Hâdim : hizmet eden kişi, hizmetkar
Ayıgovan : Kaba,saba,görgüsüz insan.
Savar : Gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış
Tansık : İnsan aklının alamayacağı, şaşırtıcı, olağanüstü olay,mucize.
Heyula (Arapça): Korkunç hayal. / Heyula gibi: iri yarı.
Elim (Arapça): Acıklı.
Kotarmak (Arapça): Bir işi tamamlamak, üstesinden gelmek.
Netameli (Arapça): Tekin olmayan. / Başına sık sık kaza gelen.
Galiz (Arapça): Kaba ve çirkin.
Ananevi (Arapça): Geleneksel
Akis (Arapça): Yansıma. / Yaratılan etki. / Akis uyandırmak: İlgi veya tepki yaratmak
Dekadan (Fransızca): Yozlaşma, gerileme. (edebiyat, sanat vb.)
Sökün etmek (Türkçe): Birbiri ardına gelmek.
.
Nekahat: Bir hastalık veya ameliyat geçiren şahsın, tamamen eski sağlığına kavuşabilmesi için geçen süre.
Evet ben yeni öğrendim bunu.
Senevi: Seneye mensup, bir yıl içinde olan.
Nisyan (Arapça): Unutma.
Tıynet (Arapça): Yaradılış, huy.
Zerk etmek (Arapça): Enjekte etmek.
Tahnit (Arapça): Bozulmaması için ölüyü ilaçlama.
Teşrih (Arapça): Bir konuyu ele alıp ayrıntısıyla anlatma, açımlama.
Onmak (Arapça): Daha iyi bir duruma gelmek, mutlu olmak, şifa bulmak.
Müteveffa (Arapça): Ölmüş kimse.
Tahayyül (Arapça): Hayalde canlandırma.
Menfez (Arapça): Girecek veya geçecek yer, delik. / Havalandırma penceresi.
Müşkülpesent (Arapça, Farsça): Zor beğenen. / Bahane uyduran.
Kakofoni (Fransızca): Ses uyumsuzluğu.
Pitoresk (Fransızca): Görünüşü bir tablo konusu olmaya değecek güzellikte olan.
Ağulu : Zehirli olan, içinde zehir bulunan.
Şiar : ayırıcı özellik, tutulacak yol
Vitray: Birbirine bağlı kurşun bölmelere yerleştirilmiş renkli cam parçalarından oluşan, saydam pencere süslemesi ya da resim.
Gülbezek: (Süsleme) Dini ve gotik yapılarında çember biçiminde düzenlenmiş, gülü andıran mimarlık süsü.
Caka (İtalyanca): Gösteriş. / Caka satmak: Gösteriş yapmak.
Lento (İtalyanca): Ağır bir şekilde çalmak. (müzik)
Pupa (İtalyanca): Geminin arkası.
Estet (Fransızca): Sanatsal ürünler arasında güzeli en üstün, en yüce değer sayan kişi.
Levanten (Fransızca): Doğuda yaşayan Avrupalı insanlar.
Şilep (Almanca): Yük gemisi.
Kayran (Türkçe): Ormanın içindeki düzlük.
Kekre (Türkçe): Tadı acımtırak, ekşimsi ve buruk olan.
İfa (Arapça): Bir işi yerine getirme.
Vecit (Arapça): Kendinden geçme, esrime.
Enfiye: Çürütülmüş tütünden yapılan ve burna çekilen keyif verici toz, burun otu.
Burna çekilmek için hazırlanmış toz ilaç
ehvenişer (Arapça): Birkaç kötüden en az kötü olanı, kötünün iyisi
Alegori : bir düşünceyi, davranışı ya da eylemi, daha kolay kavratabilmek için onu, yerini tutabilecek simgelerle, simgesel sözlerle, benzetmelerle göz önünde canlandırma işi.
Partal: sıf. ve i. (Kökü belli değildir) Çok kullanılmaktan yıpranmış, eski püskü (kumaş, pabuç, eşyâ vb.)
dostluk-yüreğindeki aciyi paylasmak, ağladığında sıcacık bir kucak ve gerektiğinde ateşe atlamakdir
Dilemma: i. (Yun. dilemma) mantık. İkilem, kıyâs-ı mukassim.
Tannan: (ﻃﻨّﺎﻥ) sıf. (Ar. ṭann – ṭanіn “ses çıkarmak, tınlamak”tan ṭannān) Âhenkli bir şekilde tınlayan, çınlayan: Kuşlar mütemâdiyen ötüyorlar, cıvıltıları canlı ve tannan bir ziyâ yağmuru gibi semâdan yağıyor zannolunuyordu (Ömer Seyfeddin).
Alesta:
zf. (İtal. allesta < Lat.)
- Hazır durumda, tetikte, müheyyâ: “Alesta bulunmak.” “Alesta beklemek.” Zâten alesta duruyordum (Ahmet Râsim). Ne vakit isterseniz ben alesta, hazırım (Reşat N. Güntekin). Azmi Bey ve etrâfındaki memurlar alesta ayağa kalktılar (Yahyâ Kemal).
- ünl. Hazır olunmasını isteyen kumanda sözü [Özellikle denizcilikte kullanılır].
Harcıalem:
(ﺧﺮﺝ ﻋﺎﻟﻢ) i. (Ar. ḫarc “sarfetme, masraf” ve ‘ālem “halk” ile ḫarc-ı ‘ālem)
- Herkesin kullanabileceği, herkesin alabileceği, herkese göre olan: Lâkin bu zarf fincanlar pek de harcıâlem cinsten değildi (Sâmiha Ayverdi).
- Bir özelliği olmayan, alelâde: “Harcıâlem eser.” “Harcıâlem fikir.”
**Lügatım uygulamasını öneririm arkadaşlar, çok güzel bir sözlük.
Şifahen: Sözlü olarak, sözle söyleyerek.
Bugün tutanak imzalarken denk geldim. Eski kelimeleri kullanmak hoşlarına mı gidiyor acaba?
Abus: (ﻋﺒﻮﺱ) sıf. (Ar. ‘abs, ‘ubūs “somurtmak”tan ‘abūs) Somurtkan, asık suratlı, çatık çehreli: “Abus, ters ve aksi bir adamdı.
semantik : anlambilim
Yüsret (ﻳﺴﺮﺕ) i. (Ar. yusret) Kolaylık. Karşıtı: Usret
Usret çekmeyen yüsret bulmaz (Ken’an Rifâî)