Bazen nedense okuması en zor kitapları aratırım internette. En fazla ne olabilir diye merak mı ediyorum yoksa filmleri izleyemiyorum diye okuması kolay mı geliyor bu tür kitapları, bilmiyorum.
Başlığı biraz muğlak bıraktım. İsteyen gerçekten rahatsız edici sahneler olan kitapları yazabilir, isteyen manevi bir rahatsızlık hissinin peşinden koşabilir, size kalmış.
Ben başlayayım:
Boyalı Kuş - Jerzy Kosiński
Kosiński, kitabın sonundaki yazısında şöyle diyor:
Belki de Boyalı Kuş’un içindeki vahşet sahnelerinin abartılmadığının en iyi kanıtı ve bu dehşet zamanının savaş yılları Doğu Avrupa’sını yansıttığını en iyi anlatan olay, eski okulumdan bazı arkadaşlarımın Boyalı Kuş’un kaçak bazı kopyalarını okuduktan sonra romanın kendilerinin ve akrabalarının yaşadıklarının yanında pastoral bir öykü gibi kalacağını söylemeleriydi.
Kosiński’nin hem 2. Dünya Savaşı sırasında hem de kitap yayınlandıktan sonra yaşadıkları romanın kendisi kadar dehşet verici.
Yani bu kitabın her zerresi, her satırı acı ve dehşet dolu.
Beyaz Lale - Ömer Seyfettin
Bu öykü Balkan Savaşı sonrasında geçiyor. Bulgar asıllı bir binbaşı Türk köylerinde Türklere işkence edip öldürüyor.
Öyküyü nasıl değerlendireceğimi bilmiyorum. Çok güzel bir dille yazılmış. Dilin yanında harika benzetmelerle bezeli.
Lakin anlatılanlar o kadar dehşetli, o kadar şiddetli ki sanki yazar sırf bu vahşeti anlatmak için uğraşmış, bir hikaye anlatmayı unutmuş.
Şimdiye kadar birçok öykü, roman okudum; film izledim ama bu denli amaçsız bir vahşeti nadir gördüm.
Edebiyatta ve sinemada vahşetin sansürlenmesi taraftarı değilim. Hikayeye hizmet ettiği sürece vahşet ve şiddet etkilidir.
Beyaz Lale’de anlatılan şiddetin propaganda dışında hiçbir amacı yok. Bu da bir edebi eser için en aşağılık mertebe.