Biz de %35 aldık. Ne var bunda anlamadım.
Bir şey demedim zaten ya Sanki çok büyük oranda bir artış yapılmış gibi %35 yaptık demiş ya %34 olmasına rağmen. O yüzden komik geldi.
Bu arada Malazan’ı takibe aldım tekrar, bakalım basacaklar mı? Çünkü küçülmeye değil aksine büyüyeceklermiş
Burada bir zamanlar bir Penguen çalışanı vardı. Milleti her konuda ezikleyip acayip çirkin bir üslupla konuşur, arada da Penguen iş alım ilanı falan paylaşırdı. Tam onun üslubu bu. Açıklamaları o şahıs mı yaptı acaba veya bu açıklamaları yapan şahıs mı bizi forumda sürekli tersleyen elemandı? İlginç.
4 senedir forumda aktifim. Hiç tanıdık gelmedi o kişi. Ben yeniymişim galiba İş ilanı görsem başvururdum kesin, bir ara iş arıyordum.
Fuar dönemleri Penguen ilanları paylaşırdı. Nickini değiştirdi hatta, hatırlamıyorum yüzden.
Dil bariyeri kalksa bile e-kitap yaygınlaşmadan yayınevlerine bir şey olmaz. Çevirmenleri tamamen atıp direkt makine çevirisine dönerler, kitap kokusu almam lazım, elime alıp sayfayı çevirmem gerek tayfası almaya devam eder. E-kitap olarak okuyanlardan zarar eder, çevirmen ücretini düşer para kazanır gene. Ha biz bir daha yayınevlerinin yüzüne bakmayız o ayrı.
Biri benim bu tayfaların
Boş bir açıklama her iddia ya bence saçma cevaplar vermişler.
"Amanın GYY istifa etti !! Allahımi seven defansa gelsin yoksa şirket batacak! Herkesi toplayın tatil bitti ama yeni GYY bulup devam etmek hiç aklımıza niye gelmiyor! GYY istifa etmese gelirdi heralde, hep bu GYY yüzünden "
“Valla biz kimseyi kovmadik onlar istifa etti. Bakın sadece bir kişi istifasını verdi. Diğerleri işe gelmedi, valla onları görene aşkolsun…”
“O bina bikerem eski yerine göre cehennemin dibinde olabilir, ama dolmuşların, otobosların duraklarının yanında, kim demiş uzak diye”
Gibi gibi
Kitap kokusu, el ile sayfaları çevirme gibi olaylar çok nostaljik yaklaşımlar. Bende sizin gibi düşünüyordum. Ta ki bir tane e-kitap okuyucu alana kadar. Tabi ki matbu kitap alıyorum, şuan e-kitap çok yok ama mesela fihrist’in bilim kurgu serisindeki tüm kitapları e-kitap olarak özellikle alacağım.
Açıklama iyi olmuş. Olayın iç yüzü biraz daha farklıymış. Her iki taraf da kendince haklı. Çoğu şirket zaten yasal orana göre zam yaptı. Benim eşim eskiden devletin olan ama özelleştirilen bir firmada fakat bu kadar bile almadı. Ortada eksik bir açıklama yok. Gayet güzel cevap verilmiş her iddiaya. Bence gerekli bir açıklamaydı.
Aklıma bir sene yüzde 4 zam aldığım geldi. (Bankacılık) Kurumsal hayat pişmanlıktır
Aslında buradaki temel sorun, kişiler doğal sebeplerle mi istifa etti yoksa mobbing sebebiyle mi etti, bu konu net değil. Bu durum netleşir ise o zaman ona göre tavır takınabiliriz.
Açıklama gerçeği mi yansıtıyor yoksa olan bitene kılıf mı üretiyorlar şu anda bilmiyoruz.
Temmuz sonlarında, İthaki’nin yayın yönetmeni olan arkadaşımız, yayınevi çalışanlarına ikinci altı ayda (yani asgari ücret görüşmeleri sonrasında) ekonomik koşulların yol açtığı mağduriyetleri dengeleyecek bir zam yapılmasını istedi ve patron Ünal Koçak’la görüştü. Zaten birçoğumuz asgari ücret düzeyinde ve diğer sektörlere nazaran oldukça düşük rakamlara çalışıyorduk. Hatta asgari ücret zammı sonrasında maaşı asgarinin altında kalanlar olmuştu.
‘‘Diğer sektörlere nazaran.’’, ‘‘Maaşı asgarinin altında kalanlar olmuştu.’’
Verilen cevap:
Haberde sözü edilen; İthaki’de ücretlerin çok düşük olduğu, sektörün gerisinde zamlar belirlendiği iddiası gerçek dışıdır. Tam tersine İthaki Yayınları uyguladığı ücret politikası ve zam oranıyla yayın dünyasının diğer kurumlarından olumlu anlamda ayrışmaktadır. Geçen Temmuz ayında da asgari ücretin yüzde 34 oranında artırılması sonrası İthaki Yayınları ve Penguen Kitabevi çalışan ücretlerinin de yüzde 35 oranında artırılması kararı alındı.
Daha sonra bir diğer iddia,
Temmuz başından beri evlerden çalışıyorduk ve ağustos ayında da bu şekilde devam edeceğimiz iletilmişti. Fakat, sanırım zamlı maaşların yatırıldığı gün (yani 8 Ağustos’ta) şirketin İnsan Kaynakları bölümünden, yayın yönetmenimizi de incitecek ve zan altında bırakacak bir dille, hepimize bir toplu mail gönderilerek ‘evden çalıştığımızın tespit edildiği, bunun yayın yönetmenimizin kendi başına aldığı bir karar olduğu ve yönetime haber verilmediği, 17 Ağustos sabahı herkesin mutlaka ofiste olması gerektiği, olmayanlar hakkında tutanak tutulacağı’nı belirten bir mail aldık. Dahası, mesai bitiş saatimiz de 18:00’dan 18:30’a uzatılmıştı.
17 Ağustos sabahı, mailde bizden istedikleri gibi İstanbul, Kadıköy’deki yayınevi binasına geldik. Hemen herkes bize bir açıklama yapılır, yayın yönetmenimizin istifasının ardından işlerin nasıl yürütüleceği konusunda en azından geçici bir çözüm sunulur diye düşünüyordu. Yayın yönetmeni yayıncılık için önemli bir konum, işleri kim toparlayacak, neyi kime soracağız vs… Haliyle patronun ya da en azından bir yöneticinin bizlerle konuşarak sorularımıza yanıt vereceğini düşünüyorduk. Fakat patron bir yana, yetkili hiç kimse yayınevine uğramadı.
Bunun ardından, yayın yönetmenimiz istifa ederek hepimize bir veda mesajı gönderdi. Tabii burada istifa etti değil de ettirildi desek daha doğru olur, çünkü topluca gönderilen o mail ve mailde doğruca yayın yönetmenimize yöneltilen suçlayıcı tavır, yenilir yutulur cinsten değildi. Asıl sorun bizim haklarımızken, neredeyse kafasına göre ofise gitmeyen insanlar gibi lanse edilmiştik.
Verilen cevap,
Genel Yayın Yönetmeni’nin ayrıldığı bir tabloda, programlanan işleri ortaya koyabilmek, önümüzü görebilmek için tüm çalışanları bir araya toplamak zaruri hale geldi ve evden çalışma uygulaması sona erdirildi. (Bu noktada; pandemiyle birlikte çalışanlarımızın sağlık ve güvenliği için evden çalışma uygulaması başlatan ve uzun süredir bunu devam ettiren ilk yayınevi olduğumuzu belirtmekte fayda var.)
Haberde vurgulanan bir nokta da ‘çalışanların zorla, yeni açılan İçerenköy Penguen binasına çağrıldığı’ iddiasıdır. Muhasebeden dağıtıma, kurumsal iletişimden depo faaliyetine dek yürütülen çalışmalar Haziran ayında faaliyete geçen İçerenköy binasında toplanmıştır. Bu kurumsal bir karardır. Evden çalışmanın sonlandırıldığı, tüm çalışanların ofis düzenine geçeceği bir süreçte yayınevinin de aynı merkezde olmasının, çalışmaların senkronize yürütülmesi açısından son derece akılcı olduğu ortadadır. Kaldı ki çalışmaların hangi merkezde yürütüleceği her kurumun kendi takdirindedir.
İnsan haysiyetini paraya endekleyip şirket savunusu yapamayacağım kusura bakmayın ya. Sistem böyle falan filan. Atılan mail ile GYY zan altında bırakılıp ani kararlarla insanları mağdur ettikleri iddia edilirken yayınevinin olaya bakış açısı ‘‘GYY ayrıldı ben ne yapayım?’’, ‘‘Kurumsal karar aldık artistlik yapmayın.’’.
Bir diğer iddia,
Nihayet 23 Ağustos’ta iki arkadaşımızı aradılar ve İçerenköy’e çağırdılar. Gelirken dizüstü bilgisayarlarını da yanlarında getirmelerini söylediler. 24 Ağustos’ta İçerenköy’e giden bu arkadaşlarımız “küçülme operasyonuna gidildiği” söylenerek kovuldu ve henüz 2-3 ay önce kadroya geçtikleri için kıdem tazminatı da alamadılar. Bunun üzerine yayınevindeki huzursuzluk had safhaya ulaştı, hiçbirimiz yarın başımıza ne geleceğinden emin olamıyor ve her an aranmayı bekliyorduk. Zaten 25 Ağustos Cuma günü, yine kıdem tazminatına henüz hak kazanamamış üç arkadaşımız, aynı gerekçelerle pazartesi günü İçerenköy’e çağırıldı ve böylece onların da kovulacağı kesinleşti.
Cevap,
“İthaki, tüm çalışanlarının haklarına saygılı bir yayınevidir. Bu süreçte belirlenen ara zam oranıyla çalışamayacağını bildiren bazı arkadaşlarımız olmuştur; buna mukabil bu arkadaşlarımızın sadece biri yayıneviyle yollarını ayırmayı tercih etmiştir. Sosyal medyaya yansıdığı gibi, insan kaynaklarımıza veya yönetimimize ayrılmak istediğini resmî olarak bildiren hiçbir çalışanımız olmamıştır. Bu tasarrufu kullanmak isteyen çalışma arkadaşlarımızın tüm haklarının verileceğini/ödeneceğini söylemeye bile gerek yoktur” denildi.
Ee, kovmuşsunuz insanları. Zaten olayların çıkış noktası en temelde ‘‘kovulmaları’’ değil mi?
İthaki Yayınları olarak sektörün bir kriz içinde olduğu, sıkıştığı, kitap yayınlamanın her geçen gün daha da zorlaştığı bir ülke ortamında, yayın faaliyetlerimizi kitabevleriyle destekleyerek nefes ve yaşam alanı açma çabasını sürdüreceğiz.
“Kültürel alana yatırımın ‘çılgınca’ görüldüğü, ekonomik krizin giderek derinleştiği bir ülke ortamında, yayın faaliyetlerinin kitabevleriyle desteklenerek sürdürülebildiğini belirtmeliyiz. Bu yüzden çalışanlarımız arasında (yayınevi-kitabevi çalışanı, editör-satış personeli, temizlik personeli-büro elemanı vb.) ayrım yapmadan, ücret zammını eşit şekilde uygulamak konusunda hassas davrandığımızın bilinmesini isteriz”
Krallara bak ya. Kriz içindeki bir sektörde boy boy dükkan açıp seri üretim çeviri ürün basarken çalışanları topluca neden çıkardınız? Her şeyin çok zor olduğu bir sektörde kültür savunusunu üstlenen hakikat dolu yayınevi, böyle zor bir sektörde çalışanların zorluklarla iş bulabildikleri bir atmosferde toplu çıkarım uyguladığı için eleştirilmiyor mu zaten? Bunlara cevabı çalışan röportajı verirken yayınevi yine üstenci bir tavırla bazı kıyıdan köşeden iddiaları yalanlayıp geri kalanlara da dar bakış açısıyla kılıf uydurmuş gibi duruyor. Bu iki röportaj özelinde durum bu.
Ben açıkçası çalışanlara inanıyorum. İthaki beni çok tatmin edemedi.
Her olay da olduğu gibi ithaki’ninde çalışanların da kendince haklı sebepleri var büyük ihtimalle.
Umarım bu başlık Akılçelen başlığı gibi olmaz. O zamnlarda insanlar Akılçelen’in yaptığı yanlış olsada aşırı tepki vermişti. Forum da kavga gürültü hiç eksik olmuyordu. Hatta en az 5-6 kişi bu başlık yüzünden forumu terk etti.
Şu ekonomide yapılan hiçbir zam yeterli değil. Ev kiraları asgari ücretin üstünde olduğu sürece yaşamak imkansız. En dandik ev 12 bin olmuş. Kişinin tek başına yaşama hakkı elinden alınıyor.
@isos81 dediğine artık mahkeme karar verecek. Bunu kimse çıkıp şöyle diyemez. Mobing olmayan bir çalışma ortamı var mı ona da emin değilim. Bütün işçiler geçim sıkıntısı yaşadığından mobing mecburen boyun eğilen bir şey oldu çıktı. İnsanlar mecbur olduğu sürece mobing de olacaktır.
Maaşlar asgari ücretin altında kaldığına göre çalışanların ne kadar maaş aldığını bir tahmin edelim isterseniz. Bırakalım da açıklamada bahsi geçen zamları bir zahmet iş verenler yapsınlar, bununla övünmesinler. Yayıncıılık dünyasınıda editörler yapılan o yüzde 55 zamlarla şu an 12 13 bin alıyorsa bu açıklamaların pek de bir haklı tarafı yok maalesef.
Maaşlar asgari ücretin altında olmamalı zaten. Yasal olarak da doğru değil. İş mahkemeleri bunun için var. Geriye dönük de ödeme alırlar mahkeme sonucunda. Daha önce başıma geldi. Güncel fiyat üzerinden ve faizli ödeme kararı veriyor mahkemeler.
Ben İthaki’nin yaptığı açıklamayı çok manipülatif buldum. Genellikle gerçekleri saklamanın en kolay yolu salt gerçekleri söylemektir. Tıpki istatistikler gibi.
İthaki’nin yaptığı açıklamayı çalışan arkadaşın verdiği röportaj ile birlikte değerlendirelim.
Temmuz sonlarında, İthaki’nin yayın yönetmeni olan arkadaşımız, yayınevi çalışanlarına ikinci altı ayda (yani asgari ücret görüşmeleri sonrasında) ekonomik koşulların yol açtığı mağduriyetleri dengeleyecek bir zam yapılmasını istedi ve patron Ünal Koçak’la görüştü. Zaten birçoğumuz asgari ücret düzeyinde ve diğer sektörlere nazaran oldukça düşük rakamlara çalışıyorduk. Hatta asgari ücret zammı sonrasında maaşı asgarinin altında kalanlar olmuştu. Yayın yönetmeniyle patron arasında geçen bu görüşmede bir sonuca varılamadı ve biz de ağustos başında yatırılacak maaşlarımızı beklemeye başladık.
İthaki ne diyor?
İthaki’de ücretlerin çok düşük olduğu, sektörün gerisinde zamlar belirlendiği iddiası gerçek dışıdır. Tam tersine İthaki Yayınları uyguladığı ücret politikası ve zam oranıyla yayın dünyasının diğer kurumlarından olumlu anlamda ayrışmaktadır. Geçen Temmuz ayında da asgari ücretin yüzde 34 oranında artırılması sonrası İthaki Yayınları ve Penguen Kitabevi çalışan ücretlerinin de yüzde 35 oranında artırılması kararı alındı.
Aslında dikkatli okurlar için bu iki açıklama birbirini teyit eder nitelikte. İthaki “Biz asgari ücret seviyesinde bir ücret ödemiyoruz” demiyor dikkat ederseniz.
Temmuzdan önce asgari ücret ne kadardı? 8.500 TL. Peki temmuzdan önce 10K maaşı olan bir çalışanın maaşı asgari ücret zammından sonra asgari ücretin altında kaldı mı? Evet kaldı. Peki sektörün üstünde dedikleri %35 zamla birlikte asgari ücret düzeyinden ayrışabildi mi? 13.500 TL hayır olmadı.
Yani yayınevi de kendi işine geldiği gibi “semantik” olarak doğru cümleler kuruyor bence.
Gelgelelim ben 30K seviyesinde maaş alan birisinin asgari ücret seviyesinde maaş alıyoruz diyeceğini düşünmüyorum. İstanbul’da yaşamak için 30K da yetersiz de o ayrı konu.
Asgari ücretin tanımı bize “Vasıfsız işler için çalışana teklif edilebilecek minimum ücret.” şeklinde öğretildi. Üniversite okumanın değeri ve anlamlarından biri de buydu. Devlet ve işveren işbirliğiyle üniversite mezunu ve deneyimli insanlara bile teklif edilen bir ücret oldu. Sorun burada yatıyor bence.
Bir de İzmir ve İstanbul’daki fiyatlar net olarak Anadolu şehirlerinin 2-3 kat daha fazlası. İzmir veya İstanbul’da yaşayıp herhangi bir sebeple Anadolu şehirlerine gidenler ne demek istediğimi anlayacaktır. Tüm Türkiye için aynı asgari ücret olması da büyük delilik.
İthaki de Türkçe edebiyat yerine Türk Edebiyatı demeye başlamış. Acaba yayınevinin bilinçli tercihi mi yoksa siteyi hazırlayan yazıp geçmiş mi?