İnceleme: David Eddings - Belgariad Serisi : Aldur Taşı'nın İzinde

Vallahi bilginiz varsa bu konuda tabii ki yazın biz de aydınlanalım. :blush: Aydınlandıktan sonra biraz daha sinirleniriz hem… (#¥÷¥£÷*#^!^+×(÷((@)

3 Beğeni

Yeminle, ben de giderim… Polgara teyze, Belgarath, İpek (ve öteki karakterler) arasındaki iğnelemelere tanık olmak çok güzel olurdu… :wink:

3 Beğeni

Bu başliğa bu kadar yorum geleceği hiç aklıma gelmemişti sonuç olarak okuma listemde alt sıralarda olan bir kitabı üst sıralara çeken bir başlık olmuştur.

3 Beğeni

O yaratık beni de müsait bir yerden alabilir mi acaba? :joy:
Hakikaten Belgariad dünyası’nı görmek eğlenceli olabilirdi. Gerçi ben Roshar ve Zaman Çarkı Dünyasını da görmek istiyorum şimdi. :smiley:
Aslında kimsenin Belgariad’ı dizi yapmamasına şaşırıyorum, çok eğlenceli bir şey çıkabilir ortaya halbuki. Şey, tabii düzgün yapılırsa…

4 Beğeni

Daha dur yeni başladık… Bizi misafir olarak seyreden ama söyleyecek bir şeyleri olanlar mutlaka vardır. Bir gün onlar da aramıza katılacak.

Burada bir noktaya dikkat çekmek isterim. Kesinlikle seriyi bir bütün olarak incelemek lazım. İlk kitabın en başına bakarak yorum yapılmamalı. Orası karakterleri tanıtma ve giriş bölümü ve oldukça sade duruyor. Asıl olaylar İpek ve diğerleri ile buluştuktan sonra başlıyor. Bu karakteri de tanıdıktan sonra maceranın tadından yenmiyor. Ben özellikle bireysel hikayeleri de çok beğenmiştim.

Geçerken seni de alırız. Ayıp ettin… :joy:

Eğer hakkını veren birisi olursa filmi de çok güzel olur aslında. Bol bol diyalogdan olustuğu için dolu dolu olcaktır. Belki film süresine ulaşabilmek için birkaç kitap birleştirilebilir. İzlemesi epey keyifli olurdu ama karakterlerin seçimi çok önemli. Çok sevdiğim serilerde saçma sapan, uygun olmayan birilerinin oynaması beni demoralize eder.

Gitmeden; Polgara’nın zekası ve laneti okumayanların üzerine olsun… :buyucu: Hihihi…

4 Beğeni

Şu pasajı yazmazsam çatlarım orta yerimden :slight_smile:
Kahramanlarımızdan İpek, düşmanları Brill’i bir dövüş sonunda surlardan aşağı atmıştır.

“Ne oldu?” diye sordu Belgarath.
“Brill” dedi İpek kayıtsız bir tavırla cüppesini giyerken.
“Gene mi?” dedi Belgarath usanmış bir halde. “Şimdi ne yaptı?”
“Son gördüğümde uçmaya çalışıyordu” dedi İpek.
İhtiyar şaşkın şaşkın bakakaldı.
“Pek beceremiyordu ama” diye ekledi.
Belgarath omuzlarını silkti. “Belki zamanla öğrenir”
“O kadar vakti yoktu sanki” dedi İpek.
Aşağıdan, çok aşağılarda zayıf, yumuşak bir “plof” sesi geldi, bir kaç saniye sonra aynı ses tekrarlandı.
“Zıplamak uçaktan sayılıyor mu?” diye sordu İpek.
Belgarath yüzünü buruşturarak “Pek sayılmaz” dedi.
“O zaman vaktinde öğrenemedi demektir” dedi İpek havai bir tavırla.

Şu pasajda attığım kahkahayı hala unutamam. Seni seviyorum David Eddings.

5 Beğeni

Belgariad’a başlayalı 1,5 hafta ancak oldu. Hızımı alamadan Malloryon’a geçtim. :smiley: Eser ciddi anlamda hoşuma gitti. Yukarıdaki yorumların çoğuna katılıyorum. Bu alanda belli bir kitap okuduktan sonra bazı kurgular artık tatmin etmeyebiliyor ancak Eddings’in başarısı zaten tam olarak burada. Her ne kadar kurgunun nereye gideceğini kestirebilsem de, olaylar beni çok şaşırtmasa da karakterleriyle dokunuyor Eddings size. Aralarındaki ilişkilerin suni olmadığını görüyorsunuz. Anne-oğul, dede-torun, karı-koca ilişkilerini o kadar güzel yansıtıyor ki size, etkilenmeden edemiyorsunuz.

Dermansız aşklar görüyorsunuz, nefret, keder, elem, yalnızlık, acı, ıstırap… hepsi içinizi dağlıyor, sonra sevdiğiniz size gülüveriyor ve her şey yoluna giriyor. :slight_smile: Polgara ve Beldin ikilisi müthiş!

Bu arada seri boyunca içim sıcak duygularla doldu, bazen öfkelendim, sık sık gözlerim doldu, boğazım düğümlendi, bazı yerlerde gerçekten aralıksız bir dakika güldüğüm oldu. Her esere bunları hissedecek kadar sıcak hissetmem kendimi. Karakterlere Yerdeniz’deki karakterlere duyduğum yakınlığı duyuyorum. Belki de ikisinde de bir büyüme hikâyesi olduğu içindir, kim bilir?

Malloryon 1. kitapta Garion’un eşinin doğum vakti geldiğinde salaklaştığına karnım ağrıyana kadar güldüm. Müthişti :smiley:

Bu arada @Faust’a katılıyorum, Bülent Somay’ın çevirisini çok daha iyi buldum ben de. Çiğdem İpek Erkal’ın ne denli başarılı bir çevirmen olduğunu Yüzüklerin Efendisi ve Yerdeniz serilerinden biliyoruz ancak sanırım Bülent Somay’ın kalemine aşina olduğumdan olsa gerek, Malloryon’a geçtiğimde gözlerim biraz o üslubu aradı. Ayrıca çevirmen farkından kaynaklanan çeviri hatalarına da rast geldim.

Ayrıca Metis’in kutulu setindeki 2016 basımı edisyon için konuşmak gerekirse;
Belgariad’ın çevirisi şahane ancak editörlüğü sıkıntılı. Çok sık hata ile karşılaştım. Ve bunlar Word gibi bir programla dahi çok kolay ayıklanabilecek hatalar. Pek özen gösterilmemiş. Sanırım Bülent Somay hem çeviriyi hem de editörlüğü yapmak istemediğinden başkasına devredilmiş editörlük işi.
Malloryon için ise bu durum daha iyi, sanırım editörlük koltuğuna Bülent Somay geçmiş, iyi de iş çıkarmış her zamanki gibi. Ufak tefek hataları göz ardı edersek epey iyiydi birinci kitap. Tabii kitabın başlangıç bölümlerinde İngilizcede belirli bir kullanım şekli olan “-” kullanımını olduğu gibi kullanmayı tercih etmişler (ki biz genellikle o durumlarda ; : falan kullanırız) orası ayrı.

Ayrıca metisin bu kutulu 2016 yılı baskılarının basımı kötü! Belgariad’ın 3. kitabının kapağı olduğu gibi elimde kaldı! Koca kapak yahu! Nasıl bir yapıştırıcı kullandınız acaba? Ayrıca çoğu kitabın da en sondaki sayfaları ayrılır gibi oldu, genel anlamda bir baskı sıkıntı olduğunu belirtmekte fayda var.

4 Beğeni

Benimkiler de 2016 baskı fakat hiç sorun yaşamadım. :thinking: Üstelik dağda taşta okudum. Sahilde okudum. 2000 km yol taşıdım hepsini ama sorun olmadı… :thinking:

2 Beğeni

Kitapları müthiş özenle kullanırım, belki de bana denk geldi bilmiyorum ama sonuç şu;

Çok dertliyim Asaletmeap :frowning:

4 Beğeni

Hayret ettim gerçekten. Belki de o an tam yapıştırıcı bitmiştir. Fark etmemişlerdir. Şu ana dek hiçbir kitapta bu başıma gelmedi. Özellikle Belgariad’ı çok taşıdım yanımda böyle bir şey olmadı. Üzüldüm. :frowning: Geçmiş olsun. Güzel bir tutkal alırsan yapışır yine ama çok da temiz olur.

3 Beğeni

Yalnız çok temiz ayrılmış.:joy: Tutkalla yapıştırabilirsiniz ya da iade edebilirsiniz. @Alladierre olması lazım tutkalla kitap yapıştırmıştı, tavsiye alabilirsiniz.

4 Beğeni

Çok kolay geri yapıştırabilirsiniz üzülmeyin. Kitap kapağı çok pürüzsüz gözüküyor yapıştırıcıyı bırakmış. Kitap sırtının geleceği kapak iç yüzünü maket bıçağıyla hafif hafif çizip yüzey alanı oluşturun sonra tutkalla kitabı birleştirin. Üstüne ağırlık koyup sabaha kadar bekleyin orijinalinden farkı olmaz.

3 Beğeni

Ana karakterin sadece ismiyle var olduğu, güzel ama kötü seri.
Yan karakterler tarafından ana karakter sürekli ve doğrudan bir güdüm altında. Şöyle ki, ana karakter doğru olanı yapmak istiyor, yan karakterler de doğru olanı yapmak istiyor ancak yan karakterler ana karaktere biz daha doğrusunu biliriz diyerek ana karakteri yönlendiriyorlar.

Tamam akıcı, heyecanlı, sade ve samimi bir seri ancak bu seriyi okurken insanı, erken saatte yatmak istemeyen ama buna zorlanan çocuk gibi hissettiriyor.

Tavsiye ederim ancak aynı yazarın Elenium-Tamuli serilerini daha çok
tavsiye ederim.

2 Beğeni

@Agape hanım, seriye ait inceleme ve devamında yorumlar çok ilgimi çekti doğrusu. Şunu sormak istiyorum, seri genellikle diyaloglar şeklinde mi ilerliyor (sanki öyle bir iki yorum okudum), yoksa savaş bölümleri de var mıdır?

2 Beğeni

Savaş bölumleri de var, betimleme de var, diyalog da var. Hepsi eşit şekilde dağılmış diyebilirim. Şu an devam serisi olan Malloryan’ı okuyorum. Bu da gayet güzel ilerliyor. :slight_smile:

1 Beğeni

Malloryon da en az ilk seri kadar keyifli. Hatta bazı açılardan daha iyi, bazı noktalarda eksik kalan yönleri de var gibi. Keşke onu da Bülent Somay çevirseymiş.

5 Beğeni

Savaş bölümleri savaşı genel hatlarıyla anlatıyor, dövüş bölümleri de aynı şekilde pek ayrıntıya girmeden anlatılmış. Seri genelde kaçtı- kovaladı çizgisinde ilerliyor.

Seride ana karakterin pasifliği haricinde okumayı güçleştiren belirgin bir sorun göremedim.

2 Beğeni

Merhabalar öncelikle telefondan yazacağım için imla hataları olabilir.

Bu seri benim en çok sevdiğim serilerden birisi. Yazarın tüm kitaplarını temin edip okudum. Kurgu konusuna geldiğimiz zaman iyiyle kötünün savaşı, kötü taraf daha güçlü ve iyi tarafın kazanacağı kesin. Dolayısıyla ters köşe bekleyenler, entrika ve senaryo bekleyenlerin hoşlanmayacağı bir seri.

Peki niye defalarca okudum. Çünkü karakterler yanımda nefes alıyor sanki. Mükemmel bir mizah anlayışı ve yaşıyormuş hissi. İpekin pazarlık ederken burnun seğirmesi, belgarathın sürekli sakalını kaşıması, ve nedra nın saçlarını çiğnemesi. Karakterlerin kendi aralarında didişmeleri, alaylar ve yol arkadaşlığı. Kurgu yönünden baktığımda büyük tutarsızlıklar yok. Belgariad serisini severek okuyanları mallaeron serisine alalım bence. Mallereon serisi devam niteliği taşısa da benzer olsada yine karakterler için okunur.

Özgünlük açısından bakarsak büyü.yeteneği olarak irade ve söz kullanılması bence özgün. Bir çok canavar türü yaratmış seride fantastik element olarak geçiyor ancak büyük kurguyu etkileyen bir durum değil. Savaş arayanları tatmin edeceğini düşünmüyorum. Ayrıntılı savaş tasvirleri, hamle hamle savaş anlatımları yok. Aksiyon açısından bakarsak köylü çiftlik çocuğunun gece çıkıp ormana gitmesi bile aksiyondur. Asıl bağlayan anlatım ve karakterler bence. Kendi başına eline aldığımızda garionun çocukluğunun anlatıldığı bölüm bile mükemmel. Dooron un ağaçtan düşmesi zubrettenin topuklaması.

Tam net olarak diyaloğu yazamayacağım ama, doroon ilacı içmek istemeyince Pol teyzenin eline bıçak alıp ucunu yoklaması ve doroon un ne yapacaksın o bıçakla diyip keseceğim ilacı içmediğine göre cevabını alması ve hemen ilacı içmesi. ardından Pol ün gariona zubrette i bul getir demesi. garionun saklanmıştır itirazı ve polün kesinliği. sonra garionun dövdün mü sorusu. Hepsi bir araya geldiğinde bana eğlence çıkıyor.

3 Beğeni

En kısa zamanda alıp okumayı düşünüyorum.Eminim güzel bir macera olacak.

Üşenmeden bahsettiğim diyaloğu bulup ekliyorum;
“Bunu iç” dedi Doroon’a dumanı tüten bir bardak uzatarak.
“Kolumu iyileştirecek mi?” diye sordu Doroon kötü kokulu sıvıya kuşkuyla bakarak :grin:
“Sen iç hele,” diye emretti Pol teyze; bir yandan da kırığa destek olacak tahta parçaları ve sargı bezlerini hazırlıyordu.
“Iğğğ!” dedi Doroon yüzünü buruşturarak “iğrenç.”
“öyle olması lazım” dedi Pol “Hepsini iç”
“İçmesem daha iyi olacak.” :laughing:
“pekala” Tahtaları ve sargı bezlerini bir yana itip, duvardaki bir çengelden uzun ve çok keskin bir bıçak aldı.
Doroon titrek bir sesle “Onunla ne yapacaksın?” diye sordu.
“İlacı içmediğine göre” dedi Pol yumuşak bir sesle “kesmem gerekecek.”
“Kesmek mi?” diye bir çığlık attı Doroon gözleri yuvalarından uğrayarak.
“Şuradan olabilir” dedi Pol bıçağın keskin ucunu dirseğe düşünceli bir tavırla dokundurarak.
Gözleri yaşaran Doroon sıvının kalanını bir dikişte bitirdi :rofl:

Daha uzun bir inceleme yapmak gerekirse öncelikle eleştirilerden başlamakta fayda var. Gri karakter diye tabir ettiğimiz karakterler seride yok. Özellikle ırklara göre bir tek tipleştirme var. Bu zaman zaman eğlenceli olsa da, her Tolnedralının aç gözlü olması, her drasniyalının casus olması, her arendin aklı kıt olması gibi. Yazarın diğer serilerinde de olduğu gibi büyülü bir nesne var, ki bu nesne yüzüklerin efendisinde ilk olarak kullanıldığı için seriye kurgu yönünden eleştiri gelmesine neden oluyor. Kötülüğün tek bir odaktan gelmesi ve batı doğu savaşı şeklinde kurgulanması oldukça basit bir kurgu haline geliyor. Özellikle Tanrı Mara’nın tüm ırkı katledilirken bir kişiyi bile kurtaramamış olması en büyük zayıflıklardan birisi.

Bir diğeri, tek bir ırk olan Angarakların diğer 6 tanrının ırkları kadar harita kaplaması. 5 kabile halinde dünyanın yarısında yerleşmişler. Üstelik din gereği Tanrılarına insan kalbi sunan bu ırkın nasıl bu kadar çok ürediği merak konusu. Hadi arendler iç savaştan kırıldı, nyissalılar konum itibariyle üremeye müsait değildi ama diğer ırklar niye çoğalamadı?

Son olarak Garion’un eğitimindeki eksikler, Garion’un seçilmiş kişi olacağı Pol tarafından biliniyordu, buna rağmen okuma yazma bile öğretilmedi. Ki polgara bunun gerekliliklerini öngöremeyecek kadar aptal bir karakter değil.

Serinin en çok övdüğümüz yönü ise karakterler ve kendi aralarındaki mizah anlayışı. Bir sürü soylunun bir araya gelip, ünvanların aslında boş bir şey olduğunu göstermeleri güzel bir izlenim yaratıyor. Ayrıca yeni fantastik edebiyata giriş yapanlara okumayı sevdirebilecek bir dille ve sadelikle yazılmış. Sevginin gücünü, en kötülerin bile sevgiye muhtaç olduğunu çok iyi anlatıyor. Aynı zamanda bence iyi ahlaka da yönlendiren bir yapısı var.

3 Beğeni