Benimki de öyle. Kitaplığımda fiziksel olarak bulunmasını istiyorum tek derdim o aslında. Yoksa ben de e-book olarak okuyorum ki öbür türlü sürekli sözlük kullanarak okumam gerekir. Başlığı da çok hortlattık insanlar heyecanlanacaklar ‘‘Lan noldu???’’ diye.
Ağırdan ağırdan ikinci kitabı okuyorum şuan. İlk iki chapterı bitirdim ama çok hızla ilerleyebileceğimi düşünmüyorum. Aralara başka kitaplar da sıkıştırdım çünkü. Bir de okul hala devam… YETER!!!
Artık sanırım ben de reyiz diyeceğim Steven Erikson’a. Dil ağırlaşmış. Daha çok bilmediğim kelime çıkıyor. Betimlemeler ve anlatım level atlamış ayrıca. Coltaine’i çok merak ettim. Aslında tüm karakterleri aşırı merak ettim. Her gördüğüm karakter hem yan karakter havası vermiyor hem de kendine özgü derinlikte. Maşallah! Hikaye de hareketli. Neyin ne olduğu, kimin ne amacı olduğu açık ve güzel anlatıldı daha ilk iki chapterda. Bir de türlerin, ülkelerin, şehirlerin ve bölgelerin isimlerinin hiçbiri aklımda yok şuan.
Read-alongları okumuş olmama rağmen tekrar bir dalacağım sanırım onlara.
Bir tek Raraku aklımda kaldı diğerlerini görünce hatırlıyorum.
Kimilerine göre serinin en güzel kitabı. Bitinceki duygu ve düşüncelerinizi aşırı merak ediyorum.
Hocam ikinci kitap birinciden nerdeyse tamamen farklı karakterlerle, farklı bir yerde geçiyor. Bence bunlar normal hahah.
İkinci kitap gerçekten bir emotional rollercoaster. Ben de merakla bekliyorum düşüncelerinizi.
Şiirlerini çok beğeniyorum ben. Çoğundan müzik yapılabilir gibi geliyor.
Şiirleri bile başlı başına özen ister.
Şiirleri aşırı güzel, zaten bölüm başlarındaki şiirleri o bölüme de bir önceki bölüme de uyduğundan sanırım sanki kitabın bir bölümü müzikalmiş hissi yaratıyor.
Sadece şiirleri için bile okurum ben bu seriyi, fantastik şiirleri, ağıtları ve hatta ninnileri çok seviyorum.
@Ozgur’un Malazan şiirlerine hayranlığını bildiğim için (ki yukarıdaki alıntıların hepsi ona ait), aşağıdaki videoyu görür görmez aklıma direkt o geldi.
Reyisin şiirleri harika yahu, ilk okumadan sonra daha da harikalaşıyor genelde.
Nerdeyse dövme yaptıracaktım bunu da, hahah.
ek: Ayrıca türkçe çevirisi de çok güzel olmuş yahu, takdirimi belirtmeliyim.
Daha önce yazmıştım sanırım. tenverylongbooks podcast’inde Erikson’a şiirlerini soruyorlar. Diyorlar ki, bölümü yazdıktan sonra mı önce mi şiiri yazıyorsun, o da diyor ki önce şiiri yazıyorum sonra da bölümü.
Araba kullanıyordum, kulaklık vardı. Hiç beklemiyordum bu cevabı nedense, önce bölümü yazıyorum sonra da ona uygun bir şiir yazıyorum der sanıyordum. Cevabını duyunca bir ürperti yayıldı vücuduma. Reise hayran olmamak elde değil.
Kral tema belirlerken belli ki kendi kafasında çok net ya. Bir de Gardens of the Moon’un açılış sahnesini deconstruct ettiği bir yazı vardı. Orda Reis işte her chapter’ı yazarken bir “çan” (tema olabilir, cisim olabilir, herhangi bir şey olabilir.) belirlediğini, o çana chapter boyunca bir kaç kez dokunduğunu, ve her zaman ilk dokunmayla son dokunma arasında çıkan sesin değişmiş olmasını amaçladığını anlatıyordu. Ve diyordu ki “ben eğer işimi yapıyorsam 'çan’ın ne olduğunu anlamazsınız”. Onu okuduktan sonra chapter’larda çan avlamak hobim oldu, çoğunlukla bulamıyorum ama çok eğleniyorum . İşte bunlar hep reread value.
Ben de favori bölüm başı şiirlerinden birini bırakayım buraya madem (spoiler değil):
" Stone whispers
Patience
But we take chisel in hand
Child begs
Not yet
But the sands have run out
Sky cries
Fly
But we hold our ground
Wind sings
Free
But roots bind us down
Lover sighs
Stay
But we must be gone
Life pleads
Live
But death is the dream
We beg
Not yet
But the sands have run out
Stone whispers
Patience … "
Seriyle ilgili o kadar güzel şeyler yazıyorsunuz ve o kadar güzel bilgiler veriyorsunuz ki, içimden bir ses tanıtımını İthaki’den daha iyi yaptığınızı söylüyor . Kayıp Rıhtım ahalisi olarak, seri konusunda bilgisi olmayan benim gibi insanları bu başlıkta yazılanlarla seriye çekiyorsunuz, haberiniz olsun. Sayenizde serinin çıkmasını heyecanla bekliyorum.
Hocam alttakiler Subterranean Press’in özel baskısı. Limited ve Lettered olmak üzere 2 edisyonu var. Normalde ortalama 125 ve 300 dolar kitap başı, toplamda 3 bin dolar ediyor Lettered edisyonu ama tükendiği için set olarak bulmak zor. Ben en son bulduğumda satan hayvan 25 bin dolar istiyordu (sayısal çıkarsa affetmem alırım).
Nedir bu özel baskının olayı dersen de şurada detayları yer alıyor:
Video gerçekten harika olmuş. Tam olarak benim şiirlerine aşık olma sebeplerimi açıklamış. Seri şiirleriyle apayrı bir yerde benim için. Hala Cihan Karamancı’nın da şiirlere bu derece dikkat ederek çevirmesini diliyorum.
Şiirlerin bazılarını gerçekten Skyrim gibi oyunlara tak diye oturtursun. Bilmiyorum belki ben abartıyorumdur ama ben normalde hikayelerin şiirle anlatılmasını sevmiyorum. İlyada’yı bu yüzden çok sevmem mesela, ama buradaki şiirler sanki Sheakspear fantastik eserler yazsa onda kullanacağı bir dilmiş gibi hem epik hem lirik geliyor.
Önce şiirleri yazması ve bölümü sonra kurması sen nasıl bir kralsın ya…
@nefarrias_bredd teşekkür ederim (: Bir ara tamamını çevirmeyi düşündüm şiirlerin ama benim ne kelimelerim ne de altyapım yeterli gelmedi. Bir de gerçekten şiir çevirisi zor bence ya
Ben de öyle varsayıyordum ama içimden bir ses de şiirler sonrası yazılıyor diyordu. Öyle değişik, mistik de değil ama ona yakın bir ton var metinler ve şiirlerin bütününde. Yanlış mı düşünüyorum bilmiyorum.
Edit: Olayı sonradan fark ettim, o yüzden edit kısmını yukarı alıyorum. Chase’in önceki şiir videosu sonrası A. P. de aynı şiir için kendi yorumlarını anlattığı bir video çekiyor. Açıklaması da aynı şiirde farklı şeyleri görüyor olmak. A. P.'nin videosu da şöyle:
Sonrasında da birlikte video çekiyorlar.
Edit 2: A. P. Canavan kim diye merak eden olursa: The advanced reader for many of the books by Malazan authors, Steven Erikson and Ian C. Esslemont. Erikson’ın novella’larından birinde Apto Canavalian isimli şahıs da Canavan’ın kendisi.
Madem öncekini beğendin, belki bu da ilgini çeker. Üstelik A. P. Canavan da var videoda.
İşten nefes alamıyorum bu ara izin günümde izleyeceğim sonra tekrar yorum yaparım (:
İlk kitabı okuduğum için izleyebildim bu sefer videoyu. Genel olarak duyduklarımı ufak yorumlamalarla çevirdim ama tabii eksik ve kişisel yorumum nedeniyle farklılaşmış olabilir bazı yerler. İngilizcesi yeterli olmayanlar için de ön bir tanıtım olmasını istiyorum. Umarım yararı dokunur. Anlatılan tüm şeyler videoda geçen ve oradaki insanların yorumları olsa da kendim nasıl anladıysam öyle aktarmaya çalıştım. Konu bütünlüğü de biraz bozuk olabilir çünkü zamanım biraz kısıtlı o yüzden affedin.
The old stones of this road
have rung with iron
black-shod hoofs and drums
where I saw him walking
up from the sea between the hills soaked red
in sunset he came, a boy among the echoes
sons and brothers all in ranks
of warrior ghosts he came to pass
where I sat on the worn final
league-stone at day’s end -
his stride spoke loud all I needed
know of him on this road of stone -
the boy walks
another soldier, another one
bright heart not yet cooled to hard iron
Konuşulanlardan aklıma geldi benim de ilk sahne. İnanılmaz iyi bir sahne bence. Şiirde ve yapılan yorumlarda olduğu gibi küçük Paran’ın idealize ettiği o asker hayatı ve hemen sonrasında açılış sahnesinde gördüğümüz üzere -üstü kapalı yazacağım spoiler olmasın diyerek ki kaçırdığım ayrıntılar varmış onu farkettim- halkın ne durumda olduğu, insanların yakınlarının o sözde idealize asker hayatına feda edilişi betimleniyor.
Kitabın giriş kısmında küçük yaşta ve serinin ilerleyen zamanlarında büyüyecek olan asker olma hayali kuran küçük Paran’ın şahit olduklarını, askeri hayatı nasıl idealize ettiğini ve gerçekte asker hayatının nasıl bir şey olduğuna şahit oluyoruz. Yani, videoda da yapılan yorumu eklersem, belki de aşırı milliyetçilik ve vatanseverliğin araç olarak kullanılarak oluşturulduğu efsanevi, şanlı asker yaratımının gerçeğe ne kadar karşılık geleceğine dair bir anlatım var.
Bahsi geçen şiirin -alıntı yapıyorum ve bence çok önemli bir yaklaşım- anonim olduğu ayrıntısı ve ismi inanılmaz özetliyor askeri hayata kurban edilen canlara yakılan ağıtı. Şiirin anonim oluşunun buna bir evrensellik kattığı yönünde bir yaklaşım sunuluyor videoda. Yine alıntılayacak olursam, savaşta eve dönen askerin dönüşü kutlanırken evine dönemeyenin de olduğu bilinir. Bu herhangi bir baba veya annenin kaybı olabilir. Dolayısıyla herkesin hikayesi anlatılıyor hissiyatı eklenmiş bu anonimlik ile.
Vatanına hizmet veren bir evlat yetiştirmenin ve evladının orduya katılışını görmenin verdiği gururun yanında da evladının akıbetinin ne olacağına dair bir korkunun varlığından bahsediliyor. Üstelik olacak olana dair bir korkunun yanında bir öngörü de betimleniyor şiirin ilk dizelerinde diye yorumlanmış. Zaman akışını bir yolculuk olarak adlandırırsak şiirin ilk cümlelerinde zamanın doğuşundan itibaren var olan her şeyin orduların birbirini yoketmesinden ibaret olduğu şeklinde bir yorum var. Tarih bunun üzerine inşa edilmiş yani. Anne, oğlunu bu geleneğe uğurlamak üzere.
The old stones of this road
have rung with iron
black-shod hoofs and drums
where I saw him walking
up from the sea between the hills soaked red…
Gündoğumu ile betimlenen her şeyin sona erdiği yerde league-stone olarak betimlenen ve belki de, aslında, dönecek olan oğlunun mezar taşının üzerinde onun ölü bedenini bekler anne. Oğlu, artık, geçmişe uzanan büyük bir geleneğin parçası olmuş ve diğer tüm silah arkadaşlarının izlerini de peşinde getirmektedir aslında.
…in sunset he came, a boy among the echoes
sons and brothers all in ranks
of warrior ghosts he came to pass
where I sat on the worn final
league-stone at day’s end…
Ara bir kesit olarak ‘‘şuan’’ anlatıldığında ise çocuğun hareket hali ‘‘stride’’ ile anlatılmış ‘‘walk’’ ile değil. Evlat, uzun adımlarla ilerlemekte ve içinde bulunduğu geleneğin gururunu yaşamaktadır. Olacak olan henüz olmamıştır yani. Henüz dövülmüş bir demir haline gelmemiştir. ‘‘Old stones of this road’’ ile geçmişten ve gelenekten bahsedilirken ‘‘road of stone’’ metaforuyla artık şimdiden bahsedilmekte. Üstelik artık anlatım rolündeki farklılık da göze çarpıyor çünkü '‘taş’'ın cansız ve sert oluşuna dair bir gönderme hissediliyor.
…-his stride spoke loud all I needed
know of him on this road of stone-…
Şiirin devamında şu cümle ile de bir betimleme yapılmış videoda bahsedildiği şekilde:
…the boy walks
another soldier, another one
bright heart not yet cooled
to hard iron
Ara kesit olarak yazılmış yerdeki sert ve cansız taş ile ilgili göndermenin ben de burada anlam kazandığını düşündüm. Annesi olduğu gencin savaşın korkunçluğuyla sertleşecek ve başka bir askere dönüşecek olmasından da, eskisi gibi kalabileceği umuduyla, korkar yani anne.
Malazan’ın genel yapısının bu olduğundan bahsediliyor videoda. Yani, evet, güçlü ve ihtişamlı karakterler olduğu doğru ve zaman zaman kahramanlık olarak adlandırılabilecek -sizin yorumunuzla bu anlam kazandırılabilir ama ilk kitaptaki anlatımda herhangi bir karaktere yönelik böyle bir eğilim yok- olaylar olsa da anlatım, ‘‘kaybolmuş, küçük’’ karakterlerin bütün ana ve yan olaylar üzerine sürüklenişlerine dokunur seri boyunca. Şiir belirli bir asker ile alakalı gibi gözükse de bir anneye, aileye ve de bilinmeyen, sıradan bir askere mâl olanlardan bahseder. Şiir aslında tüm seriyi betimler.