Dördüncü bölüm bitti. En etkileyici bölüm bu oldu. Ortasında zaten Sol’un yanındaki bebeğin kim olduğu belli olmuştu. Gördüğü rüya, İbrahim ve İshak referansları, bir ailenin çocuğu üzerinden vermek zorunda oldukları karar, Sol’ün çocuğunu iyileştirmek için çırpınışları çok çarpıcı idi.
Shrike tapınağındaki rahibin sözleri (hem en kutsal hem de en lanetli kişi) önemliydi.
Shrike bu hac yolculuğundaki herkese bir şekilde dokunmuş. Sanki gelecekti planları için ilmek ilmek örmüş.
Son iki bölüm, heyecan dorukta. Anladığım kadarıyla son iki hikaye en güzelleri. Okumaya devam.
Neredeyse tam olarak aynı şeyleri düşünmüşüz. Ben sizin de bir ebeveyn olduğunuz gerçeğini bildiğim için etkilenmenizi bekliyordum. Bakalım 5-6 için ne düşüneceksiniz.
Sayfa 72… Açılış altın çağ bilim-kurguları gibi başladı, ilk başta Asimov romanı okuyormuşum hissine kapıldım ama hikaye yön değiştirdi.
Hacıların bir araya gelmesi ve konsolos gözünden kısa tanıtımı oldukça açıklayıcıydı. Unutmadan baştaki sözlük de çok faydalı olmuş. İlk bölümle beraber Paul Dure’nin misyonu (tam bir cizvit misyoneri tarif edilmiş) akışı kitabın daha da kolay okunmasını sağlıyor. Açıkçası Lenar Hoyt ile hikaye tekrar nasıl bağlanacak? Çok merak ettim…
Benim bölüm beğeni sıralamam 3 > 6 = 5 = 2 > 4 > 1…
Şairin bölümü hem anlatım olarak hem de konu olarak favorim. Eski Dünya’dan o an bulundukları zamana kadar olanları çok güzel özetlemiş. Sanırım benim ebeveyn olmamam Âlim’in bölümünü bu kadar gerilere atabilmemi sağlıyor. Hikâyenin etkileyiciliğine sonuna kadar katılsam da benim için vurculuğu daha düşük bir bölüm oldu. Zaten her bölüm birbirinden farklı tarzda ve birbirinden başarılı olduğu için beğeni sıralaması yapmak da güç.
4.Bölüm bitti.
Bana Benjamin Button’un tuhaf hikayesini anımsattı. Sanıyorum ki yazar bu eserden ilham almış. Daha önce Canterbury Hikayelerinden ilham aldığı konuşulmuştu anlaşılan başka eserlerden de ilham almış. Bölüm konusuna bağlı olarak başarılı bir şekilde dramatikti. Âlim’in etkileyici bir hikayeye sahip olduğunu düşünüyorum. Sıralama olarak 2>1>4>3 şimdilik böyle son iki bölümde neler olacak gerçekten çok merak ediyorum.
Evet ben yazarın asıl burada parladığını düşünüyorum aslında. Hatta zaten 3. bölüm sonrasında da ‘‘Artık şu saatten sonra ne gelirse gelsin bu kitabın kalitesi belli arkadaş!’’ demeye başladım. Tabii yine de son hikayede Ursula teyzemin esintilerini iliklerime kadar hissetmeseydim favorim 5. bölüm olurdu çünkü inanılmaz bir hikayeydi gerçekten bence.
Tam da ana hikaye açısından can alıcı yerlere geldiniz. Hadi bakalım, bekliyorum yorumları.
Henüz okumamışlar için başlık aslında spoiler içeriyor. Yani şöyle okumakta olanlar için bile tehlikeli. Tartışmak için girdiğinizde birisi kitapta sizden daha öndeyse sürprizle karşılaşabilirsiniz.
Ben bitirdim kitabı ve hiç mutlu değilim. En başta düşündüğüm şey doğruymuş ama mutsuzluğum tamamen aslında kitabın başladığı yerde son bulmasıyla alakalı.
Bana öyle geliyor ki kitabın ikinci yarısı da olaylara farklı bir açıdan bakarak başlayacak. Belki hakimiyet, teknoçekirdek gözünden ve kilit isimlerden bahsederek bu yedi hacının olduğu noktaya doğru boşlukları doldurarak ilerleyecek ki bu daha da sinir bozucu ama olması gereken de bu gibi geliyor. Bu tarz serilerin tasarısında başarının basamaklarından birisi buymuş gibi gelir bana hep.
Ben beş sene diyorum. Değer mi o kadar beklemeye? Değişir, bakış açısına göre. Yine de ben ciltsiz baskıdan da şikayetçi değilim. Standart cilt gelecektir ama bu kitap için standart cilt yerine ciddi anlamda özel iki kırmızı kürenin olduğu tam anlamıyla dokulu falan filan, elimize aldığımızda bile ürkütecek bir şey uygun görüyorum ki imkansizötesi.
Bu sebeple de ciltli çıkmasını önemsemiyorum. Kitabı okurken hazmetmek zor, yorucu… Kitap bitince havaya kalkan tozların yere inmesi misali sindirmeye başlıyorsun. Bittiydi, bitecekti, bugün okuyacaktım, yarın devam edecektim derken kendime kızıp bugün 300+ sayfa okuyarak huzura kavuştum.
Bu bölüm de gayet güzeldi ve yine farklı bir hikaye ile karşılaştık. Simmons bu sefer yapay zeka (kendi konum olması sebebiyle ayrı bir ilgilendim) üzerinden olayları anlatmayı tercih etmiş. Gruptaki her kişinin farklı bir motivasyonu olması ve bunların bir şekilde bir araya gelmesi convergence anlamında çok önemli. Bu konuda en ustalardan birisi Erikson’dır, Simmons da bence gayet başarılı.
Yapay zeka kendi bilincinin farkına varabilir mi? Uzun zamandır yapılan tartışmalardan birisi bu. En sevdiğim filmlerden birisi olan Ben, Robot’ta da benzer bir hikaye anlatılıyordu.
Bazı notlar aldım, onlar da şöyle:
Başta sibrid ile çekirdek’i birbirine karıştırdım, ilk 10 sayfayı tekrar okumak gerekti. Bir ben sibridim diyor, sonra sibridimi şurada öldürdü diyor… Sonradan anladım ki konuşan aslında TeknoÇekirdek
Ben önce bu yapay dünya filan gibi şeylere yok artık diyordum ama sonra düşündüm de Hyperion evreninde o kadar şey varken buna mı takıldın?
Dedektifin şu Lusus’lu mu ne, iri yarı herifi kovaladığı sahne gereksiz uzun geldi bana
Çekirdek içerisinde birden fazla YZ ne anlama geliyor anlayamadım
Yapay zeka baba mı oluyor şimdi?
Kilisenin bazı kimselere karşı çıkarken Johnny’nin gitmesi için ısrarcı olması ne anlama geliyor acaba? Bir de oradaki rahipler Shrike’ın planını belli ki biliyor. Nasıl bir iletişimleri var acaba?
Üstüne o kadar gelişiyorlar ki insanlığın geleceğine dair önümüzdeki iki yüz senelik olasılıkların %98.995’ini şimdiden bilen Çekirdek’i oluşturuyorlar
O kadar gelişmeye gerek yokmuş, Hari Seldon da yapmıştı bu kadarını. Ama şu Tanrı modu altından bir şey çıkacak mı merak içindeyim.
Kitabı bir bilim kurgudan ziyade daha çok felsefe ve gizem kitabı gibi okuyorum. O kadar çok olay ve referans var ki bilimsel olaylar çok geride kalıyor. Sizde de benzer bir durum oldu mu?
Yarın başlarım sanırım.
Başlık bayağı aktif gözüküyor. 94 yanıt olmuş. Buraya kadar hiçbir şeyi okumadım. Okumayı bitirince üzerinden geçeceğim tümden.
Dün uyuya kaldığım için az okuyabildim. Şairden şüphe ediyorum, kesin bir şey çıkacak. Birisi her şeye bu kadar karışıp, bu kadar bilip, bilmişlik taslayıp, her lafa atlayıp, masum olamaz. Ya ajan ya da Shrike’ın seçeceği kişi. Aklıma İmparatorluk’taki Katır geliyor.
Yine görece normal başlayıp sonlarda “vay be” dedirten bir bölüm oldu. En etkileyici kısımları Merin ile Siri’nin görelilik yasalarına göre yaşamak zorunda oldukları aşkları ile Konsolos’un kendini çok zeki zannederken TeknoÇekirdek’in bunu da hesaba katarak onu oyuna getirmesi kısımları idi.
Haini tahmin ettiğimi itiraf etmek istiyorum. Benim için vay be dedirten bir şey olmadı, zaten hikayeleri okuduktan ve en sona da Konsolos kalınca emin olmuştum. Diğerlerinin hiçbirinin hikayesinde hain olmak için yeterli motivasyon yoktu.
Bazı notlar:
Gaspçılar TeknoÇekirdek’ten kurtulmak istiyor, bunun için de Shrike’a ihtiyaç duyuyorlar
Zamanı kontrol konusunda Hakimiyet’ten ilerideler ve Shrike’ı kontrol etme yöntemini biliyorlar
Shrike serbest kalmak istiyor ama onu Mezarlara bağlayan tam olarak nedir bilmiyoruz
Shrike’ın gelecekten insanları kurtarmak için gönderilmiş olması tam bir Terminatör teması. Görüyoruz ki farklı birçok konudan etkilenmiş Simmons ve bunları çok güzel bir hikayede birleştirmiş
Hala birçok konuda cahiliz. Şövalyeler, Gaspçılar, Shrike ve TeknoÇekirdek
Şair bir iki şamarı çoktan hak etmişti ama bunu Konsolos’un yapmasını beklemiyordum.
Bu kadar yoğun bir kitaptan sonra devam etmek için biraz ara vereceğim sanırım. Çeviri de devam ediyor ikinci kitap için, bu yıl içerisinde çıakr diye umut ediyorum ama dayanamayıp ikinci kitabı İngilizce okuyabiliyorum.
Çeviriyi side-by-side karşılaştırmadım ama bir iki tercih ve bir iki typo haricinde gözüme çarpan bir şeyle de karşılaşmadım. Bu yüzden de @Everfever ve @YaprakOnur’a emekleri için teşekkürlerimi sunuyorum.