Rıhtım Kamarası

Site kapanmadı, yanlış anlaşılmasın.

2017’de arasta libronet ile babil 'in işletmesini, kitap tefariği, altyapı hizmeti vs olarak aralarında bir işbirliği anlaşması vardı.

Babil markasının sahibi libronet yeniden sitenin işletmecisi olmuş galiba… (babil, calibro, papersense, arka kapak markaları libronet’in)


2 Beğeni

Hocam şu an girebiliyor musun? Bende açmıyor siteyi.

Ekleme: Açıldı şimdi.

Ekleme 2: Evet el değiştirmiş @alper hocam. Pegasus Yayınları tekrar satışa sunulmuş. Öyle olunca kesin emin oldum :smiley:

2 Beğeni

Korkulan gerçekleşti, Termik Santral yanıyormuş. Umarım can kaybı olmaz :pray:

Bitmedi kabus

1 Beğeni

Yıllar önceki haberler neden en son okunanlara düşünüyor ?

Art arda diyalogların geçtiği, herkesin birbirinin sözünü kestiği kavgaya dönmüş bir tartışmayı nasıl yazacağıma bir türlü karar veremiyorum. Bu konuda tavsiye verebilir misiniz? Denediğim hiçbir şey içime sinmiyor.

Güçlü kelimeler kullanılırsa en sade haliyle diyalogları vererek ya da keskin jestler ve restleşmelerle betimlemeyi güçlendirebilirsiniz.

1 Beğeni

Kullandığım kelimelerin yanında yazıya nasıl dökeceğime de karar veremiyorum. Mesela bu diyaloğumuzu tartışmaya çevirdiğimde vereceğim örnekteki iki tarz da hoşuma gitmiyor:

1-
Sindella “Nasıl tartışma yazacağımı bilmiyorum” dedi. Bunun üzerine Narpal “Güçlü kelimeler kullanmalısın” derken Sindella sözünü keserek “Güçlü kelimeler kullanamam” diye bağırdı.

2-

Sindella Narpal’a çıkıştı:

– Nasıl tartışma yazacağımı bilmiyorum.

– Güçlü kelimeler kullanmalısın…

– Güçlü kelimeler kullanamam!

Bunlar yerine daha akıcı ve çarpıcı bir yazım şekli olması gerektiğini düşünüyorum fakat bulamıyorum.

1 Beğeni

Planladığınız sahne bir kaç dakikadan uzunsa sahneye “ilerleyen” bir kaç tane “saat” (ayaktaki adamın yorulan bacağı, kısalan sigara, vs.) koysanız? Bir kaç cümlede bir bu "saat"lerden birini bir karakterle etkileşime sokup ilerletseniz? Kısaysa da periyodu daha kısa saatler (pervaza konan kuş, yere düşen toz, vs.) kullanılabilir belki.

Ben egzersiz olarak buna benzer bir şeyi yapmaya çalışmıştım vaktiyle ama fazla kör göze parmak olmayan bir şey ortaya çıkaramamıştım. Ama yaklaşımımdan ümitliyim, benden daha becerikli birisi bence burdan yürüyebilir :roll_eyes:

3 Beğeni

Bu konuda yönlendirmek için çok bilgim yok ama benim okumaktan zevk aldığım 2. seçenek oldu.

En basitinden dudağın ucuyla gülmek veya masaya vurmak bile onlarca kelimenin yerini tutabiliyor.

2 Beğeni

-Hayır Carmen, turşuya limon suyu kon-
-Allahın cezası mendebur adam! Sirkeyle yapılır işte sirkeyle!

Evin kedisi Minnoş diğer odadan şıcrayarak kapının eşiğinde belirdi.

-Anne delirdin mi sen? Ne sirkesinden bahsediyorsun, yer mi sileceğiz lahanalarla?
-Ne yer silmesi kız salak salak konuşma.
-Ama geçen sirkeyle ye-
-Limonla ya-pa-ca-ğız. İşte o kadar!

Minnoşun avcı beyni, tek bir bakışta masanın etrafında oturan iki çocuk ve belli ki daha rahat bağırışabilmek için ayağa kalkan iki yetişkinin görüntüsünü işledi, ve kendine bir tehdit oluşturmadığına karar verdi.

-Mahmut kalk git şu limonlari çöpe at bakıyım yavrum.

Mahmut, garibim, ayağa kalkarken o anda radyatöre doğru yürümekte olan kediye çarptı. İşte ne olduysa o anda oldu! Minnoş bir anda terse dönüp Mahmut’un bacağını çizerken, o mendebur suratlı adam masadan ekmek bıçağını aldı, ve bıçağın kabzasıyla sirke şişesine vurdu!

Gibi, ama daha düzgünü. Burda saat kedi, odada ilerlemesi tartışmaya bir iskele görevi yapıyor. Pek beceremedim gibi ama demek istediğim bunun iyi kotarılmışı işte :roll_eyes:

8 Beğeni

Bence bir betimleme, bir kısım, bir argüman, bir sözcük, bir nokta; herhangi bir yer içinize sinmiyorsa, sinene kadar revize etmenizi tavsiye ederim. Sonunda doğru yol bulunuyor elbet. Sonuçta yazarı sizsiniz. Ve okudukça, yazdıkça, romancılığınız seviye atlıyor. Yazdığınız bir kitabı her yeniden okumanızda illa bir şey gözünüze batıyor. Çünkü o zamanki yazmış sizle şimdiki okuyan siz arasında farklılık oluyor.

Ben bu konularda her zaman kendime doğru geleni yapıyorum. Dosyalarım arasında 250 sayfalık bir taslak var. Sadece 250 sayfa. Fakat 4 yıldır revize ediyorum. Yaptığım şey sağlıksız o ayrı tabii. Ama her yeni okumada beni rahatsız eden, değişmezsem kurdeşen dökeceğim anlar oluyor.

Bizden önce kendi onayınızdan geçmeli (bence). Bir de yazdığınız tarzda roman okumanızı ve özellikle sevdiğiniz yazarlardan okumanızı tavsiye ederim. Bu tip konularda oldukça faydalı olabiliyor.

2 Beğeni

Riems, bir Alman adası. 1900’lü yıllara kadar halka açık turistik bir adaydı. Şu an ise dünyanın en tehlikeli 10 adasından biri konumunda. Baltık Denizi’nde bulunan adanın güvenlik seviyesi en yüksek seviye olan 4’te. Yüksek duvarlar ve tel örgüler ile korunuyor. Adayı bu kadar tehlikeli yapan ise 1910 yılında Robert Koch‘un öğrencisi Friedrich Loeffler tarafından virüslerin incelenmesi için kullanılmaya başlanmış olması. Daha sonraki süreçte de Riems Adası’nda birçok virüs depolanarak incelendi. Bu virüsler o kadar tehlikeli ki, yanlış ellere geçtiğinde milyonlarca insanı ve hayvanı öldürebilir; hatta global ölçüde salgınlara sebep olabilir.

12 Beğeni

Rıhtım ahalisi merhaba. :wave:

Uydu alıcım bozuldu, mecburen değiştireceğim bari bir üst teknolojiye taşıyayım istiyorum. Normal televizyonu akıllı televizyona dönüştüren cihazlar var ya hani (sanırım ismi Android Tv Box) bu cihazlardan almayı düşünüyorum. Satış sitelerindeki ya da teknoloji bloglarındaki yorumlara gizli sponsorlu olabildikleri için güvenmiyorum. Belki aranızda böyle bir ürün kullanıp memnun kalanlar vardır diye sormak istedim. Böyle bir cihaz için marka model önerisinde bulunabilirseniz çok sevinirim. İstediğim özellikler normal bir uydu alıcısı olması ve Netflix ile YouTube’u da desteklemesi.

Özel mesaj olarak da önerilerinizi iletebilirsiniz. Şimdiden bilgi veren herkese teşekkürler. :blush:

1 Beğeni

“Yatacak yeri olmamak” deyimini ben çok yanlış anlamışım. Yıllardır garipsiyordum, diyordum ki yani ağır bir laf gibi söyleniyor ama evime gelse zaten insanlığın %99.9’undan fazlasını yatırmam hacı, bu işin normali zaten yatacak yerinin olması değil ki olmaması.

Geçenlerde ansızın jeton düştü bende, orda kastedilen mezarmış yahu. Birden aşırı karanlık bir hal aldı durum, ne kadar ağır sözmüş vay arkadaş dedim.

12 Beğeni

Müthiş bir itiraf da benden gelsin:

Yıllarca “ekler” tatlısını hep çoğul bir tatlı sandım. Zaten zıkkım şey tekil alınan bir şey değil, aldın mı 10-20 tane birden alıyorsun. O yüzden “ekler” çoğulu, “ek” de tekili olsa gerek bu saçma şeyin diye düşünmüştüm.
Fransızcadaki "eclaire"den geldiğini öğrenince önce, “Eneee!” sonra da, “It is wrong to be French,” demiştim. :smiley:

18 Beğeni

Haha! Ben de bi restoranda fark etmiştim bunu, yemeklerin çevirilerini yazmışlardı. Nebileyim ikonik bir lokanta yemeğin üstüne falan veriyormuştur ordan kalmıştır falan diye kendimi ikna etmiştim öncesinde. :roll_eyes:

5 Beğeni

Hocam ben de “ek” derdim ısrarla, arkadaşlar zor ikna etmişti beni. Bir de normalde bunların battal boyları da oluyor, ondan tek de alabiliyordun. O yüzden uzun süre ek olduğu konusunda ısrar edip, pastacı “bu ekler abi” dedikten sonra pes etmiştim. :slight_smile:

10 Beğeni

Daha yakın zamanda benzerini yaşadım. Bunların tekine ek deniliyor dedim, espiri yaptığım düşünüldü ve baya dalga geçildi bu ne biçim espiri falan diye. Ama ben cidden öyle düşünüyordum. Sonra internetten baktım ve sonuç,

:roll_eyes:

1 Beğeni

Ben de Latte’nin aslında İtalyancadan geldiğini ve kahve adı değil bayağı süt demek olduğunu öğrenince duvara toslamış gibi olmuştum.

3 Beğeni