Frp’nin baskın yönü üstüne çok düşünülmüş diyaloglardan da geliyor aslında. Havalı cümleler fazla yapay kalıyor. Doğallıktan bir yerde sapıyor. Yani, yazılmış havası veriyor. Yaşanmış havası yok.
Bir oyuna girersiniz ve karakter seçim ekranını bir türlü geçemezsiniz ya öyle hissediyorum bir yandan da. Priest vardır, Mage vardır ama Chanter yoktur ve mecburen birisini seçersiniz ve tatmin olmazsınız. Ben de böyle hissediyorum.
Karakter kartları çok zayıf ve hepsi muğlak. Okuyucunun bazı şeyleri kafadan bilmesi lazım. Temel yapı taşlarını. Tanrılar kimdir, kaç tanedirler, nasıl bir sistem vardır gibi. Ya da ırklar yeterince açılmamış. Bazı şeyler tam tasarlanmamış bile. Kanatlı olan binekler var ama neye benzedikleri muallakta.
Kararsız bir Efsuncu, deli bir adam, içten konuşan ve sürekli hint dizileri bakışmaları yaşayan ketum bir grup Köprüyakar, kendini bilmeyen bir Yüzbaşı bir savaş meydanında bir şeyler yapıyor ve sahne arkasındaki keşmekeşten ses soluk yok.
Asıl sorun sanırım bir okurun okurken açıklama aramaya çalışması. Rehberlere bakması, ne bileyim sürekli eksiği oradan buradan kapatmaya ihtiyaç duyması sanırım.
Ekleme: Kıyas doğru değil ama kendimi ifade etmek için yazacağım. Brandon Sanderson da frp katakterlerinden kullanmış ve frp sever bir adam. Bu kadar karakteri karakteristik özellikleriyle çıkarmasında frpnin katkısını da inkar etmez ama bu kadar yapay durmaz karakterleri. Hatta aşırı da yaşarsınız bir karakteri. 175 sayfa okudum karakterlerin hepsi flu. Kafamda hepsi yarım gölgeler şeklinde.
@isos81 savaşta değiller. Savaş anında öncesinde vs. terlersin sorun yok ama durup dururken sürekli biri terlemese öteki terliyor. Bu detaya gerek var mı, ona da emin olamıyorum. Hani sıkıntıdan bir kere biri terlese tamam ya da bir karakter sürekli terleyen bir şey olsa ona da tamam ama sayfa ardı biri terliyor. Bir anda dedim bunlar çölde mi veya bulundukları bölge tropikal iklim mi acaba? Öyle bir tanımlama da yok hani. Hırkamı filan çıkartıp battaniyeyi kenara attım. Darlandım resmen ben de terliyormuşum gibi geldi.
Ekleme2: Dikkatimi çeken diğer şey de diğer yazarlara nazaran Erikson’un kadın karakter bolca kullanması fakat kadınların kadınsılıklarının olmaması. Kadınlar kadın ama bedenen kadınlar geriye kalan her şeyleri erkek. Ayırt edici bir çizgi yok ya da bu nasıl anlatılır bilemedim ama kadın olmadıklarına yemin edebilirim ama ispatlayamam. Bunu bazı erkek yazarlarda görüyorum. Kadın karakterlerin içi boş oluyor genelde. Çok nadir erkek yazar kadın karakteri gerçekten yaratabiliyor. Şahane gözlem yeteneği olanlar ise tam isabetli atışlar yapıyorlar. Kadının kadınsal düşünme ve mantık yürütmesi erkeklerden farklıdır. Kafaloji gerektirir. Hoy, yoruldum.