Son yazdığın olayı yukarıda, konuştuk ama ilerideki kitaplar için bir tık spoiler o yüzden bence beklemeye devam et :))
Bir tık geri planda tutulmuş ama anladığım kadarıyla işlerini görecek şahıslar kitabın sonunda ortaya çıkacak, ki sende zaten bir an bunlar kim yaa diyeceksin ama son sayfalarda tez ben abim olayı açıklayacak sana belki diğer kitaplarda daha etkili şekilde devam ederler…
Etkinlik çok ölü oldu ya. Böylelikle İsmet Hocam’ın chapter incelemelerinden mahrum kaldık hepsi @Artorias ’ın suçu…
Ben iş değiştirdiğim için gün içinde hiç vakit bulamıyorum. Önceden tüm günüm boştu.
Kitabı da açamadım henüz. Yine de bölüm özeti işinden hala vazgeçmedim. Bakalım, haftaya başlarım umarım.
- kitap Capustan 17. bölüm 576. sayfadayım. İkinci kitaptakine benzer duygular içerisindeyim
"Ruhun neler barındırabileceğini beden hayal bile edemez. "
Fener’in Düsturu
Imarak, İlk Destriyan.
Ben ne alaka yahu?
800 lere geldim ben, Mhybe’nin bölümler hariç kimin gözünden hangi olayı okusak keyif alıyorum. Özellikle savaş konseyleri toplandığında bir gerginli bir heyecanlı oluyorum istemsiz . Caladan Brood la da Thor’un çekici sahnesi gibi olduk
Hiç kullanılmaması gereken bir diğer meret sanki bu.
Bugün zor gibi ama 2-3 güne bitiririm muhtemelen.
Sayfa 666’ya geldim.
Rake ile Alakarga’nın 2. sohbetinden oldukça fazla şey öğrendik. 2. kitapta Heboric’in olayına Rake açıklık getirmiş oldu. Böylece Heboric’in hikayesi ve Fener’in diyarından koparılmasının açıklaması yapılmış oldu.
Kruppe vs Caladan Brood bölümü oldukça keyifliydi.
Kovanların zehirlenmesi sebebiyle sıkıntıda olan ve fazla aksiyonda göremediğimiz Tez Ben de sahalara dönüş yaptı. Onun da Bauchelain ile olan karşılaşması ilgi çekiciydi. Henüz ilk sohbetin sonundayım, sanırım devamı gelecek.
Bu kitap ile Rake, Kruppe ve Tez Ben’e olan ilgim artmış oldu.
Kovanların ne olduğunu da bu kitap ile öğrenmiş olduk. Genel olarak 3. kitap ilk iki kitapta muallakta olan bir çok konuya açıklama getiriyor.
Soracam soracam unutuyorum, bu gri kılıç abiler konuşurken neden kadınlara da bayım diyor İngilizcesinden okuyan arkadaşlar, ne kullanıyorlar burada? Sir mü diyorlar?
İlk 1-2 kullanımda he diyip geçtim de, 3-5-6 derken rahatsız etti biraz, bizim dilimize uygun bir çeviri olmuyor gibi ama kullandıkları zamirin bir özelliği var mı bilemedim.
Evet sir diyorlar orjinalinde. Askeri bağlamda kadınlara da sir dendiğini duymuştum; fazla resmi ve disiplinli konuşma durumu var aralarında şeklinde yormuştum ben. Ama açıkçası tam hakim değilim neden sir diyorlar da madam falan demiyorlar
Sayfa 60 spoiler
Anomander Rake, kitabın girişinde yer alan Draconus’u öldürüp kılıcı Dragnipur’u ele geçirmiş. Anomander Rake’den neden korktuklarını daha iyi anladım, adam ata tanrı öldürmüş.
Sayfa 512 den önce açmayın.
Hırıltı ne çıktı öyle ya. Bir anda karakter olarak arşa çıktı gözümde. Yer yer Coltaine tadı aldım. Hiç beklemiyordum Hırıltı’ dan böyle şeyler. “Daha sonra yapacağı şeyleri kendi bile tahmin edemeyecekti.” tarzında bir cümle geçti kitapta. Sabırsızlıkla bekliyorum bakalım daha neler neler yapacak. Onun haricinde Itkovian’ ı çok sevdim ama biraz fazla iş yükü var gibi adamcağızın. Karnadas ve Brukhalian boş işler peşinde Capustan yatsın kalksın Itkovian’ a dua etsin.
Tabi Genç Toc’ dan da bahsetmek gerek.Uğursuz bir şeyler oldu ona ama hadi bakalım hayırlısı. Bir yandan kurt (bunu spoiler vermeden
açıklayacak biri var mı anlamadım çünkü pek) bir yandan kahin derken kendi gibi kalamayacak gibi geldi, üzücü oldu. Sevdiğim bir karakter.Bir de Leydi Gıpta, Tool, Segulehler ve kurtlar çok iyi takım olmadı mı ya. Toc’ un demesine göre Kahin ordularını dümdüz ediyorlarmış.Malazan serisinin Expandables’ ları diyebiliriz herhalde.
Sayfa 766’dayım. Yazar duyguları aktarma kısmına biraz daha çalışmalı, Capustan kuşatması, Teneskovri, İtkovian çok daha duygusal şekilde aktarılabilirdi. Gerçi o zaman da kitap 1500 sayfa olurdu.
Bulunduğum konumun gelişme bölümünün sonlarına tekabül ettiğini düşünüyorum, umarım yazar sonuç bölümü için heyecanlı bir geçiş yazmıştır.
Kitap hakkında beğenmediğim bir diğer tespitim ise yazarın karakterlerinin “gri” değil hafif ise bulanmış iyi karakterler olmaları. Arada bir Kadim Kanunlar tadı almak istiyorum ama sanırım bulamayacağım.
Kanka o kurt ilerleyen zamanlarda açıklanacak merak etme. Kendinin okuması daha iyi
İlginç bir yorum olmuş. Erikson’ın duyguları aktarma yeteneği en beğendiğim özelliklerindendir. Üstelik örnek verdiğin Kadim Kanunlar’dan da bana göre bu konuda çok daha üstündür. Demek ki boşuna dememişler zevkler ve renkler diye.
Açıkcası kadim kanunlar çok sevdiğim bir seri olsa da Malazan serisinin karanlığını hiçbir zaman yansıtamadı, ve finali de çok açık kaldı. O yüzden isos hocamın da dediği gibi verdiğin örnek çok ilginç olmuş gerçekten
Duyguları aktarma kısmını, duyguları doğrudan aktarmak olarak değiştiriyorum ve açıklayamadığım kısımlar için de örnek veriyorum: Şahsen bu durumun eksikliğini en çok Capustan Kuşatması bölümlerinde gördüm. Deli yamyamlar ordusu şehre saldırıyor, şehirde neredeyse savaşacak asker kalmıyor, durum savaştan çıkıp katliam boyutuna evriliyor, hatta durum o derece çılgınlaşıyor ki ceset yığınları evlerin yüksekliğine ulaşıyor, savaş sırasında ihanetler yaşanıyor insanlar ilahi evrim geçiriyorlar (Hırıltı) ve yazar bunları burada yazandan daha etkileyici şekilde yazmıyor. Sanki tarih kitabı okuyor gibiyim; birisi yukardan bakmış ve gördüklerini yazmış gibi.
Nasıl desem aradığım şey; yazarın zihnindeki kameranın olaylara biraz daha yaklaşması, o sözde tasarlanan duyguları okuyucunun gözüne sokması. Mesela Kuşatma sırasında sığınağa yetişemeyen tek paragraflık bir karakter, Teneskovri’nin eline düşmüş olsun. Okuyucu da karakterin kaçacağını, kurtarılacağını düşünürken karakterin canlı canlı kesilip kazana atılmasını ve sonrasında çılgın kalabalık tarafından yenilmesini okusun. Dehşet, kötülük, çılgınlık, karanlık ve hepsi tek bir paragrafta.
Kadim Kanunlar konusunda karakterleri karşılaştırmıştım. Gri karakter olarak Logen’in Glokta’nın griliğini aradım, bulamadım. Bir daha da aramam zaten. Umudumu kaybettiğim kısım Rake ölü tohum kadınlarını(ismi yanlış hatırlıyor olabilirim) Dragnipur ile öldürecekken Alakarga’nın merhamet edip onları kendi kılıcıyla öldürmesi ve sonrasında vicdan azabı hissetmesi kısmıydı.
Sen direkt karakterlerin içinden geçen duyguları hissetmek istiyorsun sanırım. Ama şu açıdan bakmak lazım malazan 10 kitaplık bir seri. Kadim kanunlar ise 3 kitap. Daha yolun başındayız, bence olaylar ve karakter gelişiminin bu kadar uzun bir seride yayman olması gayet normal.
Gibi. Benim yorumum Erikson’un evreninin çok geniş olması ve bu nedenle yazarın mikro ölçekteki kurguya enerji bulamaması yönünde. Muhtemelen yazar tümdengelimsel şekilde düşünüyor ve tüm o kadar büyük ki yazar bu sürecin son adımını 1000 sayfaya bile sığdıramıyor.
Bunun tam tersi durum Zaman Çarkı’nda vardı: genel yapısıyla kurgu çok sıradandı ama yazar en önemsiz ayrıntıları bile öyle ayrıntılı yazıyordu ki neredeyse kurgu olanı okuyucunun zihnine çiziyordu. Muhtemelen Capustan, Erikson’un kurgusunda belli başlı karakterleri geliştirmek için üretilen bir araçtan fazlası değildi.
Hocam bence Erikson reis istediğinde kamerayı istediği yere çevirebilme konusunda oldukça yetenekli bir yazar. Kamerayı doğrulttuğu yer kadar doğrultmadığı yeri de iyi seçiyor bence kral.
Burada “doğrultmadığı” yeri siz pek beğenmemiş gibisiniz. Benimse burayı bu şekilde anlatışı özellikle hoşuma gitmişti; "bu kadar yoğun, derin ve sınır tanımaz bir vahşet nasıl şiddet pornosuna, duygu sömürüsüne dönüştürülmeden anlatılır?"ın dersini vermiş şeklinde yorumlamıştım ben bu seçimi. @isos81 hocamın dediği gibi biraz da kişisel bir yorum/zevk meselesi sanırım.