Okuma Etkinliği - Ay Bahçeleri (Malazan #1) - Steven Erikson

Apsalar, Hetan, Tavore ve Felisin’i yazmış. Hepsi birbirinden farklı ve önemli karakterler. Ne yazsam spoiler, o yüzden bu kadınlarla ilgili görüşleri seri sonunda değerlendirmek lazım.

Tezi favorilere aldım. Müsait zamanda okuyacağım.

Orijinali:

The door to the tower’s top room was ajar. Paran rapped a knuckle against it and stepped inside. The Adjunct was seated at a bench at the far end, her back to a wide window. Its shutters were thrown open, revealing the red glint of sunrise. She was getting dressed. Paran halted, embarrassed.
‘I’m not one for modesty,’ the Adjunct said. ‘Enter and close the door behind you.’

Paran utanıyor ancak Lorn diyor ki ben bunları takmam, içeri gir ve kapıyı kapat. Daha fazla ne olması gerekiyordu ki?

4 Beğeni

Evet, bu karakteri ilk kitaptan yargılamamak, hatta tamamiyle değerlendirme dışı bırakmak gerektiğini düşünüyordum ben de. :slight_smile:

Şiirlerin anlam ve his aktarımı açısından eksik olduğu fikri bende de mevcut açıkçası. Ama belki bu sorun çeviri sebebiyle oluşmuş da olabilir, orijinal metni bilemediğim için o konuya dair fikrim yok.

@Vordue’nun dediği gibi çeviriden kaynaklı da olabilir. Yazan kişileri tanımadığımdan okuyup geçiyorum bende. Bir anlam ifade etmiyor şuanlık. Dune okurken de böyle olmuştu. Bölüm başlarında Irulan’ın notlarına anlamıyordum karakteri tanıdıktan sonra çok anlamlı gelmeye başlamıştı.

1 Beğeni

Kruppe harici farketmemiştim ben de.

Bu bence normal. Özellikle araştırıp bakmadığınız sürece zamanla biraz biraz kafanızda oturacaktır devam kitaplarını okumaya karar verirseniz. Hatta kafanızda oturmasına da gerek yok. Bazı şeyleri anlatmak için birer araç olarak düşünseniz yeterli. Mesela karakterin birisi handa otururken dolandırıcının biri gel falına bakayım diyor, haliyle saçmalıyor derken bir anda dengesini kaybedip kartları yere saçıyor mesela. Bizim karakterin önüne düşen kartların ne olduğuna bağlı olarak ‘‘A ha! Bir şeyler olacak kesin.’’ diyorsunuz örneğin. Anlatım o şekilde kendini ele veriyor.

Çeviriden kaynaklanıyor bence bu dedikleriniz. İngilizcesinde yazarın Türkçe çeviride kaybolan betimlemeleri ve göndermeleri var. Çeviride çoğunlukla aynı anlamı karşılıyor ama İngilizcedeki kelime tercihi farklı ve o tercih asıl önemli olan şey. Bunu diğer başlıklarda biraz irdeledik. Ben sırf bu yüzden 2. kitabın çevrilmesini beklemeden direkt başladım.

Aslında o slayt ‘‘birazcık’’ öyle gibi. Tor read ise her detayı inceliyor üstelik ilk defa okuyan ve reread yapan iki insanın yorumları da mevcut o chapterlar ile ilgili. Ben anlamadığım bir şey olursa bazen oraya bakıyorum. Bazen de buraya soruyorum.

Çeviri. Kesinlikle çeviride bu hissiyat var. Benim yaşadığımı çok güzel özetlemişsiniz. İngilizcede ise direkt olarak yaşanıyor havası var. Türkçedeki hallerini İngilizcesine geri düz İngilizceyle çevirseniz yine aynı yapaylığı yakalarsınız ama zaten önemli olan şey yazarın İngilizcedeki dil tercihi. Tam bir dahi adam. Türkçede kaybolmuş doğallık.

Mesela Brandon’ı da İngilizce okudum. Türkçe çeviriye çok uygun ve anlamı yitmeyen bir anlatımı var. Sizin yaşadığınız şeyin kesinlikle çeviriden kaynaklandığına daha çok inandım.

Demek istediğinizi anladım ama biraz da yanlış bir beklenti bence. Sebepleri de tartışmaya çok açık ve burada konuşulan çoğu şeye katılamayacağım izlenimindeyim. Zaten aşağıda da daha detaylı konuşmuşsunuz ve bahsettiğiniz durumu anlıyorum aslında. Şöyle, Steven Erikson’ın bizim toplumlarımızdan farklı toplumlar yarattığı açık ve kadınlık mefhumu üzerine evrende kadına dair farklı değişkenler üretebilecek şeyler var. Erkekten farkı olmayan kadın anlatımı gibi. Erkekten farklı yetişmemiş çünkü ve de ‘‘farklı kadınlıklara’’ şahit olmamış o değişkenlere maruz kalmamış kadınlar var. Bunlar kesin hatlarıyla bizim bilebileceğimiz şekilde tabii ki anlatılmıyor ama varsayımsal olarak böyle bakmakta yarar var. Bunun haricinde de tamamen soyut karakterler yaratmadığı varsayımını da yapmak mümkün ve ufak bir problem burada başlıyor diyebiliriz sanırım. Size bu noktada katılıyorum. Bazı farklılıklar da olması gerekir ama zaten olacaktır, biz daha başlardayız, yazar henüz anlatacağını anlatmadı fikrindeyim. İkinci kitapta bahsettiğiniz bakış açısına sahip ve ‘‘yerinde aynı durumda bir erkek olsaydı farklı yorumlardı’’ diyebileceğiniz bir karakter var. İleriki kitaplarda belki daha fazla vardır. Kendinizden örnek vermişsiniz ama sizin farkındalığınız ve kişisel farklılıklarınız haricinde şahit olduğunuz değişkenlerin etkisi itibariyle bu şekilde bir düşünebilme yetisine sahip olmanız gibi bir ihtimal de var. Buna yönelik bir karakterden bahsediyorum ben de. Bu yüzden bu arayışınıza karşılık bulacaksınızdır bu karakterde. Kadın erkek mekanikleri net hissediliyor o karakterin yaşadıklarında.

Ben Steven Erikson’ın yapamadığı bir şey olacağı fikrine olan inancımı yitirdim. Bu yorum, fanboy GKS bakış açısıyla yazılmıştır.

Bunu diğer başlıkta da söylemiştim sanırım. Steven Erikson, ‘‘Bak, ben şunları anlattım sana ama bunu direkt Robert Jordan gibi vermiyorum. Olduğunu bil ama bulmak istiyorum diyorsan da uğraşacaksın. Anlattıklarımı bir kurgu olarak değil de bir yaşantı olarak okuyacaksın ve bu farklılığı doğuran şey de bu anlatımım zaten.’’ diyor bence.

Bence çeviriden ya. Evet, ilk kitap bu bakımdan biraz muğlak kalmış bunu biraz kabul ediyorum ama çevirinin yarattığı hasar kaçınılmaz seviyede.

İkinci kitabı okuyunca ilk kitap bayağı şekilleniyor aslında. Üstelik daha farklı bir keyif bence bu. Yorucu, herkesin isteyeceği tarzda bir şey değil tabii.

Belki de @Abraxas 'ın dediği gibi erkek olmaktan kaynaklı olarak anlamıyor olabilirim ben de dediklerinizi şayet anladığımı da düşünüyorum. Bakalım, ikinci kitapta ne düşüneceksiniz acaba. Bu ayırdı ilk kitapta yaptırtacak karakter anlatmamış bize yazar. Buna dair iki tane karakter var aslında bence ama size öyle gelecek mi, bakalım.

Bu genel olarak en üstte bahsettiğim farklılıklardan kaynaklanıyordur diye düşünüyorum. Değişkenler her türlü farklı. 2. kitapta öyle olduğunu düşündüğümüz daha farklı kadın karakterde de durum öyle yine. Gerçek dünya değişkenleri ile oradaki toplumsal değişkenler farklı ve cinsiyet mekanikleri üzerindeki etkileri ve dolayısıyla kadınsı ve erkeksi bakış açısındaki kesinlikleri zedeliyorlar. Battle-hardened için de böyle halk arasındaki kadın için de böyle olma ihtimali var. Biyolojik ve sosyal farklılıklar tartışmaları bu noktada çok alevleniyor bence ve Steven Erikson bu konulara çok hakim.

Bir diğer durum da bu bence de. Yazar üstte benim bahsettiğim ya da @Agape 'nin bahsettiği şekilde yazmış olabilir karakterleri ama buna kesin karar verememe ihtimalimiz de var. Öyle bir kaygısı yok çünkü. Bir tarih kitabında ismi geçen karakterler daha çok.

İkincide ilk kitaptan daha çok belirsizlik var bence. Belirsizlikler var ama hem daha iyi anlatıyor hem de ‘‘belirsizlik tamlamaları’’ kendinden benim hayatta kendimden emin olamadığım kadar emin. :smiley: O yüzden her şey okuyucuya bir bilgi vermeden bile kendini tamamlayacak şekilde ilerliyor. Steven Erikson’ın pusulada yönü belli olsa da namaza dursam önünde.

Tamam, sizin ilacınız ikinci kitap diye düşünüyorum. Yan karakter yok ve her ismi geçen karakteri anlayabilecek şekilde okuyoruz. İlk kitapta bu eksikti. İkinci kitapta yazarın hiç karakteri anlatmak gibi bir kaygısı olmasa bile bu durumu giderdiğini düşünüyorum.

Üstteki toplumsal değişken farklılığı bence. Bi’ 15 kez falan yazdım ama her farklı yorumda buna daha çok karar vermeye başladım.

Hem İngilizce hem Türkçe okudum. Altına imza atıyorum.

Evet, üstte anlatmaya çalıştığım şeyi yine siz daha güzel özetlemişsiniz. Toplumsal değişken farklılıklarından dolayı bayağı bayağı erkek kadın ayrımı olabilecek en alt düzeye inmiş. Bende bu izlenim var. Yani yazar eşit anlatayım şeklinde bir kaygı ile yazmaktansa yarattığı evrendeki cinsiyet mekaniklerinin görevlerini farklı inşa etmiş. Üstelik kendi yarattığı kadın erkek cinsiyet mekanikleri bizim anlayışımızdan da soyut değil. Bizim dünyamızdaki değişkenlere dokunur şekilde de anlatımı var. Ben iki kitabı okurken net bir şekilde bu adamın bize kendi mekaniklerini gösterirken toplumlarımıza selam çaktığını hissediyorum. Resmen yazdığı şeyleri yazarken ‘‘Şimdi siz şurada şunu düşüneceksiniz bu karakter ile ilgili ama…’’ dediğini hayal edebiliyorum.

Ben de bütün bu yazdıklarımı yazarken hep okuduğum yere kadarki Apsalar, Felisin, Lorn karakterlerini hayal ettim. Üstelik daha kim bilir neler anlatılacak. Tez’i çok merak ettim acaba okusam spoiler yer miyim? Ek: Tez Ben espirisi yapmamak için kendimi zor tutuyorum.

4 Beğeni

Yersiz ve gereksiz bir durum abi :smiley: Hemen şöyle açıklıyorum hatta; o sahnede bunun devamı tamamen alt/üst ilişkisinde olan iki kişinin diyaloğu şeklinde geçiyor. Paran gördüklerini anlatıyor, üstü Lorn değerlendiriyor duruma göre yorum yapıyor, sonra olacaklar belli oluyor vs.

O zaman neden kadının yatak odasında/özel odasında görüşüyorlar? ( Kadın giyindiğine göre bu sonuca varıyoruz ). Neden paran onu giyinirken görüyor? Koskoca imparatorluğun koskoca sarayında hiç mi iş görülecek özel oda/büro yok abi, yollasınlar elemanı gitsin orda beklesin :smiley: Hani yatak odasında giyinirken yakalanmış kadın karakterden bu kadar sıfır dişilik ne bileyim, o zaman bunu yazmaya gerek görmedim ben. Amaç iş konuşmak. Burada önce bir gerginlik, sonra bir sahte samimilik en sonda da oğlum sen kimle konuşuyorsun köpek burada koskoca mavin var tarzı süründürücü bir cinsiyet gerilimli diyalog geçmeyecekse bu karakter neden kadın, bu karakter neden giyinirken odasına askeri geliyor :smiley:

3 Beğeni

Büyük ihtimalle yersin çünkü o karakterleri detaylı incelediğini düşünüyorum.

Bundan sonra onun adı Quick Ben değil, Thesis Ben. :joy: @HamdemitAbi

3 Beğeni

Koca yürekli idol bir reis varmış hocam ortamda:

Ek: içindekiler bölümü bile spoiler fışkırıyor hocamlar, aman diyim.

2 Beğeni

Evet, bundan bahsetmiştim. Teşekkür ederim.

Hâlâ katılmıyorum. @deeepreader beni çok iyi anladı. Feminist yazarlar ve feminist teorideki kitaplar da okuyorum. Çok düz yaklaşacağım. Olaylara yaklaşım biçimiyle kadın erkekten farklıdır. Bunu biraz açayım.

Bir masada bir bardak ve içinde biraz su vardır. Oda bembeyaz. Sadece masa var ve bardakla su.

Erkek girer ve masaya oturur. Karşısında da birisi vardır. Henüz soru sorulmamıştır. Erkek bardağın yarısı dolu mu yoksa boş mu gibi bir minvalde bakacaktır. Kadın ise elli tane şey düşünecektir. Bardağın rengi güzelmiş/kötüymüş muhtemelen kadının aklından geçecek ilk düşüncelerden biri olacaktır. Bundan sonrası tamamen karakteristik özelliklerine göre değişir.

  • Acaba nereden almışlar?
  • Sorsam ayıp olur mu?
  • Niye geldik ki şimdi buraya?
  • İkea olabilir bence. Altı tane alayım ama yok olmaz 12 alayım da takım olsun fakat kırılırsa eksik olur bir daha da alamam. En iyisi ben 15 tane alayım da kafam rahat etsin.
  • Tabaklarıma da çok uyar.
  • İçine de su mu koymuşlar. Dur bakayım. Ay, iyi yıkayamamışlar mı ne salya mı kokuyor o? (Yüzü buruşur.)
  • Dilim damağım kurudu içsem mi acaba?
  • Ya bardaktaki su değilse. Eyvah! Bizi zehirlemek mi istiyorlar?
  • Allah’ım nereden de kabul edip geldim!
  • Bardağı da yıkayamamışlar, hep leke kalmış.

Bu böyle sürüp gider…

Erkek ise çoktan başka konuya geçmiştir kafasında. Başka şey düşünüyordur.

Her kadın böyledir demiyorum. Ben bu ortamda olsam muhtemelen odanın beyaz olması ve hastanede gibi hissetmemle kör olmuşum gibi sıkıntıya girmem arasında bir saniye filan geçerdi. :smiley: Bardak mardak umurumda olmaz. Bazı kadın da karşısındaki adamın kılığına filan takılır. Sadece yaklaşım biçimlerimizi anlatmaya çalışıyorum.

@Vordue ben Carot ve Yırtıkyelken arasındaki yakınlığa rağmen maalesef Yırtıkyelken’i hâlâ erkek olarak görüyorum. İhtiyaca göre cinsiyet değiştiren çift cinsiyetli bir karakter gibi geliyor. :smiley:

Belki ilerleyen bölümlerde yoktur. İlk başta betimleme açısından çok denk gelmiş olabilir.

Bunu demeye ihtiyacım yok. Benim okuma biçimime göre zaten bir şeyler olmak zorunda aksi halde kitap olmazdı zaten. Hiçbir şey olmayacaksa onca sayfa yazmanın anlamı nedir ki? Mesele ne olacağını çözebilecek şeyler yakalamak. Ne olacağını kestirebilmeli veya teoriler üretebilmeliyim ki yanıldım mı, bildim mi öğrenince anlayıp keyif alayım. :smiley: Ama tabii oturup desteyi yalayıp yutarsam ben de tarot bakmayı öğrendiğim için komplo teorileri üretebilirim. Buna gerek var mı, yine de bilemiyorum. Bu ihtiyacımı bu noktadan karşılayamayacağım çok açık gibi geliyor.

Muhtemelen. Çünkü özellikle masada oturup bakışarak konuştuğu sahnelerde sanki bir DM var ve zarları sallıyormuş gibi hissediyorum. Bütün oyuncular bekliyor. O ana bakıyor, şu şuna bakıyor ve hint dizisi gibi bakışlarla konuşmalar, edilen bir çift söz ve sonra tekrar bakışmalar, homurdanmalar DM zar atıyor. Tanrılar tetikte. :smiley: İnanın okurken kafamda böyle canlanıyor.

Mutlaka, dediğim gibi henüz resmin bütününe bakarsak ben yapbozda sadece 5 tane parça yerleştirdim henüz ve ilk kitap bu daha. Bütüne baktığımda birçok sorun aslında normal gelmeye başlayabilir. Burada bir tarz meselesi de var. Üslup başka. Farklı bir şey deneniyor. Buna uyum sağlama süreci var.

Çok merak ediyorum ben de devamında nasıl düşüneceğim. Bu arada bana göre kitaptaki tek kadın karakter İmparatoriçe. :smiley: Bir de Paran’ın kardeşi. Bu ikisinden kesin eminim. :rofl:

Göreceğiz bakalım.

Buna göre değerlendirebilmem için önceden yazarın bana bunu ifade etmesi lazım. Eğer tercihen etmiyorsa ve ben bunu sonradan anlıyorsam o zaman şu noktada böyle düşünmem çok normal. Yazar beni Mars’a fırlatıp bırakıyorsa ben de bu şekilde hissederim. Bakın beni Kore’ye bırakın ben kimin erkek kimin kadın olduğunu yine anlayamam. Ayırt edici özelliklere alışmam zaman alır ama yine de hep kafamda soru işareti olan kişilere rastlarım. :smiley:

Bunları bir Niran Elçi ya da Çiğdem Erkal veya İhsan Tatari çevirse nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyorum. Tezcanlı yazsa daha iyi olurmuş bari. Muavin daha da kötü. Okurken ışıklar yanacak da çay kahve ikram edilecek diye beklentiye giriyor insan. :smiley:

EKLEME: @isos81 Sayfa 95’te Anomandaris kısmında bir atlama filan mı var yoksa yazar öyle mi yazmış. Tam kalkıp gideceklerken bir anda eni konu oturup bambaşka bir konu konuşuyorlar. Biraz fazla metinden kopuk gibi geldi. Emin olamadım. (@isos81 Ona ben de taktım. Artık her konuştuğumda bunu söylerim galiba. :smiley: )

4 Beğeni

Okurken bu hisse kapıldığın yer olursa paylaşır mısın inceleyelim. Çünkü içine girdikçe çeviriden ötürü canım fena sıkılıyor ve karamsarlığa kapılıyorum. Okurken “Bu Malazan ise ben ne okudum daha önce” diye düşündüğüm yerler oldu. Ben de denk gelirsem paylaşacağım.

Başta Karamancı var diye sevinmiştim ama şu anda aynı hissiyatı maalesef taşımıyorum. Ben de keşke diyorum. Belki ileride “bütün hatalarından arındırılmış Malazan” baskısı gelir (buna niye taktım bilmiyorum ama çok eğlenceli. :slightly_smiling_face:).

2 Beğeni

İlk kitapta belirgin kadın roller yok diyebiliriz, evet. Belirgin bir şekilde erkeksi erkekler de yok. Roller daha çok tesadüfen dağıtılmış; cinsiyetsizliğin ağır bastığı bir anlatım var. Tezde analiz edilen 4 kadın karakter de zaten sonraki kitaplarda ortaya çıkan kişiler. Herhalde bunları da okuyup görmeden kesin bir karar vermek mümkün olmayacak.

:slight_smile: O gerçekten kulak tırmalıyor. Ne bileyim, Yardımcı Lorn kötü mü olurmuş? Kulağa fena gelmiyor.

1 Beğeni

Ya, evet! Kısmet, halamın ismi mesela… Paran, halamı bırakır mısın…

Ayakçı bile olur. Ayakçı birliği filan. Yani dilimizin mekaniklerine göre de çevrilmeli diye düşünüyorum. Muavin denilince aklına otobüs yolculuğu gelmeyen çok az kişi çıkar. Çağrışım çok kötü. Tez Ben de olmamış. Te ve ben görünce (trakyalıyızdır) aklıma bizim yaşlılar geliyor hemen. “Te ben öyle mi dedim kızanım şimdi?” Çok kopuyorum bu noktalarda. :upside_down_face:

Ekleme: Şu an bakarken yakaladım. Sayfa 141’de Tezcanlı olarak yazmış çevirmen.

O başkası, Sergeant Antsy. :slight_smile:

İşte ama anlaşılmıyor ki. :smiley:

Tez Ben’e çok kişi karşı çıktı, ama ben onu fena bulmuyorum. Kitap henüz yayımlanmadan önce öbür başlıkta ana karakterleri biz olsak nasıl çeviririz egzersizleri yapıyorduk. Ben Çevik Ben olur demiştim, @isos81 Hızlı Ben veya Çabuk Ben de olur demişti.

Şimdi bir daha düşününce Tez Ben daha çok hoşuma gitmeye başladı. Öbürleri benim biraz kulağımı tırmalıyor nedense. :slight_smile:

1 Beğeni

Antsy sabırsız demek. Tezcanlı cidden kötü bir tercih. Tez ile birlikte en kötüsü diyebiliriz. :slight_smile:

Çevik tını olarak güzel ama anlamsal uymuyor sanki. Atik Ben, Seri ben nasıl?

Ben en azından Tez kullanılacaksa Tezcanlı olabilirdi diye dedim.

Sanırım benim tercihim @Abraxas Çevik Ben olurdu. Yine de Quick anlamı olmuyor. Bazı şeyleri uyarlamak kolay değil.

Jet Ben olsaymış, ne bileyim…

2 Beğeni

Bi foto atar mısın? Kitap yanımda değil.

Turbo Ben. :smiley:

3 Beğeni