Malazan Book of the Fallen (Spoiler'lı Tartışma)

Ok, chapter da olur. :+1:

3 Beğeni

Mümkünse her ikisi de olsun. Aynı baskı değilse sayfa da tutmayacaktır.

“Sayfa 233, bölüm 4.” gibi.

Çoğunlukla ben de.

3 Beğeni

İlk kitap bitti. Bölüm 6, sayfa 182’ye geldim.

Kellanved ve Dancer gerçeği açığa çıkınca ‘‘Aman tanrım!’’ dedim. :slight_smile: Bunu baştan söyleyeyim de unutmayayım sonra. Quick Ben biliyor muydu acaba? Ulan bu Quick Ben kim bilir neler neler biliyor da… Acayip ilginç karakter ya…

Güzel karakter gelişimi geliyor gibi hissediyorum ama öte yandan çok sağlam bir tarih anlatısının ortasında olduğumuzu bu sefer iliklerimize kadar çok daha sert bir şekilde hissettiğimizi düşündüğüm için de karakter gelişimi melişimi olmadan başka şeyler de görebiliriz gibi geliyor.

Müthiş. :joy:

Bu kısımlar o kadar iyi ki… Reyiz arkeolojiyi de yedirmiş anlatısına. Okurken dümdüz taş çeşitleri nedir, nasıl olurlarsa ne gibi yorumlar yapılırı dümdüz Zaman Çarkı betimlemeleri gibi değil de bir şeyleri anlatmakta bir araç olarak kullanıyor.

Bölüm 2’de:

Three years after the last block had been nudged into place, the ancient
buried city … shrugged. Subterranean archways collapsed beneath the
immense strains of the Falah’d Crown, walls folded, foundation stones slid
sideways into streets packed solid with dust. Beneath the surface the dust
behaved like water, racing down streets and alleys, into gaping doorways,
beneath floors – all unseen in the unrelieved darkness of Jen’rahb. On the
surface, on a bright dawn marking an anniversary of the Falah’d rule, the
Crown sagged, towers toppled, domes split in clouds of white marble dust,
and the palace dropped unevenly, in some places no more than a few feet, in
others over twenty arm-spans down into flowing rivers of dust.
Observers in the Lower City described the event. It was as if a giant
invisible hand had reached down to the Crown, closing to gather in every
building, crushing them all while pushing down into the hill. The cloud of
dust that rose turned the sun into a copper disc for days afterwards.
Over thirty thousand people died that day, including the Falah’d himself,
and of the three thousand who dwelt and worked within the Palace, but one
survived: a young cook’s helper who was convinced that the beaker he had
dropped on the floor a moment before the earthquake was to blame for the
entire catastrophe. Driven mad with guilt, he stabbed himself in the heart
while standing in the Lower City’s Merykra Round, his blood flowing down
to drench the paving stones where Fiddler now stood.

Müthiş bir anlatım. Bunu yazmıştım sanırım yine. Müthiş, müthiş. Aynı bölümün ilk sahnesinde Coltaine, Bult, Duiker ve Mallick Rel toplantısı efsaneydi. İnanılmaz iyi yazılmış diyaloglar. Hem diyalogları okuyorsunuz hem karakterler arası '‘conflict’'i hissediyorsunuz, Wickan tarihine dair bir şeyler öğreniyorsunuz (Warlockların reankarne olayı muhteşem. Üstelik Rhivi reankarnesine de göz kırpıyor. Tattersail, do you hear them? :star_struck: ), bir yandan entrika dönüyor.

Bölüm 4:

Icarium ve Mappo’nun bulunduğu yerde:

Icarium was shaking his head. ‘If this is Kurald Galain, its flavour is
unknown to me. It is … corrupted.’
‘By the defilement?’
‘Possibly. Yet the stench from those claw marks differs from what rises
from the flagstones themselves. Is it familiar to you? By Dessembrae’s mortal
tears it should be, Mappo.’

Bu corrupted olma olayı ne acaba merak ettim. Oradaki soletaken ve d’ivers meselesinden dolayı mı o hale gelmiş yoksa başka bir referans mı var orada acaba? Mappo’nun yaşadığı flashback ve düşündüğü şeyleri de tam anlayamadım henüz ama bakalım ne çıkacak oradan.

İlk kitapta zaten direkt olayların ortasına atılıyor neye uğradığımızı şaşırıyorduk dolayısıyla en başından beri sıradışı bir anlatım olduğunu kabullenerek okumak gerekiyordu. Bu kitapta ise reyiz hem yavaş yavaş bize bir şeyler anlatarak bir akışın başına koyuyor hem de anlatırken ‘‘Bak ben bunları bunları düşündüm, kitapta var ama bulup çıkarması sana ait. Yok öyle Zaman Çarkı gibi seksen kere sıra sıra betimleme yapmak.’’ diyor. Hem çok orjinal bir anlatım oluşturmuş hem de ilk kitapta olduğu kadar belirsiz değil hiçbir şey. Farklı sahneler olsalar bile her sahne birbirine selam çakar nitelikte olduğu için de ilk kitapta bazı okuyanların ‘‘film sahnesi gibi kopuk geçişler’’ şeklindeki olumsuz hissiyatının azalacağını düşünüyorum.

Kitapta bir hissiyat var. Karakter gözlerinden sahnelere dahil olsanız ve karakterler bu sefer daha derin ve samimi işlendiği için yavaş yavaş bağ kurabilecek kıvama gelseniz bile, ki ben ilk kitapta da gayet bağ kurabildiğimi düşünmüştüm, yine de ilahi bakış açısıyla gelip geçen olayları izliyormuşsunuz gibi bir his var. Bu anlatıma acayip bir çok katmanlılık katmış. Anlatabildim mi, emin değilim. İlginç bir ayar var bu iki tezat arasında. Hem karakterin gözünden izliyor, içselleştirilebilecek şeyler okuyorsunuz hem de okuyucu bir tarih anlatısı okuduğunun farkında oluyor. Hem 1. tekil kişisiniz, olayları karakterlerle beraber yaşıyorsunuz hem de sanki üniversite kütüphanesinden Mammot’un yazdığı 80 senelik yıpranmış deri ciltli Malazan tarih kitabını okuyan 3. tekil kişisiniz. İlginç vallahi.

3 Beğeni

Hahahah. Di mi, sinsi reyis.

Gerçekten müthiş yahu. Reisin her sahnesi hem güldürüp hem düşündürüyor hahahah.

Gerçekten öyle. Kral insana tarihi hissettiren birisi.

Yalnız çok heyecanlı. Düşüncelerinizin devamını da takip etmek isterim hocamlar (eminim isos hocam da öyle düşünüyordur).

5 Beğeni

Kesinlikle. Bu konu, forumda en merak ettiğim, bildirim gelince en çok heyecanlandığım konu.

Iskaral Pust müthiş kere müthiş. Bahsettiğim belirli kişi dahil olunca ROFL’lar havada uçuşacak diye düşünüyorum. :slight_smile:

Şimdi ben çok uzun zaman önce okuyunca hangi bilgi hangi kitapta verildi hatırlamıyorum o yüzden ST ve Rope olayına şaşırmanıza şu anda şaşırmaktayım. Nedeni de, ben bildiğim için herkesin bunu zaten bilmesi gerektiği düşüncesi. Öyle olmaması gerektiğini biliyorum tabii, sadece şaşırdım.

Şimdi, ST ve Rope’un kim olduğunu biliyorsunuz ve ilk kitabı bu bilgi dahilinde okuduğunuzu düşünün. Malazan’ın asıl kıymeti reread’lerde çıkıyor derken insanların neyi kastettiğini anlamışsınızdır sanırım. :slight_smile: İlk kitapta Tazıları neden saldılar filan artık çok net. Ama ilk kez okurken “bu ne, bu şimdi bunu niye yaptı” diye düşünmekten fena kafa karışıklığı oluyordu. O yüzden, yani tekrar okuyacağım için, çok heyecanlıyım itiraf etmek gerekirse. :slight_smile:

Son olarak, ikinizin de harika birer kitap okuyucusu ve gözlemcisi olduğunuzu yazmadan edemeyeceğim. Ben pek not tutmam, çoğu şeyi de unuturum ama siz sanki çok sistematik ilerliyorsunuz. Belki daha yavaş gidiyordur süreç ama daha verimli olduğu kesin.

4 Beğeni

Okur okumaz direkt ilk kitabın başları aklıma geldi. ‘‘Lan bi’ tekrar okumak lazım oraları da şimdi kitabı bitirmeden de kim kalkıp da okuyacak…’’ diye üşendim. İlk kısmı okudum sadece şimdi.

Gardens of the Moon Chapter 1’den:

Rigga’s fingers snagged tighter in the girl’s hair. ‘Across the sea the
Empress has driven her knife into virgin soil. The blood now comes in a tide
and it’ll sweep you under, child, if you’re not careful. They’ll put a sword in
your hand, they’ll give you a fine horse, and they’ll send you across that sea.
But a shadow will embrace your soul. Now, listen! Bury this deep! Rigga will
preserve you because we are linked, you and I. But it is all I can do,
understand? Look to the Lord spawned in Darkness; his is the hand that shall
free you, though he’ll know it not—’

Chapter 15’e göz kırpılıyormuş meğerse burada. Rake’in Houndları kesip Shadowthrone’a Cotillion’u geri çağırttırdığı bölüm. Bu aslında ilk kitabı okurken de farkedilirmiş ama şimdi Kellanved ve Dancer olarak okumak ilk bölümü gerçekten ilginçti. Bayağı da bilinen bir şey ve hatta bazıları ilk kitabı okurken yarı yarıya tahmin bile etmişler. Ben çok şaşırdım vallahi ne yalan söyleyeyim. :smiley:

Şöyle de ilginç bir şey var aslında. Cotillion için Apsalar, ‘‘Dassem’den başkasına güvenmez.’’ diyor. Fiddler üzülüyor hatta. :pleading_face: Öte yandan bu bölümde Apsalar’ı elegeçirdikleri sahnede bayağı kanka gibiler. İlginç. Dassem Ultor’u da çok merak ettim.

Teşekkür ederim, aslında ben de pek not tutmam dümdüz okurum. Malazan’ı biraz yavaş okuyor olmakla beraber kitabın tadı böyle çıkarmış gibi bir his geliyor. Kitabı yaşıyor gibi hissediyorum. :smiley: Sanki bir etiket yapıştırsalar önüne kitapların olur gibi: ‘‘Dönüp dönüp bölümleri tekrar okuyun. Gerekirse açın re-read okuyun. Sonra gidin Kayıprıhtım’da düşüncelerinizi yazın, pekişsinler.’’ :star_struck:

3 Beğeni

Ben de not tutmam, okur geçerim. Sizinle tartışabilmek için Malazan’a istisna yapıyorum; pek yaptığım bir şey de yok, Kindle’da beğendiğim yerlere bookmark koyuyorum. Etkinlik kapsamında okuduğum kitapları sadece “çok güzeldi” falan diye yorumlayıp geçmek olmaz. İşin eğlencesi detayları tartışmak, kimlerin neleri beğendini görmek.

4 Beğeni

Hahah. Hocam ben de Cotillion’ın anlamına sözlükten baktığımda bir “acaba” olmuştum ilk kitabı okurken.:roll_eyes:

2 Beğeni

Ben bunun Chapter 1’deki Rigga’yla olan bağını anlamadım. Ne oluyordu Chapter 15’de tam olarak?

Paran ile Hairlock kapışması esnasında Quick Ben Shadowthrone’a Hairlock’un kordinatlarını veriyordu o da Hound yolluyordu Hairlock’u avlamaya. O sırada Rake olaya dahil olup Houndların 2 tanesini öldürüp Shadowthrone’a ayar çekiyordu. Shadowthrone’a ‘‘Gel, kapışalım istersen ama senin şu suikastçi yokken şansın pek yok. Beni öldürseniz bile de peşinizden gelirler, ayvayı yersiniz.’’ dediği kısım. Orada da ‘‘Cotillion’u geri çağır, beni dellendirme.’’ de diyordu. Onun üzerine Shadowthrone zorla da olsa Cotillion’u çekiyordu.

Üstteki alıntı da Rigga’nın kehaneti.

Tamam onu anladım da, üstteki paragraftaki cadı Rigga’nın Sorry’ye söylediği sözlerle olan bağlantısı ne?

1 Beğeni

Look to the Lord spawned in Darkness; his is the hand that shall
free you, though he’ll know it not—’

Şu kısmı ben Rake’i kastettiğine yorumladım. Yanılıyor muyum?

1 Beğeni

Ok, şimdi anladım. Sorry tam Crokus’u öldürecekken, ST Cotillion’u Rake’e verdiği sözden dolayı geri çağırıyor. Cotillion da Sorry’nin possession olayını sonlandırıyor.

Peki Cotillion Sorry’nin possession’ını neden tümüyle sonlandırmıştı bunun üzerine? Sadece geri çekilmesi, Crokus’u öldürmemesi yetmiyor muydu? Unutmuşum buraları bayağı.

Ek: Sorry’nin kime çalıştığı kesinkes açığa çıkınca zaten o oyunu sürdürmeye devam etmenin artık anlamı kalmayacaktı herhalde.

2 Beğeni

After the startling communication from Quick Ben, Sorry had contacted
Shadowthrone. The Lord of Shadows had fumed briefly, and after informing
the Rope that Ben Adeaphon Delat had been a high priest of Shadow, Sorry
found herself sharing Shadowthrone’s anger. The man would pay for his
many deceits.
Shadowthrone’s Hounds had indeed been ready, and she was sure that even
now they closed the hunt.
As she resumed her journey through her Warren she met with increasing
resistance, a strange pressure with every step she took eastward. Finally, she
relented and emerged into the Gadrobi Hills. It was midday, and half a mile
ahead rode the Coin Bearer’s party. She closed the gap swiftly until she was
no more than a hundred yards behind them, gathering shadows about her as
she went – though even this proved increasingly difficult. And that could
mean only one thing: a T’lan Imass was nearby.
To what, and to whom, was the Coin Bearer riding? Had she miscalculated
entirely? Were they agents for the Malazan Empire? That possibility ran
contrary to Oponn’s influence, but she had trouble arriving at any other
conclusion.
This, she told herself, would prove an interesting day.
The party was fifty yards ahead, making their way up a hillside. They
reached the summit and disappeared briefly from her view. She quickened her
pace, only to hear sounds of fighting on the hilltop – a fight in which Otataral
was unveiled. A flash of rage ran through her. Memory was attached to Otataral, a very
personal memory. Cautiously she sought a vantage point at the hill’s crest.
The exchange had been short, and the Coin Bearer’s party looked near
wiped out. In fact, only the Coin Bearer still stood, facing a tall, lithe woman
wielding an Otataral blade.
Sorry recognized Adjunct Lorn. On a mission, no doubt, for her dear
Empress, a mission that included a T’lan Imass, still out of sight but close.
She caught their conversation. If the boy’s group weren’t agents for the
Empire then perhaps their master in Darujhistan had sensed the presence of
the Imass out here, and had sent them to investigate.
She would discover the nature of the Adjunct’s mission later. Right now,
however, it was time to kill the Coin Bearer. And the near proximity of the
Imass made success all the more certain. Even Oponn’s powers could not
overcome the influence of a Tellann Warren. Murdering the boy would be
easy. Sorry waited, then smiled as Adjunct Lorn withdrew, heading north.
In minutes, the Coin of Oponn would be in her hands. And this day, a god
might die.
As soon as Lorn was sufficiently distant Crokus ran to the warrior. Sorry
rose slowly into a crouch, then moved forward in silence, her garotte in her
hands.

Güzel soru. Burada tam giderken bir anda geri çekiliyor. Posession’ı sona erdi mi, ermedi mi? Apsalar’ın Dancer’ın anılarına ve içgüdülerine sahip olması sadece ‘‘iz’’ mi yoksa possession devam mı ediyor aslında? Apsalar neden hatırlıyor Dancer’a dair şeyleri? Bunu sanırım henüz öğrenemedik.

Bu arada çok ilginç bir ayrıntı yakaladım bence. Deadhouse Gates, Chapter 5’te şehirdeki kıyıma şahit olunca Apsalar sinirleniyor, ‘‘Malazan ordusu da aynısını mı yapmıştı?’’ diye soruyor falan derken gerçekler açığa çıkıyor ya hani. Burada Red Blades’e karşı bir nefret anı vardı ki zaten Prologue ve ilk bölümlerden Red Blade kıyımına farklı yerlerde şahitiz. Apsalar’ın Dancer’ın anılarına istinaden ekstra bir sinirlenme durumu var sanırım ki bu da aslında Dancer’ın tahminimce Red Blade arkadaşlarla kişisel bir problemi olmasından da kaynaklanıyor biraz. İlginç bir ayrıntı.

4 Beğeni

Possesion’a dair spoiler. Ne zaman öğreniliyor bilmediğim için açıp açmamak sizin uhdenizde olsun.

Possession tamamen bitiyor, Cot komple ayrılıyor Sorry’den. Sorry’nin Cot’un iç güdülerine ve anılarına sahip olması ise aynı bedeni paylaşmalarından ötürü.

Bu arada ST ve Rope’un kimlikleri ortaya çıktı ya, o işin nasıl olduğu Path to Ascendancy üçlemesinde anlatılıyor. Belki siz 10 kitabı bitirince birlikte okuruz (şimdilik bekletiyorum). :slight_smile:

1 Beğeni

Aslında olur, kişisel problemlerimden ötürü çok kafam yerinde değil aslında o yüzden çok çok yavaş okuyorum. Kim bilir 10. kitabı ne zamana okurum. Bir de ani bir karar ile double major işine giriştim kafamı dağıtmak adına. :joy: Ondan dolayı da hiçbir şeye vaktim olmayabilir ama göreceğiz. Bir terapi yöntemi olarak Malazan okumaları… Kulağa fena gelmiyor. :joy:

1 Beğeni

İnsanlar kafa dağıtmak için genelde bölümü dondurup seyahate çıkıyor hocam. Kafa dağıtmak için D. M. yapanı da ilk defa gördüm. :slight_smile:

Terapiye uygun mu bilmiyorum ama öyle sahneler, öyle diyaloglar var ki, yıllar geçse de etkisi aynı şekilde devam ediyor. Bir de grimdark yerine teması “hope” ya, o da çok iyi geliyor insana.

5 Beğeni

Belirli strict temellere oturtup bir yöntem türetmek olur mu hiçbir fikrim yok, sinematerapi gibi bir olay var ama. Sinema filmleri ile terapi amaçlanıyordu. Bu alanda uzman hocaya ve asistanına mail göndermiştim ama sallamamışlardı. :joy:

İşin şakası bir yana kafayı meşgul etmesinin haricinde temasından tutup da karakterizasyonuna kadar çok olumlu etkisi oluyor gerçekten. Ben okuduğum kitaplar ve izlediğim filmler için hep farklı yaşamlar deneyimlemek derim. Gerçekten öyle. Tür farketmeksizin başka yaşamlar, başka şeyler tecrübe ettikçe gerçek hayatta da daha önce fark edilmeyen açık kapıları fark edebiliyorsunuz. Mesela öz abim Anomander Rake ile bir çay içmek fena olmazdı, çok da iyi gelirdi. :joy:

Ek: Aslında şimdi farkettim. Bibliotherapy gibi bir şey var ama daha çok çocuk gelişimine yönelik bir yöntem. Terapilerdeki challengelardan birisi veya bir terapinin başarılı olmasındaki en büyük etkenin karşılıklı iş birliği olduğuna dair ortak bir görüş var. Bu gibi durumlarda beraber çalışılıp doğru yönlendirmeler ve müdahelelerle sınırlılıklar ne kadar aşılabilir acaba. İlginç bir konu ama çok da güncel araştırma yok nedense. Son zamanlarda psikolojiyle ilgili inanılmaz derecede sınırlı bir literatür olduğunu fark ediyorum. Araştırma konusu seçerken bile ‘‘Aaa, bu niye yok. Şu niye yok?’’ diyorduk sürekli.

2 Beğeni

Valla yıllar önce yaşadığım "depresyon gibi bişey"den çıkışımı Dark Souls ve Malazan’a borçluyum gibi geliyor bana şahsen hocam. Bu tip eserlerin bence insanın duygu “sistemi” üzerinde defibrilatör etkisi olabiliyor :roll_eyes:

6 Beğeni

Kitap okumak iyi terapi gerçekten. Kendimi kötü hissettiğim zamanlarda okumanın bana da çok faydası oldu. Öyle belirli bir roman, fantastik bir seri falan da değil. Sadece okumak; kitap iyi olduğu sürece, kendimi başka bir zihinde kaybedip kendi dertlerimi unuttuğum sürece ne olduğu önemsiz.

Bir de gerçekten psikoterapi amaçlı okunabilecek özel kitaplar da var. Irvin Yalom, Schopenhauer… Gözünün yaşına bakmıyorlar. :slight_smile:

6 Beğeni