Bu durum bende de var arkadaşlarım bıkmış durumda. ):
Guy Debord’nun Gösteri Toplumu, Jean Baudrillard’ın Tüketim Toplumu ve Zygmunt Bauman’ın Borçlu Zamanlarda Yaşamak ile Karakter Aşınması kitaplarını okuyun ve silkinin. (Böylece bu kitapları edinerek yeni harcamalarla borca girebilirsiniz.)
Aslında yukarıya da yazacaktım ama emin olamadım. Tüketim toplumunun bir sonucu muyum acaba? Kendimi dizginleyebiliyorum, yine de bu şekilde hissedeceğimi düşünmemiştim. Bünyenin bu duruma alışık olmaması sebebiyle uyum sürecinde miyim yoksa tüketim toplumunun kölesi olmuşum da haberim mi yok, bunu ayırt edemiyorum şu anda.
İyi biri olduğumu düşünürdüm ama sadece kötü olmamaya çalışan biriymişim.
İşler ciddileştiğinde tüm ciddiyetimi kaybediyorum. Nasıl oluyor tam olarak çözemedim ama sanırım sorumluluk almaya korkuyorum ya da sorumluluğun ciddiyetini anlayamıyorum. Bu ciddiyetsizliğim etrafımdaki kişileride etkiliyor. Bu aralar en çok kendime “Benim sorunum ne?” diye soruyorum. Henüz bir cevap bulamadım. Belki burada itiraf edersem bir şeylerin farkına varırım.
Bir şeylerin farkına vardınız mı?
Hayatımda değişmeyecek zıtlıklar olduğunu ve bunu kaldırabilmek için sürekli olayları dalgaya aldığımı öğrendim. Bir yandan iyi stres olmuyorum ama bir yandan da kötü. Artık neyin ciddi neyin şaka olduğunu karıştırıyorum.
Bence zorlukları, zıtlıkları eğlenceye dönüştürebilmek hoş bir şey. Her zanaatte olduğu gibi bunda da ustalaşmak için zaman gerekiyordur eminim biraz daha size.
Taşınırken daha dikkatli olsunlar diye kitap kolilerime cam, kırılacak eşya falan yazdım. Bu taşınma işleri beni geriyor.
@nonphixion Aslında bakarsan bende uzun bir süredir burada yoktum, girmiyordum bile foruma. Itiraf etmeliyim ki doğum günü kutlamalarına geldim bskndkeneken burdan o arkadaşlara ve bu etkinliğinize tekrar teşekkür ederim,)
Assassin’s Creed Valhalla’daki "Valhalla"yı “Valla la!” diye okuyorum, kendimi alamıyorum.
Assassin’s Creed: Valla La, bir Ankara oyunu…
O da olur. Oyunun mitolojisine de uygun.
“Vallah” bile olur.
Ahahaha, aynı durum bende de var arkadaşım. Ancak ben “Vallaha” diye okuyorum ya da okumaya çalışıyorum Vallahala diye de çıkıyor bazen…
Suya bile %10 ÖTV gelmişken, kendimi kitap ya da ne bileyim kıyafet alırken bile suçlu hissediyorum artık. İyi-kötü bir şekilde kendimi idare ediyorum ben ama dışarıda asgari ücretle ve zamlarla aile geçindirmeye çalışan milyonlarca insan var. Aklıma geldikçe aldığım nefes bile fazla geliyor. Bu durum canımı cidden çok sıkıyor. Elimden geldiğince etrafımdakilere de yardım ediyorum ama ihtiyaçlar sadece ekmek-su değil. Bir battaniye örüp, çok mu lazımdı diye moralimi bozabiliyorum. Kendimden bile sıkılmaya başladım.
Entelektüel bir sohbet sırasında bir konuyla ilgili ikiden fazla örnek verememek çok koyuyor bana. Chopin ve Mozart; Tanpınar ve Oğuz Atay gibi. (Aklıma başka alan gelmiyor.)
Dış görünüşüme hiç yansımadı ama hayatımın yaklaşık üç yılını, ruhen emo olarak geçirdim. Gerçek bir edgelord’dum yine de hayatımda kazanabildiğim tek gerçek arkadaşımı bu süreçte tanıdım. My Chemical Romance’den tutun Panic! at The Disco’ya oradan Three Days Grace’e onlarca grup dinledim. Efsane Milan kadrosunu sayar gibi içgüdüsel olarak bütün şarkılarını alfabetik sırada sayabilirim. Evet.
Kpop dinliyorum derken bu kadar utanmıyorum, tövbeler olsun. Bu gönderi kendini 3 saat içinde imha edebilir.
Ben de Kpop dinliyorum. Neden utanıyorsunuz?
Genel olarak fan kitlesinden. Grupları seviyorum ama sesi çok çıkan fanlar çoğunlukla toksik olanlar. Benim gibi çayını çekirdeğini alıp usulca hayran kurgu okuyanların da yargılanmasına sebep oluyorlar.
Ben 1-2 grupu seviyorum. Diğer grupları beğenmiyorum.
Ben sınıf arkadaşlarıma Kpop dinlediğimi söyleyemiyorum. Kpop dinleyenlere gülüyorlar. Sanki Kpop dinlemek bir suç.
Hangi grupları beğeniyorsunuz?
Ben de ilk başlarda sevmiyordum. Ama şimdi çok seviyorum. Forumu terk etmek istiyorum bazen. Ama yapamıyorum.