Freud konusuna bir şey diyemem ama ulus devlet - şehir devlet konusunda aynı düşüncedeyim.
Gündüz Vassaf:
- Korona sonrasında ulus devletlerinin sonu gelecek mi?
Korona sonu hızlandırdı çünkü ulus devletlerin beceriksizliğini ortaya çıkarmasından öte birleştirici gücünü yitiriyor, içeriden parçalanıyor. Göçmenler ve azınlıklar kendilerini devlete ait hissetmezken milliyetçiler de göçmenlere kapılarını açan, azınlıklara el uzatmak isteyen, demografisi değişen devlete öfkeli. İki taraftan da ulus devlet parçalanıyor. Belki ilerde şehir devleti daha güçlü olur. Gidişat onu gösteriyor.
- Psikiyatrinin en yükseldiği dönemleri yaşıyoruz. Dostoyevski insanı Freud’dan daha iyi biliyor diyorsunuz. Bayıldım. Nasıl?
Freud 19. Yüzyıl’ın sonu, 20. Yüzyıl’ın başlarında kuramlarını Viyana burjuvazisi üzerine geliştiriyor ve sokağı bilmiyordu. Dünyası çok dardı. Bol bol afyon içip, uçuyordu. Kendisine gelen burjuva kişilerin sorunlarından evrensel bir kuram geliştiriyordu. Dostoyevski ise sokağı tanıyor. Sokaktan öte, başka sınıftan insanları tanıyor. Ölüm ve yaşamın uç noktasına gelmiş, gözleri bağlı kurşuna dizilmekten son dakikada kurtulmuş. Freud aslında iyi bir yazar ama o kadar. Modası geçiyor. Dostoyevski romanlarında ise kendimizi buluyoruz, içselleştiriyoruz. İnsanı Freud’dan daha iyi tanıyor.
British Council’ın desteğiyle 2017 yılında kurulan Translators Association’ın, Birleşik Krallık ve İrlanda’da yayımlanan edebiyat eserlerine verilen “İlk Çeviri Ödülü” sahiplerini buldu.
Bu yıl Translators Association’ın İlk Çeviri Ödülü, Sema Kaygusuz’un Yüzünde Bir Yer adlı romanını İngilizceye çeviren Nicholas Glastonbury ile editörü Saba Ahmed’e verildi. Every Fire You Tend adıyla Tilted Axis Press tarafından yayımlanan roman 2019 yılında da İngiliz Pen Ödülü’nün sahibi olmuştu.
“Bu kitabı okumaktan gerçekten onur duydum. Bu kitap çeviri bir romanda aradığım her şeyin cisimleşmiş hali. Çevirmen ve yayıncının şaşmaz sadakatiyle aktarılmış bir vasiyetname, bir mesaj, unutulmuş olanı gösteren bir işaret, bir yâd ediş, canlı ve soluk alan bir dilsel ve politik kararlar kümesi.
“Bu kitaptaki, kitabın niyetindeki insancıllık ve bu niyetin İngilizceye aktarılmasındaki titizlik şaşırtıcı derecede etkileyici. İngiliz dili okurlarının derinden minnettar kalması gereken muazzam bir edebiyat eseriyle karşı karşıyayız.”
Kitap okurken bu tür şeylerle karşılaşmak benim de hoşuma gidiyor. Örneğin; “… Arabasını çalıştırdı ve cdçalara bir Bob Dylan cd’si koydu. Sigarasını yakarken telefonu çaldı.”
Bence kurgu dışı kitapları kurgu kitaplarından daha yavaş okumanız normal. Hatta bazı kurgu kitaplarını başka kurgu kitaplarıyla bile aynı hızla okumuyor olabilirsiniz. (Bende öyle oluyor) O anki ruh hali, oturduğunuz koltuk, aklınızdan geçenler vs vs okuma hızınızı da kitaptan aldıklarınızı da etkiler.
İşin aslı bana kalırsa herhangi zamana karşı yarıştığımız bir sınavda değilsek ne kadar hızlı okuduğumuzun bir önemi de yok.
Hocam bence de normal gayet. Bu benim için de doğru olan bişey; aynı sayfada saatler gecirmişliğim bile vakidir (bkz. Proofs from THE BOOK).
Düşünürseniz kurgu olmayan kitaplarda genellikle sizin çok fazla fikirsel iş yapmanız gerekiyor, bu da zaman alıyor doğal olarak. Biz fanilerin mesela bir matematik, ya da felsefe kitabını hakkını vererek Stephen King okuduğumuz hızda okuyabileceğimize pek ihtimal vermiyorum açıkçası.
En basitinden şu bile bence çok önemli bir etmen: kurgu kitapları okunmak için optimize edilmiştir.
Bunun nedeni çoğunlukla planlanan tarihte basılamamasından dolayı olabilir.
Matbaa da veya programda yapılan değişikliklerden dolayı ötelenen kitaplarda baskıya girildiğinde künye değiştirilmiyor. Aralık demesine rağmen bence ocak sonlarında bastılar o kitabı.
Oynadığım oyunun dizisi çıkıyormuş. Hiç beklemiyordum açıkçası. Her seferinde bu oyunun neden dizisi çıkmaz anlamıyorum derdim. Dizi çok iyi olursa oyuna katılacak yeni arkadaşlar da olur.