Her Yeni Güne Bir Yeni Kelime

Hâdim : hizmet eden kişi, hizmetkar

9 Beğeni

Ayıgovan : Kaba,saba,görgüsüz insan.

Savar : Gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış

Tansık : İnsan aklının alamayacağı, şaşırtıcı, olağanüstü olay,mucize.

8 Beğeni

Heyula (Arapça): Korkunç hayal. / Heyula gibi: iri yarı.
Elim (Arapça): Acıklı.
Kotarmak (Arapça): Bir işi tamamlamak, üstesinden gelmek.
Netameli (Arapça): Tekin olmayan. / Başına sık sık kaza gelen.
Galiz (Arapça): Kaba ve çirkin.
Ananevi (Arapça): Geleneksel
Akis (Arapça): Yansıma. / Yaratılan etki. / Akis uyandırmak: İlgi veya tepki yaratmak

Dekadan (Fransızca): Yozlaşma, gerileme. (edebiyat, sanat vb.)
Sökün etmek (Türkçe): Birbiri ardına gelmek.
.

9 Beğeni

Nekahat: Bir hastalık veya ameliyat geçiren şahsın, tamamen eski sağlığına kavuşabilmesi için geçen süre.

Evet ben yeni öğrendim bunu.

8 Beğeni

Senevi: Seneye mensup, bir yıl içinde olan.

7 Beğeni

Nisyan (Arapça): Unutma.
Tıynet (Arapça): Yaradılış, huy.
Zerk etmek (Arapça): Enjekte etmek.
Tahnit (Arapça): Bozulmaması için ölüyü ilaçlama.
Teşrih (Arapça): Bir konuyu ele alıp ayrıntısıyla anlatma, açımlama.
Onmak (Arapça): Daha iyi bir duruma gelmek, mutlu olmak, şifa bulmak.
Müteveffa (Arapça): Ölmüş kimse.
Tahayyül (Arapça): Hayalde canlandırma.
Menfez (Arapça): Girecek veya geçecek yer, delik. / Havalandırma penceresi.
Müşkülpesent (Arapça, Farsça): Zor beğenen. / Bahane uyduran.

Kakofoni (Fransızca): Ses uyumsuzluğu.
Pitoresk (Fransızca): Görünüşü bir tablo konusu olmaya değecek güzellikte olan.

9 Beğeni

Ağulu : Zehirli olan, içinde zehir bulunan.

4 Beğeni

Şiar : ayırıcı özellik, tutulacak yol

6 Beğeni

Vitray: Birbirine bağlı kurşun bölmelere yerleştirilmiş renkli cam parçalarından oluşan, saydam pencere süslemesi ya da resim.

Gülbezek: (Süsleme) Dini ve gotik yapılarında çember biçiminde düzenlenmiş, gülü andıran mimarlık süsü.

7 Beğeni

Caka (İtalyanca): Gösteriş. / Caka satmak: Gösteriş yapmak.
Lento (İtalyanca): Ağır bir şekilde çalmak. (müzik)
Pupa (İtalyanca): Geminin arkası.
Estet (Fransızca): Sanatsal ürünler arasında güzeli en üstün, en yüce değer sayan kişi.
Levanten (Fransızca): Doğuda yaşayan Avrupalı insanlar.
Şilep (Almanca): Yük gemisi.
Kayran (Türkçe): Ormanın içindeki düzlük.
Kekre (Türkçe): Tadı acımtırak, ekşimsi ve buruk olan.
İfa (Arapça): Bir işi yerine getirme.
Vecit (Arapça): Kendinden geçme, esrime.

11 Beğeni

Enfiye: Çürütülmüş tütünden yapılan ve burna çekilen keyif verici toz, burun otu.
Burna çekilmek için hazırlanmış toz ilaç

6 Beğeni

ehvenişer (Arapça): Birkaç kötüden en az kötü olanı, kötünün iyisi

9 Beğeni

Alegori : bir düşünceyi, davranışı ya da eylemi, daha kolay kavratabilmek için onu, yerini tutabilecek simgelerle, simgesel sözlerle, benzetmelerle göz önünde canlandırma işi.

9 Beğeni

Partal: sıf. ve i. (Kökü belli değildir) Çok kullanılmaktan yıpranmış, eski püskü (kumaş, pabuç, eşyâ vb.)

3 Beğeni

dostluk-yüreğindeki aciyi paylasmak, ağladığında sıcacık bir kucak ve gerektiğinde ateşe atlamakdir :heart_eyes: :smiling_face_with_three_hearts:

2 Beğeni

Dilemma: i. (Yun. dilemma) mantık. İkilem, kıyâs-ı mukassim.

Tannan: (ﻃﻨّﺎﻥ) sıf. (Ar. ṭann – ṭanіn “ses çıkarmak, tınlamak”tan ṭannān) Âhenkli bir şekilde tınlayan, çınlayan: Kuşlar mütemâdiyen ötüyorlar, cıvıltıları canlı ve tannan bir ziyâ yağmuru gibi semâdan yağıyor zannolunuyordu (Ömer Seyfeddin).

Alesta:
zf. (İtal. allesta < Lat.)

  1. Hazır durumda, tetikte, müheyyâ: “Alesta bulunmak.” “Alesta beklemek.” Zâten alesta duruyordum (Ahmet Râsim). Ne vakit isterseniz ben alesta, hazırım (Reşat N. Güntekin). Azmi Bey ve etrâfındaki memurlar alesta ayağa kalktılar (Yahyâ Kemal).
  2. ünl. Hazır olunmasını isteyen kumanda sözü [Özellikle denizcilikte kullanılır].

Harcıalem:
(ﺧﺮﺝ ﻋﺎﻟﻢ) i. (Ar. ḫarc “sarfetme, masraf” ve ‘ālem “halk” ile ḫarc-ı ‘ālem)

  1. Herkesin kullanabileceği, herkesin alabileceği, herkese göre olan: Lâkin bu zarf fincanlar pek de harcıâlem cinsten değildi (Sâmiha Ayverdi).
  2. Bir özelliği olmayan, alelâde: “Harcıâlem eser.” “Harcıâlem fikir.”

**Lügatım uygulamasını öneririm arkadaşlar, çok güzel bir sözlük.

5 Beğeni

Şifahen: Sözlü olarak, sözle söyleyerek.
Bugün tutanak imzalarken denk geldim. Eski kelimeleri kullanmak hoşlarına mı gidiyor acaba?

5 Beğeni

Abus: (ﻋﺒﻮﺱ) sıf. (Ar. ‘abs, ‘ubūs “somurtmak”tan ‘abūs) Somurtkan, asık suratlı, çatık çehreli: “Abus, ters ve aksi bir adamdı.

6 Beğeni

semantik : anlambilim

5 Beğeni

Yüsret (ﻳﺴﺮﺕ) i. (Ar. yusret) Kolaylık. Karşıtı: Usret
Usret çekmeyen yüsret bulmaz (Ken’an Rifâî)

4 Beğeni