Öncellikle bu kitabı ve tüm seriyi sadece fantastik kurgu adı altında sınıflandırmak pek mümkün değil benim açımdan. İnsanlığın içinde bulunan, hemen hemen, tüm karakteristik özelliklere şahit oluyoruz. Onur, şahsiyet, karakter, kötülük, vahşilik, umursamazlık, soykırım isteği vb. Bazı sahneleri gidip Vietnam Gazilerine okutsak, aynılarını hatta bin beterleri yaşadıklarını söylerler. Steven bu kitapta tamamen insanın doğasını anlatmış. (Maalesef daha çok kötü yönlerini)
İncelemeyi madde madde yapmaya karar verdim fakat bu illa ki tam sıralı demek değil.
Kitabın başında gördüğümüz ihanete uğramış kırık dökük, korkak, hayattan umudu kesmiş bir genç kadının, tecrübe ettiği korkunç olaylardan sonra Sha’ik’e evrilmesi açıkcası beklemediğim ama hoşuma giden bir gelişmeydi. Sha’ik olurken Apsalar gibi bir sahiplenme ya da içinde bir ruhun reenkarnasyonu olmaması beni ayrıca mutlu etti. Tanrıça ile bir anlaşma halinde ve bu iş kötüye giderse iki tarafında çıkabileceği bir durum. (Felisin için bu durum ya ermişlik ya da ölüm olur orası ayrı) Farkına varmasa da (ya da farkındadır) Beneth, Baudin ve Heboric ile yaşadıkları o genç yaşında ona yılların tecrübesini kattı. İnsanın ne kadar kötü ve umursamaz olduğu çok net biliyor. Ablasına olan kininden acaba 4.kitapta vazgeçer mi? Aynı Kalam’ın Laseen’e olan kininden vazgeçip başka yola sapması gibi? Bu kitapta şunu çok net anlıyoruz, hiçbir şey kesinlikle göründüğü gibi değil. Felisin olsun, Sha’ik olsun kendisine ne derse desin, saygım var ama başarılı olabileceğini düşünmüyorum. 4.kitap sonunda epik bir son sahnesinin olacağını düşünüyorum.
Tanrısına olan inancını kaybetmiş ama hala sonuna kadar kullanılan adam. Geçmişine dair henüz bir şey öğrenemedik ama yaptığı hırsızlıktan elleri kesilmiş ve kıyıma dahil edilmiş yıkık bir adam. Felisin’e olan inancı ve sadakati hiç azalmadı. Yapılan bir hamle sonucu, tanrısını bu dünyaya çağırdı ve belki de kendi evrimi için büyük bir hareketti. Ekibiyle ya da Gesler’in ekibiyle şaka yollu yaptığı atışmalar hep bir gülümseme bıraktı. İnanılmaz yüksek olan moral ve modunun zamanla tam tersi yöne evrildiğini, kör olduğunu ve görünmez ellere sahip olduğunu gördük. Erikson’un insanın ruh halinin nasıl bir saniyede değişebileceğine dair tasviri midir? Ömrün uzun olsun, beklentim büyük.
Kitapta en merakla beklediğim bölümler açıkça Icarium’u ilgilendiren kısımlardı ama sonlara doğru Duiker’e o kadar acıdım ve üzüldüm ki, diğer tüm hislerim bunun gölgesinde kaldı. Sadık, savaşçı, akıllı, dürüst bir imparatorluk tarihçisi. En başından son ana kadar, kendini kurtarabilecek olmasına rağmen, Coltaine ile kalmayı seçti. List ve Llull ile olan arkadaşlıkları göz yaşartan cinstendi. Çarmıha gerilirken daha büyük acı yaşayamacağını düşündüğünü ama bunun böyle olmadığını anlaması çok yıkıcıydı. Erikson’un ruh ve beden bir bütündüre bir göndermesi mi? Acaba Duiker’i son görüşümüz mü? Yazar epik son verdiği bir karakteri zırt pırt canlandırır mı ama hiç sanmıyorum… O savaşın ve vahşetin içinde bir sevginin filizlenebileceğini bize yaşattı. Helal olsun!!!
Senin halkını soykırmış, bağcılarını yok etmiş bir imparatorluk için verdiği savaşa kelimeler yetmez. Aklıma Sturm Brightblade’in sözü geldi. Onurum yaşamım, yaşamım onurumdur. Köpekler Zinciri baştan sona muhteşemdi. Her türlü dezavantajlı durumu bertaraf etti, hedefinin 300 metre ötesinde ihanete uğradı ve yok edildiler. Korbolo Dom’un korkudan ruhunu bile yok etmeye çalışması ama başaramaması beni en mutlu eden anlardandı. Dujek ile arasında geçen o dolaylı konuşma ise tek kelime ile muhteşemdi. Ermek nasıl gerçekleşiyor henüz tam göremedik ama bu adam bunu haketmişti, inşallah ileride görürüz ne diyeyim…
Bu adam 94 k yaşında. İnanılmaz ama dünyada yaşanan tüm vahşeti görmüş, katkısı olmuş, hafızasını kaybetmiş ya da değiştirilmiş. Gerçeği arıyor ama her yaklaşışında elinden kayıyor. Bu size sadece 1 kişiyi hatırlatmalı bence Roland Deschain - Kara Kule Kendisinden korkmayan tek bir canlı veya cansız varlık yok. Ama düşünüldüğü kadar korkunç mu ? Bilmiyoruz. Ermişliğin zamanla olmadığının ayrıca bir kanıtı. Gücünün boyutlarını ileride göreceğiz gibi.
Mappo sen nasıl bir adamsın yahu… En karanlık anlarda bile muhteşem bir dost, kardeş ve yoldaş. Yavaş yavaş kendisine yalan söylendiğininde idrakının kıyısında. Fiddler ile hızlıca gelişen bağı ayrıca çok iyiydi. Icarium ile dostluğunun ihanetle bitmeyeceğine eminim ama korkunç bir şey olacaktır. En korktuğumda şu ana kadar budur. Koca yürekli adam!!!
- Iskaral / Apsalar / Crokus / Uşak / Moby
Iskaral Puşt’u her gördüğümde gülüyorum. (Aklıma Zifnab/Fizban geliyor) Tamamen zırvalar gibi duran ama her kelimesinin ayrı önemi olan bir şahıs. Örümceklerle olan bağının sonda ortaya çıkışı ayrıca bir komikti. Gölgetaht’ın nasıl sneaky olduğunun Erikson tarafınca tasviriydi aynı gerçek hayattaki gibi…
Apsalar’ın Dansçı tarafından sahiplenildiğini öğrendikten sonra oradan gelen kritik bilgiler bizi hep mest etti. Küçük bir balıkçı kızından, evrende önemli rol oynayan bir karaktere bürünmek… Gaziantep’te doğup, Amerika Kalp Vakfı’nın başına geçen gururumuz gibi aynı… Ah Erikson ah… Her yerde muhteşem dokunuşlar var. Babasına olan sadakati ise ayrıca epik.
Crokus’un bir tanrı tarafından dokunulduğu her halinden belli, ciddi bir katkı bekliyorum ileride, çok gelişti ve herkes bunun farkında.
Moby
o bile müthiş rol oynadı şaşırmadım. Keza uşak bile bir baba ile kızının arasındaki kırılmaz bağı gösterdi.
Kalam’ın merhametsiz bir suikastçı iken, merhametli bir insan olması bizleri şaşırtıyor mu? Bence asla! Sha’ik isyanını başlatan, peşine dost diye iblis takılan, amacı Laseen’i öldürmek olan bu adam, ne yapıyor bir kadına aşık olup tüm muhakeme yeteneğini kaybediyor
İşte insanlığın en büyük hediyesi, aşk ve sevgi. İnci sonda “paslanmışsın, eski Kalam bir saniye beklemez beni öldürürdü” dedi, ben ise buraya bağlıyorum durumu. Sonda Laseen ile yaptığı konuşma ve buna göre hemen durumu analiz etme yeteneği ve kararını değiştirmesi muhteşemdi. İnsan düşünen varlıktır. Erikson’dan bir imza daha. Şaşırtmıyorsun adamım
Unutmadan, çocuklara olan acıması ve bundan etkilenen Apt’ın Kotilyon’u onları diriltmeye yönlendirmesi ne garip bir sahneydi. Yoksa Kotilyon Amca yufka yürekli mi :))
Kemancının ise benim için yeri çok ayrı. Bir kişi anca bu kadar onurlu olabilir. (=coltaine) Grubu bir şekil arada tutan, herkesin güvenini kazanan, verdiği karaların arkasında duran bir karakter. Günümüzde böyle bir lider var mı? Lağımcı silahlarını böylesine efektif kullanması da ayrıca güzeldi. Crokus her seferinde öldürmek istediğinde onu rahatça dizginlenmesi ise ayrıca tam puanı hakeder. Sonda bridgeburnerslara dönmemesi ve askere yazılması, sıradanlaşmak istemesi de karakterine dair gösterge. Ama yollar kesişecektir 
Gelelim geri kalanlara kısa cümlelerle.
Pormqual: Mide bulandırıcı. Cehennemin en karanlık çukuru sana ait olsun diyeceğim ama seni geçeçek Mallick Rel var. Malazan imparatorluğu bir çok şey olabilir ama liyakatsizlik asla olmaz gibi geliyor. Bu adam nasıl baş yumruk olmuş yahu?
Laseen: Her şey göründüğü gibi değil he? Pişmanlıklar ve kararlar. Krallık yönetmek herkesin harcı değil. İç savaş çıkmaması adına Dassem’i anında öldürmesi ise çok acımasız ve iyi karar. (Gerçekten öldüyse tabi)
Sormo ve bağcılar: üzgünüm dostlar, huzur bulasınız.
Ammanas ve Kotilyon: Sneaky bastards!! Ama her şey göründüğü gibi değildir
sonda kalam bırakın Laseen’i dediğinde, haddini aşma demeleri, ne istersek yaparız demeleri ise, gücü olan insanın dünyaya savaş salması gibi bir şey değil mi? Günümüzde karşılığı şu anda vuku bulan savaşa sebep olan kişilerdir.
Kulp ve Baudin: erken göçtünüz, umarım rahatça dinlenirsiniz.
Gesler / Stormy / Truth: Çok gizemli yahu. Neredeyse ermiş? 15-25 yaşında çocuklar mı? Neler göreceğiz acaba?
Korbolo Dom ve Kamist Reloe: Din hakkında atıp tutan yobazlardan korkun diyor şair burada. Sha’ik bile katliamdan rahatsız oldu. Tanrı sizi affetsin ama ben hiç affetmeyeceğim. Hood’un laneti üstünüzde olsun.
List ve Llull: öylesine yazılmış gibi duran ama insanlığın en kötü taraflarına şahit olan askerler. Vietnam gazilerinin savaştan eve dönünce çıldırıp gerçekliğini kaybetmesi gibi, List’te aynı şeyleri yaşaması. Tekrardan saygılar kral Erikson.
Anladığım Darujhistan’da ayrı - Seven Cities’de ayrı kıyamet kopacak. Eski düşmanlar dost olmalı. Oyun o kadar büyük ki, tanrılar bile burada piyon. Her nedense Icarium’u her şeyin ortasında hissediyorum. Hiçbir karakterin seride çok gözükmeyeceğini bilmeme rağmen bunu umuyorum:)
Aklıma geldikçe editler şeklinde ekleme yaparım.
Sevgiler.