Buna o kadar katılıyorum ki. Din ve bilimi kendi inancıma göre aslında bu kadar ayrı olmalarını değil birlikte ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca yanlış hatırlamıyorsam papa Hristiyanlık için Havva ile Adem’in hikayesinin alegorik olduğunu söylediğini hatırlıyorum.
Not: Bende fen yok hiç, dilciyim ben. O yüzden yazılanların çoğunu anlamadım. Şimdiden belirteyim.
Düzdünyacılık furyasının yeniden ve dinsellikten bağımsız olarak akımlaştığı akıl tutulması çağında evrime inanmamak garipsenecek bir şey değil maalesef. ABD’deki komplo teorilerine inanan kitleler örneğinde olduğu gibi, insanlık son 50 yılda belki 100-150 yıllık birikimi tüketti; hele pandemi ile birlikte dibe doğru gidiş çok daha hızlı artık.
Virginia Woolf için hangi yayınevi ve çevirmeni önerirsiniz? Aşırı modern, sade bir çeviri değil, yazıldığı dönemin ruhuna uygun ve akıcı bir çeviriyle okumak istiyorum.
1944 Ağustos’unun sıcak günlerinde Paris işgal komutanı General von Choltitz, Hitler’in kesin emirlerine karşı Paris’i yakmayacak, Seine Nehri üzerindeki 45 tarihî köprüyü havaya uçurmayacaktı. Buna rağmen Müttefik orduları yaklaştıkça direniş yayılırken, şeref meselesi olarak sembolik bir Alman savunması olacaktı elbet.
Bu kağıt zımparasını kullanmakta ne kadar mahir olduğunuza bağlı biraz. Bence önce başka bir kitap üzerinde deneyerek iyi yapabileceğinizi düşündüğünüz zaman asıl temizlemek istediğiniz kitabı yaparsanız sizi tatmin edecek bir sonuca ulaşırsınız.
NOT: Çok eskiden yapanların başarılı sonuçlara ulaştığını gördüm.
Dikkat etmeniz gereken nokta kapakların uç kısımları, acele etmeden sabırla yapmanız ve tabi ki eliniz mahareti.
Sarılıklar yüzeyselse zımpara işe yarar, ancak sarılık sayfa içine devam ediyorsa zımparaladıkça içerideki sarılık açığa çıkacaktır. O yüzden yüzeysel değilse emek harcamayın.
Zımparaladıktan sonra yüzey daha kaygan oluyor. Bunun dışında bir sıkıntı olmuyor. Ben 1200 kumluk zımpara kullanmıştım, genel olarak memnun kaldım. Kum sayısının daha fazla olduğu zımparalarla daha iyi sonuç verebilir.
Aslında Sessiz Gemi bölümüne yazacaktım ama o konu yukarıya çıkınca rıhtım sakinleri huzursuzlanıyor diye sizleri düşünerekten buraya yazıyorum 10 gün kadar şehir dışında olacağım ve gittiğim yerde internete bağlanabilirim ya da bağlanamaya da bilirim. İşte bu ikinci sebepten ötürü burada yazım dursun, merak edecek arkadaşlar olabilir. O yüzden buraya notu düşmüş olayım. Sonra ‘‘buralar çok sessiz neden acaba?’’ falan demeyin, bilin ki ben yokumdur
Aylardır mustarip olduğum bir durum. Bir şeyleri yayınlatmayı geçtim; kendim için, hobi olsun diye yazıyordum, artık onu da yapamıyorum. Aynı şekilde okuma şevkim de ciddi oranda azaldı. Yine bir şeyleri okurken 1-2 bölüm okuyacak tahammülüm az çok var, fakat yazamıyorum. Sanki zihnime kelepçe vurulmuş. Eskiden kendi ürettiğim hikayelere yetişemezdim. Şimdi boş kafa. Yok. Boşluk. Depresyonda mıyım desem, babam kronik olarak depresyonda olduğumu söyler, ki haklıdır da. Her zamanki hallerim. Kumardan yüklü miktarda para mı kaybettim, evet. Gerçi ona alıştım. Kafama takmıyorum. Blackjack’den asla aç kalmadım. Sorun, yazdıklarıma bir geri dönüşün olmaması mı? Bir destek, bir ilgi, herhangi bir eleştiri mi düşlüyorum içten içe? Fark ediyorum, dilimde de bozulmalar var. Genel olarak dağılmış durumdayım. Yazamamak benim için çok ciddi bir sorun. Bir enkazın altında, çocuğundan ayrı kalmış ve onun hıçkırıklı ağlamalarını işiten çaresiz bir anne gibiyim.
Uzunca bir süre okumayı bıraksam diyorum. Sanki okuduğum hikayeler üretkenliğime zincir vuruyormuş gibi. Bir şeylerden esinlenmekten nefret ederim. Farkında olmadan esinlendiysem, olabildiğince özgünleştirmeye çalışırım. Acaba esinlenmemek veya özenmemek için kendimi mi sınırlıyorum bilemedim. Zaten 3-4 aydır hiçbir şey üretemiyorum. Daha önce yazdığım roman ve öyküleri dönüp dolaşıp revize ediyorum.
Bu duruma düşenler illaki olmuştur. Sizi yazmaya iten şey nedir? Yazmaya nasıl devam ettiniz? Neydi size o arzuyu kazandıran itki?