Eski bölümleri tekrar koysalar yine izlerim
Ben de bu çizgi filmi çok severdim. Bir de Ghost Busters vardı, o da çok güzeldi.
Yazar Orhan Pamuk’un Türkiye’deki edebiyat eğitimine ilişkin sözleri yeniden tartışma konusu oldu.
Oyuncu ve Senarist Levent Kazak, Orhan Pamuk’un videosunu sosyal medyada yayımlayıp tartışmayı başlattı.
Ortaokul ve liseyi Robert College’de okuyan Orhan Pamuk videoda, “Okulda altı yıl edebiyat okudum. Dünya çapında bir yazarıyım Türkiye’nin. Okulda öğrendiklerim neye yaradı? Sıfır, sıfır…” diyordu.
Levent Kazak ise devlet okullarında okuduğunu belirtip Pamuk’un sözlerine karşılık “Parasız yatılı ve devlet okullarında okudum. ortaokulda hocamız sayesinde şiirler okuduk/yazdık, lisede hocamız tülin aybars edebiyata nasıl yaklaşabileceğimizi, gündelik hayatla sanat arasındaki ilişkinin nasıl kurulabileceğini gösterdi bize. Minnettarım” yorumunu yaptı.
Sosyal medya kullanıcılarının tartışmaya ilişkin görüşleri şöyle
Instagrama güncelleme gelmiş! Güncelledim uygulama kendini durduruyor. Güncelleme yapmadıysanız, yapmayın bekleyin
Beni de uygulamadan atıyor
Gün içerisinde düzeltirler diye umuyorum.
Nereye yazacağımı bilemedim, buraya yazıyorum işte. Verdiğim ani bir kararla uniyi Türkiye’de okumaya karar verdim. Sizden de hangi şehir mühendislik için daha iyi tavsiyeleri almak istiyorum.
@isos81 teşekkürler tavsiye için.
Şehre değil üniversiteye bakmak lazım. En iyi mühendislikler ise İstanbul ve Ankara’daki üniversitelerde (Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ, Bilkent gibi…).
Aliexpress, gearbest, bangood unutun mu diyorlar.
Bu kapsamdaki online satış kuruluşlarının Türkiye’de kurulu işletmesi yoksa, ürünleri elinde bulunduran Türkiye’de yerleşik bir hizmet sağlayıcısı olması istenecek. Bu düzenlemeden yabancı online satış şirketleri muaf olmayacak.
Allah razı olsun ne diyelim. Sayelerinde esnafımız daha rahat kazık soka… Pardon daha rahatlıkla satış yapabilecek.
Beni de attı kaç kez ne oluyor falan dedim. Düzeldi sonradan.
Evet akşam girdiğimde düzelmişti.
Bir Polat Alemdar yasası daha yıkıldı. Artık bir kişinin bildiği bile sır değil
Sosyal medya devi Facebook’un zihin okuyan bir cihaz üzerinde çalıştığı ortaya çıktı. Şirkette yapılan bir toplantının sızdırılan ses kaydı gizli yürütülen projeyi ortaya çıkardı.
Facebook’un çalışanlarıyla özel olarak yaptığı toplantının ses kaydını kimin sızdırdığı bilinmiyor. Ancak kayıtlar BuzzFeed News isimli haber sitesinde yayınlandı. Toplantıda zihin okuma cihazı ve bu cihazın satışına dair planların konuşulduğu anlaşılıyor.
19-12-2020
https://shiftdelete.net/facebook-zihin-okuyan-cihazi-desifre-oldu
2017
2019
İyi yönleri olur muhakkak ama kötü amaçlı kullanıma açık olacağı da kesin. Mesela bazı sadece bize özel şeylerin başkası tarafından bilinmesi pek hoş olmaz.
Çin’in Vatandaşlık Kredisi "Büyük Birader"inin habercisi, Facebook’un bu teknolojisi ise “Azınlık Raporu” dünyasının emareleri.
Bu gidişle ileri de kendi kafamızın içinde bile özgür olamayacağız
Alper bu konularla ilgili Netflix de bir belgesel var. Adı Sosyal Ağ. Sadece facebook değil diğer platformlarında bağımlılık etkisi üzerine bir araştırma. Lakin, yazdığın konuylada alakalı. Arka planda kullanici teecihlerini sıralayıp ona göre içerik sunan bir sistem var. Bir ileriki aşama da zaten bu verilerden yola çıkarak gelecek beğenileri yakalayarak bağliliğı sürdürme. Belgeselde konuşanlarda hep eski ortaklar, tasarımcilar filan. Böyle komplo teorisi vari de değil, bir bak bence seversin.
Belgeseli izlemedim, izleyeyim.
Aslında bu bahsettiğin algoritma çok uzun yıllardır kullanıyor. Facebook reklamları kullananlar biliyordur, doğru hedeflemeler ile facebook da hedef kitleye erişmek mümkün.
Bunu en iyi Google yapıyor. Bir anlamda Google Android cihazlar, Google Search, Adsense, Adwords, business ve hatta news ile tüm interneti kontrol ediyor. Deyim yerindeyse bilinen internette Google’dan habersiz kuş uçmuyor.
Bunu bu şirketler inkar etmiyorlar zaten ama hangi verilerimizi kimlerle ne amaçla paylaşıyorlar tam bilemediğimiz için sıkıntı orada başlıyor. Örneğin ABD 'de Trump’ın seçildiği seçimlerde Facebook’un seçmenler üzerinde manipülasyon yaptığı söylenmişti ve soruşturma açılmıştı.
MÖ 1300 yıllarında, Bronz çağın doruk noktasında, Mısır’ın büyük güçleri, Türkiye’nin merkezinde Hititler, Antik Yunanlar, Babiller ve Ortadoğu şehir devletleri, Akdeniz’in her yerine uzanan tüm tüccarlara güvenmiş gözüküyordu.
Çanakkale Boğazı’nın ağzında, Türkiye’nin kuzeybatı kıyısındaki surlu şehir Troya’dan daha fazlası yoktu. Gemiler, buradan Marmara Denizi ve Karadeniz’e doğru gidebilmek için uygun rüzgarları beklemek ve sık sık Troya limanlarında kalmak zorunda kaldıklarından, bu ticarete vergi yükleyerek zenginleşmek için ideal bir yerleşimdi.
Ancak yaklaşık 100 yıl sonra, yaklaşık MÖ 1170 yılında, bu medeniyetlerin neredeyse tamamı çöktü. Bu olayları takip eden Karanlık çağlarda yazma sanatı bile kayboldu.
Bronz Çağ, saraylara dayalı devletlerin hepsinin birbiriyle etkileşim içinde olduğu ve kısmen birbirine bağımlı olmasıyla tipikleşmiş bir dönemdi. Bağımlı ekonomileri ve finansal piyasaları, tam zamanında üretim süreçleri ve uluslararası tedarik zincirleri ile bizim çağımız ile birçok benzerlik gösteriyordu.
günümüzde olduğu gibi, iklim değişikliği o dönemde çok önemli bir faktördü. Arkeologlar, bunun kıtlıklara yol açtığını söylüyor.
Yapılan polen analizleri ile deniz ve oksijen izotopu verileri, gerçekten de 300 yıl süren kuraklık dönemi yaşanmış olduğunu gösteriyor. Akdeniz o dönemde önemli derecede soğudu ve karadaki yağış miktarını ciddi oranda azalttı.
Fakat daha sonra Bronz Çağı devletleri birden fazla olay tarafından sarsıldı. Yalnızca kuraklık ve kıtlık değil, aynı zamanda sayısız volkanik patlama, depremler, sivil huzursuzluk, toplu göç hareketleri, ticaret aksaklıkları ve savaş…