Kolay gelsin… 
Keşke bu ülkelerin günlük test sayıları da yazılsaydı. O zaman daha doğru değerlendirme yapabilirdik.
Bu ülkelerin vaka sayısı yarışını anlamıyorum ben. Bunun karşılaştırılması mümkün değil ama tık uğruna bütün haber siteleri buna başladı. @Agape’nin dediği gibi test sayısı belli değil, bu ülkelerin nüfusları çok farklı birbirinden. Yaşlı nüfus oranları farklı, gençlerin birçoğu enfekte olduklarının bile farkında olmadan iyileşiyorlar testlere yansımıyor bunlar. Türkiye konumu gereği bir taraftan göçmenler, bir taraftan turistlerin çok yaygın olduğu bir ülke. İstese 20 günde 10 bini geçelim, istese 5 günde. Sonuçta bu virüs bir şekilde ülkede varsa kaç günde ne olduğunun bireysel açıdan bir önemi yok. Herkes alması gereken maksimum tedbiri alacak, 5 vaka da olsa bunu yapacağız, 50.000 vaka olsa da bunu yapacağız. Neden herkesin derdi Türkiye/İtalya/İran karşılaştırması yapmak oldu anlamıyorum. @Leingrad size bir şey demiyorum, euronews’e ve çeşitli haber sitelerine kızdım.
Bana kalırsa da bu tip şeyler çok sağlıklı değil. Virüs ilk duyurulduğunda 200 bin test yapsaydık bir günde 20 bin vakaya da ulaşabilirdik. Bunun belirleyiciliğini pek anlayabilmiş değilim. 
Bana aşağıdaki tablo daha mantıklı geliyor. Ortalamaya vurursak yüz kişide kaç kişinin yakalandığını bilmek belki bize daha çok fayda sağlar.
Bu tabloda da anlamadığım bir kısım var gerçi. Vefat sayısı günlük verilere göre girilmişken iyileşen sayıları günlük değil eklenerek yazılmış. Ortalama alırsak her yüz kişiden 19’u virüse yakalanıyor gibi görünüyor şu anlık.
Her şeyi geçtim beni asıl endişelendiren ise işsizlik oranı. Bu şekilde devam ederse uyanık işverenler virüs sebebiyle ücretsiz izine çıkarttıkları personellerini virüs tehdidi geçtikten sonra küçülmeye gidiyoruz malum virüs yüzünden çok zarar ettik diyerek insanları sokağa atmaz inşallah. Çok üzücü olur.
Virüsün ülkedeki yayılma hızını bu verilerle de tahmin edebilmek mümkün değil maalesef. Şu anda çoğu ülkenin politikası testleri yalnızca semptom gösterenlere yapmak üzerine ki semptom göstermesine rağmen sağlık kuruluşundan geri çevrilenler ve korkup buralara başvurmayanlar gibi pek çok değişken de var. Ben de bir süredir Dünya üzerinde belirli zaman aralıklarında rastgele gruplara test yaparak bunu ölçmeye çalışan bir devlet veya kuruluş var mı diye bakınıyorum.
Geçen gün bu mantığa yakın bir çalışma yapan İzlanda hakkında yazılar yayımlanmaya başlandı. İlgilenenler konuya ilişkin bir yazıyı şuradan okuyabilir:
Aslında burada da tam bir rastgele seçim var denemez, gönüllü olanlara yapılmış. Gönüllü olanlarda semptom sahibi kişilerin oranı fazla olabilir. Yine de test sayısının ülke nüfusuna oranla epey fazla ve İzlanda’da yaşayan çoğu kişinin yaşam tarzlarının ve içinde bulundukları toplum ve şehirlerin aşağı yukarı benzer yoğunlukta olduğunu varsayınca bana kalırsa faydalı bir çalışma. Örneğin Türkiye’de de yapılırsa kırsal, şehir ve büyükşehir olmak üzere üç grup halinde incelemek daha mantıklı olur sanırım ama İzlanda’da buna çok ihtiyaç olmadığını tahmin ediyorum.
Eğer bu testler uzayan haftalarda tekrar edilip zamana bağlı sonuçlar paylaşılırsa bence yayılma hızı ve ölüm oranlarıyla ilgili daha gerçekçi tahminler ortaya çıkmaya başlar. Sanırım Almanya da yakında buna benzer bir toplum bağışıklığı ölçümü yapacak. Şu anda yapılan çalışmalar birbirinden çok farklılık gösteriyor çünkü.
Korkudan karşılaştırılıyor sanırım. Kimse göz göre göre İtalya’nın veya İspanya’nın hatalarını tekrarlayıp o duruma düşelim istemiyor. Virüs aynı virüs olsa da yayılma hızını düşürmek ve bir şekilde tedavi bulunana kadar virüsü kontrol altında tutmak ülkelerin elinde.
İtalya 10.000 enfekte sayısına 10 mart’da ulaşıyor (ilk vaka görülme tarihi 31 ocak) Italy says its coronavirus infections have topped 10,000; deaths rise to 631 overall
10 Mart itibarı ile İtalya’da toplam 60.000 test yapılmış. (Tamponi yazan sütun) COVID-19/dpc-covid19-ita-scheda-regioni-20200310.pdf at master · pcm-dpc/COVID-19 · GitHub
Türkiye’de bu sayıya 19 günde yaptığı 75.000 test ile ulaşıyor. Aslında malesef “Dünyanın almadığı önlemleri biz aldık.” açıklamaları ile ters orantılı olarak arada çok bir fark yok. Testlerin hangi belirtileri gösteren insanlara yapıldığının da önemi var tabiki.
Berbat ötesi sağlık sistemi ile en büyük darbeyi Amerika’nın yiyeceğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
Çok bilinçsizce davranıldı. Gözümüzün önünde bu şekilde virüsle mücadele eden ve bangır bangır evlerinizde kalın, okulların ara verilme süreci bir ‘tatil’ değildir diye postlar atan binlerce insan varken kimse bu insanlara kulak asmadı.
Okullara ara verildikten sonraki ilk günlerde yapılan seyahatlerin haddi hesabı yok. Otobüslerde bulunan bir kişide bile pozitif bir vaka varsa bence test sonuçlarını beklememize bile gerek yok, bulaşma oranını siz düşünün…
Ne yazık ki toplum olarak bu tür durumları sosyalleşme olarak algılıyoruz. Antalya’da daha iki gün önce sokaklar ana baba günüydü. Galericide toplaşıp langırt oynayan amcalar, güle oynaya pazar alışverişine giden teyzeler, sokakta top oynayan çocuklar ve çekirdek çitleyerek çocuklarını izleyen anneler, kimler kimler yok ki…
Bu şekilde nasıl korunacağımız hakkında gerçekten hiçbir fikrim yok. Babamın astımı ve kronik hastalığı bulunmakta. Ayrıca emniyet mensubu olduğu için sürekli çalışması ve bu tür durumları mıntıka mıntıka dolaşarak kontrol etmesi gerekiyor. Şahsen halkımız bu kadar duyarsız ve umursamaz davranırken benim evde aklım çıkıyor birşey olacak diye.
Ben bu yüzden kendime küçük küçük aşamalı hedefler koydum evde bulunduğum süreyi üretken ve verimli geçirebilmek için. Okumak istediğim kitapları toplayarak günlere böldüm. Web sayfamın giriş arayüzüne her gün yeni bilgiler öğrenebileceğim birkaç farklı site ekledim arkeoloji, tarih, sağlık, psikoloji, telepati ve spiritüel olaylar hakkında. Steam’de ki indirimleri kovalayarak birkaç atmosferik oyun edindim. Uzun zamandır izlemek istediğim fakat bir türlü vakit bulamadığım filmlere, dizilere ve animelere başladım. Sizde uğraşlar edinin arkadaşlar. Birşeyler üretmeye çalışın.
Sürekli tükettiğimiz için olmuyor mu zaten bunlar? Dünya’nın canlı bir mekanizma olduğunu unutuyoruz bazen. Tükettiğiniz kadar üretin, hem içselliğinizi hem de çevrenizi canlandırın. Pozitif enerji ile yapın bütün işlerinizi ve lütfen evlerinizde kalın…
Çin’in virüsle mücadele yönetimi. Galiba yakında güvenlik mi yoksa mahremiyet mi sorusu daha fazla ön planda olacak.
İlk vaka sayısı ortaya çıktığında yeterli önlemler alınırsa İtalya gibi olmayız diyordum. Fakat son zamanlarda ani artan vakalar beni de endişelendirmeye başladı. En son mahallede bi polis karakolunun karantinanaya alındığını öğrendim. (Tabi bunları haberlerde göremezsiniz) Karakoldaki polise bulaştıysa kim bilir başka kimlere bulaşmıştır diye düşünüyorum.
Sanırım durumu anlatan en iyi emoji: 
Andrew Jack, Korona virüsü sonucu hayatını kaybetmiş. (Star Wars)
Yeni açıklanan haberler
İLLERE GÖRE VAKA SAYISI
Bütün illerimizdeki dağılım. Bugüne kadar illerimizdeki dağılımı göstermemiştik. Bütün illerimizde artık bu virüsün olduğunu biliyoruz. Daha çok vaka İstanbul’da. İstanbul’daki vaka sayısı 8 bin 852, yüzde 60’lara yakın. Onu İzmir izliyor 853 vaka, 712 vaka ile Ankara izliyor.
Toplam 39 ilimizde can kaybı var.
Hayatını kaybeden kişilerin yüzde 80’i 60 yaş üstü. Yoğun bakımda olanların yüzde 75’i 60 yaşın üzerinde.
Şunu net anladım bütün dünyada Güney Kore dışında bilinçli, gelişmiş bir ülke yokmuş.
Kitap siparişi verip vermemek arasında gidip geliyorum. Bir yanım “ne olacak eldivenle açarsın” diyor, diğer yanım da “riske girme boşver”. Arada sıkıştım kaldım. Almak istediğim çok kitap var halbuki 
Yaptığım şey, tek kullanımlık eldiven ile kargoyu alıp yangın merdivenine koymak. 8-10 saat arası bekletmek. Sonra eve sokmadan kolonyalı bez ile her tarafını silmek. Sonra hiçbir yere temas ettirmeden balkona gidip kutuyu açmak. Sonra eldivenleri çöpe atıp kolonyalı bezle kitapların üstünü başını silmek. Sonra elimi yüzümü sabunla suyla yıkamak. Kurulayıp kitaplarıma kavuşmak (daha dün yaptım 
belki “gereksiz” diyen olabilir. Ama evdeki şartlar bunu gerektiriyor ve daha hoş ile güvenlikli oluyor. Öneririm…
Evdeki yaşlı sayısı sebebiyle aynı işlemi ben de yapıyorum. Üstelik üç haftadır böyle yapıyorum. Henüz bir alamet gelmedi başımıza.
Ben kargo kutusunu açıp temas etmeden kitapları yere döküyorum sonra kutuyu atıp dezenfekte oluyorum. Düşencem; zaten kargolar yavaş kitaplar kutuda 2-3 gün kalıyor min. Eğer depodan kitaba virüs bulaşsa etkisi kalmaz o süre zarfında diyorum. Kutuyu evde hiçbir yere temas etmedende dışarda parçalıyorum. 
Eğer Çin Virüsü yüzünden bunu diyorsanız yanılıyorsunuz. İsrail, Almanya ve Japonya da süreci iyi yönetenlerden.