Okuma Etkinliği - Buzun Anıları (Malazan #3)

Bence de tek boyutlu bakmamak gerekir.

Ben artık şuna eminim: Erikson belirli şeyleri yazamadığı için değil, yazmayı tercih etmediği için yazmıyor ki bunu kendisi de defalarca belirtiyor konuşmalarında. Mesela çok POV değiştirdiği için eleştirilirdiğinden dolayı dördüncü kitapta 150 sayfa tek POV yazmış. Sonra da bir Facebook gönderisinde “yazamadığım için değil, o şekilde yazmak istemediğim için yazmıyorum” diye yazdı.

Bununla birlikte seri hiçbir zaman grimdark olmadı (bunun muhabbetini yapmıştık), o yüzden Kadim Kanunlar zaten çok uygun bir kıyas değil. Bir de daha yüzde 30u biten bir seriyi tamamı bitmiş bir seri ile kıyaslamak da çok doğru olmayabilir.

Son olarak, her ne kadar grimdark değil desek de, Erikson’ın vahşetin dozunu arşa çıkardığı sahneler sonraki kitaplarda gelecek.

Ekleme: Bir de içimden bir ses, Erikson’ın anlatmak istediklerinin tam olarak anlaşılamadığını söylüyor zira ben de okurken daha önce söylediğim gibi Tor reread eşliğinde okumuştum ve oradaki yorumlar sayesinde neler kaçırdığımı fark etmiştim. Bu sayede hayranlığım da bir kat daha artmıştı. O yüzden bence her bölüm sonrası Tor’a göz atmakta büyük fayda var.

3 Beğeni

Dediğin mantıklı. Şu an zaman çarkı okuyorum mesela 2. Kitabı bitirdim, ama o dediğin betimlemeler maalesef bir süre sonra yormaya başlıyor insanı. Açıkcası bu kadar betimlemeli 15 kitap çıkmasındansa sade bir şekilde 8 kitap çıkmasınu tercih ederim. Ama malazanda şu ana kadar gösterilen o betimlemeler olan ve hızlı bir şekilde akan olayın içinde insanı yormuyor. Bence o dengeyi oturtabilmek de çok önemli

Aynen öyle. Erikson abim betimlemeleri içeriye on numara yerleştirmiş ve okuyucuyu akan olayda yormamayı başarmış. Açıkcası bu şekilde gitmeye devam ederse bu seri benim için en iyi seri sayılır.

Aslında bu çok nüanslı bir konu. Ben de bazen çok rahatsız oluyorum benzer şeylerden. Mesela Zaman Çarkı’nda son üç kitabın en büyük eksikliği bu gibi geliyor bana; Robert Jordan’ın ustalığı yok gibi geliyor. Aklıma ilk gelen örnek (14. kitap spoiler) Rand Tuon ve Mat’i ziyarete geliyordu. Orayı okurken kanser olduğumu hatırlıyorum. Sahnenin en düz yerine odaklanıyordu reis, sahnedeki diğer kişiler ne yapıyor ne düşünüyor belli değil.

Diğer yandan mesela Erikson ve Kazuo Ishiguro ikilisi gösterdikleri kadar göstermedikleriyle de okurla diyalog kurabilen yazarlar bence. Tam olarak neden biri beni kanser ederken diğerinde yazarla bir level yukarıda diyalog kuruyormuşuz gibi hissediyorum, aradaki fark nedir henüz çözemedim :thinking: Belki de kişiseldir :thinking:

2 Beğeni

Allahtan büyük spo yemedim yaw açtıktan sonra fark ettim hahaha

Herkes zaman çarkının son kitaplarını çok fazla övmüş. Brandon sanderson gerçekten hakkını verebildi mi acaba olayın çok merak ediyorum

1 @nefarrias_bredd Beğenmediğim değil de garipsediğim bir durum. Sanki o bölümlerden çok malzeme çıkarmış da boş harcanmış gibi geliyor ama bir dah bakınca o olayın, yazarın kazanındaki küçük bir malzeme olduğu ortaya çıkıyor.

2 @isos81 Grimdark konusundaki görüşüm "olsaydı çok güzel olurdu"dan fazlası değil. Seride ilerledikçe evren karanlıklaşmaya oldukça müsait bir yapı alıyor.

Erikson’un uzaktan bakınca seçilemeyen ancak yazar kamerayı ustalıkla örülmüş kurgu ipliklerine yaklaştırınca anlaşılan hikaye kurgusunu hem asap bozucu hem de büyüleyici buluyorum. Anlamadığım yerleri de gelip burada soracağım

3 @Yunusulcy O betimlemelere tutunun, bir daha hiçbir fantastik eserde o sıkıcı mükemmelliğe rastlaymayacksınız.

4 @nefarrias_bredd Bana göre Zaman Çarkı’nın son kitapları kitap değil, Jordan’ın hikayesine Sanderson tarafından atılan noktaydı.

5 @Yunusulcy Olabilecek en iyi şekilde hakkını verdi.

3 Beğeni

@alper Sen de okuyordun sanki? Nasıl durumlar, dünya kupası da bittiğine göre kitap da bitmiştir sanırım. :slight_smile:

  1. kitap 775. sayfaya geldim.

Son savaş konseyinde bir Mjölnir sahnesi yaşadık.

Stonny’ye iyice gıcık olmaya başladım. Önüne gelene, özellikle Hırıltı’ya sürekli salak, aptal gibi hakaretlerde bulunması çok itici gelmeye başladı.

Bakalım son çeyrekçe olaylar nasıl neticelenecek…

1 Beğeni

Yok ya… Geçen ayın sonunda 270’lerdeydim, hala oradayım. O günden sonra devam edemedim. Biraz ara verince okuma önceliğim değişti gibi oldu.

Kitap bitti. Başı ve ortası çok iyi yazılmıştı ama sonu unutulmayacak kadar dokunaklıydı.

Önceki mesajlarımda yazarın duyguları doğrudan aktarmadığından yakınmıştım, yanılmışım; yazar, can alıcı anı bekliyormuş.

Kitaba verdiğim puan 9/10. Bir puanı, kitap mükemmel yazılmasına rağmen beni kendisine pür dikkat bağlayamdığı için kırdım. Böylelikle kitap özelinde Buzun Anıları en iyi 5 kitap listeme girdi

3 Beğeni

Hahaha beğenmene sevindim hocam. Biraz sabretmen gerektiğini söylemiştik :)) beni de kitabın son 50 sayfası dehşet derecede etkilemişti. He birde o son cümle, anaaaaa diye bir bağırdım orda hahah

1 Beğeni

Az önce kitabı bitirdim. Son 150 sayfa çok etkileyiciydi. Az farkla 2.ci kitabın önünde listemin başına yerleşmiş oldu.

Bir sorum olacak:

Onos T’oolan insan haline - ayin öncesi haline- mi dönüştü tam olarak. Anaster - Toc- ile görüşmesinde sadece efsunla görüntüsünü gizlediğini düşünmüştüm ama Hetan’la olan sahnesinde namevt halinden kurtulmuş gibi geldi bana. Öyleyse bu nasıl gerçekleşti. Gümüştilki Imasları azat edeceğinde erteleme isteyip güneydeki soyadaşlarına yardım edeceklerini söylediler. Yani ayin tersine çevrilmedi. Tool nasıl normale döndü? Kaçırdığım bir yer mi oldu acaba?

4 Beğeni

Okumadığım için net olarak hatırlamıyorum ama biraz araştırdım. Şöyle deniyor:

Evet insan formuna döndü Tool. Silverfox tüm Imass’ı azat edecekken, Tool kendisini azat etmemesini ve ayini kendisi için tersine çevirmesini istemiş. Bu yüzden de ayin öncesi haline dönmüş. Zaten Hetan’a kendini tanıtırken T’oolan olarak değil, Toolan (insan formundaki ismi) olarak tanıtmış.

1 Beğeni

Wiki’den baktım:
“Tool appeared before Silverfox within the Mhybe 's dream-world and successfully convinced the Bonecaster to free the T’lan Ay of their curse. Then he dropped his sword at her feet and asked to be freed of his own.

Mhybe’nin rüya dünyasında gerçekleşmiş olay. Kitapta 998. sayfa. T’lay Ayl’ları azat etmesini istedikten sonra kendisini de azat etmesini istiyormuş ama Gümüştilki’nin idrak ettiği şeyi ben idrak edememişim o an :slight_smile:

3 Beğeni

Gümüştilki bile zor anlamış, bizim kaçırmamız normal. :slight_smile:

Ben de mesela ilk okumada “Bu ne zaman insana dönüştü ya :thinking:” diye düşündüğümü hatırlıyorum. :slight_smile:

1 Beğeni

Etkinlik postlarını baştan sona geçtim ve kitapta atlamış olduğum, yakalayamadığım bir kaç şey ile karşılaştım :confused:

1- Hood’un Jaghut olması. Bu nerede açıklandı?
2- Baudin’in ortaya çıkması. Gidrath ölüm şovalyesi Baudin’miş. Yukardaki notlarda gördüm, sonrasında wiki’ye baktım. Okurken anlamamıştım Baudin olduğunu :confused:
3- Bir arkadaş da Köprüyakanlar isminin nasıl ortaya çıktığını öğrendik sonunda yazmış. O nerede nasıl açıklandı? Onu da kaçırmışım sanırım.

2 Beğeni

.1) Aslında ilk kitapta verilen ayraçta spoiler vermişti İthaki. :slight_smile:
.3) Hangi chapter’da bilmiyorum ama Whiskeyjack Rake’e anlatıyor hikayeyi.

Wiki’den:

Forging of Bridgeburners

Crossing [Raraku] had etched the souls of the three companies that would come to be called the Bridgeburners. We could imagine no other name. Raraku burned our pasts away, making all that came before a trail of ashes.

During the conquest of Seven Cities, the unit that would become the Bridgeburners was tasked with hunting down a Cabal of thirteen mages which fled through the Pan’potsun Wastes and across the Holy Desert Raraku. They were a collection of seventy marines, engineers, infantry, and cavalry veterans cobbled together from decimated squads that Dassem Ultor could afford to sacrifice. For the pursuit, the company under the command of Whiskeyjack[3] was given as guide a Claw agent who was native to Seven Cities, Kalam Mekhar.[4]

During the chase, body after body was found but the unit was itself nearing death. As they approached the edge of the Raraku desert, they came upon the last remaining mage, Quick Ben. In the confrontation that followed, Kalam was revealed to be in league with Quick Ben and accused of attempting to lead the unit to its death whilst crossing Raraku. Seeing the changes in the soldiers wrought on them by Raraku, Quick Ben and Kalam were stunned, and they pledged their allegiance to the unit.[5] Ultimately they were brought into the company itself, naming it the ‘Bridgeburners’ because Raraku had burned the bridges of their pasts, of who they once were.[6][7]

That night, the Bridgeburners saw their first blood-letting engagement. They singlehandedly crushed the 400 desert warriors holding nearby G’danisban and retook the rebel city.[8]

The story of the forging of the Bridgeburners was told by Whiskeyjack to Anomander Rake.[9]

1 Beğeni

Bu kısmı biliyorum. Rake ile Alakarga’nın ilk sohbetleri. Tez Ben’in hikayesi bu. Takip sonrası Tez Ben ve Kalam’ın Alakarga’nın hizmetine girmeleri, sonrasında bir büyücü ve 70(?) kişilik ekiple 400 çöl savaşçısının olduğu şehri ezip geçmeleri. Ama burada Köprüyakanlar ismine atıfta bulunulan bir şey göremedim :confused:

Ciltlide sf 314-15, Tez Ben’in şu cümlesi atıfta bulunuyor;

2 Beğeni