KR Kitap Kulübü #9 Mehmet Berk Yaltırık - Istrancalı Abdülharis Paşa

KR Kitap Kulübü’nde sıra hep beraber attığımız dokuzuncu adımımızda. Yazarlarla yaptığımız özel etkinlik serimize devam ediyoruz. Bu sefer etkinliğimizin konuğu “Istrancalı Abdülharis Paşa” adlı romanıyla Mehmet Berk Yaltırık olacak.

Tarihi kurmaca ve korkunun değerli kalemi Yaltırık’ı sitemizde incelemesi de yayınlanan ve güzel övgüler alan Yedikuleli Mansur adlı eserinden tanıyoruz. Bunun yanı sıra Aylık Öykü Seçkisi’nden, gerek matbu gerekse de internet üzerinde yayımlanmış öykülerinden yakından biliyoruz.

Özel etkinliğin içeriğinin detayları:

Öncelikle her zamanki gibi tartışma başlangıç tarihinde (17 Haziran 2019) bu kitabı başlıkta konuşacağız. Sonrasındaysa soru-cevap başlığı açılacak, yazara kitap hakkında, genel olarak edebiyat ve diğer şeyler üzerine merak ettiklerimizi 20 Haziran 2019 tarihinden itibaren soracağız. En son olaraksa bu etkinliğimiz sitemizde (https://kayiprihtim.com/) yayınlanacak.

İthaki Yayınları’nın yeni başladığı yerli spekülatif kurgu dizisi Pangea Kitaplığı’nın ilk kitabının tanıtım bülteni şu şekilde:

İlk romanı Yedikuleli Mansur’la hatırı sayılır bir okur kitlesine ulaşan Mehmet Berk Yaltırık’tan 17. yüzyılda başlayıp günümüze dek ulaşan, tarihi kurguyla korkuyu harmanlayan yeni bir kitap.

“… Öğleye doğru günlük güneşlik rutin bir bahar havasında iki tarafında meşe ve kayın ağaçlarının yükseldiği asude bir yolda ilerliyordu Asil. Altında araba olmasa, asfalt üzerinde hızla yol alıyor olmasa kendisini hoş bir rüyanın içinde zannedebilirdi. Buralardaki tabiatın harikaları, el değmemişliği insanı mest ediyordu. Dereköy Sınır Kapısı yolunda olduğundan gidiş sebebini anımsayınca canı sıkıldı. Böyle yeryüzündeki cennet köşesi bir yerin mazisinde nasıl kanlı ve ürkünç hikâyeler olabilirdi?”

Bir ailenin ve bir ismin peşine düşen genç bir araştırmacı, kendini bir anda asilerin, eşkıyaların, haramilerin, haydutların, ayanların ve komitacıların arasında, zaferlerin ve bozgunların hengâmesinde, soygun masallarının ve kocakarı hikâyelerinin ortasında buluverir. Tarihle başlayan yolculuğu, ruhunun ve Istrancaların kuytularına sapmışken korkulu Balkan rivayetleriyle giriştiği amansız boğuşma nasıl nihayete erecektir?

Hırsının kölesi derebeylerinin, geceleri dolaşıp kapıyı pencereyi tırmalayan şeylerin, insan suretli canavarların, efsaneyle hakikatin birbirine karışıp tarihin sislerinin ardına gömülen bu roman, kâh kanlı baskınlara tutulan kâh geleneklerin kamçısı altında inleyen Balkan tarihine uzanan karanlık bir araştırmanın serüveni.

Istrancalı Abdülharis Paşa, zamanın yavaş aktığı bir coğrafyada ürpertili bir arayışın romanı…

Kitapla ilgili daha detaylı fikir edinmek istiyorsanız, sitemizdeki haberine göz atabilirsiniz:

Önemli Not: Kitap tartışmasının başlangıç tarihi 17 Haziran 2019 | Soru-cevap etkinliğinin başlangıç tarihi: 20 Haziran 2019


Son olarak Kayıp Rıhtım Kitap Kulübü’nün ana başlığına hepinizi bekleriz. Gelişmeleri buradan takip edebilirsiniz.

Tüm etkinliklere göz atmak için Kitap Kulübü kategorisine bakabilirsiniz. Aynı zamanda etkinlikleri Goodreads’ten takip etmek için KR Kitap Kulübü’nün grubunu ve Kayıp Rıhtım’ın ana hesabını takip etmeyi unutmayın.

Hepinizi tarihi olayların, eşkıyaların ve efsanevi canavarların peşinde koşacağımız bu keyifli etkinliğe bekliyoruz!

Keyifli okumalar ve sohbetler hepimize.

7 Beğeni

Etkinlikten önce bakmak isteyenler için güzel bir söyleşi:

3 Beğeni

Oloo! 17 Haziran, oloo! Kitabı tartışma vakti, oloo!

Hadi, köydeyim dedim; okuyamam, diye yakındım; yine de fırsat doğdu da okudum. Geri kalanlar, neredesiniz?

4 Beğeni

Merhabalar herkese :sunflower:
Yazmak istediklerimi tam toparlayamadım :sweat_smile: o yüzden madde madde bir şeyler yazmaya çalışacağım.
Öncelikle romantik vampir tiplemesi okumadığımız için Mehmet Berk Yaltırık’a teşekkürü borç bilirim.:grinning:
Kitap genel olarak akıcı gerilimi düşmeyen bir kitaptı. Anlatılan huzursuzluğu, tekinsizliği bazı bölümlerde ben de yaşadım. Ancak Paşalı bölümleri Asil’in bakış açısındaki bölümlere açık ara farkla tercih ederim. Hatta bazı bölümlerde günümüz bağlantısı hiç olmasaydı sadece Paşa’yı dinleseydik bile olurdu diye düşündüm. Yalnızca Asil’in gerçekleri fark edip Paşayla yüzleştiği bölümler güzeldi.

Vampirlik olayının daha gizemli kalacağını yüzeysel geçileceğini düşünüyordum ilk başlarda. Böyle olmaması beni şaşırttı. Hele Ismihan’ın Paşa’yı bulduğu bölümler neydi öyle yav. :grinning: Bunlar dışında zalimliğiyle bilinen Paşa’nın köylülere dokunmaması, camiye girip kendini öldürmek istemesi dikkatimi çeken başka hususlardı.

Biraz da Ismihan’ı görmek isterdim. Sonuçta bu durumu Paşa’dan önce ve daha uzun süre yaşamış yadsımış. Neler oluyor bilmek isterdim.

“Dinelmek” fiilini sadece Sivas’ta kullanılıyor sanırdım. O taraflarda da varmış görünce istemsiz gülümsedim. :grinning:

Bir de kitabın sonlarında geçen Paşa’nın söylediği Eflaklı ihtiyari anlatan meşhur kitap gerçekten var mı? Yoksa kurgu mu? Burada dursun soru-cevap etkinliğinde sorarım.

Paşa hep uzun saçlı tasvir edilmişti. Bir türlü hayal edemedim ve yakıştıramadım da. :sweat_smile: Hep kapaktaki haliyle tasvirler canlandı gözümde. Ha bu benim açımdan kötü değil hatta daha iyiydi.

İsmini anmamak lazım. :joy:

5 Beğeni

Selamlar hepinize,

Bildiğiniz gibi etkinliğin tartışma başlangıç tarihi 17 Haziran, soru-cevap etkinliğinin tarihiyse 20 Haziran’dı. Ancak gerek bayramda kitabı temin problemi gerekse de kitabın uzunluğu hesaba katıldığında katılımın artması açısından “soru-cevap etkinliğinin” yeni tarihi 30 Haziran oldu.

Yani 10 günlük bir süre eklendi. Herkese iyi okumalar! :krs:

3 Beğeni

Merhaba :relaxed:

Bu ay etkinlik için seçilen kitabı bitiremeyeceğimi hatta okumaya bile fırsat bulamayacağımı düşünüyordum ama ortalama üç gün içinde kitap bitiverdi. Son derece akıcı bir hikâye ve anlatıma sahip olmasının yanı sıra hikâyeyi oluşturan unsurlar da sayfaları merakla çevirmemi sağladı. Goodreads’te de dediğim gibi bilindik bir hikâye ama bu defa olayın geçtiği yer ve olaydaki kişiler bize çok aşina.

Yazarın rüyadan esinlenerek kitabına başlamış olması çok hoşuma gitti çünkü şu an içinde yaşadığımız dünyayı şekillendirenin rüyalar ya da hayaller olduğunu düşünürüm. Çocukken çoğumuzun kulağına çalınan doğaüstü olayların tarihle harmanlanması, yer yer eleştirilerin olması çok hoşuma gitti. Kelime seçimlerini çok sevdim. Osmanlı belgeleri okuyormuş gibi hissettirdi zaman zaman. Karakterin şarkılarla geçmişe yolculuk yapması, ona bazı şeyleri anımsatması güzel detaylardı.

Kitaba yönelik yapacağım tek eleştiri, yer yer karşıma çıkan imla hatalarıydı. Bir yerde cümle tekrarı vardı yanlış hatırlamıyorsam. Tabii tutarsızlığı vardı. Tabi, tabii olarak yazılmıştı. İkinci baskı olursa düzeltilir belki diye not düşmek istedim.

Bir sonraki kitapta görüşmek üzere… :relaxed:

4 Beğeni

Merhaba,
Ben maalesef bu sefer okumaya yetisemedim :frowning: Yeni kitap kulubu olacak mi acaba? Olacaksa ne zaman duyuracaksiniz? Tesekkurlerimle…

Merhaba, yazarla yaptığımız soru-cevap etkinliğinin ardından bir sonrakine geçeriz. Ayrıca bu kitabın etkinliği de kaçmıyor, istediğin zaman katılabilirsin.

Yazar Yaltırık, Yedikuleli Mansur’daki temel yapıyı koruyarak, ilk intibada basit bir yapıya sahip, irdelemeye başlayınca arzular/idealler ile gerçeklerin çatışan, çelişen, kafa karıştıran ilişkisi üzerine söyleyecekleri olan bir roman.

YM’da kabadayılığa heves eden Mansur vardı. Mansur, bilmediği, ancak asilikle, şanla bağdaştırdığı bir dünyaya adım atmıştı. Okur da o ve diğer karakterler vasıtasıyla kabadayılık dünyasının aslı astarı hakkında bir keşfe çıkıyordu. Romanda doğaüstü unsurlar mevcuttu. Hatta romana hayat veren olaylar zincirinde doğaüstünün de parmağı vardı. Hikâyenin odağıysa doğaüstünün kimse için şüpheye yer bırakmayacak kadar olağan geldiği dünyada insanların arasındaki güç çatışmasıydı.

Istrancalı Abdülharis Paşa’da yazar Yaltırık, kendi tarzından ödün vermeden, hikâye, karakterlerin yolculuğu, anlatım, tarihin sunumu ve doğaüstü unsurlar arasında kurduğu ilişki bağlamında romanı var eden her unsurun öyle veya böyle alt metni beslediği bir yapı oluşturmuş. Romanı irdeledikçe “geçmiş algısındaki noksanlıklar”, “hayatta kalmak ile var olmak arasındaki farklar, çelişkişkiler ve çatışmalar”, “güçlü veya güçsüz fark etmeksizin tarih boyunca biçmi değişen ama özü değişmeyen şeyler” ve daha başka hususlarda okumalar yapmak mümkün.

2 Beğeni

Buna ben de katılıyorum. Asil ile olan bölümler kitabın bütününe yayılan kurgunun ürünü evet. Ama bana kalırsa bu bölümler birbirinin çok tekrarıydı. Belki sayıca daha az olsaydı daha iyi olurdu. Sanki bu kısımlarda tıkanıklık oluştu, araştırma ilerlemiyor gibiydi, ilerlese de hikâye üzerindeki etkisi çok zayıftı.

Bunun yanı sıra Güldem ile arasındaki ilişki de bana yapay tat verdi. Keza aralarındaki diyaloglar da öyle. Bu ilişki de çokça aynı tekrardan muzdaripti.

Diğer yandan Abdülharis Paşa’nın uzun yıllara yayılan hikâyesi çok daha derin, üzerine düşünülmüş bir yapıya sahipti.

Tamamen aynı düşüncedeyim. Ürpertili son kısım iyiydi. Bu da beni Asil’in hikâyesinin biraz daha kırpılsa çok daha iyi olacağı düşüncesine götürdü.

Bunun dışında vampirlik olgusunun yedirilmesinin başarılı olduğunu düşünüyorum. Abdülharis Paşa’nın kısık ateşte pişen hikâyesinde yavaş yavaş yer edindi ve ilerledi. Hem folklora hem de tarihe ait yazarın bilgisinin kurguya ustalıkla yedirildiği açıkça hissediliyor.


Özet geçmem gerekirse yazarın dillere, konuşma tarzlarına hâkimiyeti romanın atmosferini güçlendirmiş. Ayrıca tarih, folklor, bilhassa vampir olgusu üzerine bildiklerinin kitaba iyi yedirilmesi kesinlikle olumlu yönlerinden. Abdülharis Paşa’nın gelişimi başarılı işlenmiş. Çevresindeki İbro gibi karakterleri de çok beğendim.

Olumsuzsa günümüzdeki Asil’in başta olduğu bölümlerde görüldüğü üzere sık sık tekrarın hissedilmesi, diyaloglar başta olmak üzere Güldem ile ilişkisinin yapaylığı benim sevmediklerim arasında.

3 Beğeni

Merhaba :slight_smile: İlk roman taslağında (hikayesini Rıhtım için ayrıca yazıyorum nasıl oluştu vs.) Asil karakteri yoktu ancak Paşa’nın güncele müdahalesi temasını tasarlamıştım, detayları belirsizdi. Asil’in yaşadıklarını tek bölümde de anlatıp geçerdim ama bu sefer de hikaye tek boyutlu kalacağında dehşeti gerektiği gibi yansıtamazdı.

Paşa’nın uzun saçlı olması çetecilik zamanlarından yadigar. O dönemde tepede sadece bir tutam saç bırakıp kalanı kazıtmak (Kozaklardaki gibi), tamamen kazıtmak vs. var. Uzun saç Osmanlı döneminde yaygın değil ama o şekilde tarif edilen yani saçını bırakan (tarz, adak veya inanç vb. sebeplerle) kimseler de var. Abdülharis’inki çetecilik senelerinden bir nişane :slight_smile:

2 Beğeni

Güncel demişken Abdülharis Paşa’nın gelişen teknolojiye adapte şekilde güncele müdahalesi benim hoşuma gitti. Kasrın teknoloji, yönetim üssü olarak kullanıldığı kısımlar heyecanlandırdı. Paşa’nın günümüzde veya gelecekteki hikâyesini okumak da ilginç olurdu. :slight_smile:

Diğer Osmanlı paşalarından/yetkililerinden ayırt edici özelliği olarak bırakması da güzel oldu. Vampir olmasa bile insan hâli de öteki zaten. Hem geçmişe ait nişane hem de farklı olduğunu gösteren bir belirti.