Kitaplardaki Çeviri Sorunları

Bunu @shmebulock 'un bir gönderisi üzerine Ekim 2021’de yine bu konuda tartışmıştık. Sadece Divanü Lügati’t Türk’de Kuyut diye bir kelime olduğunu bilmiyordum, çevirmen kendisi harflerin yerini değiştirmiş sanıyordum ama varmış.

O zaman da şöyle yazmıştım.

Zaten mirk, kuyut gibi o kadar eski bin yıllık bir kelime değil, yer yer hala kullanılıyor. Bize arapçadan geçen kuyut kelimesi farklı bir anlama geliyor. “Kayıt kuyut” olarak kullanılır genede. Kök Türkçedeki “Kuyut” kelimesinin anlamının “Kuytu” kelimesi ile alakası yok. Mirk, Murk ve Kuytu, ıssız sessiz, tekinsiz, belirsiz anlamı taşıyor, “kuyut” çevirmenin de belirttiği gibi ürkünç korkunç şeytani demek.

Beğenen, çok yerinde bulan illaki vardır ama ben çevirmenin sırf fonetik olarak benziyor diye eski Türkçede de modern Türkçede de mirk veya murky’nin verdiği anlamı karşılamayan bir kelime tercih etmesini beğenmedim. Gelişine sallamadan kastettiğim buydu.

4 Beğeni

Sözlüğe geçmiş bu arada. Dil Derneği’nde var.

3 Beğeni

Güvenli değil diyor, bilemedim (!) :smile:

2 Beğeni

Yazar organ olarak ele almış dediğine bakılırsa. Bu durumda sağlak veya solak olarak kullanım bence doğru değil ama dilimize aktarılması zor olduğu için anlaşılabilir fakat anlam kayması yaratacak. Sağ-el veya sol-el gibi bir kullanım daha hoşuma giderdi.

3 Beğeni

Yok, organ değil bunlar. El şeklinde, parazit canlılar. İnsanlara yapışıp onları kontrol altına alıyorlar. İki ayrı sınıfa ayrılıyorlar; sağ el gibi gözükenler, sol el gibi gözükenler.

Yazar bunlardan bahsederken sinistral (solak) ve dextrier (sağlak) terimlerini kullanmış. Çevirmen de solaklar ve sağ eşler/sağ elliler diye yazmış.

Sağ-el veya sol-el kullanımı olabilir aslında. Metne uyup uymadığına bakmam lazım ama. Hâli hazırda çok fazla kesme işareti ve sağ-sol kelimesi var bunlardan bahsedilen kısımlarda. Anlam karmaşası yaratmıyorsa deneyebilirim. Teşekkürler komşum :slight_smile:

3 Beğeni

Ben bir gün gecikmeli gördüm ama güzel tartışma konusu olmuş :smiley: . Umarım mesleğin gediklilerince ukalalık olarak görünmez ama başlarım TDK ya abi :smiley:

Bir ülkenin vatandaşlarının neredeyse hepsinin kullanımına geçen, benimsediği, halkta kabul gören bir kelimeyi üst bir kurul onaylamıyor diye o dilden saymamak olamaz. Dil organik bir şekilde büyür gelişir, diğer dillerle etkileşimde olur ve yeri geldiğinde kurallarına uymasa bile yabancı bir dilden kelime alır.

Bunun binlerce örneği vardır herhalde, çok oturgaçlı götürgeç falan kullanmadığımıza göre yani :joy: 3-5 tonton un oturup karar verip onaylamasını da dil beklemez, çoktan kelimeyi kullanır ve yayılır gider halk arasında.

Sanatın/edebiyatın içinde de bu kullanımların tercih edilmesinde hiçbir sorun yok bana göre. Böyle kalıplara bağlı kalırsa edebiyatla halk arasına mesafe girmez mi?

2 Beğeni

Zaten kitap yayıncılığında TDK neredeyse hiç kullanılmıyor. Tutarlı bir kaynak değili. Bilimkurguyu, altyazıyı vs. ayrı yazan bir kurumdan bahsediyoruz. Yayıncılıkta Necmiye Alpay ve Dil Derneği üzerinden gidiliyor çoğunlukla. Sağlak sözcüğünün Dil Derneği’nde olması önemli bir veri o açıdan.

3 Beğeni

Bu yeni çıkan Ölüme Yazgılı Şehir’in ilk sayfası.
Benim için çok önemli olanlar (Neuromancer gibi) hariç ithaki Yayınları’ndan kitap almıyorum.
Konusu ilginç geldi. Arkadaştan ödünç alıp okumaya karar verdim.

Bu daha ilk sayfa, ilk sayfada bariz iki tane hata var. Hevesim kaçtı ve okumayı bıraktım. Son okuma, redaksiyon falan hepsini boş vermişler. Kim bilir devamında ne hatalar vardır. İnsan bir kitabı böyle yayınlamaya utanır.

10 Beğeni

Sanırım artık çeviriyi bırakıp Türkçe sorunlarını da incelememiz gerekecek.

Çevirilerde “Olmasındı” kelimesini görmek size ne düşündürür?

1 Beğeni

Geçen gün okuduğum kitapta çok kötü kurulmuş cümleler vardı. Hatta okuduğum son üç kitap da aynı durumdaydı diyebilirim. Şöyle bir kullanıma denk geldim: “… kendi kendine kendisinin …”. Bu nedir yahu?
Yani bence çevirmen/editörler Türkçeye hâkim olmalı.

2 Beğeni

Ay lütfen böyle çeviriler ve böyle yayınevleri olmasındı. :joy:

1 Beğeni

Kendi kendine kendisinin kendince kendine kendirmiş.

Kendirmiş kelimesini de ileri dönük yarattım. Üç yıla yaygın kullanılır nasılsa…

3 Beğeni

Çok güzel olmuş bence, tebrik ederim :slight_smile:

1 Beğeni
2 Beğeni

Kendimizi kendirmeyelim…

1 Beğeni

Rusça aslından bakma şansım yok ama İngilizce metinle şöyle bir kıyaslayınca şunları gördüm: (Çevirmen değilim, çeviri konusunda iddialı da değilim.)

Pis, her önüne düşeni yiyen bir pelikanın ağzına benziyordu.

They were like the bills of slovenly pelicans that are none too picky about their food.

Yiyecekleri hakkında pek de seçici olmayan pasaklı pelikanların ağızlarına benziyorlardı.

Bundan sonra Donald tenekeyi kamyonun içine doğru alır ve orada bırakırken eldivenlerinizi düzeltip burnunuzdan nefeslenebilirdiniz.

And after that you could adjust your mittens and take a few breaths through your nose while Donald walked the can farther in on the back of the truck and left it there.

Bundan sonra Donald tenekeyi kamyonun içine doğru alır ve orada bırakırken eldivenlerinizi düzeltip burnunuzdan birkaç nefes alabilirdiniz.

Çöp tenekesinin kokusundan dolayı nefes alamamayı kastediyor benim anladığım kadarıyla, burundan nefeslenmiyor.

Lambanın ışığında Van’ın yüzü sarılık geçiren birine benziyordu,

In its light Wang’s face looked like the face of a man with a chronic case of jaundice,

Lambanın ışığında Van’ın yüzü kronik sarılık hastası birinin yüzüne benziyordu.

Ayrıca toz içindeki kablosunda sallanan lamba için “furred with grime” demiş yazar, tozlar tüy gibi bir katman oluşturur ya, onu kastetmiş. Sondaki “Bırakın karıştırmayı” scrabbling, kurcalamak daha doğru geliyor bana. Wang neden Van olmuş anlam veremedim.

Ne kadar seçici olduğunuza göre bu kitabın çevirisi iyiden olmamış bu’ya kadar uzanır. Ben tercih etmem. Başka dillerden okuma şansı olmayan arkadaşları da yayınevlerinin kulaklarını çekmeye davet ediyorum.

3 Beğeni

Doğru yerde kullandıysa Türkçeyi çok iyi bildiğini düşündürür.
Birinin anlattığı bir şeyi aktarırken kullanılan, Türkçeye özgü ve benzersiz yapılardan biridir bu.
Uydurarak bir örnek vereyim:
“Sürekli ağrılarından şikâyet ediyor, doktor ameliyat şart diyecek diye korkuyordu, her türlü tedaviye razıydı, yeter ki cerrahın eline düşmesindi.”

5 Beğeni

Biraz araştırdım ama kalıp olarak kullanımını göremedim. Bu tarz bir kullanım doğru mu yoksa değil mi emin olamadım açıkçası.

Bana kalırsa sondaki -di kısmına gerek yoktur.

"Sürekli ağrılarından şikâyet ediyor, doktor ameliyat şart diyecek diye korkuyordu, her türlü tedaviye razıydı, yeter ki cerrahın eline düşmesin.”

2 Beğeni

Öncelikle bağlam önemli, verdiğim örnekte tamamı geçmiş zamanla ve tanrısal anlatıcıyla yazılmış bir metni kastediyorum, yoksa konuşurken böyle demeyiz tabii ki. Böyle bir metinde karakterin içinden geçenler, düşünceleri vs. bu şekilde aktarılmak istendiğinde metnin geri kalanına uyumlu olarak hikâye kipi eklenir, dolayısıyla -di gelir. Yani sadece “sın” demekten tek farkı geçmiş zaman eki. Çünkü hikâyenin tamamı gibi bu düşünce de geçmişte kalmış. Metin şimdiki zamanla yazılmışsa sizin dediğiniz de olur. Kısacası ikisi farklı yapılar değil.

4 Beğeni

Hikâye geçmiş zamanda diye kendi kendimize ek ekleyemeyiz diye düşünüyorum. Şimdi siz böyle söyleyince bir kez daha araştırdım. Olmasındı, sevmesindi, yapmasındı, gelmesindi, gitmesindi vs. şeklinde bir kullanım göremedim. Bir kaynakça yok. Eğer kaynak gösterebilirseniz incelemek isterim.

2 Beğeni