen insanların yerleştiği bölümü.
Kerevet
(isim, Rumca)
Üzerine şilte serilerek yatmaya veya oturmaya yarayan, duvara bitişik, ayakları olan, tahtadan sedir:
" Büyükbabamı, aşağı kattaki yemek odasına bitişik, kurnalı hamamın kerevetine uzattılar." - Necip Fazıl Kısakürek
Hafakan
(isim, Arapça ḫafaḳān)
Sıkıntı, çarpıntı, afakan:
" Gece, hafakanlar içinde, vaziyeti unutup da elektrik düğmesini çevirdiğim zaman korkunç bir ‘tık’ sedası duydum." - Necip Fazıl Kısakürek
Rapt
Bağ, bağlama, kontrol ve disiplin altına alma.
Raptetmek, -der
-i, (ra’ptetmek), Arapça rabṭ + Türkçe etmek
Bir şeyi bir yere iliştirmek, tutturmak.
Raptiye
isim, Arapça rabṭiyye
Düz, geniş başlı, kısa bir çivi görünüşünde, kâğıt veya karton vb. şeyleri bir yere tutturmak için kullanılan araç, pünez.
Zebercet, -di
(isim, mineraloji, Arapça zeberced)
Sarı renkte ve cam parlaklığında, doğal demir ve magnezyum silikat, krizolit:
“Gümüş bir tepsi, daha doğrusu gümüş bir lenger ağız ağıza sanırsam zebercetle doluydu.” - Nazım Hikmet
Saye
(sa:ye), Farsça sāye
1. (isim, eskimiş) Gölge.
2. (isim, eskimiş, mecaz) Koruma, yardım.
Şecere
(Arapça şecere)
1. isim Soyağacı.
2. isim Atların soyunun yazılı olduğu çizelge.
Plantasyon: Ticari ve sanayi amaçla büyük ölçekle bitki üretimi için kullanılan tarımsal alan ve işletme. Özellikle kahve, kauçuk, kakao, şeker kamışı, pamuk gibi ürünler plantasyonlarda yetiştirilir.
Seyyare
(isim, eskimiş, gök bilimi, (seyya:re), Arapça seyyāre)
Gezegen.
Dem (I)
(Farsça dem)
1. isim Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından istenilen durumu.
2. isim Zaman, çağ:
" Âdem’den bu deme neslim getirdi / Bana türlü türlü meyve yetirdi" - Âşık Veysel
3. isim, halk ağzında Pişirilen yemeklerin yenecek kıvamda olması.
4. isim, eskimiş Soluk, nefes.
5. isim, eskimiş İçki.
6. isim, eskimiş Koku.
Dem (II)
(isim, eskimiş, Arapça dem)
Kan.
Mim (I)
(Arapça mīm)
1. isim Arap alfabesinin yirmi dördüncü harfinin adı.
2. isim, eskimiş Biten bir yazının altına konulan işaret.
Mim (II)
(Fransızca mime)
1. isim, tiyatro Eski Yunan ve Roma’da yaşamı, töreleri taklit amacı güden komedi türü.
2. isim Bir oyuncunun herhangi bir davranış veya duyguyu yüz ve vücut hareketleriyle anlattığı oyun türü.
3. isim Bu türü gerçekleştiren sanatçı.
Mihenk, -gi
(Arapça miḥekk)
1. (isim, mineraloji) Mihenk taşı.
2. (isim, mecaz) Birinin değerini, ahlakını anlamaya yarayan ölçüt.
Kabare (Fransızca: cabaret): Çeşitli gösterilerin yapıldığı eğlence yeri.
Enstantane (Fransızca: instantané): 1. Işıklama süresi saniyenin 1/25’i veya daha kısa olan hızlı bir hareketi çekme yöntemi. / 2. Anlık.
Mizanpaj (Fransızca: mise en page): Sayfalama.
Konjonktür (Fransızca: conjoncture): 1. Geçerli durum. / 2. Her türlü durum ve şartın ortaya çıkardığı sonuç.
Antrepo (Fransızca: entrepôt ): Gümrüklere gelen ticari eşyanın konulduğu, korunduğu yer.
Şerh (Arapça): 1. Açma, ayırma. / 2. Bir anlatım veya kitabı açıklama, yorumlama. / 3. Bir şeyi açıklamak amacıyla yazılmış kitap. / 4. Açık ve ayrıntılı anlatma.
Şerh düşmek/koymak: Alınan karar veya kararlara karşı olumsuz yönde yazılı görüş bildirmek.
Kristoloji (Christology, Yunanca): Hristoloji veya Mesih bilimi. Asıl alanı enkarnasyon ve diriliş gibi Mesihlik ve Mesihliğe dair konular olan Hristiyan teolojisisinin bir bölümü.
Kenotaf (Yunanca): Simgesel mezar. Bir anıt mezardan farklı olarak içerisinde bir naaş bulundurmayan ve bu özelliği ile daha ziyade simgesel ve temsili bir değer taşıyan ve anma amaçlı dikilen anıt, sembolik mezar.
Karakoncolos
(kara’koncolos)
1. (isim) Çocukları korkutmak için kendisinden söz edilen, gerçek dışı bir yaratık, umacı, hayalet.
2. (isim, mecaz) Çok çirkin kimse.
Kombinezon (Fransızca combinaison) :
1. (isim) Bir işi başarıya ulaştırmak için alınan önlemler, düzenleme.
2. (isim) Kadınların giydikleri kısa ve kolsuz iç çamaşırı.
Peşkir
(Farsça pīşgīr)
1. (isim) Genellikle pamuk ipliğinden dokunmuş ince havlu:
" Kafası babasının dükkânıyla meşgul olan oğul, elini yüzünü yıkamış, duvardaki peşkiri alıp odaya dönerken kadın pencereye az önceki gibi dayandı." - Orhan Kemal
2. (isim) Yemek yerken kullanılan, el kurulanan, büyük mendil biçiminde pamuk veya keten bez, peçete:
" Henüz birkaç yudum içtiği şarabın ıslaklığını sapsarı bıyıklarının üstünden peşkiriyle silerek dedi ki…" - Peyami Safa