Her Yeni Güne Bir Yeni Kelime

Elem (Arapça elem) :

1. (isim) Acı, üzüntü, dert, keder:
"Bu derdi huy edinenler elem çekmez." - Necip Fazıl Kısakürek

3 Beğeni

Konşimento: Gemiye teslim edilen mala karşılık verilen belge.

2 Beğeni

Zayi (za:yi:), (Arapça żāyiʿ) :

1. isim Kaybolma, yitme.

2. sıfat Kayıp.

3. sıfat Yok olmuş, elden çıkmış, mahvolmuş.

4. sıfat İşe yaramayan, yararsız, boş.

2 Beğeni

İstimlak, -ki :

1. isim , (istimla:ki, l ince okunur), Arapça istimlāk

Kamulaştırma:
" Yolun planları, projeleri yapılmış, istimlak emirleri çıkarılmıştı." - Ayşe Kulin

1 Beğeni

Bük: Ağaçlık yer ;Köşe bucak, Arguca (Divan-ı Lugat-İt Türk çeviri sayfa; 333)
Argu. İki dağ arası, uçurum (Divan-ı Lugat-İt Türk Dizin sayfa; 31)

2 Beğeni

Müneccim :

(isim , Arapça muneccim)

-Yıldız falcısı.

2 Beğeni

Ben bu kelimede takılıyorum. Müneccimler, bilim adamı gibi mi değerlendirilmeliler yoksa bir tür falcı gibi mi?

Kullanılan çağa göre değerlendirebiliriz. Eski çağlarda rahiplerin aynı zamanda astrolog veya doktor olmaları gibi.

Mukadder :

(sıfat , eskimiş, Arapça muḳadder)

Yazgıda var olan, yazgı ile ilgili olan, alında yazılı olan:
" Her şey mukadderdir, amenna, akacak kan damarda durmaz derler." - Memduh Şevket Esendal

2 Beğeni

Taziye evine gittiyseniz en çok duyacağınız kelimelerden biridir “Mukadderat”

2 Beğeni

Gaybubet: Firar düşüncesi olmadan görev başından veya karargahtan ayrılmak.

3 Beğeni

Sanctum sanctorum: (Lat.) Bir tapınaktaki en kutsal yer.

Münakalatsız: Ulaşım imkanı olmayan.

Mahviyyetkar: Alçak gönüllü.

Çerçi (Türkçe): Köy, pazar vb. yerlerde dolaşarak ufak tefek tuhafiye eşyası satan kimse.

Yılkı (Türkçe): 1. At, eşek gibi tek tırnaklı hayvan sürüsü. / 2. Başıboş bırakılmış at veya eşek.

Hıyaban (Farsça): İki tarafı düzgün ağaçlı yol veya bulvar.

Didake (Yunanca): Havarilerin doktrini/öğretileri.

6 Beğeni

Tedricî (Arapça): Derece derece, yavaş yavaş olan.
Tedricî olarak: Giderek.

3 Beğeni

Mütekabiliyet (Arapça): Karşılıklılık.

Obskürantizm (Fransızca): Egemen güçlerin kendi hoş görmediği kavramlara, kişilere, topluluklara ilişkin toplumun bilgi erişimini sistematik olarak kısıtlama çabası.

Glif (İngilizce): Tipografide karakterleri yazı içinde temsil eden ve diğer karakterlerden ayırt eden simgelere verilen ad.

8 Beğeni

Tayf:(Arapça) 1. Görüntü, hayalet, ruh. 2.Birleşik bir ışık demetinin bir biçmeden geçtikten sonra ayrıldığı basit renklerden oluşmuş görüntü.

Muslin:(Fransızca) Sık dokunmuş, parlak, ince, yumuşak bir kumaş türü.

4 Beğeni

Tecessüm (Arapça): 1. Boyut kazanma, cisimlenme. / 2. Görünmeye başlama, belirme. / 3. Göz önüne gelme, canlanma.

Senkretizm (Fransızca): Birbirinden ayrı düşünce, inanış veya öğretileri kaynaştırmaya çalışan felsefe sistemi.

Deneyüstücülük (Türkçe):
1. İnsan bilgisinin niteliğini ve ilkelerini akıl yoluyla çözmek amacıyla deney alanının ötesine gitmeye çalışan anlayış, mütealiye (Arapça), transandantalizm (Fransızca).
2. Ahlakta belli bir gizemciliği savunan, Tanrı, doğa ve insanı kaynaştırmaya çalışan Amerikan felsefe okulu, mütealiye, transandantalizm.
Deneyüstü: Deneyle kazanılması imkânsız, akılla ilgili olan bilgi, transandantal.

2 Beğeni

Mahut (Arapça): Bilinen, adı geçen, sözü geçen.

Fantazmagori/Fantazmagorya (Eski Yunanca): 1. Aldatıcı görüntüler. / 2. Bir tiyatroda ya da karanlık bir mekânda, projektör ile yapılan göz yanıltmaya dayalı görüntü oyunları / 3. Rüyalardaki gibi üst üste binmiş tutarsız hayaller.

5 Beğeni

Marabut (Arapça): Kuzey Afrika’da dervişlere verilen ad, murabıt.

Hizip (Arapça): 1. Bölük, kısım. / 2. Kur’an-ı Kerim’in her cüzünün beş sayfalık bölümü. / 3. Bir siyasi partinin içinde, partinin izlemekte olduğu ana siyasi çizgiye karşı olan, ayrı bir teşkilat merkezi bulunan ve partinin çoğunlukla aldığı kararlara karşı savaşan parti içi grup, fraksiyon, klik.

4 Beğeni