Her Yeni Güne Bir Yeni Kelime

Madem Enflasyon dediniz o zaman bende enflasyon ne getirir ondan söz edeyim. Enflasyon tabii ki yoksulluk ve yoksulluk gerektirir…
KATIK:
1.Anlam: Ekmekle birlikte yenilen peynir zeytin helva gibi yiyecekler
2. Anlam: Bir şeyi ekmeğe denk düşecek, yetişecek şekilde ayarlayarak yemek
3.Anlam: (Yöresel) Yağı alınmış yoğurt, ayran

2 Beğeni

Sosyete

Fransızca société

1. (isim) Bir topluluktaki gelir düzeyi yüksek ve kendilerine özgü yaşama biçimleri olan topluluk:
" Çevre mevre yaveleri okuyan, doğa deniz kutsallığını sosyete övünmesi şekline dönüştürenlere değil lafım." - Yaman Koray

2. (isim, eskimiş) Topluluk, toplum, cemiyet:
" Sosyetemizde yerli zenginlerden bazıları ve birkaç İstanbullu büyük memur ailesi vardı." - Reşat Nuri Güntekin

3 Beğeni

Zoka

(zo’ka), Rumca

1. isim Büyük balıkları tutmakta kullanılan, küçük balık biçiminde, ucu iğneli kurşun parçası.

2. isim, argo Aldatıcı şey, tuzak, hile.

4 Beğeni

Muteber

(mu:teber), Arapça muʿteber

1. sıfat Saygın, itibarı olan, hatırı sayılır, sözü geçer:
" Selanik’in en varlıklı, en muteber, en güzide ailelerinden sayılıyor." - Attila İlhan

2. sıfat İnanılır, güvenilir.

3. sıfat Değerli.

4. sıfat, hukuk Geçerli.

4 Beğeni

Nisyan

isim , eskimiş, (nisya:nı), Arapça nisyān

Unutma:
" Resmî vesikalar toplanıp tasnif edilir ve nisyandan kurtulabilir." - Yahya Kemal Beyatlı

5 Beğeni

Madrabaz

Farsça madarabāz

1. isim Hayvan, balık, sebze, meyve vb. yiyecekleri yerinden getirerek toptan satan kimse.

2. isim, mecaz Hile yapan kimse:
" Hiçbir hareketi tanımıyor, sadece mahir bir madrabaz edasıyla çıkarına bakıyor." - Etem İzzet Benice

6 Beğeni

Kepenk

Türkiye Türkçesi yazılı örneği bulunmayan kapan(ı)kdepo veya hücre veya geçit kapısı” biçiminden evrilmiştir. Bu biçim Türkiye Türkçesi kapa- sözcüğünden türetilmiştir.

isim
İş yeri, pencere, kapı vb. yerleri kapamak için kullanılan, türlü biçimlerde sac levha, demir veya tahta kanat

4 Beğeni

Navlun

Gemiye yüklenen yükün tümü.

(Kendimi aydınlanmış hissediyorum. Ben bunlara direkt “gemilerin taşıdığı renkli kutudaki yükler” diyordum)

5 Beğeni

avarya

(ava’rya), İtalyanca avaria

1. isim, ticaret Bir deniz yolculuğunda geminin veya yükünün gördüğü zarar.

2. isim Çeşitli sebeplerle dayanıklılığını ve esnekliğini kaybetmiş yapağı ve yün.

3 Beğeni

abat

(a:ba:t), Farsça ābād

1. sıfat, eskimiş Bayındır.

2. sıfat, eskimiş Şen, rahat.

4 Beğeni

Şahane

(şa:ha:ne), Farsça şāhāne

1. sıfat, eskimiş Hükümdarla ilgili, hükümdara özgü olan.

2. sıfat, eskimiş Hükümdara yakışacak durumda olan.

3. sıfat, eskimiş, mecaz Çok güzel, mükemmel, üstün nitelikli:
" Bu şahane tespitlere bazı müdahaleler yapalım." - Cemil Meriç

6 Beğeni

Kundak, -ğı (I)

1. isim Yeni doğmuş çocuğu ilk aylarda sıkıca sarıp sarmalamaya yarayan geniş bez:
" Kendisine uzattıkları ince ve beyaz bir kundağa sarılmış kızına baktı." - Ömer Seyfettin

2. isim Bu bezle sarılmış bebek:
" Dikmen Yıldızı kundağı kucaklayarak ağır, sarsıntılı adımlarla savcının arkasından yürüdü." - Aka Gündüz

3. isim Saçları yemeninin içine alıp bağlama:
Baş kundağı.

4. isim Korunmak için sıkı sıkıya sarılmış şey:
Dutların tomurcukları büyümüş, yaprakları burunlarını kundaklarından çıkarmışlardı. - S. F. Abasıyanık

Kundak, -ğı (II)

Rumca

1. isim Yangın çıkarmak için bir yere konulan tutuşmuş yağlı bez parçası vb.:
" Ben şamdanımla evveli kapının önüne yığılan şeyleri, sonra cibinliği, perdeleri, bütün duvarları çeviren kundakları tutuşturacağım." - Halit Ziya Uşaklıgil

2. isim Tüfek gibi bazı ateşli silahlarda bunları çeşitli yönlere çevirmeye yarayan, namlunun altında bulunan ağaç veya metal bölüm:
" Amcası Mustafa geldi eve, ona bir kundağı sedefli tüfek getirdi." - Yaşar Kemal

3. isim Arabalarda dingil yatağı.

4. isim, mecaz Ara bozma, fitne, fesat.

6 Beğeni

cerbeze

Arapça cerbeẕe

1. isim, eskimiş Güzel konuşma:
" Aldıracak bir şey olmadığını cerbezesiyle tekrar etti." - Yahya Kemal Beyatlı

2. isim, eskimiş Beceriklilik, girginlik.

3. isim, eskimiş Kurnazlık, hilekârlık.

4 Beğeni

Çil (I)

isim , hayvan bilimi

Orman tavuğugillerden, eti için avlanan, ormanlarda yaşayan bir kuş, dağ tavuğu (Tetrastes bonasia).

Çil (II)

1. isim Çoğunlukla yüzde oluşan kahverengi küçük benekler.

2. isim Aynada oluşan leke.

3. isim Bitki köklerindeki kıla benzer ince uzantılar.

4. sıfat Tüyünde küçük benekler bulunan (hayvan):
Çil horoz.

Çil (III)

sıfat

Yeni ve parlak (para veya altın):
" Anneme elli çil altın bıraktılar." - Aka Gündüz

6 Beğeni

mafsal

Arapça mafṣal

1. isim, eskimiş, anatomi Eklem.

2. isim, eskimiş, teknik Birbirine bağlanmış parçaların her yönden dönmesini sağlayan bağlantı ögesi.

4 Beğeni

Çok özür dileyerek sormak istiyorum; Mafşal mı yoksa Mafsal mı?

Estağfurullah ne özürü, mafsal diye söyleniyor.

Züppe

1. sıfat Giyinişte, söz söyleyişte, dilde, düşünüşte toplumun gülünç ve aykırı saydığı yapmacıklıklara ve aşırılıklara kaçan:
" Tuhaf, züppe bir muhit içine düştüm, diyordu." - Sait Faik Abasıyanık

2. sıfat Seçkin görünmek için, bazı çevrelerdeki düşünceleri benimseyen, hayranlık duyan ve onlar gibi davranmaya özenen, snop:
" Onlara göre ben sözde züppenin, cakacının biriyim." - Nazım Hikmet

4 Beğeni

Hınzır

Arapça ḫinzīr

1. isim, eskimiş Domuz.

2. isim, eskimiş, mecaz Genellikle hoşa giden bir davranış veya durum için şaka yollu söylenen bir söz:
" Dilber’de bir kurum, bir eda. Bir de güzelleşti hınzır." - Sait Faik Abasıyanık

3. sıfat, eskimiş Yaramaz, haylaz.

4. sıfat, eskimiş mecaz Katı yürekli, kötü düşünen, gaddar:
" Hortlasın mezarında öyleyse, hınzır herif, dedi." - İsmail Hakkı Baltacıoğlu

5. sıfat, eskimiş mecaz Kurnaz, içten pazarlıklı olan.

4 Beğeni

Mürebbiye
(isim, Arapça murebbiye)

Bir çocuğun eğitim ve bakımıyla görevlendirilmiş kadın. Arapça rbw kökünden gelen murabbi ٍ “terbiye eden, eğitmen” sözcüğünden alıntıdır. Sözcüğün dişil biçimi olarak kabul edilen mürebbiye Türkçeye özgüdür.

3 Beğeni