Pegasus Yayınları Soru Hattı

Aslında sorunuzun genel yanıtlarını sorunuzun içinde siz de vermişsiniz: “tüm piyasa gibi”, “Satacağından emin olduğunuz serilerden ziyade, risk almak…” Sorularınızın Pegasus’a özgü cevapları da var ama onlar sonra.

Öncelikle size bir sır vereyim, Türkiye’de yayıncılık yapan yayınevlerinin neredeyse hepsi (birkaç istisna haricinde) kâr amacı güden şirketlerdir. Ayrıca kâr amacı gütmek veya para kazanmak kötü bir şey de değildir. Yayınevleri sanılanın aksine öyle ahım şahım kâr marjlarıyla da çalışmazlar. Bir okur etiket fiyatı 30 TL olan bir kitabın 30 TL’sinin yayınevine, 30 TL’sinin yazara, 30 TL’sinin dağıtım şirketine, 30 TL’sinin matbaaya, 30 TL’sinin kitapçıya, 0 TL’sinin vergiye, 0 TL’sinin işletme giderlerine gittiğini düşünebilir ama bu kadar fantastik bir dünya yok. Bu yüzden tüm piyasa benzer şekilde çalışır. Bu yüzden (kâr marjı düşük olduğu için) risk alıp Türk yazarları desteklemek zordur. İlk kitabını yazıp yayınevine başvuran bir yazar özetle şöyle der: “Merhaba. Ben Sarı Çizmeli Mehmet Ağa. Bir kitap yazdım. Satması için aklıma hiçbir sebep gelmiyor. Şimdi buna 20-30 bin TL civarında bir yatırım yapın. Büyük ihtimalle koyduğunuz parayı çıkaramazsınız ama ufak da olsa bir ihtimal birkaç bin kâr edebilirsiniz. O da yani iki üç yıl içinde. Olur mu?” Ben size böyle bir teklifte bulunsam, siz kabul eder miydiniz?

Gelelim Pegasus’a özgü nedenlere:
1- Programımız çok yoğun: En önemli tek neden bu aslında. İnanamayacağınız kadar yoğun bir programımız var. Geceli gündüzlü çalışıp programı yetiştirmeye, iş yükünü azaltmaya çalışıyoruz ama yetmiyor. Program bu kadar yoğunken dosya okumak imkânsız gibi bir şey. Okunsa bile sadece okumaktan öteye geçmek ise mevcut koşullarda resmen imkânsız. Programımız yoğun olmasa diğer tüm sebepler bir şekilde çözülebilirdi.

2- Türk yazara yatırım yapmak yayınevindeki insanlar için akıl kârı değil: Bu forumda daha önce bir konuda yazdığım “Yazar kibri” diye bir şey var ki yaka silktiren cinsten. Birçok yabancı yazarımızı Türkiye’de ağırladık, sohbet ettik, gezdirdik. Hiçbirinde bir çiğlik, kibir, hasetlik görmedik. Eğer bu hasletlere sahiplerse bile çok güzel gizliyor bu insanlar. “En nihayetinde ben sadece bir hikâye anlatıcısıyım. Bir roman yazmak beni entelektüel, bilirkişi, ekonomist veya siyaset bilimci yapmaz,” diyebilen insanlar. Bir Türk romancıdan böyle bir cümle duyamazsınız. İki yüz sayfalık, yarım yamalak kurgulanmış, yarı amatör bir roman yazsa, “Ufak dağlar da neymiş? Evreni olmasa da Güneş sistemini ben yaratmış olabilirim,” diyecek kıvama gelir birçoğu.

3- Yazar kibri ve kaprisinin yanı sıra yazar deliliği: Gönderilen dosyayı kabul etmediğimiz için “kafanıza sıkarlar” diye tehdit edeninden tutun, kitabını basmak istemediğimiz için sosyal medyada, “Ne cüretle marjinal şair Basri Özakıncı’ya hayır derler!?” diye veryansın eden insanlar var.

4- Ortalamanın biraz üstü bir roman yazan Amerikalı veya İngiliz bir yazar, mailine teşekkür ederek başlar, ne olursa olsun nezaketten ASLA taviz vermez, yayınevine gelecek olsa yüzünden gülümsemesi eksik olmaz. Çok üst seviye bir yazarsa, “Sizin için daha ne yapabilirim? Benden istediğiniz bir şey var mı? Ne önerirsiniz?” gibi sorular sorar. Türk yazarların çoğu en fazla üçüncü yazışmasında taleplerde bulunmaya başlar ve bunların ardı arkası kesilmez. Taleplerinden birine olumsuz bir karşılık gelse bayramlık ağzını açıp gözünü yumacak kadar rafinedir. Eskaza bassanız kitabı, iki gün sonra sizi ezerek konumunu belirlemeye çabalar (kurt gibi işeyerek bölgesini belirlemeye çalışmadığı kalır).

Yine de tüm bunlara rağmen, önümüzdeki yıllarda Türk yazarların dosyalarını değerlendirmeye, kataloğumuzda daha fazla Türk yazara yer vermeye başlayabiliriz.

17 Beğeni

Son paragraftan sonra zihnimde yankılanan “şimdiden geçmiş olsun, başınız sağolsun, sabır sizinle olsun” vb cümleler oldu.

1 Beğeni

Teşekkür ederim. :slight_smile: Bakalım gelecek ne getirecek. :slight_smile:

1 Beğeni

Tüfek mikrop ve çelik’i sizin sitenizdemi ön siparişte alacagız. Baktımda daha hiç bir sitede yok. Hadi yayınlatın artık yaw​:grin::joy: taş olduk beklemekten

Yazar kibiri konusunda size tamamen katılmıştım, başka bir yayınevi temsilcisinin kendi başlığında özetle sizi aslında sadece müşteri olarak görüyoruz yorumlamamla foruma yazmama kararı almıştım. Elbette işlerin nasıl döndüğünü biliyoruz ama bunu böyle açıkça duymak entelektüel kişiyi üzüyor. Yayınevi temsilcisini tanıdıkça yayıncının da yazarı kadar kibirli olduğunu görüyoruz. Bu kibir okuyucuda da var itiraf edelim.

Sizin yabancı yazarlarda egoyu yaşamıyoruz açıklamanız üzerine bu mesajı yazmak için foruma geri döndüm. Yabancı yazar dediğiniz kişi belki kendi onların içinde en zayıfı olsa dahi belli bir edebiyat kültüründen ve daha büyük bir yayıncılık sektöründen geldiğinin farkında. Ve çevirinin yapıldığı ülkeye davet edildiğinde zayıf bir ego yarışına girmeyecek kadar deneyimlidir. Türk yazarlarda ise sektörün onlar için 3-5 yayıncıyla sınırlı kalması, bugün varız yarın yokuz zaten biz de ismini öyle veya böyle duyurmuş 3-5 yazarız özgüveni veya özgüvensizliği. Evet piyasada binlerce yayınevi var ama okuyucunun tercih edeceği yayınevi sayısı belliyken kendini göstermek isteyen yazarın da tercih edeceği yayınevleri bellidir.

Ben de yakın bir sektörde 2011 yılından beri çalışıyorum. Sanat sektöründeyim en usta ressamlarla, duayen galericilerle çalıştım. Şimdiyse risk alarak onların yanında küçük sayılabilecek kendi galerimi işletiyorum. Ama sanatın edebiyat alanı kendime en çok güvendiğim yer oysa ki. Fakat dosyamı göndermekten çekiniyorum çünkü yıllarca cevap almayacağımı bu sektör bana öğretti.

3 Beğeni

Çok teşekkür ederim. Anladığım kadarıyla çok doğru bir konuya değindiniz. Yazar kötü de yayıncı veya okur iyi mi? Al birini, vur ötekine. Adam saatlerini günlerini vermiş, yayıncı dönüp bakmıyor bile. Cevap bile vermiyor. Ancak bu kibrinden değil, yoğunluğundan. Yetişmesi gereken onlarca kitap ve elinde vakit olarak birkaç ay varken günde 5 saat uykuyla aylarca çalışıyor.

Dizi sektöründe “Yerli dizi yersiz uzun” diyorlar ya. Biz de bir nevi aynı girdabın içindeyiz. Belirli bir sürede çok fazla kitap çıkması lazım. Neden? Çünkü okur serinin devam kitabını bir yıl sonra değil üç ay sonra istiyor. (Hatta bir ay sonra) Bir yıl sonra çıkarsa unutuyor. Almıyor. Yayınevi zarar etmeye başlıyor. Yayınevi zarar etmemek için peş peşe kitap çıkarmak zorunda hissediyor. Peş peşe kitap çıkarmak için çalışanlar çok çalışıyor. Başka herhangi bir şeye vakit ayıramıyorlar. Kitaplar peş peşe çıkınca okur daha fazlasını istiyor vs. Kâr marjı düşük. Buna rağmen okur fiyatlardan şikâyetçi. Ayda bir kitap çıkaran bir yayınevinin ayakta kalma ihtimali yok. Piyasada tutunmak isteyen bir yayınevi çok ve ucuza kitap çıkarmak zorunda. Kısır bir döngü var ortada.

Yoksa inanın yayıncı da bu kadar çalışmak, stres yaşamak istemiyor. Okur daha az kitaba daha çok para vermek istemiyor. Yazar görmezden gelinmek istemiyor.

11 Beğeni

Vakit ayırım detaylı cevaplar verdiğiniz için teşekkür ederim.

Sizin bastığınız Tüfek, Mikrop ve Çelik’in Tübitak’ın bastığından bir farklı var mı? Yani ek bölümler gibi.

Tübitak’ın hangi baskısı? Yazar son yıllarda kitabına yeni bölümler ekledi, elinizdeki Tübitak’ın ilk baskılarından biriyse bu bölümler olmayabilir.

Ayrıca bizim baskımızda yazarın sırf Türkiye için yazmış olduğu bir önsöz de bulunmakta. Bu önsöz daha önceki hiçbir baskısında yok.

(Rica ederim)

2 Beğeni

Bugün içinde ön siparişe açılacağını biliyorum, o kadar :frowning:

Bence Kitapyurdu hinlik yapıp bugüne ön siparişe açmayacak. Yarın açacağını düşünüyorum. Biz de şu anki kampanyadan onu alamamış olacağız. Böyle küçük oyunlar dönebilir.

Diliyorum yanılırım. Gören arkadaşlarımız haber verirse harika olur :slight_smile:

Kemal Bey, ilgilenip her mesaja cevap verdiğiniz için ayrıca teşekkür ederim.

1 Beğeni

Bugün ön siparişe açılsa dahi indirimde yer almayan kitaplar arasında olacaktır. Belki ön yargılıyım ama bana öyle bir his verdiler. :grinning:

Bana sanki bugün bile çıkmayacak gibi geldi :grin::roll_eyes:

Tüfek, Mikrop ve Çelik kitabını sürecin en başından beri takip edip, almayı arzu eden birisiydim fakat ciltli fiyatı çok yüksek geldiği için es geçeceğim maalesef. 67.5 lira yüksek bir rakam olmuş -ki bunu Pegasus Yayınları’nın son dönemdeki neredeyse tüm kitaplarını edinen birisi olarak düşünüyorum.

1 Beğeni

Aynen hocam. Kaliteli bir kitap ama 67tl oda %25 indirimli hali ile çok çok pahalı. Ben en kötü 40-45tl arası düşünüyordum ama yanlış hayal etmişim😁 artık indirim günlerine kaldı kitap

Öncesinde zebramo’da söylediğim gibi, fiyatı sahafları aratmıyor. Merdivenaltı üretimin şahlanmasına şaşırmamak gerek.

2 Beğeni

Aynen aga fiyata güncelleme şart sonucta ülkenin hali belli, kaç kişi alabilecek bu fiyata sanki

Bahsettiğini kitabın 664 (neredeyse yedi yüz) sayfa olduğunun farkındasınız, değil mi arkadaşlar? :slight_smile: Ciltsiz hâlini 52 lira gibi bir fiyata alabiliyoruz. Bence şu ekonomik şartlarda gayet normal bir fiyat.

2 Beğeni

Toplamı 1200 sayfayı geçen Gemina serisi ciltli olarak 75 lira olunca (yayınevi Pegasus), maliyeti sayfa sayısına yoramadım zira mantıksız bir analiz gibi geldi. Marjinal maliyetlerini ve kar odağını bilemeyiz yayınevinin ama son tüketici olarak baktığımızda yüksek bir fiyat.

https://m.n11.com/illuminae-dosyalari-serisi-takim-set-2-kitap-P254794239

1 Beğeni

Monte Cristo Kontu sayfa Sayısı 1552 ve ciltli şuan 53tl ikisinide yan yana koyun, ondan sonra neden dert yandıgımızı anlarsınız​:joy::rofl::grin:

2 Beğeni

Alexandre Dumas’nın bütün kitapları telifsiz :slight_smile: İsteyen yayınevi herhangi bir ajansa ya da derneğe ekstra bir ücret ödemeden basabiliyor. O yüzden doğru bir kıyaslama değil. Ama alım gücünün böylesine düştüğü bir dönemde bu fiyatı çok bulmanızı da anlıyorum tabii.

2 Beğeni