Kitaplardaki Çeviri Sorunları

Kitaptaki cümle “Only God knows.”

Vonnegut karakterine “Who knows” dedirtmediğine göre Türkçeye “Kim bilir” olarak çevirmek doğru olmaz. Çünkü öyle çevirirsek belki de karakterin inançlı olduğunu belli eden bir imayı atlamış oluruz.

Hıristiyanlar “Sadece Allah bilir” demeyeceklerine göre orta yol olarak “Sadece Tanrı bilir” demek bence çok da kulak tırmalamıyor. Ben Hıristiyan karakterleri içeren, Hıristiyan dünyasında geçen bir kitabı okuyorsam bu gibi durumlarda “bizde” ne dendiğini pek önemsemem, her deyişin bire bir karşılığı olmayabileceğini hesaba katarım.

Başka türlü olmuyorsa Allah Bilir’i de Kim bilir’e tercih ederim bu arada, en azından tanrı vurgusu korunuyor.

5 Beğeni

Allah kelimesinin kökeni tam olarak bilinmiyor ama Arapça olduğu kesin. Yani İngiliz bir karaktere, Türkçeye çevrilmiş bir kitapta Arapça bir kelime söyletmek çok da gerekli değil. Tanrı kelimesinin Türkler arasında binlerce yıllık bir tarihi var. Tengri kelimesinden türetilmiş bir kelime Tanrı. Bence de “Sadece Tanrı bilir” daha doğru bir kullanım olur.

2 Beğeni

Ben yorumlarken kulağa hoş gelme durumu ve gündelik dile göre düşünmüştüm. Ama haklısın, ben bu dinsel ima kısmını atlamışım. Güzel tespit. :+1:

1 Beğeni

Hocam burada da aynı şekilde; dinsel bir ima varsa “umarım” onu karşılamaz. Orijinalini yazarsan teyit etme şansımız olur, ama muhtemelen “God willing/so Gott will” denmiştir. İnşallah cuk oturuyor ancak söyleyenin Hıristiyan olduğunu düşünerek yine orta bir yol bulunabilir.

“Tanrının izniyle”, aklıma ilk gelen.

Ne yazık ki orijinali yok hocam. Dinsel bir ima olduğunu sanmıyorum ama olsa dahi bana göre inşallah kullanılamaz. Umarım veya yazdığınız gibi Tanrının izniyle kullanılmalı.

Jo Nesbo/Nemesis, Doğan Kitap Sayfa 278

Dost Körpe buradaki anlamsız harf topluluğunun “You look terrible (Türkçe’si iki alt satırda olduğu gibi ‘Berbat görünüyorsun’)” olduğunu anlamamış olamaz herhalde. Kitap Norveççe’den İngilizce’ye çevrilirken bu basit ayrıntıya dikkat edilmiş ama İngilizce’den Türkçe’ye çevrilirken aynı özen malesef yok.

12 Beğeni

Arthur C. Clarke - Randezvous With Rama
Rama’yla Buluşma - İthaki - K. Ümit Kayalıoğlu

Chapter 2

Dr.Stanton was a little too prone to jump conclusions.

Çeşitli olasılıklara kolayca geçebilen bir insandı.

Chapter 3

Indeed, it was doubted if the problem ever would be solved.

Aslında bu hiçbir zaman önlenemeyecek bir problemdi.

Sıkıntılı görünen bir çeviri malesef. Bölümlerdeki tek hata bunlar değil, elimde ingilizce kitap olduğundan ve indirdiğim Türkçe pdf’den kopyala yapıştır yapamamdan ötürü karşılaştırdığım metinleri elle yazmam gerekiyor. O yüzden çok uğraşamadım. Kitabı bitirdikten sonra daha detaylı bakmayı düşünüyorum.

Edit : Yanlış ve anlamsız çevirilerden bahsetmiştim ama malesef hiç çevirilmeyip atlanan kısımlar da var. Aşağıdaki paragrafta öyle alelade önemsiz birşey değil, dört kitaplık seriye adını veren “Rama” betimleniyor fakat çeviri tek kelimeyle berbat. Bu kadar kritik ve önemli bir yeri bari daha doğru düzgün çevirseymişsiniz. Herşeyi geçtim kitabın kapağına da mı bakmadınız? Hayatnızda hiç öyle “tencere” görmüşlüğünüz var mı? Google Translate bile 10 numara iş çıkarmış.

“The two ends were quite flat, apart from some small structures at the centre of one face, and were twenty kilometres across; from a distance, when there was no sense of scale, Rama looked almost comically like an ordinary domestic boiler.”

Çeviri:

Merkez noktaları birbirinden elli kilometre uzaklıkta ve iki ucu oldukça düzdü. Bir yüzünde, merkeze yakın bir yerde birkaç ufak yapıya benzer şey dışında hemen hemen hiçbir şey görülmüyordu. Rama komik bir şekilde evlerde kullanılan sıradan bir buhar tenceresine benziyordu.

Google Translate:

“Bir yüzün ortasındaki bazı küçük yapılar dışında, iki uç oldukça düzdü ve yirmi kilometre genişliğindeydi; Uzaktan, ölçek duygusu olmadığında, Rama neredeyse komik bir şekilde sıradan bir ev tipi kazan gibi görünüyordu.”

Edit 2: Yazarın Yazmadıkları adlı programımızda bugün…

“Yet the scale here was so much greater, both in time and space, that the mind was unable to do it justice; after a while, it ceased to respond. Norton wondered if, sooner or later, he would take even Rama for granted.”

Ancak zaman ve yer bakımından ölçüler o derece büyük ve değişikti ki, insan aklı doğru hüküm veremiyor, bir süre geçtikten sonra uyum sağlayabiliyordu. Norton Rama’yı tümüyle inceleyebilme şansını bulabilecek miydi? Bunu merak ediyordu.

8 Beğeni

Hahaha, 50 km‘yi neresinden uydurdu acaba? 20 km’yi mil olarak algılayıp 1.6 yerine 2.5’la mı çarptı n’aptı… Gerçekten komik işler dönmüş.

Rezil bir çeviri. Şimdi filmi geliyor, İthaki kitabı tekrar bassın diyenleri güzel bir sürpriz bekliyor.

4 Beğeni

Normalde Rama’nın boyu 50km, silindir biçiminde olduğu için çapı 20km ama o kadar baştan savma bir çeviri ki birkaç cümle önceki birimler kaymış :slight_smile: 20km’lik çapından bahsetmeye hiç tenezzül etmemiş. Dediğiniz gibi filmi ile birlikte basılır. Dolayısı ile en azından 2027 2028’e kadar basılmayacağı garanti. İnşllah o arada çeviriye tekrar bakarlar.

4 Beğeni

Yazarın Yazmadıkları adlı programımızda bugün; Tehlikeli Kucaklaşmalar…

Randezvous With Rama - Maiden Flight

… drew a round of applause.

“For my next act-“ Joe Calvert began.

Jimmy was quick to disclaim any credit. “That was messy”…

Rama’yla Buluşma - İlk Uçuş

… çevredekilerin alkışlarıyla karşılandı.

Joe Calvert onu sevinçle kucakladı, “Mükemmel bir gösteriydi…”

“Bu iş çok düzensiz oldu….”

Not : Çevirmen, Arthur C. Clarke’ın boş yaptığına kanaat getirmiş olacak ki altı çizili yeri çevirmemiş.

9 Beğeni

image

İthaki’nin Firefly kitabının tanıtımında kullandığı alıntı metnin birinci cümlesi.Şaka mı bu ya?O virgülün orada işi ne bir kere?Paralıysa alacağız ne demek?Kafamda deli sorular.

“Ücreti iyi olduğu sürece her türlü iş teklifine açığız.” gibi bir anlam versin istemiş herhalde.

“Parası iyiyse eğer işin ne olduğuna bakmadan alacağız” demek istemiş. Biraz sokak ağzı bu.

Ya anlamını çözdüm ayrıca sokak ağzına da tamamım karakter öyleyse ama bari ‘Ne iş olursa olsun paralıysa alacağız’ diye çevrilse daha iyi olurdu gibi düşünüyorum.Sokak ağzı diye de cümleyi garip bir hale sokmaya gerek yok.

2 Beğeni

Stephen King’den Azrail Koşuyor’u okuyorum (Ocak 2022, Altın Kitaplar, çev. Gönül Suveren). Sayfa 24. Bilin bakalım ne oldu?

Aşağıdaki metnin tamamı es geçilmiş. Bir kelime bile çevrilmeden atlanmış. Acaba bu kısım yazar tarafından sonra mı eklenmiş, dedim. Araştırdım, ilk baskıda da aynı kısım var. Yani çevirmene zor gelmiş ya da Mehmet Harmancı gibi Gönül Suveren de bu kısmın önemsiz olduğunu düşünmüş.

Highrises, Developments, chain-link fences, parking lots empty except for stripped derelicts, obscenities scrawled on the pavement in soft chalk and now blurring with the rain. Crashed-out windows, rats, wet bags of garbage splashed over the sidewalks and into the gutters. Graffiti written jaggedly on crumbling gray walls: HONKY DON’T LET THE SUN SET ON YOU HEAR. HOME FOLKS BLOW DOKES. YOUR MOMMY ITCHES. SKIN YOUR BANANA. TOMMY’S PUSHING. HITLER WAS COOL. MARY. SID. KILL ALL KIKES. The old G.A. sodium lights put up in the 70s busted with rocks and hunks of paving. No technico was going to replace them down here; they were on the New Credit Dollar. Technicos stay uptown, baby. Uptown’s cool. Everything silent except for the rising-then-descending whoosh of the pneumo buses and the echoing clack of Richards’s footfalls. This battlefield only lights up at night. In the day it is a deserted gray silence which contains no movement but the cats and rats and fat white maggots trundling across the garbage. No smell but the decaying reek of this brave year 2025. The Free-Vee cables are safely buried under the streets and no one but an idiot or a revolutionary would want to vandalize them. Free-Vee is the stuff of dreams, the bread of life. Scag is twelve oldbucks a bag, Frisco Push goes for twenty a tab, but the Free-Vee will freak you for nothing. Farther along, on the other side of the Canal, the dream machine runs twenty-four hours a day…but it runs on New Dollars, and only employed people have any. There are four million others, almost all of them unemployed, south of the Canal in Co-Op City.

12 Beğeni

Bu ne sorumsuzluk. İnsanın işine ve insanlara saygısı olur biraz. Bunca yıl nasıl iş yapmış bunlar anlamak zor.

1 Beğeni

Tuğlayı sarıya boyayıp altın diye yutturarak.

3 Beğeni

Alper Bey paylaşmıştı Gönül Hanımın röportajını, kendisi orda belirtiyordu.
Vakti zamanında kitapları kısaltmak için bırakın cümleleri 40-50 sayfalık bölümler çevrilmemiş. Kağıt olmadığı için öyle yaptığı belirtiliyor ama ben pek katılmıyorum.
Altın Kitaplar Agatha Christie kitaplarının Gönül Suveren çevirileri içeriğin ortalama %60-70 çevrilmiş halleridir.
Çiğdem Öztekin çevirileri topluyorum ben o yüzden.

6 Beğeni

Hadi el mahkum çevirmenler yayınevi istedi diye kısalttılar, bu bir yere kadar mazur görülebilir. Peki bu kitabın tüm eksiklikleriyle 2022 yılında yeniden basılması? Altın Kitaplar’a söyleyecek söz bulamıyorum.

5 Beğeni

Altın Kitaplara daha önce birçok başlıkta yorum yapmıştım. Boşuna kimsenin başını şişirmiyim.

Tek bir örnek ticari ahlaklarını göstermeye yeter.
Kendilerinin zamanında eksik bastıkları kitabı şimdi tam çeviriyle basarken kapağa övünmek için tam metin yazmışlar. Yahu bunu eksik basan da sendin :grimacing:

7 Beğeni